‘Bir gün içinde 50 askerin tecavüzüne uğradım’

15 yaşında kaçırılan ve onlarca Japon askerinin tecavüzüne uğrayan Lee Ok-Seon, yaşadığı kabus dolu günleri anlattı.

‘Bir gün içinde 50 askerin tecavüzüne uğradım’

1942 yılının Temmuz ayında memleketi Ulsan’da kaçırılan Lee, Çin’den yüzlerce kilometre uzağa götürüldü ve günde 50 askerle cinsel ilişkiye girmeye zorlandı.

Seks kölesi olarak kaçırılan kadınlar Kore ve Çin’e gönderilen askerlerle cinsel ilişkiye girmesi için esir tutulan genç kızlardı.

Reddettiği takdirde dövülen ve işkence gören Lee ölümle tehdit edildi. Hatta 14 yaşında bir çocuğun ölümünü zorla izlemek zorunda bırakıldı.

Lee Ok-Seon’un şok edici hikayesi, o dönem kaçırılan genç kızların hikayesi göz önüne alındığında hiç de sıra dışı değil. 1932 ve 1945 yılları arasında 50 bin ila 200 bin arasında kadının Japon askerlerinin seks kölesi olmak için kaçırıldığı tahmin ediliyor.

“Rahatlatıcı kadınları” adı verilen bu insanların yaşları 13’e kadar iniyordu. Çoğunluğu Koreli olan kadınlar arasında Çinli ve diğer Asya ülkesinden kadınların yanında az sayıda Avrupalı ve Japon kadınlar da bulunuyordu.

Birçoğu açlıktan ölen kadınlar, sistematik olarak tecavüze uğradı, işkence gördü. Birçoğu sıcak demir çubuklarla istismar edildi. Kaçmaya çalışan kadınlar ise, diğerlerinin gözü önünde öldürüldü. Bu kamplarda hayatta kalmayı başaran kadınlardan biri, askerlerin onlara kesik bir insan başının haşlandıktan sonra yemelerini emrettiğini anlattı.

Kadınların birçoğu bu korkunç sırrı mezara kadar götürdü. Ancak 1991 yılında “Bizi zorladıkları bu günahları anlatmalıyız” diyen Koreli Kim Hak-soon, yaşananlar hakkında konuşan ilk kadın oldu.

Yaşadığı vahşet sona erdikten sonra, genç bir kadın olarak Lee OK-Seon

2

Şu an 93 yaşında olan Lee Ok-Seon hala yaşadığı korkunç istismar için kendisinden özür dilenmesi yönünde mücadele veriyor.

3

Şu an 93 yaşında olan Lee, 55 yıldır memleketi Güney Kore’den uzakta yaşadı. Ancak geri dönen Lee, kendisi gibi kamptan sağ kurtulan beş kadınla birlikte rahatlatıcı kadınlarının yaşadıklarını vurgulayan Paylaşım Evi adlı bakım evi ve aynı zamanda müze olan yerde yaşıyor.

Kadınların serbest bırakılışından 75 yıl sonra Lee, tarihini inkar eden bir ülkeye karşı adalet için savaştığını söyleyerek “Japon hükümeti henüz resmi özür ve yasal tazminat yönündeki taleplerimizi kabul etmedi” dedi.

Japonya Başbakanı Shinzo Abe’nin, Japon savaş tarihi ve savaş suçlarını reddeden revizyonsitlerden biri olduğunu ifade eden Lee, “Savaş sırasında Japonya tarafından cinsel kölelik yapmaya zorlandığımız gerçeğini tanımıyor” dedi.

SOKAKTAN KAÇIRILDI, TRENLE GETİRİLDİ

6 çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olan Lee, Japon işgali altındaki Kore’de büyüdü. Bilim insanı olmayı hayal eden Lee, ailesinin yoksulluğu nedeniyle okula gidemedi. 15 yaşındayken mahallesindeki bir handa iş buldu. O esnada 1910’dan beri Kore’yi ilhak eden Japonya, İkinci Dünya Savaşı nedeniyle ABD’ye karşı Almanya ve İtalya’ya katıldı.

29 Temmuz 1942 gecesi işten dönen Lee, biri Koreli, diğeri Japon olmak üzere iki kişi tarafından kaçırılarak istasyona doğru sürüklendi ve bir trene atıldı. Aç ve susuz yapılan, günlerce süren yolculuktan 1937’den beri Japon işgali altında olan Çin’in Jilin Eyaleti’ne vardığında Japonya askeri tarafından havaalanına götürüldü.

“Havaalanı elektrikli tellerle çevriliydi ve kaçmak imkansızdı” diyen Lee burada pistten ot temizlemek gibi işler yaptığını, ancak kendisine verilen işleri dayanılmaz bularak yapmayı reddettiğini anlattı. Ancak kısa bir süre sonra daha kötüsünü yaşamaya başlayan Lee, kendisine öfkelenen askeri personel tarafından şehirdeki “Dai-ichi Ianjyo” adlı ‘Rahatlama İstasyonu’na transfer edildi.

Şangay’daki bir kampta tutulan rahatlatıcı kadınlar, üniformalı askerlerin gözetimi altında

4

AYAK PARMAKLARINI KESMEKLE TEHDİT EDİLDİ

Jilin’deki Rahatlama İstasyonu, Çin ve Güney Asya’da var olduğu tahmin edilen 400 istasyondan biri. Koreli olan Lee, çocuğu olmayan bir Japon çift tarafından aç bırakıldığını ve ırksal ayrımcılığa uğradığını söyleyerek “Japonlar, etle servis edilen beyaz pirinç yerdi. Biz Korelilerin ise sadece tahıl ve kurumuş sebze yemesine izin verilirdi. Kendimi hep çok aç hissettim” dedi.

Hafta içinde birkaç asker tarafından tecavüze uğradığını söyleyen Lee, bu sayının hafta sonları günde 40 veya 50 askeri bulduğunu söyleyerek “Eğer askerleri reddedersek, bizi askeri kılıçlarla kesmekle tehdit ediyorlardı. Veya bizi vurarak yere yığıyorlardı. Bazı askerler kondom kullanmıyordu ve cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korkuyordum. Bir gün istasyondan kaçmayı denedim ama hemen yakalanarak geri getirildim. Bir askeri polis bana vurdu ve tekrar kaçmayı denersem parmaklarımı kesmekle tehdit etti. Ayaklarımda ve parmaklarımda hala kılıcı ile oluşturduğu yaraların izlerini görebilirsiniz” dedi.

Askerleri reddetme cesareti gösteren bazı kızların ise, diğerlerine örnek olması için gözler önünde işkence görerek öldürüldüğünü söyleyen Lee “Gözümüzün önünde 14 yaşında bir kız, kendisini reddettiği için bir asker tarafından öldürüldü. Göğsü kılıçla kesildi ve bıçakla öldürüldü. Bize bir ders olması için öldürüldüğüne inanıyorum. Rahatlama istasyonlarındaki hayat, kadınlar için dayanılmazdı. Bazıları kendilerini asarak intihar etti” dedi.

TECAVÜZ SONUCU KÖR KALDI VE CİNSEL ORGANI YAKILDI

Chong Ok-sun, 13 yaşındayken ailesi tarlada çalıştığı esnada Güney Hamgyong’daki evinden Japon askerleri tarafından kaçırıldı. Bir kamyona konarak defalarca tecavüze uğrayacağı bir polis karakoluna getirildi. Chong, daha sonra verdiği ifadede “Bağırdığım zaman ağzıma çorap tıkıyor ve tecavüz etmeye devam ediyorlardı. Ağladığım için karakolun başındaki polis sol gözüme vurmuştu. O gün sol gözüm görme yetisini kaybetti” dedi.

Rahatlama istasyonundaki odalardan birinin replikası
6

Savaşın sonunda, 1945’te Rahatlama İstasyonu’ndan kurtarılan bir kadın askerler tarafından sorgulanıyor
7

Hücrede geçen 10 günün ardından Chong 400 Koreli rahatlatıcı kadının bulunduğu Heysan’daki Japon kışlasına götürüldüğünü söyleyen Chong “Oradaki 5 bin Japon askerine seks kölesi olarak hizmet ettik. Karşı çıktığım her an dayak yedim. Onlara itaat edene kadar genital organım kibritle yakıldı” dedi.

İstasyonda gördüğü muameleye karşı çıkan genç bir kız ise komutan Yamamoto tarafından kılıçla dövülmesi emredildi.
Chong bu olayı “Bizi seyretmeye zorladılar. O sırada kızın kıyafetlerini çıkardılar, bacaklarını ve ellerini bağladılar. Her yer kan ve etle kaplanana kadar genç kızı çiviyle kaplı bir tahta üzerinde yuvarladılar. En sonunda ise kafasını kestiler” dedi.

Komutan askerlere yemek yiyemediği için ağlayan Koreli kızlar için insan etini kaynatarak yemelerini sağlamasını emretti.
Genç kızlara uygulanan zulmün bir sınırı olmadığını söyleyen Chong, “Bir seferinde bizden 40 kişiyi bir kamyona doldurdular. İçinde su ve yılan olan bir havuza götürdüler.

Askerler birçok kızı dövdü ve onları havuza attı. Havuzu toprakla dolduran askerler, kızları canlı canlı gömdüler. Garnizonda bulunan kızların yarısından fazlasının öldürüldüğünü tahmin ediyorum” dedi.

Öğrenciler, Japon elçilik binasının dışında rahatlatıcı kadınları temsil eden bir heykel eşliğinde yaşananları protesto etti
8

Rahatlama İstasyonları’nda kondom takmayı reddeden birçok asker nedeniyle cinsel yolla bulaşan hastalıklar hızla yayıldı. İstasyondaki kızlara No:606 adlı yüksek doz arsenik düzenli olarak verildi.

Genital bölgelerine cıva verildiğini söyleyen Lee “Bu uygulama nedeniyle kısır kaldım” dedi.

1996 yılında yaptığı tanıklıkta Chong, zührevi hastalık kapan bir kızın, 50 askeri enfekte ettiğini söyleyerek “Hastalıkların yayılmasını önlemek ve Koreli kızları ‘sterilize’ etmek için, kızların cinsel organlarına ateşte ısıtılmış demir çubuklar soktular” dedi. Bulaşıcı hastalıkların yanı sıra hamile kalan kadınlar ise kürtaja zorlandı.

Zorla fuhuşa karşı Manila’da düzenlenen protestolarda yer alan Filipinli bir kurban

9

Hwang Kum-Ju, bir Japon silah fabrikasında çalışmak zorunda kaldığında 17 yaşındaydı. Üç yıl sonra ise bir asker tarafından tecavüz edilmek üzere zorla çadıra götürüldü. Hwang Kum-Ju daha sonra yüksek rütbeli askerlere hizmet etmek için bir Rahatlama İstasyonu’na götürülmeye zorlandı, ancak “çok kullanıldığı” gerekçesiyle alt rütbeli askerlere verildi.

En az üç kez hamile kaldığını belirten Hwang Kum-Ju, “İlk kez hamile olduğumu fark ettiğimde gebeliğin üçüncü ayındaydım. Bize zührevi hastalıklara karşı 606 adlı güçlü bir enjeksiyon yapılırdı. Bu enjeksiyon nedeniyle düşük yaptım. İkinci ve üçüncü hamileliklerimde ise askeri hastanede zorla kürtaj yapıldı” dedi.

İŞKENCE VE ÖLÜME TERK EDİLME

Japonya’nın yenilgisinden önce kamptan kaçmayı başaran birkaç kadından biri olan Chong Ok-Sun hayatına güçlükle devam edebildi. İki kez kaçmayı deneyen Chong “Her denememde birkaç gün sonra yakalandım. Çok fazla işkence gördüm. Kafama o kadar çok darbe aldım ki, tüm yara izlerini hala taşıyorum. Ayrıca dudaklarımın içine, göğsüme, karnıma ve vücuduma dövme yapıldı. Bayılmıştım. Uyandığımda bir dağın tepesindeydim ve muhtemelen ölüme terk edilmiştim” dedi.

Chong ve biri ölen üç kadın, dağda yaşayan bir adam tarafından bulundu. Kadınlara yiyecek ve giysi veren adam, Kore’ye kaçmaları için onlara yardım etti.

Üç kez hamile kalan Hwang Kum-Ju, iki kez kürtaja zorlandı

10

Kore’ye geri dönen Chong “18 yaşındaydım. Japonlar için seks kölesi olarak beş yıl hizmet verdikten sonra geri döndüğümde yaralanmıştım, kısırdım ve konuşma güçlüğü çekiyordum” dedi.

Lee için ise savaşın sona ermesiyle birlikte özgürlük başladı. “Kimse bize savaşın 1945 Ağustosu’nda bittiğini söylemedi. Bir gün kışlanın sahibi olan çift kimseye bir şey söylemeden kaçtı. Bir asker yanımıza gelerek ‘Burada ne işiniz var. Özgürsünüz. Hemen gidin yoksa ölürsünüz’ dedi” sözleriyle yaşadıklarını anlatan Lee parasız ve evlerinden ne kadar uzakta olduğunu bilmeyen Koreli kızların çaresizlik içinde kaldığını anlattı.

“Askerler kaçmamız için kendisini rahatlama istasyonunun arkasındaki dağa kadar takip etmemizi istedi. Dağa çıkarken tüm şehri ateşler altında gördüm” diyen Lee, askerin kendilerine yiyecek getirme bahanesiyle gittiğini ve bir daha geri dönmediğini söyledi. Lee, o askerin suçunu üstlenmemek için kendilerini terk etttiğine inandığını söyledi.

ABD kuvvetleri, Ağustos 1945’te Japonya’da zafer kazandı

11

Yalnız başına kalan, 55 yıl boyunca Çin’de sokaklarda yaşayan ve ülkesine dönemeyen Lee “Evime nasıl dönebilirdim? Yüzüme rahatlatıcı kadın olduğumu yazdım. Annemin gözlerinin içine bir daha bakamazdım” diyen Lee Koreli bir erkekle evlendi. Çocuk sahibi olamayan Lee, kocasına ait olan iki çocuğu yetiştirdi ve şimdi iki torunu var.

1990’larda yaşanan vahşet dile getirildiği sıralarda Lee hikayesini anlatmaya karar verdi ve 2000 yılında Güney Kore’ye şu an yaşadığı Paylaşım Evi’ne döndü.

YOLSUZLUK VE YALAN

1992’den beri Güney Kore’de Japon Başkonsolosluğu dışında her hafta Lee de dahil, hayatta kalanların katıldığı protesto gösterileri düzenleniyor. Aktivist öğrencilerin de yer aldığı protestolarda Japon hükümetinin resmi bir özür dilemesi talep ediliyor.

Ancak Japon yönetimi, 1956 barış anlaşması kapsamında tüm tazminat taleplerinin karşılandığı iddiasıyla resmi olarak tazminat ödemeyi reddediyor. Paylaşım Evi’nde kalanlardan yedi kişinin ihbarıyla yöneticilerin fonlardaki parayı zimmetine geçirdiği skandalı ortaya çıktı. Paylaşım Evi’ndeki çalışanların iddiası kadınların tıbbi tedavi masrafları için bağışlanan milyonlarca poundun amacı için kullanılmadığı, bunun yerine mülk anlaşmaları ve inşaat çalışmalarında kullanıldığı yönünde. Dördünün kapsamlı tıbbi bakıma ihtiyaç duyduğu belirtilen kadınların kendileri veya aileleri tarafından finanse edildiği söyleniyor.

Paylaşım Evi Güney Kore’de, hayatta kalan kadınlara destek vermek için kuruldu

12

Ayrıca mağdurların hastaneye gitmesinin yasaklandığı ve tıbbi ihtiyaçlara göre hazırlanmış yiyecekler yerine standartın altında yemek verildiği de iddialar arasında. Kurumun yöneticileri ise soruşturma altında.

Lee Ok-Seon, ilerlemiş yaşına rağmen adalet için mücadele etmekten vaz geçmeyeceğini söyleyerek “Eğer Rahatlama İstasyonlarına götürülmek için kaçırılmasaydım, okula devam edebilir ve belki bir bilim insanı olabilirdim. Gençliğimde yaşadığım bu olay tüm hayatımı değiştirdi. Ailemi bir daha asla göremedim. Travmam nedeniyle görme bozukluğu ve işitme kaybı yaşadım. Şimdi 93 yaşındayım ve 20 yıldır adalet için savaşıyorum; ancak durumda bir değişiklik yok. Doğrusu Shinzo Abe’nin yönetimi altındaki bizler için işler daha kötüye gidiyor. Peki kim daha önce ölecek? Lee Ok-Seon mu yoksa Shinzo Abe mi? Ondan önce ölmeyi reddediyorum” dedi.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X