Röportaj: Murat GÜNAY
Kamera: Bircan ÖRSEL / Kurgu: Dilek ÖZYER
Güçlü bir akademik kadro ve bilimsel araştırma sonuçlarına göre uzun zamanda hazırlanan Süper Okuma Sistemi (SOS Plus) gerçek anlamda akademik bir buluş… Bursa Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne Sanatları Bölümü Dekan Yardımcısı Doç. Dr. İbrahim İmran Öztahtalı’nın da içinde bulunduğu öğretim görevlileri gurubu Türkiye’nin en önemli sorunlarından birini çözmek için ciddi bir gayret gösteriyor.
Beş profesör, iki doçent ve bir doktorun oluşturduğu araştırma ve geliştirme grubu, Yapay Zeka desteğiyle, ULUTEK’te çalışmalarını hızla sürdürüyorlar. Yaklaşık altı aydır 5.000 kişinin kullandığı SOS Plus hakkında bir ulusal bir de uluslar- arası makale hakemli dergilerde yayımlanmış durumda. Online eğitim programı olarak genç öğrencilerin ve yetişkinlerin faydalanabileceği SOS Plus hakkında sistemin kurucu ve geliştiricisi Doç. Dr. İbrahin Öztahtalı’dan ayrıntılı bilgi aldık.
Sayın İbrahim Öztahtalı, eğitime olan ilginiz nasıl başladı? Uzun süredir eğitim ve öğretim yöntemleri üzerine çalıştığınızı biliyoruz. Öğretmenlik mesleği ile de bağ kurarak kendi hikayenizi anlatır mısınız?
Benim için Türkçe çok önemli bir kavramdır. Üniversitede Türki Dili ve Edebiyatı bölümünü kazandım. Uludağ Üniversitesi’nde dört yıllık lisans eğitimimi tamamladıktan sonra Bingöl’e bir Türkçe öğretmeni olarak atandım. 1994 yılında öğretmenliğe başladığımda Bingöl ve civarında ciddi bir karışıklık yaşanıyordu. Görevime çok severek başladım. 6. ve 7. sınıfların Türkçe öğretmeni olarak bir yıl görev yaptım. O bir yılın ardından Bursa Uludağ Üniversitesi’nde, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde bir kadro açıldı ve okuluma öğretim görevlisi olarak geri döndüm.
Haziran 1995’ten sonra 15 yıl Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde çalıştım. Yine Bursa Uludağ Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümünde, Drama Yazarlığı ve Dramaturji Ana Sanat Dalına geçtim. Yaklaşık 13-14 yıldır da orada çalışmaya devam ediyorum. Şu andaki görevim o bölümde Dekan Yardımcılığı… Hem bir akademisyen olarak hem de kısa süreliğine de olsa bir öğretmen olarak eğitime duyduğum ilgim ve sevgim hiç bitmedi.
Yıllar içinde eğitimle ilgili birçok farklı faaliyetin içinde bulundunuz, projeler yürüttünüz. Bu projeleri ve faaliyetleri de özetler misiniz?
Geçtiğimiz yıllar boyunca içinde bulunduğum faaliyet ve projeler arasında en çok önemsediklerim ‘yeni nesil dersler’ oldu. Çünkü hızla gelişen teknoloji çocuklarımız üzerinde bizim fark edemediğimiz değişiklikler yapıyordu. Bunlardan bir tanesi de bildiğiniz gibi cep telefonu… Neredeyse bütün çocukların elinde cep telefonu var ve hepsi her an internete bağlanabiliyor yani bilgiye kolayca ulaşabiliyor. Yani bir çeşit standartlaşma oluştu. Ancak aynı kuşaktaki bu genç insanlar büyüdüklerinde bir iş görüşmesine gittiklerinde onları birbirlerinden ayıracak şey nedir? Nasıl farklılaşacaklar? İşte yeni nesil dersler burada devreye giriyor. İnsan için hiç değişmeyecek çok önemli becerileri öne çıkaracak bazı eğitimler planladım. İlkokul birinci sınıfta, ‘beden dili ve iletişim’ eğitimi çünkü karşımızdaki işveren, hangimizin iletişim becerisi daha güçlüyse onu seçecek. İlkokul ikinci sınıfta, ‘konuşma becerisi’ eğitimi çünkü aynı işveren, hangimiz duygu ve düşüncelerimizi daha nitelikli biçimde ifade edebiliyorsak onu seçmek isteyecektir. İlkokul üçüncü sınıfta, ‘zaman yönetimi’ eğitimi yani bir anlamda öz yönetim eğitimi çünkü işveren hangimiz zamanı ve kendimizi daha iyi yönetebiliyorsak onunla çalışmak isteyecektir. Dördüncü sınıfta ‘problem çözme ve müzakere teknikleri’ eğitimi, beşinci sınıfta ‘analitik düşünce ve felsefe ile adab-ı muaşeret’ eğitimi çünkü hangimiz daha naziksek onu seçmek isteyecektir. Gelelim 6. sınıfa, bu sınıfta, ‘Süper Okuma Becerisi’ eğitimi yani SOS Plus eğitimi, yedinci sınıfta ‘yaratıcı yazarlık’ ve sekizinci sınıfa gelince ‘etkili liderlik ve yönetim becerisi’ eğitimleri hazırladım. Bu dersleri planladım, kitaplarını yazdım ve bir özel okulda 6 yıl önce uygulamaya başladım. İnanılmaz güzel geri bildirimler oluştu.
Bu eğitimleri planlamanızın nedenlerini de anlatır mısınız?
Elbette bir ihtiyaçtan dolayı bu planlamaları ve uygulamaları yaptım. Üniversitede ders veren bir öğretim görevlisi olarak öğrencilerimi gözlemledim. Bu gözlemlerin sonucunda üniversite öğrencilerinin öğrenim hayatlarında ve kendi özel yaşamlarında bazı kopukluklar, bazı eksiklikler fark ettim. Öğrencilerin nezaket göstermek istemediklerini, dersi dinlemek istemediklerini hatta konuşmak istemediklerini fark ettim. Yazmak bile istemeyen, okumak istemeyen, okuduğunu anlamayan bu öğrenciler üniversitedeyken bu hale gelmediler. Geçmişten getirdikleri yanlış öğrenmeler olduğunu anladım. O yüzden, herkesin, küçük yaşlarda, ‘yeni nesil dersler’e ihtiyaçları olduğuna inanıyorum.
Yeni nesil dersler arasında biri var ki, onu ön plana çıkardınız. Süper Okuma Sistemi’ne neden diğerlerinden daha fazla önem verdiniz?
Her dersimi önemsiyorum ama Süper Okuma Sistemi’ni daha fazla önemsiyorum çünkü Türkiye’de bireylerin (çocuk ya da yetişkin) okuma ve okuduğunu anlama sorunları yaşadığını fark ettim. Süper Okuma Sistemi 24 yıllık bir birikimin sonucudur. 1999 yılında Uludağ Üniversitesi’nden Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’ne, ‘Hızlı Okuma ve Anlama Teknikleri’ eğitim almaya gönderildim. O zaman, Milli Eğitim Bakanlığı, liselere seçimlik ders olarak Hızlı Okuma ve Anlama Teknikleri dersi koymaya karar vermişti. Bu dersin öğretmen kaynağı olarak da Eğitim Fakültelerinin Türkçe Öğretmenliği bölümlerini planlıyorlar. Bu eğitimi aldım ve Bursa’ya geri döndüm. 2000 yılında Uludağ Üniversitesi’nde Türkçe Öğretmenliği bölümünün 2. sınıfında, ‘Hızlı Okuma ve Anlama Teknikleri’ adında bir dersi vermeye başladım. Bu konuda ciddi bir birikim oluştu. İlkokullardan talepler gelmeye başladı. Öğrencilerin okuduklarını anlamakta zorluk çektiklerine dair şikayetler geliyordu. Türkiye’de orta öğretim öğrencileri arasında yapılan PİSA testlerinde Matematik, Fen ve Türkçe becerileri ölçümleniyor. Biz sonuçlara göre, dünya çapında, 70 küsür ülke arasında 46. sıradayız. Böylece bizim çocuklarımızın doğal bir sorunu olduğu kanısına vardık. Bu sorun, okuduğunu anlayamama sorunu… Fakat ilginç bir durum daha var. Bu sorun sadece çocuklar arasında değil aynı zamanda üniversite öğrencileri ve yetişkinler arasında da tespit edildi.
Sorunu tespit ettikten sonra nasıl bir ilerleme oldu? Neler yaptınız?
Ben bu sorunun nedenlerini araştırmaya başladım. İkokullarda öğrencilerle görüşmeler yaptıktan sonra, Bursa Uludağ Üniversitesi’ne küçük bir araştırma projesi olarak teklif ettim. Teklifim kabul edildi. Çalışmaya başladım ve bir süre sonra çok ilginç bir sorunla karşılaştım. Kavrama probleminin temelinde ‘nefes problemi’ vardı. Türkçe dünyanın en zengin üç dilinden bir tanesidir. Dünyanın en eski dillerinden biridir. Bu kadar işlek ve gelişmiş bir dilin anlaşılamaması dilin sorunu değildir. Sorun okuyanlardadır. Biz Türkçe’nin içine doğuyoruz ama en önemli kurallarından birinin farkında değiliz. Biz bu kurala ‘durak’ diyoruz. Türkçe’de, her ifadenin başında ve sonunda bir durak yapıyoruz. Bu durak anlamsal birlik adını verdiğimiz öbeklerin başlangıç ve sonunu belirliyor. Çünkü Türkçe kompozisyonlarla okunan bir dildir sözcük sözcük okunan bir değildir.
Buradan itibaren artık Süper Okuma Sistemi Plus (SOS Plus) teknikleri hakkında bilgi vermenizi rica edebilir miyim?
Elbette, 1990’lı yıllardaki hızlı okuma teknikleri kursları başarısız oldu çünkü doğru tekniklerle uygulanamadı ve İngilizce diline göre hazırlanmıştı. Buradaki detay gözlerdeydi yani okuma davranışları üzerine görerek anlama teknikleri eklenince başarı sağlanmaya başladı. Okumanın iki boyutu var. Birincisi görselleştirme, görerek okuma. Bir göz sisteminin görüntüleme alanını artırdığınızda hızlı okuyabiliyorsunuz. İşte 90’lı yıllardaki sorun buradaydı. Okuma hızı artıyor deniyordu. Ama aslında bu ‘görüntüleme hızıydı’. Gerçek okuma hızı ise anlama ve ilişkilendirme hızıdır. Okumanın ikinci boyutu ise anlamadır. İşte SOS Plus, Türkçe’yi doğru okuma ve anlam kurabilme yetisini artırabilmek amacıyla ortaya çıktı. Biz anlamsal birliklere odaklanan, durakların arasında kalan, kompozisyonu esas alan yeni bir okuma davranışı ürettik. Sistemi yaklaşık altı aydır 5.000 kişi kullanıyor ve geri bildirimler mükemmel.
Bunun eğitimini mi veriyorsunuz?
Sistem şu an dijital bir platforma dönüştü. Bunu Uludağ Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi olan ULUTEK’te başlattık. Bir yazılım şirketi, bir Ar-Ge şirketi olarak tasarladığımız Devin Akademi üzerinden yürtüğümüz SOS Plus bir akademik buluştur. Yani arkasında bir grup akademisyen var. Beş profesör, iki doçent ve bir doktor öğretim üyesi bu projeyi günden güne geliştiriyor. Bugüne kadar, uluslararası hakemli dergilerde SOS Plus üzerine iki makale yayımlandı. Biri İngilizce biri de Türkçe olmak üzere yayımlanan bu makalelerden birinin içeriği, ‘Etkili Okuma Özyeterlilik Ölçeği’dir. Yani bu çalışmanın işe yaradığını gösteren bir ölçeklendirme sisteminin anlatıldığı bilimsel bir makaledir. Şu an Bursa Uludağ Ünişversitesi ve Bursa Teknik Üniversitesi’nde, lisans düzeyinde müfredatlı olarak okutulan Süper Okuma Sistemi’ne olan ilgiden çok memnunuz. Bu sistem sayesinde okuduğunu anlayabilen ve problemleri çözebilen öğrenciler ve yetişkinler artacaktır. Bütün akademik hazırlıklarımız, Ar-Ge çalışmalarımız ve süregelen eğitimlerimiz bu büyük amaçla ilerletilmektedir.
Sayın Öztahtalı son olarak, öğrencilerin, velilerin ve yetişkinlerin SOS Plus uygulamalarına nasıl ulaşabileceklerini de anlatır mısınız?
Bir yıldır okutulan SOS Plus dersleri dijital bir platform olduğu için öğrencilerin ilerleyişi de ölçülebiliyor. Sistem öncelikle sizi ATES (Akademik Tespit Sistemi) denen bir süreçten geçiriyor. Dikkatinizin kalitesini ve süresini ölçümledikten sonra sizin görüntülemeyle ilgili beceriniz ölçümleniyor. Sonra öğrenme stilleriniz keşfediliyor ve ardından sizin çoklu zeka skorlarınız belirleniyor. Bir sonraki adımda sizin ekran ve internet bağımlılığınızı ölçümlüyor ve akademik eğilimlerinizi ölçümlüyor. Yapay zeka bu ölçümlemelerin sonunda size bir profil oluşturuyor. Bu profil sizin SOS Plus’ta ilerleyeceğiniz 40 adımlık sürecin ilk adımının içeriğini belirliyor. Böylece kişiye özel, özgün bir program oluşturuluyor. Alıştırmalar evresinde, nefes, görme hızı, okuma hızı, anlama hızı-ilişkilendirme ve dinleme hızı-ilişkilendirme alıştırmaları yapılıyor. Bütün bunların sonunda GİS Rapor (Gelişim İzleme Sistemi) ile sizin ilerlediğiniz yol izleniyor ve raporlanıyor. www.sosplus.net adresinden bütün detaylara ulaşmak mümkündür. Dijital eğitim platformu ve yazılım şirketimiz Devin Akademi’nin çalışmalarını internet üzerinden takip etmek de mümkündür.
“SOS Plus eğitimleri sınav başarısına da olumlu etki yapıyor.”
“Süper Okuma Sistemi 16 katmandan oluşuyor. Birinci aktman ilkokul birinci sınıf öğrencileri için önümüzdeki eğitim-öğretim yılının başında açılacak. Bu katmanların her biri kendi içinde müstakil bir veri tabanına sahip. Sürekli çıtayı yükselten bir gelişimler sürecinden söz ediyoruz. 8. sınıf katmanıyla 12. sınıf katmanları biraz farklı çünkü bu katmanlardaki öğrenciler, ‘sınav öğrencisi’ olarak tanımlanıyor. O katmanlarda soru bankaları ve okunacak kitaplar var. Bu aktmanlarda sınav okuması diğer kazanımlarla birlikte biraz daha ön plana çıkıyor. Böylece sınavlardaki kısıtlı zamanda uzun paragraflı soruları kolaylıkla anlayıp çözümü bulabiliyorlar. 16. katman için bambaşka bir içerik oluşturuyoruz. Bu katman ise Disleksik bireyler için olacak ve onların da hayatını çok kolaylaştıracak.”