Osmangazi ilçesi Tahtakale Mahallesi’nde yer alan ve Osmanlı Devleti döneminde 1890’lı yıllarda yapımına başlanan ve 1900’lü yılların başında inşası tamamlanan ‘Ahşap Han’, adını tamamen ahşap olmasından alırken, mimarisiyle de dikkat çekiyor.
Kervanların uğrak noktası olan ve zemin katının ahır olarak kullanılması nedeniyle, konaklayanların kokudan rahatsız olmaması için, çatısının ortası açık olarak tasarlanan han, aradan geçen uzun yılların ardından çökme tehlikesi geçirince, 1960’lı yıllarda yıkılıp yeniden yapıldı.
Dış mimarisi korunan hanın iç mimarisi ise dönemin şartlarına göre yeniden tasarlandı.
İçinde 25 dükkan bulunan ve dükkanların hepsinin kapısı ortadaki avluya bakan han, geçmişin izlerini günümüze taşırken, Osmanlı döneminin ticari hayatını da yansıtıyor.
FOTOĞRAF ÇEKMEK İSTEYENLERİN UĞRAK NOKTASI
Ziyaretçilerine nostaljik bir atmosfer sunan, yerli ve yabancı turistlerin mimarisi nedeniyle, özellikle fotoğraf çekmek için uğrak noktası haline gelen 124 yıllık ‘Ahşap Han’, aynı zamanda geleneksel el sanatlarının ve unutulmaya yüz tutan mesleklerin de yaşatılmasına ev sahipliği yaptığını söyleyen han esnaflarından Hasan Basri Karnabat (76), “Bu han Osmanlı zamanında 1890 yılında inşasına başlanıp, 1900 yılında ise sonra ererek açılan bir handır. Osmanlı’daki ismi Ahşap Han olan bu yapının tümü, ahşaptan inşa edilmiştir. Şu an iş hanı olarak kullanılan bu yapı, önceleri otel olarak kullanılıyordu. Burada bunun gibi 6-7 tane daha han bulunmakta. Kimileri halen kullanılırken, kimileri de yıkılmış halde” diye konuştu.
BABA MESLEĞİ SARAÇLIĞI DEVAM ETTİRİYOR
Hüseyin Kabacalı (69), bir dönem otel olarak da kullanılan handaki 25 dükkandan birinde, emekli olduktan sonra, hat sanatıyla yazılan yazıların oyma, kakma, kabartma ve yakma teknikleriyle ahşaba işlenmesiyle ortaya çıkan desenin veya motifin, ahşap oyma ve işleme teknikleriyle ayrıştırılmasıyla oluşan naht sanatıyla uğraşıyor. 10 yaşından bu yana baba mesleği olan saraçlık yapan Cevdet Coşkuner (56) de “Biz daha çok at ve eşek yuları yapıyoruz. Fakat son zamanlarda yulara olan ihtiyacın bitmesiyle, bıçak ya da çakı kılıfı yapıyoruz. Yani çağa ayak uydurmaya çalışıyoruz. Kendimi bildim bileli bu mesleği yapıyorum. Benim çocuklarım bu meslekle ilgilenmiyor, başka işler yapıyorlar. Herhalde benden sonra bu mesleği yapacak kimse yok” diye konuştu.