Prof. Dr. Serhat Ulağlı, FETÖ’nün siyasi, medya ve akademik yapılanmalarını, örgütün medyada tartışılmaya devam edilmesinin yansımalarını, Türkiye’nin örgütle mücadele stratejisini ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) kullanılan “FETÖMETRE”nin akademik yapılanmada nasıl uygulanabileceğini AA muhabirine değerlendirdi.
FETÖ ile mücadelede örgütün yapısı hakkında kapsamlı bilginin, mücadelenin başarısı için önemli olduğunu belirten Ulağlı, FETÖ’nün uluslararası emperyalist güçlerin gölgesinde kurulmuş bir örgüt olduğuna işaret ederek, örgütün yapılanmasındaki 4 temel eğilimi, “Cizvit inancı”, “Makyavelizm”, “sözde ılımlı İslam inancı” ve “dinlerarası diyalog” olarak sıraladı.
Ulağlı, örgütün; halk tabakası, sadık tabaka, ideolojik örgütlenme tabakası, teftiş kontrol tabakası, organize eden ve yürüten tabaka, has tabaka ve kurmay tabaka olmak üzere 7 katmandan oluştuğunu kaydetti.
“Kripto FETÖ’cüler 3 üst hiyerarşik grupta yer alıyor”
Bunların dördünün deşifre edildiğini fakat ortaya çıkmayan 3 üst hiyerarşik grubun olduğunu aktaran Ulağlı, “Şu an kripto FETÖ’cüler olarak adlandırılan örgüt mensupları bu üç kategori içinde yer alıyor. Bu nedenle FETÖ ile mücadelenin daha da derinleştirilerek yürütülmesi milli bir gerekliliktir.” diye konuştu.
İletişim kanallarını ve siyasal aygıtları kullanan örgütün profesyonel ekipleri tarafından oluşturulan algı üzerinden Türkiye’de yapılmak istenen darbelere dikkati çeken Ulağlı, FETÖ’nün Ergenekon ve Balyoz olaylarıyla stratejik, Gezi olaylarıyla sosyolojik, 7-25 Aralık darbe teşebbüsüyle politik, kredi derecelendirme kuruluşlarının raporları ve döviz kurlarına müdahaleyle ekonomik, kamu kuruluşlarına saldırılarla siber ve nihayetinde 15 Temmuz’daki askeri darbe girişimiyle Türkiye’de 6 kategoride darbe gerçekleştirmeye çalışan uluslararası bir terör örgütü olduğunu anlattı.
Arkasında istihbarat örgütlerinin, uluslararası bağlantı gruplarının olduğu ve ülke içerisindeki bazı grupların destek verdiği FETÖ’ye karşı ulusal strateji oluşturularak mücadele edilmesinin gerekliliğini vurgulayan Ulağlı, FETÖ’yle mücadelede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kişisel gayretlerinin çok takdire şayan olduğunu fakat kendisinin yalnız bırakıldığını dile getirdi.
“(FETÖMETRE) tüm kurumlarda uygulanmalı”
Prof. Dr. Ulağlı, FETÖ’yle mücadele çalışmalarında gelinen noktayla hedeflenen nokta arasındaki sorunlara işaret ederek, şöyle devam etti:
“Kurumlar arasında koordinasyon eksikliği var. İletişim stratejisi net olarak ortaya konulmalı. Yanlış aktörler yanlış rolleri oynuyor. Karşı propaganda faaliyetlerinin artırılması ve lobi çalışmalarına ağırlık verilmesi gerekiyor. Kamuoyu oluşturmada beklediğimiz ivmeyi henüz oluşturamadık. Örgütle mücadele kriterleri ve ‘FETÖMETRE’ dediğimiz FETÖ’cüleri tanımlamak için kullanılan kriterlerin tüm kurumlarda uygulanması gerekiyor. ‘FETÖMETRE’ ölçeği üzerinden yapılan çalışmalarla belli bir noktaya kadar başarı sağlanmıştır. Bu ölçeğin tüm kurumlara uyarlanması önem arz etmektedir.”
Türkiye’nin FETÖ’yle mücadelesinde kurumlar arasındaki koordinasyonun geliştirilmesinin gerekliliğini dile getiren Ulağlı, 40 yıldır halk tabakasından yurt dışındaki bütün kurumlara kadar sızmış bir örgütle mücadelenin kolay olmadığını ve topyekun bir çalışmayı gerektirdiğinin altını çizdi.
Ulağlı, Türkiye’nin iletişim stratejisini oluşturacak, tüm kurumların koordinasyon içerisinde çalışmasını sağlayacak, yurt dışında Türkiye’nin tezlerini savunacak ve algı yönetimini yenileyecek uzman bir kadronun yetiştirilmesi gerektiğini ifade etti.
“İhraç edilen akademisyenlerde yüzde 95’lik isabet oranı sağlandı”
FETÖ’nün akademik yapılanmasını deşifre etmenin kolay olmadığını, bu alandaki mücadelenin derinleştirilmesi gerektiğini dile getiren Ulağlı, örgütün akademide güçlü olduğu dönemlerde alınan unvanları, yapılan atamaları, yüksek lisans, doktora, doçentlik, profesörlük jürilerinin oluşturulmasındaki keyfiyetleri anlattı.
O dönemde üniversitelerde akademik unvan patlaması yaşandığına dikkati çeken Ulağlı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kısa zaman içerisinde çok hızlı akademik yükseltmeler oldu. Bir yılda biten yüksek lisanslar, doktoralar gördük. Aynı jürinin yüksek lisans, doktora, doçentlik ve profesörlükte görev aldığını gördük. Şu anda yurt dışında kaçak olan akademik imamların yetiştirdiği öğrencilerin hala üniversitelerde aktif kadrolarda görev yaptıklarını da biliyoruz. Bu nedenle yükseköğretim kurumlarında akademik yapılanmaya dönük ülkemizin ilgili kurumlarının gerekli çalışmayı yapacağını düşünüyorum. Askeri birimlerin uyguladığı ‘FETÖMETRE’nin akademik yapılanma için de oluşturulması ve uygulanması gerektiğine inanıyorum. Öğretim elemanlarının yüksek lisans eğitiminden başlayarak profesörlüğüne ve yapılan atamalara kadar bütün süreçleri takip eden parametreleri içeren, 39 kategoriden oluşan bir akademik ‘FETÖMETRE’ ile üniversitelerdeki kripto FETÖ’cüler tespit edilebilir. Unutulmamalıdır ki, FETÖ’nün ülke gündeminde bu kadar etkin hale gelmesinin arkasında eğitim kurumlarındaki yapılanması ve buralarda yetişen kişilerin ülke yönetiminde söz sahibi olması gelmektedir.”
Akademik ‘FETÖMETRE’nin sağlıklı çalışıp çalışmadığına dair sınamasının FETÖ sebebiyle ihraç edilen akademisyenler üzerinden yapıldığını ve yüzde 95’lik bir isabet oranının sağlandığını aktaran Ulağlı, “Yaptığımız öncül araştırmalar, bu parametrelerin titizlikle uygulanması sonucunda FETÖ’nün akademideki tespit edilememiş mensuplarının ciddi bir isabet oranıyla tespit edilebileceğini göstermiştir.” dedi.
“Darbe söylentileri FETÖ’yle mücadeleyi sulandıran bir algı yönetimi”
Kripto FETÖ’cülerin gündeme gelmesinin ve kamuoyunda tartışılmasının halkın aklına “Örgütün gizli katmanları ortaya çıkmadı mı?” sorusunu getirdiğini aktaran Ulağlı, “Şu an medyada yoğun olarak FETÖ’nün tekrar konuşulmaya başlanması, son olarak bir düşünce kuruluşu tarafından hazırlanan ‘yeniden darbe olacağı’ söylentileri, bu mücadeleyi sulandırma adına yapılmış algı yönetiminin bir parçası olup, bu tür söylemlerle örgütün varlığının ve gücünün halen korunduğu algısının sürdürülmesi amaçlanmaktadır.” değerlendirmesini yaptı.
Ulağlı, FETÖ’nün siyasi ayağı tartışmalarına değinerek, şunları kaydetti:
“FETÖ’nün siyasi ayağının ortaya çıkarılması üzerine medyada sürdürülen tartışmaların örgütün hedeflediği siyasal kaos ve devlete güven duygusunu zayıflatmaya yönelik bir eylem olduğu ve bunun FETÖ’yle mücadeleye zarar verebileceğini düşünüyorum. Ayrıca, konunun medyada işleniş tarzı örgüte olan sadakati artırabilir. Örgütle bağlantısını koparmaya başlayan fertlerin yaşayacağı kafa karışıklığı ile örgüte olan bağlılığının yeniden oluşabileceği endişesini taşıyorum. Bu konuyla alakalı söz söyleme salahiyetini kendinde bulan kişilerin gerçekten hangi mesajları verdiklerine dikkat etmesi gerekiyor.”
“FETÖ’yle mücadelede iletişim çalışmalarına ağırlık verilmeli”
FETÖ’yle mücadelede ulusal stratejinin belirlenmesinin önemini vurgulayan Ulağlı, şunları söyledi:
“FETÖ ile mücadeleyi sadece siyasi argümanlar ile sınırlamak büyük bir hatadır. Bunun bir kamuoyu oluşturma stratejisi, bir algı oluşturma ve sosyal mühendislik boyutu bulunmaktadır. Olayı diplomatik ve siyasi kanallarla çözmeye çalışmak elbette atılması gereken bir adımdır ancak FETÖ sadece bir siyasi ya da diplomatik aktör olmayıp aynı zamanda, panoramik bir iletişim stratejisi üzerinden dünyada siyasal algı oluşturmuş, kaynakları dışarıda olan uluslararası bir oluşumdur. FETÖ’ye karşı yürütülecek çalışmalar diplomatik ve sosyolojik boyutları dışında kamuoyu oluşturma ve algı yönetme stratejileriyle de desteklenmelidir. FETÖ’yle mücadelede kurumlar arası tam bir koordinasyon sağlanmalı, ortak bir strateji ve eylem planı oluşturulmalıdır.”
Ulağlı, yükseköğretim kurumlarında öğrenim gören yabancı uyruklu öğrencilerin Türkiye dostu olarak yetiştirilmesine dönük bir eylem planı hazırlanması, kendi ülkelerinde yürütülecek FETÖ’yle mücadelede aktif desteklerinden yararlanılması ve ikili iş birliğinde Türkiye gönüllüsü olarak çalışmalarının sağlanması önerilerinde bulundu.
AA