Mustafa Özdal
Mustafa Özdal

Tarihin akışını değiştiren Çanakkale…

Türk tarihinin en büyük destanlarından biri olarak anılıyor Çanakkale Savaşı.

Tıpkı  Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı, Yunan ordusunu Anadolu’ya süren  emperyalistlere son altın vuruşun yapıldığı, yüzyıllar boyunca hür yaşayan bir halkı esaretin eşiğinden döndüren  Kurtuluş Savaşı destanı gibi.

Bugün Çanakkale Savaşı’na neden en büyük destan denildiği ve neden tarihin akışını değiştirdiği üzerine kafa yoralım.

***

Çanakkale Savaşı, 1915 ile 1916 yılları arasında sürüyor.

Önce deniz muharebesiyle başlayan savaş, sonra tarihin en kanlı çatışmalarına sahne olan karadan mücadeleyle sürüyor.

10 binlerce şehit veriyor Osmanlı ordusu…

Tabii Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal’in, Çanakkale’de can veren Anzakların ailelerine hitaben, “Onlar bu torpaklarda can verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşladır” dediği gibi, binlerce yabancı askerin kanı da, Çanakkale topraklarına aktı.

***

Çanakkale Savaşı’ndan çok değil, birkaç yıl sonra İstanbul, tek kurşun atılmadan işgal ediliyor.

Ancak o gün Çanakkale geçilseydi, tarihin akışı değişecekmiş.

Mesela Sovyetler Birliği diye bir devlet belki de olmayacaktı.

Çünkü, itilaf devletlerinin amacı Çanakkale Boğazı’nı geçip Rusya’ya askeri ikmal yolu açmak, onlara yardım ulaştırmaktı.

Bunun için İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü ele geçirmek zorundalardı.

Böylece hem Almanya’nın en büyük müttefiki Osmanlı savaş dışı kalacak hem de Rusya’ya yardım sağlanarak savaşın seyri değişecekti.

İşte bu yüzden Çanakkale, tarihin en çetin muharebesine sahne olmuş.

Neticede Çanakkale geçilmiyor.

İtilaf devletlerinin Çanakkale Cephesi’ni kaybetmesi, Çarlık Rusya’sı için de bir yıkım oluyor.

Açlık ve sefalet içinde kalan halk, Çarlık Rusya’sını yıkıp,  ilk devrimi gerçekleştiriyor.

Kısa zaman sonra gerçekleşen Ekim devrimiyle de komünistler iktidarı ele geçiriyor ve Bolşevikler, Sovyetler Birliği’ni  kuruyor.

***

Sovyetler Birliği’nin kuruluşunda Çanakkale Savaşı’nın çok büyük etkisi var. 

Tabii, Alman komutanların yanlış taktiklerini dinlememe pahasına büyük bir mucizeyi gerçekleştiren Mustafa Kemal’in de.

Mustafa Kemal, yüzyılın en büyük dahisi.

Komutanlığındaki güçler işgalcilere Çanakkale’de geçit verdirmeyip Sovyet devrimine yol açarken, birkaç yıl sonra Sovyet yönetimi, bu kez Türklerin Kurtuluş Savaşı’na el veriyor.

Sovyet yönetimiyle defalarca görüşen Mustafa Kemal, Rusların gönderdiği silahlar ve maddi yardımlarla Kurtuluş Savaşı mücadelesini yürütüyor.

Çanakkale Savaşı olmasaydı, belki Sovyetler kurulmayacak, Sovyetler kurulmasa, Anadolu’ya silah yardımı gerçekleşemeyecek ve Ruslar Kurtuluş Savaşı’nda Türklerin safında yer almayacaktı.

Yani, Sovyet ve Cumhuriyet devrimleri arasında çok sıkı bir bağ olduğu gibi, Çanakkale Zaferi de yüzyıllarca süren Türk-Rus mücadelesini sona erdirmişti.

Çanakkale’de atılan Türkiye-Rusya dostluğunun  temeli, dalgalanmalara rağmen, bir asırdır sürüyor.

***

Çanakkale Savaşı’yla  ilgili birçok kitap yazıldı.

Ancak Çanakkale’yi Louıs de Bernıeres gibi etkileyici anlatan var mı bilmem.

Kanatsız Kuşlar’ı, geniş bir kütüphaneye sahip olan ve entelektüel  birikimine güvendiğimiz meslek büyüğümüz Mehmet Ali İnan tavsiye etti.

Savaşta kolundan yaralanan bir Türk askeriyle, silah arkadaşı arasında  geçen diyaloğu anlatan kitaptan bir bölüm:

“…. Fikret, çok yavaşça başını çevirdi ve gözlerinde ölü bir adamın bakışları vardı. ‘Süngün keskin midir’ diye sordu. Ben de, ‘Evet arkadaşım, çok keskindir’ dedim. Benden kendisini öldürmemi isteyeceğini düşündüm. Sol eliyle, sağ kolunu işaret ederek, bir hareket daha yaptı. ‘Şunu kessen, daha iyi olacak’ dedi. Üstüme bir mide bulantısı çöktüğünü hissederek, ‘Kesmek mi?’ diye tekrarladım. ‘Böyle iyi değil, kesilmesini istiyorum’, dese de ben ‘yapamam’ dedim. ‘Eğer, beni seviyorsan kes at. Canımı sıkıyor benim. Beni onurlandırmak istiyorsan, kes gitsin’ dedi daha sonra. Böylece süngümü aldım ve keskin olup, olmadığına baktım. Dönüp, sağ tarafına geçtim ve yanına çömelip dua ettim. Önce üniformasının kumaşını kestim, sonra kolun alt tarafını sol elimle tutup, ‘Allah adına’ diyerek, sağ elimdeki süngüyle, içi parlak beyaz kemik kıymıklarıyla dolu adeleleri ve tendonları kesmeye başladım. Fikret, güçlü ve adeleli bir adamdı. Onu kesmek koyun kesmeye benziyor ve çıtır çıtır bir ses çıkıyordu. O da alçak sesle inliyordu. Ben ağlıyordum, yanaklarımdan süzülen gözyaşları onun üstüne düşüyordu. O kadar ağladım ki gözlerimi kolumun kenarıyla silmek zorunda kaldım, aksi takdirde onu göremeyecektim ve ağladığım için onunla konuşamadım…..”

***

Arkadaşı Fikret’in kolunu kesiyor.

Fikret, öleceğini bildiğinden son bir sigara istiyor arkadaşından.

Ancak sigara bile bulmak çok güç, bir kuru ekmeğe muhtaç olunan savaşta.

Arkadaşı Fikret’e sigara bulmak için Bosnalı bir subaya gidiyor:

Fikret Nefer’in kolu vurulup koptu ve bir sigara istirham ediyor, komutanım.’ Böylece subay, ölü bir Fransız subaydan saatiyle birlikte almış olduğu gümüş sigara tabakasını çıkardı ve bana bir değil tam beş sigara verdi. ‘Eğer Fikret Nefer, bunları bitirmeden ölürse, lütfen kalanları bana iade et’ dedi.

Arkadaşı Fikret’e sigaraları götürdü.

Fikret, üst üste 3 sigara içti ve dördüncüyü yaktıktan kısa bir süre sonra can verdi.

***

Fikret gibi binlercesinin hazin hikâyesiyle, Fikret gibi binlerce şehidin kanıyla sulanarak Çanakkale destanlaşıyor.

Çanakkale Destanı’nı bizlere miras bırakan aziz şehitlerimiz, ruhlarınız şad olsun.

***

Tarih, acılar, gözyaşları ve nice dramlarla yoğrulup günümüze uzanıyor.

Louis de Bernieres’in kitabında Kurtuluş Savaşı da anlatılıyor.

Savaşın iki yüzü var.

Bir yüzünde bir ulusun bağımsızlık meşalesi yanarken, diğer yüzünde bir halkın dramı olabiliyor.

Hiç düşündünüz mü, Kurtuluş Savaşı sonrasında Anadolu coğrafyasında yaşayan azınlıkları…

Kendisi Türk olarak tanımlayan binlerce Rum kökenli Hrıstiyan’ın mübadele kararıyla yaşadıkları coğrafyadan hiç görmedikleri topraklara göç etmesini…

Veya, Yunanistan’da yaşayan Müslümanların, vatan diye bildikleri topraklardan Anadolu’ya göç ettirilmelerini…

Mübadele diye geçtiğimiz tarihsel olay, büyük bir insanlık dramının adıdır.

Binlerce acıklı hikâye, yürek dağlayan sayısız ayrılık öyküsü vardır mübadelede.

***

Resmi tarihin klişelerinden sıyrılmak istiyorsanız Kanatsız Kuşlar’ı öneririm.

Keyifli pazarlar.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X