Yılmaz, köşesinde şu ifadelerle aktardı:
Tülay Gürel… Doğup yetiştiği Konya’da Çumra Şeker, Torku, Algida gibi sanayi kuruluşlarında çalışmış. Otizmle de, ikinci oğlunu 2013 yılında kucağına aldığında tanışmış.
O süreci…
“Aile, sosyal çevre, iş ve eğitimde yol haritamızı değiştirmek zorunda kaldık. Resetlendim” diyerek anlatıyor.
Yerleştiği Bursa’da…
Tüm yaşamını otizmli oğlu üzerine kurmuş. Hatta, Özel Gereksinimli Bireyler Derneği’ni kurup kendi mücadelesini genişletmiş.
Hafta içinde…
Büyükşehir Belediyesi bürokratlarından ve Bursa sosyal yaşamının girişimci isimlerinden Gülsüm Anafarta’yla ziyarete geldiğinde o mücadeleden etkilendik.
Özellikle, özel gereksinimli çocukların eğitimi gözlemleri önemliydi.
Önce şunu anımsattı:
“20 yıl önce eğitim, rehabilitasyon, fizik-tedavi gibi alanlarda kurum bulmak kolay değildi. Şimdi her şehir, ilçe, mahalle ve köylerde bile var.”
Bakışı şu:
“Aile eğitimi ile önce çocuğu aile tanımalı, sonra devletimizin aylık 40 saatten fazla eğitimle desteklediği çocuklarımızı eğitim, terapi, tedavi alanlarına yönlendirmeliyiz.”
Ardından…
“Eğitim alanında Bursa ve bütün şehirlerimizde, bireylerimize yetecek kadar eğitim, terapi, tedavi merkezi var artık” deyip gözlemini aktardı:
“Özel gereksinimli bireye eğitim veren kurumlarda eğitimci eğitimsizliği, kurum sahibi ve yönetici eğitimsizliği ve takipsizliğinden kaynaklı fayda veren kurumlar, okullar yerine kaos oluştuğundan, çocuklarımız olumlu uyaranla bile karşılaşsa olumsuza döndürecek çok faktör var.”
Önerisi şu:
“Bu çocuklarımız yaş gurubuna, cinsiyete, aile yapısına, algı seviyesine, hatta yaşadığı coğrafyaya kadar analizden sonra eğitime dahil edilmeli ve uygun gurup eğitime dahil edilmeli.”
Önemli bir gözlemi de şu:
“En az 4 özel gereksinimli birey gurup eğitimine alınıyor. 2 eğitimciyle 4 çocuğa yetersiz alanlarda eğitim verilince sorunlar büyüyor, çocukların antidepresan bağımlılığı artıyor.”