Aydın, yazısında şu ifadeleri kullandı:
Dünyada büyük bir gıda krizi var. Tahıl ambarları olan Ukrayna ile Rusya arasında başlayan savaş da bunu daha da tetikledi.
Bu yüzden ekmeklik buğday ve un fiyatlarındaki yükseliş devam ediyor.
Ham madde girişlerindeki artışlar fırıncı esnafını da etkiliyor.
Her ne kadar, bakanlık tarafından kendilerine piyasaya göre daha düşük rakamlara un temin edilse bile, fırıncı esnafının da zor bir dönemden geçtiği malum.
Bursa’nın CHP’li eski belediye başkanlarından merhum Mustafa Eroğlu döneminde piyasayı regüle etme ve fırıncı grevlerine karşı halkı ekmeksiz bırakmamak için hizmete açılan BESAŞ Ekmek Fabrikası bugün de aynı işlevini sürdürüyor.
Üstelik; daha gelişmiş, modern ekipmanlarla sağlıklı, hijyen ekmek çeşitleri üretilerek Bursalıların yıllardır damak tadı olmayı sürdürüyor.
Buğday ve una yapılan son zamlarla birlikte Bursa’da 200 gram fırın ekmeğinin fiyatı 4 liraya yükseldi.
Bundan bir kaç ay evvel ‘ekmek 5 liraya çıkacak’ dendiğinde hükümet üyeleri ve iktidar partisi mensupları bunu ısrarla reddetmişlerdi.
5 lira olmaya şunun şurasında ne kalmış ki?
Petrol ürünlerindeki artış böyle giderse, ekmek fiyatının da kısa sürede 5 lirayı geçeceği artık görülüyor.
Çünkü; nakliye ücretlerindeki artış ekmek tüketicisine de yansıtılacaktır.
Eroğlu sonrası Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde işbaşına gelen hemen her belediye başkanının yenileme yatırımlarıyla BESAŞ’ı büyüttükleri ve süt ürünleri fabrikasını da bünyeye katarak Bursa’nın önemli bir gıda şirketi haline dönüştüğünü biliyoruz.
BESAŞ’ın bugünkü konjonktürde, varlığı ve piyasadaki etkinliği, ‘Belediyelerin gıda sektöründe ne işi var’ diyenleri de mahcup etmiştir. Şirketin zarar etmesi, kimi kalemlerden para kazanamaması bir yönetim eksiği görülmeli.
Kaldı ki, bu tür tesislerde oluşabilecek eksi yönlü bilançolar, tıpkı kamu bankalarında olduğu gibi, ‘görev zararı’ olarak kabullenilmeli.
Para kazanmanın ikinci planda olduğu, sağlıklı gıda ürünlerini piyasaya, halka ulaştırmanın ana amaç olarak belirlendiği BESAŞ, kaynaklarını başka amaçla kullanmadıkça her yıl azımsanmayacak kârlar elde etmektedir.
Hem yatırım hem sosyal belediyeciliğe katkı yapan bu iktisadi teşekkül, Bursa’nın güvencelerinden biridir.
Fakat, şehrin bugün için merkezine sıkışıp kalan bu dev gıda tesisinin artık yeni, daha büyük bir alana inşa edilme zamanı gelmiştir.
Kaynakları yıllarca başka alanlarda kullanılan BESAŞ’ın kendini yenileme ve dev bir fabrikaya ihtiyacı vardır.
BESAŞ yönetimi artan maliyetlere rağmen bunun kararını da artık daha fazla geciktirmemelidir.
Yer seçimindeki hata nedeniyle rantabl çalıştırılamayan Keles’teki süt ürünleri fabrikası da profesyonel bir el tarafından yüzde 100 kapasite ile çalışır hale getirilmelidir.
Çünkü; bu tür kamu şirketlerimiz, işinin erbabı yöneticilerin koordinesinde gıda sektörünün içinde muhakkak bulunmalıdır.
Gıdaya ulaşım bütün dünyada giderek zorlaşmakta ve pahalılaşmaktadır.
Mümkünse, bu fabrika hayvancılığın merkezi konumundaki kentin güneyindeki Büyükorhan, Orhaneli ve Harmancık üçgenine kaydırılmalıdır.
Sübvanse olmasa toplu ulaşım da sürdürülemez
Ülkemizde Brent petrole göre piyasa fiyatı şekillenen akaryakıtta arka arkaya gelen son zamlar araç sahiplerini zorunlu olmadıkça kontak açmamaya da sürüklüyor.
İnsanların köylerine, işlerine dahi gidemedikleri, bir depo mazotun bin 500-2 bin liraya çıktığı günümüzde büyük kentlerdeki toplu taşımanın da zorlaştığı bir gerçek. Nitekim, CHP’nin 11 Büyükşehir belediye başkanından pandemi döneminden bu yana hükümete istisna ve muafiyet çağrıları var.
Dün meslektaşım Mustafa Özdal köşesine taşıdı.
Bursa’da Büyükşehir Belediyesi toplu taşımayı sürdürülebilir kılmak için esnafı her ay 30 milyon lira sübvanse ediyor.
Bursa’da AK Partili Büyükşehir Belediyesi’nin diğer hizmet kalemlerinden fedakârlık yaparak hayata geçirdiği bu uygulama sayesinde esnaftan ses çıkmıyor ve toplu taşıma yürüyor.
Diğer kentlerde ise durum vahim.
Olay Gazetesi Yazarı İhsan Aydın’ın yazısının tamamı için tıklayın…