Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatını açıkladı! AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’ten önemli açıklamalar…

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti MYK sonrası önemli açıklamalarda bulundu. Çelik, ‘Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği destekten dolayı Paşinyan şöyle bir açıklama yapmış; ‘Biz Türkiye’ye ambargo uyguladık, Azerbaycan’a verdiği destek yüzünden. O yüzden Türk ekonomisini felce soktuk. Eğer Türkiye bu destekten vazgeçerse Türk ekonomisinin düzelmesine yeniden katkı sağlarız.’ diye. Bunu da 2020 yılının en aptalca şakası olarak değerlendirmek mümkündür’ dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatını açıkladı! AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’ten önemli açıklamalar…

AK Parti Sözcüsü Çelik’in açıklamalarından satır başları şöyle;

Teşkilatlarımızla ilgili değerlendirme hem genel başkanımız, hem MYK için en önemli konuların başında gelmektedir. Kongre süreçlerimiz devam edecek. 13 Ocak’tan itibaren il kongrelerimize Kovid önlemlerine uyarak yeniden başlıyoruz.

Geçen senenin ilk siyasi krizi Kasım Süleymani’nin öldürülmesiyle ortaya çıkmıştı. Bölgemizde ve dünyanın çeşitli yerlerinde tansiyon yükselmesi söz konusu olmuştu. Yüzyıl öncesinde görülmüş şekliyle bir pandeminin söz konusu olması. Bütün dünyayı kilitleyen, algıları altüst eden bir şey. Elinizi yıkadığınızda yok edilen virüs maalesef insan vücuduna girince yok eden bir sarsıntı yarattı. İnsanoğlu dünyayı yok ediyor. Teknolojik gelişmeyi sağlarken, kendi maddi menfaatini gözetirken neo-liberalizm bir sarsıntı yaratıyor.

İklim değişiklikleri, Amazon ormanlarının yağmalanmasıyla yepyeni virüs ve bakteriler insan hayatına giriyor. En önemli konulardan bir tanesi insanın doğa ve hayatla uyumunu sağlayacak hayat felsefesinin gerçekleşmesi. Birazcık sokağa çıkma yasağı söz konusu olduğunda dünyanın çeşitli yerlerinde okyanuslar, denizler, çevre, çeşitli unsurlar doğal dengesine kavuştu. Bu dünyayı nasıl hızla yok ettiğimizi, doğaya, dünyaya ne kadar kötü davrandığımızın bir neticesi. Doğa rakibimiz değildir, evimizdir, can yoldaşımızdır, kader arkadaşımızdır. Tabiatıyla kendi kader arkadaşı olarak gördüğümüzde varlık felsefesiyle baktığımızda virüslerle mücadele daha kolay olacak.

Dünyadaki olağanüstü gelişmeler karşısında olayın başından itibaren Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla Türkiye DSÖ’den çok daha önce bu krizi karşılayacak kapasitede olduğunu gösterdi. Kendi vatandaşının yardımına koştuğu gibi, aynı zamanda 155 ülkeye yardım eden bir ülke haline geldik. Avrupa’nın çeşitli yerlerinde ülkeler birbirlerinin maskelerini çalarken Türkiye’nin yardımı götürüldü. Bu yardımlar dünyanın her yerine ulaştırıldı. Aynı anda Türkiye Cumhuriyeti’nin uçağı Avrupa’ya, Asya’ya inerken, G-7 ülkesinden örneğin bir Almanya uçağının yardım getirdiğini duymadık.

“DÜNYADA NET BİR ŞEKİLDE GÖSTERMİŞ OLDUK”

Amerika uçaklarının yardım getirdiğini duymadık. Bir tek Türk uçakları Cumhurbaşkanımız ve milletimizin selamı ile kucağını açtı. Sağlık çalışanlarımız tarihi yeniden yazdılar. Bunu bir meslek olarak yapmadılar, insana sahip çıkmanın olağanüstü bir özverisiyle yaptılar. Sağlık çalışanlarımız vatanseverlik kavramına yepyeni boyutlar kazandırmıştır. Jandarma, polis ve diğer unsurlar vatandaşımızı yalnız bırakmayarak, belediyelerimiz topyekûn bir dayanışmanın nasıl olacağını dünyaya net bir şekilde göstermiş olduk.

Cumhurbaşkanımızın vizyon projesi olarak sahiplendiği şehir hastanelerinin varlığı bizim bu salgınla mücadelede en büyük stratejik gücümüz olmuştur. Dünyanın pek çok yanında yoğun bakımlarındaki kapasitesizlik, çok büyük facialara imza atarken Türkiye şehir hastaneleri başta olmak üzere sağlıkta gerçekleştirdiği devrim sayesinde bu büyük krizi göğüsleyecek imkan ve kabiliyeti ortaya koymuştur. AK Parti döneminde sağlık başta olmak üzere diğer alanlardaki büyük dönüşümler insan odaklı siyasetin bu zor günlerde insan haysiyetine, şerefine sahip çıkılması konusunda ne kadar büyük bir kabiliyet ortaya koyduğunu göstermiştir.

“HÜRMET VE SAYGILARIMIZI İLETİYORUZ”

Sosyal ve ekonomik etkilerini de azaltmak için önemli istikrar kalkanı ve diğer paketlerle vatandaşımıza destek olmaya çalıştık. Hükümet faaliyetleri, devlet faaliyetleri, Cumhurbaşkanımızın çalışmaları aynı şekilde sürdü. Diyarbakır’daki annelere Şırnak ve Hakkari’den de katıldı. Öylesine güçlü bir vicdan çığlığı ortaya koydu ki, ‘Ana gibi yar Diyarbakır gibi diyar olmaz’ diye yankılandı. Bazı siyasi partilerin buna hiç sahip çıkmadığını, görmezden geldiğini, Türkiye’deki en ufak olayı bazı ajansların, medya organlarının görmezden hale geldiğini görüyoruz. O annelere bir kere daha buradan hürmet ve saygılarımızı iletiyoruz. Evlatlarına kavuşma nöbetlerini buradan güçlü bir şekilde takip etmeye devam edeceğiz.

Türkiye’de terörle mücadelede kat ettiği mesafe 2020’de terör örgütlerine göz açtırmamıştır. Bazıları DEAŞ’la mücadeleyi propaganda amacı olarak kullanırken Türkiye tek başına ve sahada gerçekleştirmiştir. Çeşitli tehditler, ambargo tehditleri oldu, sadece milletimizi dinleyen gerçek bir demokratik siyaset sayesinde geri atılmadı.

(ABD seçimleri ve AB)

ABD Başkanlık seçimleri bütün dünyayı meşgul eden sonuçlar doğuracak şekilde şekillendi. Amerikan demokrasisinin ağır bir değerler ve kurumlar krizine girdiğini gördük. AB’nin geleceği açısından önemli sonuçtur, İngiltere’nin ayrılması kesinleşti. Bundan sonrasının AB’nin Türkiye ile daha stratejik ilişkiler kurması gerekecektir. Bu kadar az göçmen gelmesine rağmen bunu istismar edenler Almanya’da ilk defa İkinci Dünya Savaşı sonrası meclise girdiler. Hollanda’da ikinci parti durumundaydı. Aynı şekilde Fransa’da görüldü. Bütün bu tablo demokrasi konusunda çifte standart uygulayanların bunu sadece Türkiye veya başkasına uyguladıklarını göstermiyor mu?

Türkiye’de karışıklık çıkarılmaya çalışan zamanlarda aslında kendi ülkelerinde bu karışıklıklar çıkmaya başlayınca ne kadar sert tedbirler aldıklarını gördük. 100 yıl aradan sonra Libyalı kardeşlerimizin iradesine sahip çıkan siyasetin ortaya konulması Akdeniz’deki denklemi değiştirmiştir. Libya’da darbeci olan, toplu mezarlarından sorumlu olan Hafter güçlerinin arkasında Fransa’nın olduğu görülmüştü. CHP’den Sarrac radikalmiş, Hafter sekülermiş diye tamamen meşruiyet dışı, Türkiye’nin hak ve menfaatlerine karşı duran siyaset ortaya koydu. Defalarca uyardığımız halde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti hangi taraftaysa onun karşısında olanların yanında tutumlarını sürdürdüler. Bu sözü söyleyenler geri almadıkları gibi özür de dilemiyorlar. Dış politikada Türkiye’ni hak ve menfaatleri yerine başkalarının söylediklerini tercüme ettikleri görünüyor. Türkiye’nin Suriye’deki mücadelesi sayesinde oradaki kardeşlerimizin meşru hak ve talepleri korunmuş oldu.

(Ayasofya Camii tartışması)

Ayasofya Camii’nin açılması güçlü bir iradenin ortaya çıkması ile sağlanmıştır. Milletimiz Ayasofya Camii ile buluştur. Milletimizin sevindiğini biliyoruz.  Cumhurbaşkanımıza şükranlarımıza sunuyoruz. Ayasofya 2020’nin ve bütün zamanların yıldızlı tacı olarak hafızalarımıza kazınmıştır.

Milletimizin duasına katılmanın büyük bir sevinç olduğunun farkındayız.

(KKTC’ye ziyaret)

Türkiye’nin KKTC’nin hak ve menfaatlerini koruması, seçimlerden sonra Cumhurbaşkanımız KKTC’ye yaptığı tarihi bir ziyarettir. Rum kesimine dönük silah ambargosunu kaldırarak ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun yanlış politikaları Akdeniz’de çok daha büyük krize yol açmak üzereydi. Bu konuda da biz uyarılarımızı tekrarladık. Netice itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti Kıbrıs Türkünün davasına sahip çıkmayı sürdürdü. Cumhurbaşkanımız küresel salgın nedeniyle iki kez toplanan G-20 zirvesi ve BM’ye iki kez video konferans yöntemiyle katıldı. BM’de reform talebini güçlü bir şekilde dalgalandıran ana siyaset haline geldiğini görüyoruz. Haksızlık, BM’nin etkisizliği artık bunun siyasete dönüşmesi gerektiği net şekilde göstermektedir.

Bütün bu çerçeve şunu gösteriyor, Türkiye Covid sürecinde bile güçlü siyaseti ortaya koymaktan vazgeçmemiştir. CHP başta olmak üzere bize muhalefet edenler 2020’yi nasıl geçirdiler? Sadece şöyle bir sorumluzlukla bile karşı karşıya kaldık. Elazığ’da deprem sözkonusu iken ana muhalefet lideri Kızılay çadırına girdiği halde ‘Kızılay çadırı görmedim’ diye tavır ortaya koydu. Covid sürecinde destek olmak yerine spekülasyonu artıran bir yaklaşım gerçekleştirdiler. Öğretmenlere hakaret ettiklerine, yargı mensuplarına, çiftçilere hakaret ettiklerine şahit olduk.

(Darbe ile ilgili açıklamalar)

Bu iktidarı seçimli ya da seçimsiz götüreceği şeklinde bu yıl da bu kadar zaman geçirilmişken Türkiye bu kadar acılar yaşamışken ortaya konulan tavırdır. İktidarı seçimsiz nasıl götüreceksiniz? Bu açık şekilde darbe, vesayet, askeri müdahale çağrısıdır. Bu bir suçtur, utanılması gereken yaklaşımdır.

Bunlar acaba kazara yapılan şeyler mi diye düşündüğünüzde öyle olmadığını görüyorsunuz. Demokrasiyi vitrin süsü haline getirerek arkadaki vesayet sisteminin en uygun zamanda nasıl fışkırdığını görüyoruz. İleride bakıldığında görülecektir ki, yeni yüzyıl ne zaman başlamıştır? Yeni milenyumun başlangıç tarihi nedir denildiğinde, 2020 yılı zikredilecektir.

Sağlıkta aşı açısında baktığımızda gelinen noktanın Türkiye’nin tedarik gücünün dünyanın pek çok ülkesinden önde olduğunu görüyoruz. Temin ettiğimiz aşı en kısa zamanda milletimizin hizmetine sunulacaktır. Aşı olanın hemen maskesini çıkarması, tedbirlerden uzaklaşması gibi bir durum söz konusu olamaz. Burada spekülasyonlardan uzak durup Bilim Kurulu’nun tavsiyelerine göre sürecin takip edilmesinde fayda vardır.

Avrupa’nın güvenliği, demokrasisinin geleceği Türkiye sınırında başlar. Türkiye kendi sınırını koruduğu gibi AB ve NATO sınırını korumaktadır. İngiltere’nin ayrılmasıyla daha eksik Türkiye ile ilişkilerini daha sıkı tutması gereken Avrupa vardır. İngiltere ile imzaladığımız serbest ticaret anlaşması şimdiye kadar AB içinde bize en fazla destek veren İngiltere’yi AB’de kaybettik. İngiltere Türkiye’yi terörle mücadelesini iyi anlayan bir ülke. Gümrük Birliği ve serbest ticaret anlaşması çerçevesinde ilişkilerimiz devam edecektir.

Karabağ meselesi 30 yıldır çözülmeyen krizin, Minsk grubunun statükoyu meşrulaştırılmaya çalıştığı kriz Azerbaycanlı kardeşlerimiz sayesinde çözüme kavuşmuştur. Cumhurbaşkanımız gününün bütün Karabağ’daki savaş boyunca Azerbaycanlı kardeşlerimize destek vermek gibi yoğun mesai sürdürmüştür. Azerbaycan’a gitmesi bu birlikteliğin, beraberliğin göstergesidir.

“YILIN EN APTALCA ŞAKASI”

Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği destekten dolayı Paşinyan şöyle bir açıklama yapmış; ‘Biz Türkiye’ye ambargo uyguladık, Azerbaycan’a verdiği destek yüzünden. O yüzden Türk ekonomisini felce soktuk. Eğer Türkiye bu destekten vazgeçerse Türk ekonomisinin düzelmesine yeniden katkı sağlarız.’ diye. Bunu da 2020 yılının en aptalca şakası olarak değerlendirmek mümkündür.

(CHP’li Fikri Sağlar’ın başörtüsü açıklaması)

Son faşist saldırı CHP’li Fikri Sağlar’dan geldi. ‘Türbanlı hakimin adaleti sağlayacağına inanmıyorum’ diyor. Birisinin dininden bahsederek AB’de ‘Şu dinden olan hakimin bu adaleti sağlayacağına inanmıyorum’ dese nasıl bir tavır ortaya koyulur? Bu kadar acı yaşanıyor, genç kızlara geçmişte hayatların en önemli yıllarını kaybettiler, büyük bedeller ödendi ve çıkıyorlar neo-nazilerin üslubuyla konuşuyorlar. Ben üniversitede hizmet veren, hizmet alan ayrımı yapıyorum, başörtüsü, türban ayrımı yapıyorum, elinizde bir ölçü mü var? Netice olarak üniversiteden başörtülü olarak mezun olacak, sonra kamuda görev alamayacak. Böylesine faşistçe bir kamusal alan olur mu? Kamusal alanı siz bu şekilde zehirlerseniz ülkeyi felç edersiniz. Daha öncesinde bu işler nasıl işliyordu biliyoruz. Türkiye’de kimsenin okumadığı, görmediği kırmızı kitap vardı. Türkiye’de Cumhurbaşkanları neredeyse seçilmiş başbakanlar üzerinde vesayet makamı olarak konumlandırılıyordu.

(Darbe söylemine tepki)

Kaç nesli yaktılar. Cumhurbaşkanımızın imza attığı pekçok karara bakın, 12 Eylül’de hakları çalışan her şekilde insanın da hakları iade edilmiştir. Maalesef Avrupa’daki neonazilerin diliyle konuşuyorlar. Biz bunları söylediğimiz zaman diyorlar ki, hem o taraf hem AK Parti bıraksın başörtüsü meselesini diyorlar. Arkadaşlar ‘iktidara gelirsek biz bunlarla mücadele edeceğiz’ diyor. Biz bunlara cevap veriyoruz, kutuplaşma oluyor. Bir zalim çıkıp da başkalarına haksızlık yapmaya çalışırken susalım mı?

Demokrasiyi, hukuku korumak için kutuplaşma olacaksa olsun, kadınların haklarını korumak için kutuplaşma olacaksa olsun. Kadınlar konusunda saygılı bir dil konuşmayan, kadınları hedef gösteren birinin ne demokrat olması ne de medeni olması mümkündür. Bu alenen kadın haklarına saldırıdır. Bunun sonu yok. Bu kadar acı ödenmiş, hala 28 Şubat’ta hakları alınmış öğrencilerin haklarının iadesi için Cumhurbaşkanımızın talimatları vardır. Peki bunların kaybolan hayatlarını, yıllarını kim getirecek? Sonra diyor ki, bu bir ifade özgürlüğüdür. Ne zamandan beri aşağılamak ifade özgürlüğü içine giriyor. Bunun karşısında susmayacağız.

(Başbuğ’un açıklamalarına tepki)

Zoraki demokratlık bir yere kadar.

Ordu, bunların gözünde ancak darbe yapan bir mekanizma. Bu aslında TSK’ye de harekettir. Darbe büyük alçaklıktır, bitti. Darbeler arasında etiketleme yapıyorsanız buradan demokratlık çıkmaz.

(Yargı ve reform çalışmaları)

Yargı ve ekonomi alanındaki reform çalışmaları devam ediyor. Bunlar tamamlandığı anda Cumhurbaşkanımıza arz edilecek.

Alevi kardeşlerimizin Türkiye’den koparmak faaliyetlerini yakından takip ediyoruz. En bilinen deyimi ile Alisiz Alevilik üretmek şeklinde çeşitli faaliyetler var. Bunlar daha önce Aleviliği İslam’ın dışında bir yere koymaya çalışıyorlardı. Almanya’da bir yerleri vardı. Son zamanlarda başka bir faza geçildi. Onların Türklükle alakası olmadığı şeklinde. Türkiye içerisinde Alevi-Sünni vatandaşı gibi bir ayrımı asla kabul etmeyiz. Vatandaşlarımızın mezhep tercihleri, dinsel tercihleri, etnik aidiyetleri kendilerine aittir. Bütün bunların üst çatısıdır Türk milleti olmak. Biz yurtdışındaki Alevi vatandaşlarımızla yoğun şekilde ilişkimizi sürdürüyoruz. Alevi İslam’dan, Türklükten koparmaya çalışan gayretlerin yabancı istihbarat örgütlerinin projeleri şeklinde ortaya çıktığını biliyoruz. Aramızda sünnilik, alevilik üzerinden herhangi bir şekilde birtakım süslü kelimelerle aydın yaratmaya çalışanlara karşı dikkatli olmalıyız. Hepimizin adları farklı olabilir ama hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti’dir.

(Boğaziçi’ne rektör atanması)

Cumhurbaşkanlığı makamının takdiri, yasalar çerçevesinde gelişen bir haktır. Dolayısıyla akademik özerklik yok ediliyor gibisinden ortaya konulan yaklaşımının geçerliliği yoktur. Rektör olarak atanan hocamızın siyasi kimliği üzerinden bir tartışma yürütülüyor. Geçmişte Boğaziçi Ünivcersitesi’nin ANAP’a danışmanlık yaptığı biliniyor, bir başkasının SHP’ye yakınlığı biliniyor. ABD Başkanı Trump, yüksek mahkemeye üye atayacak, böylece Cumhuriyetçilerin sayısı Demokratların sayısını geçecek. Demokrasilerde siyasi kimlik sahibi olmak ayıp bir şey değildir. Boğaziçi göz bebeğimizdir, öğrencileri Türkiye’nin kıymetleridir. Boğaziçi Üniversitesi’nin hocalarına müteşekkiriz. Ama görüyoruz ki, bazıları öğrencileri eyleme çağırıyor. Uzun saçlı olanları saçlarını topuz yapması, cep telefonlarına şifre koymaları şeklinde akıllar veriyorlar.

Bu akılla mı üniversiteyi yücelteceklerdir. Cumhurbaşkanımız bu hocamızı liyakat çerçevesinde uygun görmüştür. Önemli olan buradaki akademik hedefleri ulaşmak, dünyaya ve Türkiye’ye daha çok katkı yapacağı oluşturmaktır. Boğaziçi Üniversitesi şu veya bu grubun değil milletimizin hepsidir. Oradaki hocalarımız milletimizin geleceği için bu çocukları yetiştiriyorlar. Bu bizi eylem planımız diye birtakım işler yapmak doğru bir iş değildir. Boğaziçi Üniversitesi’ni düşünmeyen bir yaklaşımdır. Bakanlar Kurulu’nun atadığı dünyada pekçok yöntem var. Bu yöntemi beğenmeyebilirsiniz, siyasete tavsiye de bulunabilirsiniz. Kayyum diyerek belli kesimlerin dilini kullanarak siyasallaştırdığınız zaman söylediğiniz sözün manası kalmaz. Hocamızın partimizin bazı kurallarda görevleri olmuş. Başka hocaların da CHP’de görevi oluyor. Demokrasilerde siyasi kimliği olmayan birey diye bir şey yok. İnsan boşlukta yaşamaz. Buna eylem yapalım, kayyum diyenler Boğaziçi Üniversitesi’ne, hocalarımıza, öğrenci kardeşlerimize zarar vermek isteyenlerdir.

Bugüne kadar Boğaziçi Üniversitesi’nde görev yapan hocalarımız şahittir, ne istemişlerse sayın Cumhurbaşkanımız büyük bir teveccühle yaklaşmıştır. Bu şekilde hareketlilik yaratmak gibisinden gayrimeşru işlere giriyorlar. Hep birlikte öğrencilerimiz için daha iyi bir gelecek, daha iyi bir akademik ortam nasıl sağlanır, buna kafayı yoralım.

(SMA hastalarına yönelik tedavi)

1500 kadar evladımız tedaviden yararlanıyor. Dünyada Türkiye kadar bu kadar kaynak aktaran istikrarlı devlet yoktur. Burada sahip çıkılmayan bir tane çocuk yoktur.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X