Murat GÜNAY
Bölgede sanayi işletmelerinin en önemli girdi maddelerinden biri olan su, temizlenerek doğaya ve geri kullanıma kazandırılıyor. Arıtma tesisinin kapasitesinin artırılması, bölgedeki göletin üzerine yüzer GES kurulması ve işletmelerin kendi elektrik enerjisini üretmeleri gibi birçok projenin hazırlıkları yapılmış durumda. Sürdürülebilirlik ve süreklilik kavramlarını ele alarak yaptığımız söyleşide Murat Çağlar gelişen bölge hakkında önemli veriler paylaştı.
Sayın Murat Çağlar, hem geleneksel hem de yeniliklere çok açık bir sektörün organize sanayi bölgesini 3 yılı aşkın süredir yönetiyorsunuz. Geçmişten bugüne, Bursa Deri İhtisas ve Karma Organize Sanayi Bölgesi (Deri OSB) nasıl gelişti? Gelecekte ne gibi değişiklikler planlıyorsunuz?
Bursa’da deri imalatı Tahtakale’de Temiz Cadde’de sürdürülürken 1935 yılında Soğanlı Mahallemize taşınmış. Bu bölgedeki tabakhaneler 2008 yılında modern işletmelerin yer aldığı Bursa Deri İhtisas ve Karma Organize Sanayi Bölgesi’ne yerleşmiş. Bursa Vali’snin Yönetim Kurulu Başkanı olduğu bölgemizde ben başkan vekili olarak 3 yıla yakın süredir görev yapmaktayım. İlk müteşebbir heyetimiz 1994 yılında kuruldu. Yer seçimi, Sanayi Bakanlığı-üniversite ve sanayi işbirliğiyle yapılmış. Bölgemiz daha sonra Sanayi Bakanlığımızın verdiği altyapı yatırım kredileriyle hayata geçirilmiş. Şu an, bölgemiz Türkiye’nin deri sanayiciliğinde lokomotif görevi görüyor. Yaklaşık olarak günlük 20.000 büyükbaş hayvan ham derisi işleme kapasitesine ulaşmış durumdayız. Her 2 saniyede bir ham deri proses edilmekte. Bunun nedeni de bölgemizde fabrikalarda çok ciddi bir teknoloji ve makine yatırımı yapılmasıdır. Özellikle üretim içerisinde uygulanan metotların geliştirilmesi, full otomatik el değmeden üretim yapılabilmesi çok önemli… Bu gelişmelerin ardından ölçek ekonomisi büyüdü ve verimlilikler arttı.
Çevre Bakanlığı nezdinde pilot bölge olarak kabul edilen bir OSB olduğunuzu biliyoruz. Bu durumun size faydaları var mı?
Elbette var. Pilot bölge olarak kabul edilmemiz, bize önemli bir fayda sağladı. Deri sanayii ile ilgili mevzuatta değişiklik yapılacaksa bakanlığımız bizlerle birlikte çalışıyor ve bu da bölgedeki işletmelerin daha hızlı bilgilendirilmesi anlamına geliyor.
Sürdürülebilirlik anlamında ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Bu konu çok kapsamlı bir konu. 1970’li yılların başında dünya kritik eşiği geçti. Neydi bu kritik eşik? Dünyanın doğal kaynaklarının bir kapasitesinin olması konusuydu. Siz bir doğal kaynağı tüketebilirsiniz ve doğa o kaynağı yerine geri koyabiliyordu ama artık durum böyle değil. Örneğin bir gölden her gün 100 balık avlarsanız doğa o 100 balığı yerine koyabiliyor. Ancak siz kalkıp 1.000 balık avlarsanız doğa 1.000 balığı yerine koyamıyor ve o işin sürdürülebilirliği olmuyor. Biz süreklilik ile sürdürülebilirlik kavramlarını zaman zaman birbirine karıştırabiliyoruz. Sürdürülebilirlik tamamen doğal kaynakların kullanımı ile ilgilidir. Bu bağlamda biz deri sanayii olarak bu konunun neresindeyiz? Biz kırmızı et sektörünün bir atığı olan deriyi alıp ekonomiye kazandırıyoruz. Burada dikkat edilmesi gereken yer hayvancılık sektörüdür. Hayvan yetiştiriciliği yaparken doğal kaynakları ne kadar tükketiğinize bakılır. Doğa o tüketimi yerine koyabiliyor mu? Hayvancılığın yapıldığı coğrafyada ağaç kesiliyor mu? Toprağı ne kadar kirletiyorsunuz? Netice itibarıyla biz deriyi tabaklama süreçlerinden geçiriyoruz ve doğal kaynak kullanıyoruz. Doğada çözünebilir organik bir materyali çözülemez inorganik hale getiriyoruz. Örneğin su tüketiyoruz, elektrik tüketiyoruz. İşte bu da deri üretiminin sürdürülebilirliği bağlantısını önümüze getiriyor. Makine yükleme kapasitelerinin artması ve otomasyonun gelmesiyle birlikte elektrik tüketimlerinde yüzde 40’a varan tasarruflar sağlanmaya başlandı. Su tüketimlerinde de yüzde 50’ye varan tasarruflar sağlamaya başladık. Tabii bu baca emisyonlarının da azalmasına katkı sağladı.
Sektörünüzdeki Simbiyosis çalışmaları konusunda neler söylersiniz?
Siz bir hammamdeyi aldığınız zaman, o hammaddeden atık çıkmaması üzerine çalışmanız gerekiyor. Biz ham deriyi işlerken, tabaklama öncesinde bir atık çıkıyor ortaya. Bu atık, deriyle et arasında bir dokudur. Bu dokuyu eriterek içerisinden hayvansal yağ elde ediyoruz. Ancak biz bir fabrika kurduk. Bu fabrika DERİ OSB’ye ait bir fabrikamızdır. Eskiden işletmelerimiz bu hayvansal yağı çöpe atmak için bir masraf yapıyorken şimdi biz yönetim olarak bu yağları bila bedel alıyoruz. Bu yağı kendi tesisimizde işliyoruz ve satıyoruz. Yani bu yağı satarak ekonomiye katıp gelir elde ediyoruz. Bu süreç burada da bitmiyor. Bu yağı işlerken bir başka artık daha çıkıyor ortaya. Bu artığı alıp işleyen bir işletmemiz bulunuyor ve bu işletmemiz artığı alıp gübre haline getiriyor. Atığın atığının atığından bir değer yaratıyoruz. Tabaklama esnasında ortaya çıkan talaşları hidrolize ederek gübre üreten ayrıca işletmelerimiz de var. Seracılıkta, ziraatte kullanılabilen amino bazlı doğal gübre üretiliyor. Simbiosis konusu deri sektöründe sürdürülebilirliği net bir şekilde özetleyen bir konudur.
Sayın Çağlar, sıfır atık mümkün mü?
Mümkün değilmiş gibi görünse de özellikle dericilik sektörünün geleceğinde sıfır atık konusunu konuşmak mümkün. Hatta size daha ilginç bir şey söyleyeyim. Deri, besin olarak bazı ülkelerde tüketilmeye başlandı. Yani deri iyice temizlendikten sonra yenilebiliyor. Dünya nüfusu 10 milyara doğru hızla büyümeye devam ediyor. Bu kadar çok insan nasıl beslenecek? Yani dünyanın sürdürülebilirliği insanların doyurulması ile de ilgili. Derinin yemek malzemesi olarak tüketilmesi Afrika ve Asya’da yaygınlaşıyor. Deri sektörünün çevreye katkısını iyi irdelemeliyiz. Sıfır atık bizim sektörümüzde mümkündür diyebiliriz.
DERİDEN BİRÇOK ÜRÜN ÜRETİLİR
Deri, yapı olarak yüzde 80 kolajen proteininden oluşuyor. Deriden birçok ürün üretilebiliyor. Ayakkabı, çanta, kemer, cüzdan, döşeme, mobilya gibi ürünler üretiliyor deriden. Biz proses sırasında deri içindeki istenmeyen yapıları temizliyoruz. Bu esnada kolajen yapısını bozmadan deriyi tabaklarsanız başarılı olmuş sayılırsınız. Eğer bu yapıyı tabaklama yapmadan küçük parçalara ayırırsanız jelatin elde edersiniz ve bu ürün de gıda sektöründe kullanılır. Jelatin 180’e yakın ürün içinde kullanılır. Bütün bunların ötesinde eğer protein yapısını biyokimyasal olarak daha uzun süre tutarsanız saf kolajen üretebiliyorsunuz. İnsan sağlığı için gerekli kolajeni (eczanelerde satılan) biz bölgemizde üretebiliyoruz.