Başbakan’dan Irak Hükümeti’ne Kerkük çağrısı

Başbakan Yıldırım, Irak Hükümeti’nin IKBY’ye yönelik adımlarını desteklediklerini söyledi ve “Kerkük’te değiştirilen demografik yapının eski haline döndürülmesi için gerekli hassasiyetin gösterilmesi” çağrısında bulundu.

Başbakan’dan Irak Hükümeti’ne Kerkük çağrısı

Başbakan Binali Yıldırım, Conrad Otel’de düzenlenen, Anadolu Ajansı’nın Global İletişim Ortağı olduğu, “Belirsizlik Çağında Değişime İlham Olmak” ana temasıyla gerçekleştirilen “TRT World Forum”un açılış oturumundaki konuşmasında, geçen yılın kasım ayında yayın hayatına başlayan TRT World’ün, insanı odak noktası olarak gören, doğru, tarafsız, ilkeli habercilik anlayışıyla kısa sürede kendi alanında önemli bir yer tuttuğunu söyledi.

Dünya medyasının bölgede yaşanan insani dramlara, zaman zaman ne kadar ilgisiz kaldığının herkesin malumu olduğunu ifade eden Yıldırım, bir başka sıkıntının da bölge gerçeklerine hassasiyet gösterilmeden yapılan, objektiflikten uzak haberler olduğunu anlattı.

Yıldırım, burada birincisi düzenlenen forumda dünyanın çeşitli yerlerinde bilinen simaların olduğuna vurgu yaparak, “Örneğin Nahda Hareketi Lideri Gannuşi bu toplantıda bizlerle beraber, hoşgeldiniz Sayın Gannuşi. Aynı zamanda, efsanevi kahraman Malcolm X’in kızı hanımefendi yine bizlerle beraber, hoşgeldiniz. Adalet ve özgürlük savunucusu Malcolm X’in bir sözü burada aklımıza geliyor. ‘Eğer dikkatli olmazsanız gazeteler sizin mazlumlardan nefret etmenizi, zalimleri ise sevmenizi sağlar.’ Aslında bugün dünyada haberlerin, iletişimin ne kadar maniple edildiğini gösteren yıllar önce söylenmiş bir söz.” diye konuştu.

“Mevcut medya anlayışına itiraz olarak TRT World doğmuş oldu”

Başbakan Yıldırım, bu bakımdan TRT World’ün doğru habercilik yaparak kişileri gerçeklerden haberdar etmek ve sesini duyuramayanların sesi olmak üzere kurulduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:

“Bir anlamda mevcut medya anlayışına itiraz olarak TRT World doğmuş oldu. Habercilikte büyük haksızlıklara maruz kalmış, bir ülkenin ve bir siyasi hareketin mensubu olarak ifade etmek isterim ki; habercilikte gerçeği ve sadece gerçeği vermek yeterlidir. Türkiye’nin misyonu hakikate hizmet, mazlumların sesi, aklı ve vicdanı olmaktır. TRT World’ün bunu küresel anlamda en iyi şekilde yaptığına şahit oluyoruz. Tarihiyle, medeniyet mirası ile geniş coğrafyaya yayılan kardeşlik bağlarıyla kıtalararası birbiriyle birleştiren Türkiye, dünyanın vicdanı olarak hareket ediyor, hareket etmeye de devam edecek.” 

Başbakan Binali Yıldırım, küresel bakış ve istikrarın günden güne geri gittiğini belirterek, “Dünyada terörün ve savaşların giderek yaygınlaştığını görmekteyiz. Radikalleşmenin yanı sıra yabancı düşmanlığı gibi akımların da özellikle gelişmiş ülkelerde artmaya başladığına şahit oluyoruz. Üstelik bu radikalleşme dalgasının demokrasilerinin gelişmiş olduğunu düşündüğümüz Avrupa’da başlamış olması, ayrı bir endişe kaynağıdır.” ifadelerini kullandı.

 

“Türkiye dünyanın vicdanı olmaya devam ediyor”

Başbakan Binali Yıldırım, “Avrupa’da göçmen ve yabancı düşmanlığı akımının son yıllarda siyasi alanı da adeta etki altına aldığını görüyoruz. Bu bizim esasen bir süreden beri gündeme getirdiğimiz endişeleri de teyit ediyor. Bu gelişmeleri dikkate alarak Türkiye, kapsayıcı ve kucaklayıcı politika anlayışını sürdürmeye devam ediyor. Her ne kadar Suriye’nin derdiyle dertleniyorsak Arakan’ın derdini de ihmal etmiyoruz. Filistin’in yardımına ne derece koşuyorsak Somali’nin yardımına da koşuyoruz.” diye konuştu.

Başbakan Yıldırım “Faaliyetlerimiz Türkiye olarak kendi topraklarımızla sınırlı değil. Dünyanın neresinde insanların başına bir bela gelse, bir felaket gelse yardıma ihtiyacı olan kim varsa zaman kaybetmeden orada Türkiye hayır kurumlarıyla Kızılayıyla, AFAD’ıyla, TİKA’sıyla bütün sivil toplum örgütleriyle hemen hazır ve nazır olarak yetişiyor. Bir anlamda Türkiye yaptıklarıyla dünyanın vicdanı olmaya devam ediyor. Nerede kanayan bir yara varsa medeniyetimizin, değerlerimizin bize yüklediği tarihsel sorumluluğu yerine getiriyoruz.” dedi.

“Terör insanlığın baş belasıdır”

Binali Yıldırım, şöyle devam etti:

“Çağımızda ne yazık ki yükselmekte ve yaygınlaşmakta olan ırkçılık, yabancı düşmanlığı, İslam düşmanlığı ve diğer ayrımcılıklar insanları ötekileştirmekte ve toplumları daha bölünmüş ve kırılgan hale getirmektedir. Bu tür eğilimlere karşı hep birlikte karşı konulmasına, saygı ve hoşgörüyü temel alan değerler üzerinde yükselen kapsayıcı bir dilin mutlaka geliştirilmeye ihtiyaç vardır. Şiddete varan aşırıcılık ve radikal ideolojileri besleyen eğilimlere asla fırsat vermemeliyiz.

Nerede ve hangisinde karşımıza çıkarsa çıksın terörü insanlık düşmanı olarak görüyoruz. Terör insanlığın baş belasıdır. Terör her yerde ama demeden, fakat demeden, ayrım gayrım yapmadan lanetlenmelidir, küresel iş birliğiyle terörün üzerine şiddetle gidilmelidir.

“Müreffeh bir Suriye’nin inşası yolunda atılacak her adımın destekçisi olmaya devam edeceğiz”​

 

Tarihi sorumlulukla yaklaştıkları coğrafyalardan birisinin de Orta Doğu ve Suriye olduğunu dile getiren Yıldırım, şöyle konuştu:

“7 yıldır yaşanan iç savaşa rağmen ne yazık ki Suriye’de hala siyasi bir çözüm zemini ve çatışmasızlık sağlanabilmiş değildir. Bunun yanında büyük bir insani kriz de devam etmektedir. Türkiye olarak hangi dinden, hangi kökenden olursa olsun Suriyeli komşularımıza kapımızı sonuna kadar açtık, hep destek olduk. Sorunun çözümü için her türlü insani ve siyasi gayreti gösterdik, göstermeye devam ediyoruz. Şu anda ülkemizde üç milyonun üzerinde Suriyeli sığınmacı var, bunlara ev sahipliği yapıyoruz. Kalıcı bir ateşkesin sağlanması ve barışın tesisi için Rusya, İran ve Türkiye olarak Astana sürecini başlatmış bulunuyoruz. Bu girişimlerimizi Birleşmiş Milletler şemsiyesinde Cenevre sürecine de taşımış bulunmaktayız. Astana’da varılan mutabakat çerçevesinde en son olarak Suriye İdlip bölgesinin güvenliğinin sağlanması ve oradaki çatışmaların sonlandırılması için biz, Rusya ve İran’dan oluşan bir güvenlik çemberi oluşturma çalışmalarına başladık. Toprak bütünlüğü esasına dayanan, halkın demokratik taleplerine saygı gösteren, istikrarlı, müreffeh bir Suriye’nin inşası yolunda atılacak her adımın destekçisi olmaya devam edeceğiz.”

“Irak Hükümeti’nin anayasal egemenliğini tesis etmek üzere attığı adımlar yerindedir”

Başbakan Yıldırım, Türkiye’nin Irak konusunda da tutumunun açık ve net olduğunu, Irak’ın toprak bütünlüğüne, siyasi birliğinin muhafazasına büyük önem verdiklerini ifade etti.

Uluslararası toplumun ikazlarına rağmen Kuzey Irak’ta, Irak Anayasasını açıkça ihlal eden ve meşru olmayan bir referandum gerçekleştiğini hatırlatan Yıldırım, şöyle dedi:

“Irak Hükümeti’nin kendi ülkesinin sınırları içerisinde anayasal egemenliğini tesis etmek üzere attığı adımlar yerindedir ve destekliyoruz. Türkiye olarak bu konuda bizim de atabileceğimiz adımlar mevcuttur, bunları da birer birer hayata geçiriyoruz. Hava sahamızı kapattık, sınır kapılarının merkezi yönetime devredilmesi sürecini başlattık. Dolayısıyla Irak’ın toprak bütünlüğü içerisinde bütün etnik grupların bir arada yaşayacağı bir Irak geleceği konusunda kararlılığımızı sürdürüyoruz. Merkezi Hükümet tarafından geri alınan bölgelerde, örneğin işte DEAŞ’tan alınan Musul ve Peşmerge’den alınan Kerkük’te, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin baskıyla, şiddetle, oldu bittiyle değiştirdiği demografik yapıyı, bölgenin tarihi derinliğine uygun olarak eski haline döndürülmesi konusunda da merkezi Irak yönetiminin gerekli hassasiyeti göstermesini bekliyoruz.” 

“BM Güvenlik Konseyi’nin 5 biraderi var”

Birleşmiş Milletler’in, yıllardan bu yana devam eden Afganistan, Filistin, Kıbrıs, daha birçok bölgedeki sorunlara çözüm üretemediğini de işaret eden Yıldırım, şöyle konuştu: 

“Bugün Birleşmiş Milletler yıllardan beri devam eden Afganistan, Filistin, Kıbrıs ve daha birçok bölgedeki sorunlara çözüm üretebiliyor mu? Üretemiyor. Neden? Çünkü taraf tutuyor. BM Güvenlik Konseyi’nin 5 biraderi var. Bu 5 biraderin bir tanesi birilerinden taraf oluyor, tek başına bütün çözümü tıkıyor. Öbürü de ona karşı başka bir bölgedeki sorunda taraf oluyor, o da tıkıyor . Dolayısıyla sorunlar çözülmüyor. Sorunların torunlara havalesi devam ediyor. Böyle bir yere varamayız. Sorunları torunlara havale ederek barışın tesis edildiği, güvenli, küresel kardeşliğin sağlandığı bir dünya kuramayız. Onun için Cumhurbaşkanımız ısrarla diyor ki ‘Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi değişmelidir, reforma tabi tutulmalıdır’. Bu veto sistemi, daimi üyelik bu konuların gözden geçirilmesi lazım. Artık şartlar 1948’deki şartlar değildir, 200’e yakın ülke vardır ve küresel gelişmeler, iletişim adeta dünyamızı bir köy haline getirmiştir. Dünyanın hangi köşesinde olursa olsun herkes ister az gelişmiş, ister çok gelişmiş her an her olayı öğrenme imkanına sahiptir.”

“Bugün hiçbir ülke DEAŞ’la mücadelede Türkiye’nin gösterdiği başarıyı tek başına gösterememektedir”

Nerede ve hangi isimle çıkarsa çıksın terörü insanlık düşmanı olarak gördüklerini belirten Yıldırım, terörün insanlığın baş belası olduğunu vurguladı. Yıldırım, terörün her yerde “ama”, “fakat” demeden, ayrım yapılmadan lanetlenmesi gerektiğini, küresel iş birliğiyle terörün üzerine şiddetle gidilmesi gerektiğini aktardı.

Başbakan Yıldırım, Türkiye’nin DEAŞ’la Mücadele Küresel Koalisyonu’na aktif katkı vermeye devam ettiğini belirterek, “Fırat Kalkanı ile 2 bin kilometre karelik bir alanı DEAŞ’tan tamamen temizledik ve buraya Suriyeli kardeşlerimizin dönüp yerleşmesini sağladık. Bölgede bu Fırat Kalkanı Harekatı’yla 3 bin 600’ün üzerinde DEAŞ terör mensubunu etkisiz hale getirdik. Bugün hiçbir ülke DEAŞ’la mücadelede Türkiye’nin gösterdiği başarıyı tek başına gösterememektedir. Bununla da kalmadık, 4 bin 500 DEAŞ terör elemanını tutukladık, cezaevine koyduk ve 50 binden fazla yabancı savaşçının ülkemiz üzerinden bölgeye geçmesine engel olduk.” ifadelerini kullandı. 

Terör bir sonuçtur. Onun için ülkemiz, Suriye ve Irak’taki istikrarsızlıktan beslenen DEAŞ, PKK, YPG, PYD gibi terör örgütleriyle amansız mücadelesini sürdürmeye devam etmektedir. Ülkemizin meşru demokratik rejimini kanlı bir darbeyle değiştirmeye teşebbüs eden terör örgütüyle de karalılıkla mücadelemizi sürdürüyoruz.  Bu anlamda terörle mücadele konusunda dost ve müttefik ülkelerden temel beklentimiz samimiyet ve daha fazla iş birliğidir.”

“Terörle mücadelede müttefik ülkelerden beklentimiz; samimiyet ve daha fazla iş birliği” 

Terör örgütü DEAŞ’ın sosyal medya üzerinden “En önce cennete kim gitmek istiyor? Adını yazdırsın.” mesajını yayabildiğini ifade eden Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bunlar düşündürücüdür. Bütün bunları gençlerin o ruh halini, gençlik halini, geleceğe umutsuz duruşlarını kullanmak suretiyle maalesef küresel terörün birer aracı haline getiriyor. Bu konuda da uluslararası camia üzerine düşen sorumluluğu almak yerine daha modern silahlar üzerinde çalışarak, ‘Acaba bunları yok etmek için hangi yeni teknikleri geliştirmeliyiz ve bunları deneyecek yeni sahaları nasıl oluşturmalıyız?’ buna yönelik çaba gösteriyor, buna yönelik adımlar atılıyor. Bu anlayışla terör belası insanlığın gündeminden çıkarılamaz. Yapılması gereken çok açık ve nettir. Bir araya gelinecek ve bunun kaynağına inilecek. Terörü doğuran nedenler ne? Terör bir sonuçtur. Onun için ülkemiz, Suriye ve Irak’taki istikrarsızlıktan beslenen DEAŞ, PKK, YPG, PYD gibi terör örgütleriyle amansız mücadelesini sürdürmeye devam etmektedir. Bunun yanında ülkemizin meşru demokratik rejimini kanlı bir darbeyle değiştirmeye teşebbüs eden terör örgütleriyle de kararlılıkla mücadelemizi sürdürüyoruz. Bu anlamda terörle mücadele konusunda dost ve müttefik ülkelerden temel beklentimiz; samimiyet ve daha fazla iş birliğidir.” 

Avrupa ülkelerinin, Ortadoğu’daki gelişmeleri ülkelerine yönelik olası bir göç endişesiyle takip ettiğini, “Bize göç hareketi olmasın, bizim rahatımız bozulmasın da oralarda ne olursa olsun” anlayışıyla bir yere varılamayacağını dile getiren Yıldırım, şunları kaydetti: 

“Biz Avrupa’ya yönelen mülteci akımının önüne geçmek için her türlü tedbiri alıyoruz ve almaya da devam ediyoruz. Ancak bütün bu yaptığımız fedakarlıklar uluslararası camia tarafından ne yazık ki gerekli hassasiyeti görmüyor, gerekli takdiri görmüyor. Ülkemizde yaşayan sığınmacıların ihtiyacını karşılamak için yaptığımız harcama bugüne kadar 30 milyar doların üzerine çıktı. AB’den gelen miktar sadece 820 milyon avro ve BM marifetiyle sağlayan yardımın tutarı ise 520 milyon dolardır. Bu fedakarlığı yapmakla kalmıyoruz, aynı zamanda yardıma ihtiyacı olanları da ihmal etmiyoruz. OECD verilerine göre, ülkemiz 2016’da yaptığı insani yardım tutarıyla dünyada ikinci sırada yer alıyor. Milli gelirde Türkiye ikinci sırada değil ama küresel insani yardımda ikinci sırada ve kendi milli gelirimize göre sıraladığımızda da birinci konumdayız. TİKA, AFAD, Kızılay ve birçok sivil toplum kuruluşları marifetiyle dünyanın neresinde mağdur varsa, neresinde mazlum varsa onların imdadına koşuyoruz, yardımda bulunuyoruz.” 

“Türkiye’yi bir sınıflamaya tabi tutmak büyük bir cehalettir”

Yıldırım, bu sayede son 15 yılda ticari anlamda ilişkilerin Afrika ile 6 kat, Latin Amerika ülkeleriyle 7 kat, ASEAN ülkeleriyle 6 kat arttığını, Doğu Asya ülkeleriyle 9 kattan fazla gelişme gösterdiğini anlatarak, “Sadece Anadolu topraklarına sıkışan ve burada geleceğini arayan bir Türkiye değil, Uzak Doğu’dan Afrika’ya, Latin Amerika’dan Balkanlara ve Avrupa’ya uzanan geniş bir alanda değişimi, dönüşümü sağlamak için gayret eden bir Türkiye’den bahsediyoruz.” diye konuştu.

Türkiye hakkında bazen “Eksen kayması falan var.” denildiğini belirten Yıldırım, eksen kaymasının söz konusu olmadığını söyledi.

Başbakan Yıldırım, şunları kaydetti:

“Türkiye yerinde. Yerinde duramayan, daldan dala atlayan başka ülkeler var. Türkiye çağlar boyunca medeniyetlerin güzergahında yer almış bir ülkedir. Türkiye batılı mı, doğulu mu? Türkiye hem batılı hem doğulu. Hem coğrafi hem kültür hem de medeniyet olarak böyle. Dolayısıyla Türkiye’yi bir sınıflamaya tabi tutmak büyük bir cehalettir. Tarihe bak, geçmişe bak, coğrafyaya bak. İki kıtayı birbirinden ayıran dünya şehri İstanbul’dur. Hemen şurada 200 metre aşağıda bir deniz bulunuyor, bir tarafı Avrupa, bir tarafı Asya. Türkiye’yi nasıl böyle bir sınıflandırmaya tabi tutabilirsiniz? O bakımdan bizim değerlerimiz, geçmiş değerlerimiz gelecekteki barış, huzurun hakim olacağı yeni bir dünya inşası için en önemli birikimimizdir, kaynağımızdır.”

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X