İstanbul’da düşen askeri helikoptere ilişkin “Çok üzücü bir kaza. İlk gelen bilgiler acil iniş yaparken helikopterin düştüğü şeklinde. Gerekli soruşturma başlatıldı, çok yönlü araştırılıyor.” diyen Çelik, Cemal Kaşıkçı cinayeti ilişkin, “Halen talep ettiğimiz iş birliğiyle yeterli bir şekilde karşı karşıya değiliz.” ifadelerini kullandı.
AK Parti sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MYK toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu.
Çelik’in açıklamalarından satırbaşları şöyle:
İSTANBUL’DA DÜŞEN ASKERİ HELİKOPTER
“Hepsine Allah’tan rahmet diliyoruz. Mekanları cennet olsun. Alınan tedbirlere yapılan uyarılara uyulmasının ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. MYK toplantımıza girerken acı bir haber aldık. Çekmeköy’de bir askeri helikopter düştü. Ve burada 4 şehidimiz var. Bu 4 şehidimize rahmet diliyoruz. Şehitlerimizin mekanları cennet olsun. Çok üzücü bir kaza. İlk gelen bilgiler acil iniş yaparken helikopterin düştüğü şeklinde. Gerekli soruşturma başlatıldı, çok yönlü araştırılıyor.
BELEDİYE MECLİS ÜYELERİNİN BELİRLENMESİ
Genel merkezimizden giden arkadaşlarımız, gerek MYK gerek MKYK üyelerinden oluşan komisyon başkanlarımız bütün ilçelerde teşkilatla, adaylarımızla bir araya gelerek gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Böylece bir ilçenin, ilin bütün dinamiklerini yansıtan Belediye Meclis üye listelerinin çıkması için hassasiyet gösterilmiş oluyor.
Biliyorsunuz MYK toplantımızda yerel seçim gündemimiz devam ediyor. Ayrıca tabi çeşitli yerlere giden arkadaşlarımızın çalışmalarıyla ilgili değerlendirmeler de ciddi şekilde MYK’mızda değerlendiriliyor. Bundan sonrası için daha güçlü şekilde, daha güçlü sonuçların ortaya çıkması için arkadaşlarımız görüşlerini belirtiyorlar.
KAŞIKÇI CİNAYETİ
Geçtiğimiz haftalarda önem verdiğimiz gelişmelerden bir tanesi Kaşıkçı soruşturma kapsamında, BM Yargısız ve Keyfi İnfazla Özel Raportörü’nün ziyareti ve raporun yayımlanması olmuştur. Bu raporda elde ettikleri deliller ışığında, Kaşıkçı cinayetinin önceden tasarlanmış bir cinayet olduğu sonucuna varmışlar. Cinayet ve acımasız vahşetin delillerle ortaya konduğunu belirtiliyorlar. BM soruşturması halen devam etmektedir.
Halen talep ettiğimiz işbirliği ile yeterli şekilde karşı karşıya değiliz. Suudi Arabistan tarafından tutuklananların yargılamasının İstanbul’da yargılanması gerektiğini söylüyoruz. Olumlu bir yanıt bulamadık. Buraya gelen Suud savcısı elimizde neler olduğunu öğrenme gibi amacın içerisine girmiştir. Biz açık çağrıyı bir kez daha yapıyoruz. Olayın sorumlularının, emir verenlerinin ortaya çıkması çerçevesinde güçlü bir soruşturma yürütülmelidir. BM tarafından yürütülen soruşturmayı önemsiyoruz.
“MACRON FRANSA TARİHİ İLE YÜZLEŞMELİ”
Yine geçen haftalarda önemli bir gündem maddesi vardı. Bununla ilgili olarak da hem içerden hem yurt dışından soruyla karşı karşıya kaldık. Bu da Macron’un tarihi ve hukuki dayanaklardan yoksun bir açıklama yapmasıdır. Burada soykırım günü ilan etme yaklaşımı var. Bu tarihi dayanaktan yoksun yaklaşım, esasında Fransa yargı tarafından da reddedilmiş bir yaklaşımdır. Aldığı karar Fransa Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarıyla da çelişmektedir. Kararlara karşı da bir tutumdur. Trajik olan şu, tarihle yüzleşmekten bahsediyor. Bu tarihle yüzleşmek ifadesi Fransa için başka bir açıdan kullanılması gereken ifade. Biz sayın Macron’a bu yaptığının yanlış olduğu, eğer ısrar içerisindeyse Fransa’nın Cezayir’de Burkina Faso, Gine, Kamerun, Nijer, Senagal, Tunus ve Çad’da insanlığa karşı Fransız otoriterlerle işlenmiş suçlara bakmalı. Fransız yetkililer tarafından işlenmiş suçlar ortadayken tutup da tarihle yüzleşmek gibi bir tavrın arkasına sığınması tabi içerde politik sıkışma yaşayan Macron’un lobi desteği yaklaşımının neticesidir.
Burada bir çıkar ekonomisi var. Bir takım çevreler var. Bunlar asılsız sözde soykırım iddialarından güç alan insanlar. Fransa gibi ülkeler de kendilerine politik çıkar sağlamaya çalışıyorlar. Bu konuyu sadece kınamakla yetinmiyoruz. Fransa ve Türkiye ilişkilerine bir maliyeti olacaktır. Burada Macron’un yaptığının, Türkiye Ermenistan arasını sabote etmek olduğunu görüyoruz. İkincisi de içeride, iç politikada sarı yelekliler konusunda biraz kan kaybetmiş bir politikacının kendisine çıkış yolu bulmak için dirayetli politika üretmek yerine böylesine bir iftiranın arkasına sığınmakla ilgili tablo
Tarihle yüzleşmek Fransa için gereklidir. Kendisinin yüzleşmesi gereken şey, hukuki olarak yüzleşmesi gereken şey Kamerun’dan Cezayir’e kadar Fransız otoritelerinin karıştığı cinayetler ve insan haklarını ihlal eden eylemlerdir. Kendisine bunu tavsiye ediyoruz.
“VENEZUELA HALKININ YANINDAYIZ”
Venezuela halkının yanındayız, Venezuela anayasasına, seçilmiş iradeye saygı gösteriyoruz. Bir ülkeye geçici devlet başkanı sıfatıyla birisini atamak başlı başına hakarettir. Bir yerde darbeyle işbaşına gelen birisine kırmızı halıyla karşılıyorlar. Öbür tarafta kimyasal silahlarla katleden bir başkasıyla diyalog kurmak için sabırsız olduğunu söyleyenler var. Sonra başka bir ülkeye demokrasi adına geçici devlet başkanı atayacaksınız.
“ABD VE RUSYA’NIN TAVRINI KAYGI VERİCİ BULUYORUZ”
Gündemimizde olan konulardan bir tanesi; biliyorsunuz 1988’de yürürlüğe giren Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması. Bu anlaşmadan Amerika çekildiğini açıkladı. Ardından Rusya çekildiğini açıkladı. Biz bu gelişmeyi kaygı verici buluyoruz. Böylece Avrupa’ya bu füzelerin girmesi engellenmiş oluyordu. Şimdi bu anlaşmanın iptaliyle birlikte soğuk Savaş’tan beri elde edilen kazanımdan geriye düşülmüş oluyor. Kaygı verici buluyoruz. Karşılıklı restleşmelerin krizi artıran tabloyu ortaya çıkardığını değerlendiriyoruz.
CHP’DE İSTİFALAR…
CHP’de istifalar oluyor, bununla ilgili görüşlerimizi soruyorlar. CHP’nin iç işleri bizi ilgilendirmez. Ama şöyle bir durum var. Kapalı kapılar ardında, hangi değerlere rastlandığı belli olmayan aday belirleme süreçleri ortaya çıkıyor deniyor. CHP’de siyaset yapanların ortak noktası şu; Kılıçdaroğlu’nun CHP’de bir tek adam yönetimi kurduğu şeklindedir. Sayın Kılıçdaroğlu’nun geldiği noktada yol arkadaşları tarafından bugün kendisinin tek adamlıkla eleştirilmesi ibretlik bir durum olarak değerlendiriyoruz.
İŞ BANKASI HİSSELERİ
Cumhurbaşkanımız grup konuşmasında İş Bankası hisselerinin devriyle ilgili konuyu gündeme getirdi. CHP tarafından bazı eleştiriler yöneltiyor. Buna daha önce de cevap vermiştik. Burada aslında CHP’de bu hisselerin olmaması gerekiyor. Geçmişte devlet ve CHP arasında özdeşlik söz konusu iken 5 Eylül 1938’de TDK’nın gelirlerini garanti altına almak için bu hisseler bu şekilde miras bırakılmıştır. Dolayısıyla bugünkü tablo içerisinde herhangi bir partinin bu ödevi üstlenmesi düşünülemez. Atatürk’e saygı gereği CHP’nin bu tutumdan uzak durması gerekirdi. Ve esas olan burada, devletin garantisi altında TDK’ya sağlanan gelirlerin garanti altına alınmasıdır. Peki CHP Atatürk’ün vasiyetine uymuş mudur? Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’na gelirleri aktarmış mıdır? Tam tersine mirası çiğnemiştir. Bu geliri aktarmama durumu 1966’da ortaya çıkmıştır. Arkasından mahkemeye gidilmiştir ve mahkeme CHP’ye miras hükümlerine uy, vasiyete uy ve ödemeni yap demiştir. Arkasından 1973’te sonra 1977’de 1978’de ve 1993 yıllarında aynı şekilde ödemeleri geciktirmişlerdir. Bu meblaları ödememek için; Türk Tarih Kurumu ve TDK Atatürk’ün kurduğu kurumlardan çıkmıştır diyor. Tüm davalar CHP aleyhine sonuçlanmıştır.
“CHP VASİYET HÜKÜMLERİNİ YERİNE GETİRMEDİ”
CHP’ye ait olan bir hak CHP’den alınmıyor. İkincisi, CHP’nin Atatürk’ün vasiyetine direnerek aktarmadığı bir sürü tarih vardır. Ve bütün bunlar mahkemelerin emriyle zorla yaptırılmıştır. Bugün de artık bu mirasın Atatürk milletimizin ortak değeridir, bu vasiyetin hükmünün devlet tarafından, Hazine tarafından temsil edilmesi gerektiği açıktır. Bu düzenleme de en kısa zamanda yapılacaktır. Vatandaşımızın, bu vasiyet hükümlerini yerine getirmeyerek Atatürk’ün bıraktığı gelirleri ödemeyerek vasiyet hükümlerini yerine getirmediğini bilmesini arzu etmek isterim.
Münbiç meselesi ortada bırakıldıkça, başka unsurların hedefleri de kabarmaktadır. Buraları istiklale kavuşturma şeklindeki kazanımlar geriye düşmektedir. Türkiye açısından takvimin hızlandığı dönemde olduğumuzu söyleyebiliriz.
TSK her zaman bu operasyonları icra edecek kabiliyete, kapasiteye sahiptir. Emir verildiği andan itibaren bu gerçekleşecektir. Umarız, güvenli bölge konusundaki beklentileri sahada gerçekleşir.
DOĞU TÜRKİSTAN…
Çin’deki Sincan bölgesindeki; Uygur Türkleri’nin ve Müslüman topluluklara yönelik insan haklarına yönelik tutumlardır. Çin’in 2017’de tüm din ve inançların Çinlileştirilmesi kararını aldı. Ve burada Müslüman topluluklara, Uygur topluluğuna dönük olarak asimilasyon uygulamalarını biliyoruz. Burada toplama kampı söz konusudur. En son Doğu Türkistanlı sanatçının ölüm haberinin gündeme gelmesiyle bu konuda yoğunlaşma oldu. Bir video yayınlandı. Pek çok kişi kayıptır. Alimler var, kayıplar var. Doğu Türkistan’ın önemli kanaat önderleri var. Her Türkistanlı’nın evine bir Çinli yerleştirildiği yönünde haberler geliyor. Tüm bunlar aydınlığa kavuşturulması gereken konulardır. Çin’in toprak bütünlüğünü ve güvenliğini önemsiyoruz. Tabi ki Uygur Türklerine dönük keyfi tutuklamaların meşru bulunmayacağını söylüyoruz. Aydın sanatçı din adamlarından haber alınamamaktadır. Çin hükümeti bunların eğitim kampı olduğu söylüyor. Çin’in güvenliğini önemseyen bir ülke olarak böyle bir siyasete destek veren ülke olarak, Doğu Türkistan ile ilgili kaygılarımızı ifade ediyoruz.”
SORU: UH1 helikopterleriyle ilgili aynı bölgede üç ay önce kaza meydana gelmişti. UH1 helikopterlerinin uçmasının askıya alınması söz konusu mudur? O bölgedeki kara havacılığın taşınmasıyla ilgili bir çalışma var mı?
Bu tip konular gündemde değil. Fakat şu söz konusu, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığımız bir soruşturma açtı. MSB de kendi içinde soruşturma açtı. Bu raporlar çıktığında,, kaza niye gerçekleşmiştir? Ve bu teknik konularla ilgili açıklanacak şey var mıdır? Benzer kaza olduğunda kapsamlı rapor yayımladılar. Şu aşamada acımız da büyük, spekülasyondan uzak durup, fakat şu anda hadise çok sıcak. Soruşturma neticesini bekleyelim.
SORU: Cumhur İttifakı’nın genişlemesine ilişkin açıklamalar geldi. Nasıl çalışmalar göreceğiz? İkinci soru, ABD Başkanı Trump’ın Rahip Brunson’a seslendikten sonra “Serbest bırakılmasını istedim, onlar da serbest bıraktılar” dedi. Ne dersiniz?
Başkan Trump’ın ifadesinin doğru olmadığını söylemek isterim. Zaten öyle bir şey olacak olsaydı, serbest bırakın dediğinde “bu şekilde bir üslubu kabul etmiyoruz” denildi. Demek ki dedikleri yapılmadı ki, Türk yargısının bağımsızlığına gölge düşürecek herhangi bir tutum alınmadı ki, onlar da bu yollara başvurdu. Başkan yardımcısı bir tweetini, kendi twitter adresinde tuttu. Başkan Trump’ın defalarca beyanları oldu. Dolayısıyla ifadesi doğru bir ifade değil. Bunun doğru olmadığı zaten kendileri tarafından yaptırım kararlarıyla ortadadır. Tamamen iç siyasi mesaj verme kaygısıyla bir başarı öyküsü unma kaygısıyla söylenmiş ama gerçekle alakası olmayan bir değerlendirme.
Cumhur İttifakı konusunda bu çalışmaların dinamik bir karaktere sahip olduğunu ifade etmiştik. Bu çerçevede de belli il ve ilçelerin gözlemleneceğini buradaki tabloya göre bir takım il ve ilçelerde gözden geçirmelerin olabileceğini ifade etmiştik. Bu çalışmalar devam ediliyor.
Ya da iki partinin aynı anda aday gösterdiği yerlerde eğer cumhur ittifakı dışına gitme kümelenme varsa; bu durumda ittifak içerisinde iki adaydan birinin çekilmesi ve ittifakın kazanması şeklindeki stratejiler gündemdedir. Şunu söyleyebilirim, bütün bu yol haritası boyunca ilçeler, iller tamamen gözlemlenmektedir. Cumhur İttifakı’nın her iki unsuru tarafından da.
Cumhurbaşkanımız sahada. Arkadaşlarımız tarafından planlaması yapıldı, onaylarına sunulacak. İstanbul ve Ankara’da ilçelere gittiği de oluyor. Bu geniş kapsamlı detaylı bir programdır.