Mustafa Özdal
Mustafa Özdal

Tarım yoksa gıda yok, gıda yoksa insan da yok

Köşe Yazısını Dinle

Pandemi ve savaş nedeniyle dünya  gıda krizine sürüklenirken, Gıda Mühendisleri Bursa Şube Başkanı Serkan Durmuş’tan hayati bir öneri var: “Geleceğin gıda ve su savaşları üzerinden şekilleneceği öngörüsü ile gıda güvencesi ile gıda güvenliği kavramlarının doğru algılanarak yönetilmesi gerekmektedir. Tarım yoksa  gıda yok, gıda yoksa insan yok kavramının insanlığın ve toplumların geleceğini şekillendireceği unutulmamalı. Savunma sanayii, sağlık sektörü gibi alanlara yapılan  yatırımların tarım ve gıda sanayii için de ivedilikle yapılarak geleceğimiz güvence altına alınmalıdır.”

Gıda israfına da dikkat çeken Durmuş, “Ülkemizde üretilen tarımsal ürünlerin dörtte biri  sofralarımıza ulaşmadan israf  olmaktadır. Soframızdaki gıdanın ise yine bir kısmı çöpe atılmaktadır. Bu gıdanın üretiminden lojistiğinden, depolanmasından, tüketicinin bilinçli olmasına kadar dayanan topyekûn bir işbirliğini ve farkındalığı gerektiren bir süreç olarak karşımıza çıkıyor. Bakanlığın  ‘gıdanı koru’ çalışmasını önemsiyor ve destekliyorum. Hem birey hem  de toplumsal olarak üzerimize düşen ödevleri yerine getirmemiz gerek” dedi.

——————

Pazartesi Söyleşileri’ne konuk olan Gıda Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Serkan Durmuş, önemli değerlendirmeler yaptı.

Durmuş ile gıda krizi, gıda sağlığı ve güvenliği,  alınması gereken tedbirler ile gıda israfının geldiği noktayı konuştuk.

“ÜLKELER GIDA İLE BİRBİRLERİNİ BASKILAMAYA BAŞLADI”

-Pandemiden sonra gıdanın değeri daha çok anlaşıldı. Öyle ki Çin büyük miktarda gıda stoğu yapmaya başladı. Öncelikle bu konuyu sormak isterim. Çin’in gıda stoğu ne anlama geliyor?

Covid-19 pandemisi tüm dünyada sadece sağlığı  etkileyen bir  sorun olmanın dışında insan hayatını  da doğrudan etkiledi. En önemlisi de gıda üretimine ve tedariğine direkt etkileri nedeniyle yaşamımızı olumsuz  etkiledi. Öyle ki tarımsal üretim, ekonomi ve bunların sonucunda insanlığın varlığını ve geleceğini doğrudan etkileyen gıda, bu olumsuz etkiden en büyük payı almış oldu. Dolayısıyla dünyaya hâkim olmak isteyen ve halkının gıda tedarik ihtiyacını güvence altına almak isteyen Çin başta olmak üzere birçok ülke gıda stoğu yapmaya başladı. Bu durum dünyada yeni bir gıda krizinin kapısını araladı ve dünyada gıda ile ülkelerin birbirlerini disipline ettiği ve gıda gücünü kullanarak diğer ülkeler üzerinde baskı ve kontrol mekanizması kurduğu yeni bir döneme girilmiş oldu. Aslına bakarsanız gıda ve su krizi gibi yıllardır üzerinde durduğumuz çok önemli konular bugün pandeminin de etkisi ile gündemdeki yerini almış oldu.

 

“SAVAŞ UZARSA GIDA KRİZİ DERİNLEŞECEK”

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonia Guterres, Rusya işgalinin yarattığı sonuçların giderek daha vahim bir hal aldığını belirterek, gıda krizinin uzayabileceği uyarısında bulundu. Sizin öngörünüz nasıl?

Bu öngörüye katılıyorum. Şayet savaş bitmez ve gerekli tedbirler alınmazsa daha da derinleşeceği kanaatindeyim. Dünyada buğday, ayçiçek yağı, arpa gibi birçok ürünün yüksek miktarda üretildiği ve ihtiyacın büyük miktarının sağlandığı Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş, Rusya’ya uygulanan ambargo, gıda ürünlerine olan ihtiyacı  daha da hissedilir hale getirdi. Kısa vadede de bu soruna çözüm olacak altyapı ve imkânın da olmaması  krizi daha da derinleştirmektedir. Savaş uzadıkça sadece bugünü değil geleceği de yavaş yavaş kaybetmekteyiz.

-Pandeminin ardından Rusya-Ukrayna savaşı gıda krizini daha da büyüttü. Türkiye, buğdayın bir bölümünü ithal ederken, ithalatının önemli bölümünü Rusya’dan sağlıyor. Savaşın, Türkiye’nin gıda ihtiyacını nasıl etkileyeceğini öngörüyorsunuz?

Aslına bakarsanız bu etkiyi şu anda yaşamaktayız. Gıda ürünlerindeki yetersizliğin yanı sıra enerji ve ekonomi üzerine olan olumsuz etkileri neticesinde üretmenin de maliyeti arttı. Kendi kendine yetebilen bir ülke konumundayken  artan girdi maliyetleri sonucunda üretimden her geçen gün kopan ve dışa bağımlı olan bir ülke konumuna düştük. Dolayısıyla yeterli kaynaklarımız ve altyapımız olmasına rağmen Rusya’dan  buğday bekler hale geldik. Bu durum halkımızın sağlıklı ve yeterli gıdaya ulaşımını ve geleceğini tehdit ediyor.

 

“GIDA, MİLLİ GÜVENLİK MESELESİ OLARAK ELE ALINMALI”

-Türkiye, sadece buğdayı değil, mısır, arpa, soya gibi çok sayıda tarımsal ürünü ithal ediyor. İthal ürünlere son olarak şeker de eklendi. Gıda ithalatçısı ülke olmamız, sofralarımızı nasıl etkileyecek?

TÜİK rakamları ile sofralarımızdaki enflasyonun aynı olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Hanelerdeki gıda enflasyonu son 1 yılda yüzde 160’ı geçti. Halkımızın temel gıda maddelerine erişimi zorlaştı. Alım gücü düştü. Kurun da yükselmesi ile artık ithal edebilsek dahi (ithal edebilecek gıda bulabilirsek)  maliyetler çok yükseldi.Tarım ve gıdanın bir milli güvenlik meselesi olarak ele alınmasının gerekliliğini hep söyledik. Gelinen noktada gıdanın stratejik önemini maalesef acı bir tecrübe ile anlamış olduk.

 

“GIDA FİYATLARI DÜŞMEZ”

-Yaz mevsimi gelmesine rağmen tarımsal ürünlerin fiyatlarında bir düşüş yaşanmadığını görüyoruz. Bu durum sürecek mi?

Düşmedi ve bu koşullar altında maalesef fiyatlar alışılagelmiş mevsim fiyatlarına düşmeyecek de.

Küresel iklim krizinin tarımsal verimliliğe olumsuz etkisi, pandemi ile savaşların enerji başta olmak üzere, tarımsal girdilere olan olumsuz tesiri, ekonomide meydana gelen sorunlar dolayısıyla ekilebilen ve gücü olan çiftçi bu maliyetlere katlanarak ürünlerini ekti, ekemeyen ise tarlasını boş bıraktı. Hasat zamanında yeni oluşan maliyetlerle ürünler toplandığında gördük ki tarlada ürünün sofralarımıza ulaşıncaya dek fiyatları geçmiş yıllara oranla fahiş şekilde artmış oldu. Bu tarım ve gıdaya yıllar içerisinde verilmeyen önemin dünya konjonktürü ile birleşince ortaya çıkan acı tablosunun halkımıza yansıyan bir sonucudur. Yaptığımız yanlışlardan dönmediğimiz sürece de çözülebilmesi zor görünmekte

-Gıdaya ulaşım kadar güvenli gıda da tüketiciler açısından hayati bir konu. Sanayiinin gelişimi ve dünya nüfusunun hızla artması verimlilik adı altında gıdalarımızı bozdu. Nasıl bir çözüm önerirsiniz?

Toplumun yeterli gıdaya ulaşabilmesi kadar sağlıklı gıda tüketimi ve erişimi de bir o kadar önemli bir konudur. Sağlıklı nesiller ancak sağlıklı ve güvenli gıda ile tesis edilebilir.

Gıda maliyetlerinin artışı ve ekonomik alım gücünün düşmesi nedeniyle gıdalarda hile ve taklit oranları da artmaktadır. Bu konuda ülkemizde tek yetkili ve etkili kurum olan Tarım ve Orman Bakanlığı gerekli denetimler ve yaptırımlar ile gıda sektöründeki yaşanan olumsuzlukları ortadan kaldırılabilir. Ayrıca bizlerin de bilinçli bir tüketici olmamızın çok önemli olduğunu düşünüyorum.

 

“ZAM YERİNE PORSİYONLAR KÜÇÜLTÜLDÜ”

-Son aylarda, en lüks restoranlarda bile yiyeceklerin eski kalitesinde olmadığını gözlemliyoruz. Özellikle et ve et ürünlerinde… Bir de porsiyonların küçüldüğünü de görüyoruz. Bu durum neyle açıklanabilir?

Artan gıda fiyatları birçok gıda üreticisinin fiyatlara artış yapmayarak porsiyonlarda küçülmeye gitmesine sebep oldu. Gerek restoranlarda gerekse ambalajlı ürünlerde gramajların düşürülerek maliyeti dengelemeye çalıştıklarını görmekteyiz.

 

“TARIM ÜRÜNLERİNİN DÖRTTE BİRİ ÇÖPE ATILIYOR”

-2021 BM Gıda İsrafı Endeksi Raporu’na göre Türkiye dünya genelinde en fazla gıdanın israf edildiği ülkeler arasında yer alıyor. Ülkemizde gıda israfının önüne geçilmesi için neler yapılabilir?

Ülkemizde üretilen tarımsal ürünlerin dörtte biri  sofralarımıza ulaşmadan israf  olmaktadır. Soframızdaki gıdanın ise yine bir kısmı çöpe atılmaktadır. Bu gıdanın üretiminden lojistiğinden, depolanmasından, tüketicinin bilinçli olmasına kadar dayanan topyekûn bir işbirliğini ve farkındalığı gerektiren bir süreç olarak karşımıza çıkıyor. Tüm dünyada ve ülkemizde bu alanda çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Bakanlığın  ‘gıdanı koru’ çalışmasını önemsiyor ve destekliyorum. Hem birey hem  de toplumsal olarak üzerimize düşen ödevleri yerine getirmemiz gerek.

 

“TARIM VE GIDA SİYASET ÜSTÜ BİR MESELE OLMALI”

-Son olarak neler söylersiniz?

Ülke olarak gıda krizinden ve bunun getirdiği olumsuz koşullardan en son etkilenmesi gereken  potansiyele sahipken şu andaki durumumuzun sorgulanması ve ders çıkarılarak geleceğe ilişkin doğru politikalar üretilmesi gerektiğini düşünüyorum. Geleceğin gıda ve su savaşları üzerinden şekilleneceği öngörüsü ile gıda güvencesi ile gıda güvenliği kavramlarının doğru algılanarak yönetilmesi gerekmektedir.

Öyleki  tarım yoksa  gıda yok , gıda yoksa insan yok kavramının insanlığın ve toplumların geleceğini şekillendireceği unutulmamalı.

Savunma sanayi, sağlık sektörü gibi alanlara yapılan  yatırımların  bir benzerinin tarım ve gıda sanayi için de ivedilikle yapılarak geleceğimiz güvence altına alınmalıdır. Bunun için de liyakat sahibi, alanında eğitim almış uzman kişiler işin başına getirilerek çalışmalar yapılmalıdır. Tarım ve gıdanın siyaset üstü bir mesele olduğu unutulmamalıdır.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X