Ali Fuat Yılmazer: Dink cinayetini Erhan Tuncel örgütledi

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin 35 kişinin yargılandığı davada savunma yapan tutuklu sanık eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, “Dink cinayetini Erhan Tuncel örgütledi. Gariban Yasin Hay

Ali Fuat Yılmazer: Dink cinayetini Erhan Tuncel örgütledi

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki 35. duruşmada savunmasına devam eden Yılmazer, istihbarat çalışmasıyla elde edilen verilerin, işlenmeden delil olarak kullanılamayacağını ancak bugünkü soruşturmalarda istihbari bilgilerin delil sayıldığını, istihbari bilginin bir sonuca varması gerektiğini öne sürerek, “ByLock” soruşturmalarında böyle yapıldığını söyledi. 

İki il emniyeti arasındaki bilgi paylaşımlarının tamamen illerin görevleri içinde olduğunu ve bilgi verilmesinin de mecburi kılındığını aktaran Yılmazer, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının İstihbarat Daire Başkanlığına (İDB), “iller arasındaki koordinasyonun nasıl olması gerektiğini” sorduğunu, dönemin İDB Başkanı Engin Dinç imzasıyla 23 Haziran 2014’te gelen cevabi yazıda, yönetmeliklerden bahsedilerek, “Ülke genelinin koordinasyonunu ilgilendiren değerlendirme ve çalışmalar İDB tarafından, bunun dışında bir veya birden fazla ili ilgilendiren çalışmalar ise İDB ile koordineli olarak ilgili illerin istihbarat şube müdürlüklerince yürütülmektedir.” ifadesinin kullanıldığını dile getirdi. 

“ENGİN DİNÇ ZERRE KADAR KATKI SUNMADI DAVAYA” 

Yılmazer, “Israrla bu konu buraya hapsedilmeye çalışılıyor. Kimin görevinde olduğu çok belli. İlin görevidir. Yazıya rağmen iddianamede suç yine bize yöneltiliyor. Engin Dinç geldi buraya, inkar etti bunu. Yönlendirici sorular soruldu. ‘Eksikliği C Şubenin gidermesi gerekirdi’ dedi. Niye yazıda yok? Niye yazmadın bu evraka madem öyle? İller arası yazışmada eksiklikleri giderici yazıyı niye göndermedin. İki il arasındaki bilgi eksikliğinin İDB tarafından nasıl giderildiğine dair örnek evrak getirseydin ya. Arşiv senin emrinde. Geldi buraya İDB Başkanı, yarım saat savunma yapmadı, zerre kadar katkı sunmadı davaya. Ben cezaevinde kısıtlı imkanlarla çalıştım. Getiremediklerine göre getirebilecekleri şey yok çünkü. Yalanlarla iftiralarla buraya kadar getirdiler.” diye konuştu. 

İddianamede, iller arasında bilgi paylaşımı yükümlülüğü kapsamında doğrudan bir suçlama bulunmadığını ve F4 belgesinde daha fazla bilgi bulunduğunu, koruma prosedürü başlatılması gerektiğinin yazılı olduğunu savunan Yılmazer, “4 Aralık 2014 tarihli savcılık ifademde bu bana sorulduğunda, ‘asıl görev il istihbarat şube müdürlüklerindedir. Yapamayacakları iş varsa biz devreye gireriz. 81 ile tamim yazı göndeririz. Ortada bir operasyon yok ki ben koordine edeyim’ demişim. Ancak kovuşturma aşamasında diğer sanıklar ve Engin Dinç bile önceki beyanlarına aykırı beyanlarda bulundular.” dedi.

İstanbul’a bilginin eksik gittiğinin iddia edilemeyeceğini, F4 kaynaklı bilgi olduğu için, en azından bu iddianın C Şube tarafından söz konusu edilemeyeceğini anlatan Yılmazer, “Bilgi istihbarat değerlendirmesine tabi tutulmalı. İstihbarata dönüştürülmüş şeklinin ilgili ile gönderilmesi gerekmektedir. Bunu yapmakla yükümlü olan istisnasız Trabzon’dur. Merkezden kimse değerlendiremez bunu. Çünkü Yardımcı İstihbarat Elemanı’nın (YİE) güvenliğiyle ilgili bir konu bu. Onun ne dediği bizi ilgilendirmez. Onun dediğinin nasıl değerlendirildiği önemlidir. Ortaya ne çıkmışsa onu aynı şekilde İstanbul’a göndermişler. Eksiklik yok kandırmaca var.” ifadesini kullandı.

Dönemin İstihbarattan Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Şahmaz Demirtaş’ın, Başbakanlık müfettişlerinin 2008 yılında hazırladığı rapordaki beyanlarına dikkati çeken Yılmazer, Demirtaş’ın, “Ses getirecek eylem ne demek?” sorusuna karşılık, “Ses getirecek eylem tabiri, Hrant Dink’in öldürüleceği anlamına gelmektedir” dediğini, iddianamede bu kısmın bulunmadığını ve dava açısından bundan daha değerli bir bilgi, bir delil olmadığı halde bunun kullanılmamasının akla hayale sığmadığını öne sürdü. 

“BİLGİYE GEREK YOK Kİ, DİNK ZATEN KORUNMALIYDI”

Ali Fuat Yılmazer, şöyle devam etti:

“Hangi eksiklikten bahsediyoruz biz? Ne eksikliği? Yasin Hayal bizim kayıtlarımızda El Kaide mensubu olarak görülüyor. İstanbul’u da çok iyi biliyor Yasin Hayal. El Kaide ile uğraşan herkes isim olarak bilir. Bununla ilgili yazı yazılmış. ‘Mc Donalds’da el yapımı bomba’ deniyor, ‘eylem yapacak, kin besliyor’ deniyor ve bundan, ‘öldürme’ anlaşılmıyor öyle mi? Bir de bu bilgiye ihtiyaç yok ki. Yasanın valiliğe yüklediği, emniyet müdürüne yüklediği yükümlülük gereği Dink’in zaten korunması gerektiği bilgisine sahibiz. Onun üstüne bu yazı geliyor (F4), yine de ‘ses getirecek eylemden kastın ne olduğu anlaşılmıyor’ deniliyor. İstanbul’a bilgi eksik gitmemiş ki ben neyini tamamlayacağım. F4’deki bilgiye karışma yetkiniz yok. Yanlış da verse yazılacak oraya, ili takdir edecek. Merkezden karışamazsınız. Bir tane örneği yok. İstanbul’a bilgi gitmiş ama İstanbul bu durumda, biz de bu durumdayız. İstanbul’a bilgi falan eksik gitmemiştir yani.” 

İstihbaratta en zor görevin YİE çalıştırmak olduğunu ve YİE’lerin bugün istihbaratta çalıştırılamaz hale getirildiğini aktaran Yılmazer, 2007 yılında İstanbul istihbarat şube müdürü olarak göreve başladığında biri hariç 42 kayıtlı YİE’nin ilişkisini kestiğini, bunların hepsinin Erhan Tuncel gibi olduklarını, hiçbirinin gerçekten eleman gibi olmadığını ve YİE’lerin tümünün örgütlerde aktif aynı zamanda hedefleri olan kişilerden oluştuğunu söyledi. 

“POLİSİN EVE BOMBA KOYDUĞU NEREDE GÖRÜLMÜŞ?”

“Polisin eve bomba koyduğu nerede görülmüş? Polis, eleman marifetiyle yapar bu gibi kumpasları. Bunu Tahşiye davasında da söylemeye çalıştım. Bir yere kumpas yapmak için, istihbaratçı olarak o örgütün içinde elemanının olması lazım. Ben 42 elemanın ilişiğini kesmişim. Böyle bir sistematik bırakmamışım” diyen Yılmazer, F4 belgelerindeki YİE anlatımlarına istihbaratçıların karışamayacağını, F4 bilgilerinin sorgu materyali olarak kullanılamayacağını ve ağzından çıkan bilgilerin kullanılması durumunda YİE’nin kimliğinin deşifre olacağını kaydetti.

Yılmazer, “F4 İstanbul’a alıştığımız tarzda yaygın uygulama olarak gönderilmiş. Çok isterseniz tumturaklı yazarsınız. Polis böyle dil kullanıyor. ‘Eylem’ denildiği zaman, anlamaları gerekeni tam anlamıyla anlamışlar. Tersini demenin iyi niyetle alakası yok bana göre. Asıl sorumluluk doğuran belge Trabzon’dan İstanbul’a gönderilen belgedir. Ben bir kasıt görmüyorum. İlla, ‘eksiklik var’ diyorsanız, aklı gücü o kadar yetmiş. İmkanları yetkisinde bunu yapmış.” dedi. 

Dink’in yazı olsun ya da olmasın İstanbul Valiliği ve İstanbul Emniyeti’nin sorumluluğunda korunması gerektiğini vurgulayan Yılmazer, “Koruma da yetmiyor. Siyasal terör tehdidinden bahsediyoruz. Reina, bir polis tarafından korundu. Gaffar Okan sıkı korunurken öldürüldü. Tehdidin bertaraf edilmesi gerekir. Kasıt aranacaksa, tehdidi bertaraf ettiniz mi, etmediniz mi ona bakın. Tehdit bellidir Hrant Dink’te. Buna yönelik çalışma yaptın mı yapmadın mı, ona bakacaksın. O yazı üzerine koruma da verilebilirdi ama yetmezdi. Onlar bu davada tam anlamıyla adalete uygun bir sonuca bağlanmadıysa, uluslarası mahkemenin konusu olacaksa, hiçbir zaman bu iş sonlanmayacak.” değerlendirmesini yaptı. 

Eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın mahkeme sunduğu dilekçede kendisi hakkında, “bazı polis memurlarını kadrolaşmak için göreve almaya çalıştığı” yönündeki beyanları olduğunu hatırlatan Yılmazer, “Emniyetteki kadrolaşma polis memurlarıyla falan olmaz, bunu herkes bilir. Cerrah’ın emniyet müdürlüğü döneminde hiçbir tane adam alamadım. Şarka giden, azalan personelin yeri dahi dolmadı. En fazla 25 kişinin çıkışını sağlamışım istihbarattan usulsüzlüklerini gördüğüm için.” ifadesini kullandı.

“BU İŞİ ERHAN TUNCEL ÖRGÜTLEDİ”

Yılmazer, o dönem kendisinin istihbarattan gönderdiği adamların FETÖ soruşturmaları kapsamında tutuklandığını ve istihbarata bir tane bile rütbeli almadığını ileri sürdü. 

Dink cinayetini Erhan Tuncel’in örgütlediğini de öne süren Yılmazer, “Gariban Yasin Hayal’in olaydan haberi yok. Yasin, ‘Erhan demek, devlet demek’ diye algılamış. Erhan Tuncel ya emniyet üzerinden ya da jandarma üzerinden yaptı bu organizasyonu. Örgütlü yapıyı bulmak istiyorsanız Erhan Tuncel üzerinden gitmek zorundasınız. Başka yolu yok. Bu davanın en önemli sanığı Erhan Tuncel olmalıydı. Kime gideceksiniz Erhan Tuncel üzerinden gideceksiniz. Kim her ne yapmışsa Erhan Tuncel üzerinden yapmış.” diye konuştu. 

“ODATV İŞİNE BAKMAZ OLAYDIK”

Dönemin Odatv soruşturmasıyla ilgili de konuşan Yılmazer, “Odatv’ye hay bakmaz olsaydık. Ahmet Şık, Nedim Şener ile ilgili hiçbir çalışma yapmadım. Ne telefon dinlemem var, ne yazışmam var. Organize şubeye yazmışım bir yazı sadece. Almış gitmiş organize soruşturmayı. Operasyonu yapan Zekeriya Öz. Organize şube yaptı, niye onları görevden almıyorsunuz? Ben yokum ki madem usulsüzlük. Ben Odatv ile ilgili Başbakan talimat verdiği için çalıştım. ‘Yalancı bunlar’ diyor. Allah yalancının belasını versin.” şeklinde konuştu. 

Duruşma, 9 Şubat Perşembe günü devam edecek. 

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X