7 Mart 1941’de dünyaya gelen Tülin Elgin’in asıl adı Diana’ydı. Babası Maks 1917 Bolşevik devrimi sırasında Odessa’dan kaçıp İstanbul’a yerleşti.
Annesi Kristina adında bir Bulgar’dı. Sıraselviler Yen i Kolej ve Üsküdar Kız Kolejinde okudu. Okul arkadaşı olan Leyla Sayar dan esinlenerek 1962’de Ses dergisi yarışması ile sinema serüvenine katıldı. 1968’e kadar sinema çalışmalarını sürdürdükten sonra bir süre dansözlük yaptı.
Yıllar öncesinde başına gelen her şeyin insanların söyledikleri sözlere inandığı için olduğunu söylemişti. O yıllarda henüz 26 yaşındaydı.
Yaşadıkları ve insanların riyakarlığından usandığını ifade eden Elgin, Yıldırım Gencer’le rol aldığı Sırtımdaki Bıçak filminde yapımcıların kendisini çıplak göstererek teşhir gayesinde olduğunu ifade ederek şöyle söylemişti: “Onların gayesi para benim gayem ise Avrupa’da oluyor da niçin bizde olmasın? Gerçek hayat böyledir düşüncesinden yola çıkarak rol oynamak’
Bu filmde gösterilenlerden iğrendiğini söyleyen Elgin olayın arından ilaç içerek intihara teşebbüs etmişti. İlk intiharı ve belki de ölümüne giden yola da böylece çıkmış oldu.
Bu olaydan sonra çabuk toparladığı düşünülen Elgin, Karanlıkta Uyananlar ve Karaoğlan-Altay’dan Gelen Yiğit filmleriyle tekrar hayata tutunmuş gibi göründü.
‘Artık intihar da, çıplaklık da yok’ diyen Elgin sadece sekiz yıl sözünde durmayı başarabildi. Başarısız bir evlilik de yapan Elgin’in adı, Yılmaz Güney, Fikret Hakan ve Orhan Günşiray gibi isimlerle anıldı.
Alkol ve uyuşturucu da kullanmaya başlayan Elgin, bir süre önce geçirdiği trafik kazasında sevgilisini kaybetti. Tülin Elgin ise ağır yaralanarak bu kazadan da kurtulmuş ardından sinir krizi geçirerek lunaparkta üzerindeki kıyafetleri parçalamıştı.
Son günlerinde Ankara’da doktor tedavisi altında olan Elgin, 1975’te bir otel odasına ölü bulundu. Aşırı dozda uyuşturucu nedeniyle hayatını kaybeden Elgin’in cüzdanından sadece 15 lira çıkmıştı.