Türkiye Bankalar Birliği 65’inci Genel Kurulu’nda açıklamalarda bulunan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, bankaların reel sektöre daha fazla katkı sunmasını gerektiğini belirtti. Akben, bankaların bundan sonraki süreçte de ekonomi yönetiminin belirlediği, döviz kurlarında istikrar ve enflasyonun düşürülmesi politikalarına uygun, doğru alanlara yönelik kredi faaliyetlerini artırarak ekonomik büyümeye ve istihdama en etkin şekilde katkı sunmaya devam edeceklerini kaydetti.
BDDK Başkanı Akben, “Türk bankacılık sektörünün güçlü finansal yapısı, yetkin insan kaynağı ve itibarıyla yalnızca finansal sektörünün değil, ekonominin de en önemli unsurlarından biridir. Bankalarımızın finansal sağlamlığını korumak üzere, son 20 yılda çok önemli adımlar atılmıştır. Özellikle 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve söz konusu kanuna bağlı alt düzenlemeler, sektörümüzün kurumsal, teknolojik ve risk yönetimi altyapısını dünyaya örnek olacak bir noktaya getirmiştir” dedi.
“Toplam kredilerin yüzde 23’ü ülkemiz ekonomisi için büyük önem taşıyan KOBİ’lere verilen kredilerden oluşmaktadır”
Akben, “Reel sektörün uygun maliyet ve vadede finansmana erişimini, ekonomik büyüme, enflasyonla mücadele ve işsizliğin önlenmesi için önemli görmekteyiz. Bu basit gerçek aynı zamanda bankaların uzun vadeli mali istikrarı için de hayati önem taşımaktadır. Bugün baktığımızda bankacılık sektörünün toplam kredilerinin yaklaşık yüzde 59’unun kurumsal ve ticari kredilerden oluştuğunu görmekteyiz. Yine toplam kredilerin yüzde 23’ü ülkemiz ekonomisi için büyük önem taşıyan KOBİ’lere verilen kredilerden oluşmaktadır. Yani toplamda bankacılık sektörü kredilerinin yüzde 82’si üretim yapan reel kesime kullandırılmaktadır. Bu son derece sevindirici bir şey. Söz konusu oranlar, bankacılık sektörümüzün reel ekonomiyi destekleme fonksiyonunu başarı ile sürdürdüğünü göstermektedir. Ancak içinde bulunduğumuz bu zorlu süreç bankalarımızın daha da fazla katkı sunmasını gerektirmektedir. Özellikle kredi tahsislerinde tematik bir yaklaşımla değerlendirme yapmaları, ülke ekonomisine uzun vadeli katkı sağlayacak alanlara öncelik vermeleri gerekmektedir. Stratejik önemi haiz, cari açığı azaltacak, teknolojik inovasyon ve katma değer sağlayacak veya yüksek düzeyde istihdam imkanı sunacak yatırımların finansmanında kolaylaştırıcı ve destekleyici olunmalıdır. İnanıyorum ki bankalarımız bundan sonraki süreçte de ekonomi yönetiminin belirlediği, döviz kurlarında istikrar ve enflasyonun düşürülmesi politikalarına uygun, doğru alanlara yönelik kredi faaliyetlerini artırarak ekonomik büyümeye ve istihdama en etkin şekilde katkı sunmaya devam edeceklerdir” dedi.
Dijitalleşmenin, finansal kapsayıcılığı artıran, ekonomik birimlere katkı sunan olumlu bir gelişme olduğunu aktaran Akben, sözlerini şöyle tamamladı: “Diğer taraftan, dijital hizmetler sektöre yeni oyuncular girmesi, mevcut oyuncuların faaliyetlerini genişletmesi veya farklılaştırması yoluyla rekabeti arttırıcı bir unsurdur. Elbette rekabet, belirli bir seviyeye kadar verimliliği arttıran, finansal müşterilerin faydasına olan bir durumdur. Finansal dijitalleşme ile ilgili üçüncü olası etki, denetim süreçlerinin değişmesidir. Dijital ortam, ne yazık ki son derece hızlı gelişen ve kontrolü sağlamanın son derece güç olduğu bir alandır. Üstelik dijital finansal kuruluşlar, finansal işlem denetiminin yanında çok daha özel bir alan olan bilgi teknolojileri güvenliği konusunda da yeni denetim süreçlerinin geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu bakımdan dijital finansal kuruluşların ve bunların faaliyetlerinin etkin denetimi ve gözetimini sağlamak bizim önceliklerimizden biri haline gelmiştir. Diğer taraftan, finansal dijitalleşmenin yakın gelecekteki etkilerini, rekabet ve inovasyon boyutu ile birlikte değerlendirilmesi hususunu sektörümüzün değerli yöneticilerinin gündemine bir kez daha getirmek istiyorum”.
İHA