Kahramanmaraş ve Hatay’daki yıkıcı depremler Türkiye’yi bir kez daha afet gerçeği ile karşı karşıya getirdi. Can kaybının 44 binin üzerinde olduğu yıkıcı depremlerde yüz binin üzerinde ise yaralı var.
Prof. Dr. Naci Görür katıldığı programda çarpıcı açıklamalarda bulunurken Marmara Denizi ve Erzincan, Tunceli bölgesine dikkat çekerek uyarılar yaptı.
Görür’ün açıklamaları şöyle; Bilimin girmediği şey yanlıştır. Bilimsel olmalıdır. Deprem bölgelerinde bir kenti inşa etmek o kentin gelişimini, mekan kullanımını, nereye, nasıl gerektiğiyle yöneticilerin karar verebilmesi için önce o bölgede mikro bölgeleme dediğimiz araştırmanın yapılması lazım.
Türkiye’de iki yer… Biri İstanbul yaptı, büyük ölçüde bitirdi. Diğeri ise İzmir’de yapılıyor. Bunun dışında hiçbir yerde mikro bölgeleme çalışması yok. Hiçbir ilimiz kent büyümesini bu mikro bölgeleme esasına göre yapmıyor. Mikro bölgeleme dediğimiz deprem kuşaklarının jeolojik, sismolojik ve deprem karakteristiklerini belirleyip kenti ona göre yönetmesi anlamına geliyor.
“BU GERÇEK BİR BEKA SORUNUDUR”
Hatalı kentler inşa etmenin en güzel örneği bizim bu deprem bölgeleri. Bunu bütün dünya ders kitabı gibi okuyabilir. Bunların hiçbiri kader değil. Bunları herbiri burada bu inşayı, bu yapıyı yaparsanız günün birinde deprem sizivurabilir. Bunu her yer bilimci burayı gezenler bunu her an söyleyebilirlerdi. Umarım 6 Şubat gerçek bir milat olur. Bu gerçek bir beka sorunudur. Bu milattır. Eğer olmazsa samimi söylüyorum Türkiye Cumhuriyeti özgür ve bağımsız olarak geleceği olmayan bir devlet durumuna düşer. Eğer durduramazsan bitersin, özgürlüğünü de bağımsızlığına da kaybedersin.
ULUSAL RİSK KALKANI
Evvelsi gün gece 00.20’de dün de öğleden sonra Cumhurbaşkanlığı Özel Kalemi’nden arandık. Davet edildiğimiz söylenildi. Bizim icap edip etmeyeceğimiz soruldu. Biz devlet başkanımızdan milletimizin can güvenliğini ilgilendiren bir konuda eğer karınca kararınca yapacağımız en ufak katkı varsa emre amade olduğumuzu depremin siyaset üstü bir konu olduğunu, parti üstü bir konu olduğunu ifade ederek zevkle, halkımız için yapabileceğimiz, önerebileceğimiz bir şey varsa koşa koşa geleceğimiz arz ettik.
“7.4 BÜYÜKLÜĞÜNDE DEPREM OLABİLİR”
Çorum tam Kuzey Anadolu fay hattının üzerinde. Bu kuşağın tamamı Türkiye’nin tamamı hatta dünyanın en aktif büyük depremler oluşturabilen kuşağı içerisinde. Bu kuşak aşağı yukarı Bingöl-Karlıova’dan çok büyük ölçüde Marmara Denizi’ne kadar enerjisini tüketti. Büyük deprem üretme enerjisini boşalttı. Şimdi Marmara’yı bekliyoruz. Bir de Erzincan ile Karlıova arasındaki bu kesimi bekliyoruz. Burada Pülümür’ün olduğu yer aşağı yukarı 7.4 büyüklüğünde belki deprem olabilir. Yedisu fayı üzerinde Bunu zaten hep söylüyoruz. Tunceli-Pülümür 7.4 büyüklüğünde deprem olabilir. Burada en son deprem 1794’te. Dolayısıyla epey zaman geçti. Erzincan depremi buraya muhtemelen enerji de transfer etmiş olabilir. Bu Doğu Anadolu fayındaki hareketler de belli ölçüde burayı biraz etkilemiş olabilir. Endişe ettiğimiz yerlerden biri bu.
‘Hocam nerede deprem bekliyorsunuz?’ diye bana sorduğunuz zaman ben parmağınızı kapatır ‘Kahramanmaraş’ filan derdik. Şimdi orası geçti. Daha büyük deprem üretme potansiyeli yok. Demek istediğim yıllarca Kahramanmaraş’ı listeye koyuyorduk. Şimdi listeden çıkarttık.
Bunu da söylüyorduk; Yedisu fayı. Marmara diyorduk, Yedisu diyorduk, Maraş diyorduk… İşte bir de Batı Anadolu’da İzmir çevresinde de ‘Dikkatli olmak gerekir’ diyorduk.