Cumhurbaşkanlığı himayesinde gerçekleştirilen ve Türk diasporasının önemli isimlerini bir araya getiren Dünya Türk İş Konseyi 10. Kurultayı, Haliç Kongre Merkezi’nde devam ediyor.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) tarafından düzenlenen etkinliğin gala yemeğinde konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, kurultaya Almanya’dan gelerek katıldığını ve orada Almanya’nın en büyük 50 firmasının CEO ve CFO’larının olduğu bir etkinlikte Türkiye’nin yeni programını anlattıklarını söyledi.
Dünyanın düşük bir büyüme döneminde olduğuna işaret eden Şimşek, “Önümüzdeki 5 yıl ortalama yüzde 3 civarında küresel büyüme öngörülüyor. Bu kısmen tabii ki yüksek enflasyonla mücadele için parasal sıkılaştırmayı yansıtmakla birlikte aslında daha yapısal birtakım karşı rüzgarları yansıtıyor. Çünkü dünya çok büyük bir borç içinde ve bu büyümeyi sınırlıyor. Nüfusta ciddi bir yaşlanma söz konusu. Yatırımlarda nispeten düşük bir seyir var. Verimlilik düşük seyrediyor. Bütün bunları bir arada düşündüğümüzde zaten büyümeyi sınırlıyor.” ifadelerini kullandı.
“Yakın ve dost ülkelerden tedarik noktasında Türkiye’nin ön plana çıkacağına inanıyorum”
Ancak daha da önemlisi dünyada çok ciddi bir jeopolitik çöküntü olduğunu belirten Şimşek, “Yani dünya aslında son yıllarda büyük bir çekişme nedeniyle korumacı bir patikada yoluna devam edecek gibi görünüyor. Tabii ülkemiz için bu önemli fırsatlar da içeriyor. Ülkemiz açısından baktığımız zaman özellikle pandemi sonrası da bir trende dönüşmüş olan yakın yerlerden tedarik veya dost ülkelerden, piyasalardan tedarik trendi çok önemli bir trend. Dolayısıyla ben Türkiye’nin o açıdan çok büyük avantaja sahip olduğunu düşünüyorum. Çünkü Avrupa Birliği gibi çok önemli bir bölgeye sadece coğrafi anlamda yakın değiliz. Gümrük Birliği’yle ve uzun süredir devam eden adaylık ilişkisi nedeniyle dost ülkelerden tedarik kategorisine yakın piyasalardan tedarik özelliğine sahip bir ülke. Benzer bir şekilde aslında Orta Asya’yla, Balkanlar’la, Orta Doğu’yla, hatta Afrika’yla yine yakın ve dost ülkelerden tedarik noktasında ben Türkiye’nin ön plana çıkacağına inanıyorum. Bu trend bizim lehimize.” şeklinde konuştu.
“Enflasyonla mücadelede kararlıyız. Daha önce başardık, tekrar başaracağız”
Bu noktada önce makrofinansal istikrarın tesis edilmesi gerektiğini dile getiren Şimşek, şunları kaydetti:
“Bizim programın üç tane temel bileşeni var. Birinci bileşeni dezenflasyon. Yani fiyat istikrarının tekrar sağlanması. Maalesef dünyada da pandemi sonrası çok yüksek enflasyonist bir dönem söz konusu ama tabii Türkiye’de enflasyon çok daha yüksek seviyelerde. Enflasyonun yüksek olduğu yerlerde iş yapmak kolay değil. Öngörülebilirlikten, sürdürülebilir büyümeden bahsetmek zorlaşıyor. Türkiye’yi tekrar yüksek, sürdürülebilir, dengeli bir büyüme patikasına sokmak için enflasyonla mücadelede kararlıyız. Daha önce başardık, tekrar başaracağız.
Dezenflasyon programı deyince aklımıza tabii ki parasal sıkılaşma geliyor. Dünyada da öyle… Aslında sadece Türkiye’de değil. Bakın size bir rakam vereyim. Son 21 ayda 12 gelişmiş ülke toplam 107 kez, 22 gelişmekte olan ülke ise 162 kez faiz artışına gitti ve şu anda küresel enflasyon aşağı yönlü bir trend idi ama uzun vadeli ortalamaların hala çok üzerinde. Dolayısıyla ülkemizde de bir parasal sıkılaşmaya gidiyoruz. Aynı zamanda seçici kredi sıkılaşmasına da gidiyoruz. Bunun amacı kıt olan imkanlarımızın üretken alanlara kanalize edilmesidir.”
“Bu dönemde en büyük önceliklerimizden biri de ihracat”
Bu dönemde en büyük önceliklerinden birinin de ihracat olduğunu vurgulayan Bakan Şimşek, şunları kaydetti:
“İhracat dediğiniz zaman tabii ki işin içinde üretim var, istihdam var, yatırım var. Dolayısıyla aslında Cumhurbaşkanımızın da hep vurguladığı gibi yatırım, istihdam, üretim ve ihracat perspektifine sahibiz. Ülkemizdeki kıt kaynakların bu alana kanalize olması noktasında kararlıyız. O nedenle de seçici kredi düzenlemelerine gidiyoruz. Bunun yanında tabii miktarsal sıkılaştırma da söz konusu ve bir bütünlük içerisinde baktığımız zaman önümüzdeki dönemde tabii ki enflasyonun özellikle 2024’ün ikinci yarısından sonra çok ciddi bir şekilde aşağı yönlü kalıcı bir trende girmesini bekliyoruz. Çünkü para politikası gecikmeli olarak çalışıyor. Kredi politikası, benzer şekilde maliye politikası tabii depremin etkisiyle bir süre daha genişleyici gibi görünebilir ama depremin etkilerini bir kenara bıraktığımız zaman aslında biz tekrar Maastricht kriterlerine ulaşmaya yönelik çok ciddi tedbirler aldık. Bu tedbirler sayesinde maliye politikasındaki bozulma geçici olacak.”
“Enflasyonla mücadele sadece para politikası üzerinden yürütülebilecek bir mücadele değil”
Mehmet Şimşek, ekonomi programın ikinci önemli bileşeninin maliye politikası olduğunu vurgulayarak, maliye politikasının geçmişte Türkiye’nin en güçlü tarafı olduğunu, deprem etkileri bir kenara bırakıldığında tekrar o noktaya bu program döneminde dönüleceğini söyledi.
2026’da deprem etkisi hariç bütçe açığının yüzde 3’ün ciddi bir şekilde altında olacağını ifade eden Bakan Şimşek, şöyle devam etti:
“Dolayısıyla hem Maastricht kriterlerini yakalamış olacağız hem de aslında son 20 yılda yakaladığımız ortalamalara yakın bir açıkla yolumuza devam edeceğiz. Maliye politikası ve para politikası ahenkli bir şekilde gidecek. Çünkü enflasyonla mücadele bizim gibi ülkelerde sadece para politikası üzerinden yürütülebilecek bir mücadele değil. Çünkü para politikasına aktarım mekanizması gelişmiş ülkelerdeki gibi çok iyi çalışmıyor bizim gibi ülkelerde. Çünkü para ikamesi var. Başka bir sürü faktör var. Bunların da farkındayız. O nedenle biz maliye politikası olarak da tabii deprem yaralarını sararken bir taraftan da para politikasını destekleyici bir noktaya gelmek arzusundayız. Onun için de zaten gereken tedbirleri aldık. Almaya devam edeceğiz.”
“Ülkemizi, gelişmiş ülkelerle hızlı bir şekilde arayı kapatan bir patikada büyüyen noktaya getireceğiz”
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, uygulanan ekonomik programın çok önemli bir bileşeninin de yapısal dönüşüm, yani yapısal reformlar olduğuna işaret ederek, şu ifadeleri kullandı:
“Vergiden tutun yatırım ortamına kadar birçok alanda 7 ana başlık altında Türkiye’nin yapısal dönüşümü için çalışmaya devam edeceğiz. Yapısal dönüşümden maksadımız verimlilik artışını sağlayacak önemli düzenleme ve uygulamalardır, doğru alanlara yatırımdır. Çünkü yatırım ve rekabet ortamının iyileştirilmesi, Türkiye’de inovasyonun ve verimliliğin anahtarıdır. Dolayısıyla biz tekrar ülkemizi gerçekten gelişmiş ülkelerle hızlı bir şekilde arayı kapatan bir patikada büyüyen noktaya getireceğiz. Bu sene tabii ki bizim tahminlerimize göre, Türkiye yaklaşık ilk defa bu sene 1 trilyon doların üzerine çıkacağız. Yuvarlamam gerekirse (bu yıl) yaklaşık 1,1 trilyon dolarlık bir ekonomi haline geleceğiz. Bu önemli. Bu program dönemi sonunda yani 2026’da, Türkiye, 2026’da Dünya Bankasının tanımıyla yüksek gelirli gelişmiş ülkeler kategorisine girmiş olacak. Bu çok önemli bir eşik. İnanıyorum ki biz bunu başaracağız. Bunun ön koşulu fiyat istikrarıdır.”
“Fiyat istikrarıyla birlikte Türkiye tekrar yüksek ama sürdürülebilir bir büyüme patikasına girecek”
Bakan Şimşek, büyümeyi yeniden dengelemelerinin gerektiğini kaydederek, fiyat istikrarına doğru politikalarla ve büyüyerek erişebileceklerini söyledi.
Büyümenin yeniden dengelenmesi için ellerindeki kıt imkanları aşırı tüketim yerine üretime aktarmalarının gerektiğini vurgulayan Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bizim bankalarımızdan talebimiz bu ve yaptığımız düzenlemelerin tamamı da bugüne kadar bu yönde ama fiyat istikrarının bugün bulunduğumuz noktadan sağlanabilmesi için fedakarlık gerekiyor. Sabır gerekiyor. Evet, kolay değil ama biz bunu başaracağız ve fiyat istikrarıyla birlikte Türkiye tekrar yüksek ama sürdürülebilir bir büyüme patikasına girecek. Maliye politikası burada önemli bir çıpa görevini görecek. Dış kaynak noktasında ben inanıyorum ki piyasalar, bu programa yönelik olarak değerlendirme yapacaklar ama değerlendirmelerinden sonra ben inanıyorum ki buraya kaynak aktarımıyla güvenoyu verecekler.”
Şimşek, son 3 ayda Türkiye’nin risk priminin 700 baz puandan 400 baz puanın altına indiğini, bu seviyelerin kendileri için hala yeterli olmadığını, Türkiye’nin CDS’inin orta vadede 200 baz puanın altına düşeceğini ümit ettiklerini ve buna yönelik çalıştıklarını söyledi.
“Çok ciddi not artışları zaman içerisinde gelecek”
Mehmet Şimşek, uluslararası derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin notuna ilişkin olumlu değerlendirmelere başladığını kaydederek, Fitch’in Türkiye’nin görünümünü bir derece yükseltip negatiften durağana dönüştürdüğünü, bir başka kuruluşun bankaların negatif görünümünü durağana dönüştürdüğünü, bunların ilk adımlar olduğunu anlattı.
Bu programı uyguladıkça, program sonuç verdikçe çok ciddi not artışlarının zaman içinde geleceğini dile getiren Şimşek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bu da ülkenin risk primini düşürecek. Bu da firmalarımızın daha uygun koşullarda hem içeride hem dışarıda finansman imkanlarına kavuşmasını sağlayacak. Dolayısıyla sabredersek, bu programı kararlılıkla uygularsak ki bu konuda en ufak bir tereddüt yok hem fiyat istikrarını sağlayacağız hem tekrar ülkemizi yüksek büyüme patikasına koyacağız hem de yapısal birtakım diğer sorunlarımızı, mesela cari açığımızı, daha sürdürülebilir bir noktaya düşürmüş olacağız. Bu açığın finansmanını da çok uygun koşullarda yapabileceğiz. Onun için gerek içeride gerek dışarıda Türk iş dünyasının biz kabiliyet gücüne dinamizmine inanıyoruz çünkü Türkiye’nin en büyük avantajları sizlersiniz. Sizler dünyanın dört köşesinde gerçekten inanılmaz başarı hikayeleri yazıyorsunuz.”
“Önümüzdeki dönemde ihracat en büyük önceliğimiz olacak”
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, Türk iş insanlarının dünyanın dört bir köşesinde inanılmaz başarı hikayelerinin olduğunu belirterek, “Bence Türkiye’nin en büyük kaynağı, en büyük gücü Türk girişimcileridir. Bizim en önemli sermayemiz sizsiniz. Dolayısıyla sizler bizim için çok değerlisiniz. Sizin kurultayınız da o anlamda çok değerli. İnşallah hep birlikte başaracağız.” şeklinde konuştu.
Gelecek dönemde en büyük önceliklerinin ihracat olacağını vurgulayan Şimşek, şu ifadeleri kullandı:
“Biliyorum dünya ekonomisi yavaş büyüyecek. Bu şartlarda yani mallarımıza, hizmetlerimize olan talep belki eski döneme göre güçlü olmayacak ama biz her alanda sizleri çok güçlü bir şekilde destekleyeceğiz. Sizler de çabalayacaksınız, yeni pazarlar, mevcut pazarlarda daha büyük pazar paylarıyla inşallah ülkemize destek olacaksınız. Bu başarıda en büyük rol sizin olacak inşallah.”