Bursa Hamidiye Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Doğa Ana Sınıfı öğrencileri, kuralların doğaya göre şekillendiği, çamurda yuvarlanmanın ve çığlık atmanın serbest olduğu okulda, hamur yerine çamur kullanıyor, saymayı karınca yuvaları ve örümceklerin bacakları ile öğreniyor. Salyangozları ellerine alıp büyüteçlerle inceleyen, resim dersinde boya yerine yaprak, bitki ve meyveleri malzeme olarak kullanan çocuklar, doğa ve hayvanlarla iç içe bir şekilde eğitim hayatlarına adım atıyor.
Bursa’nın merkez Osmangazi ilçesinde bulunan Hamidiye Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Doğa Ana Sınıfı, farklı eğitim anlayışı ile dikkat çekiyor. ‘Çatımız Gökyüzü, Sınıfımız Yeryüzü’ sloganıyla öğrencilerine eğitim veren okulda, çocuklar kapalı alanlar ve sınıflarda değil, yaz-kış doğada eğitiliyor. Toprakla oynamanın, çamurda yuvarlanmanın, ağaçlara tırmanmanın, kirlenmenin ve özgürce çığlık atmanın serbest olduğu bu okulda, hamur yerine çamur, boya kalemi yerine yaprak, bitki ve meyveler kullanılıyor. Okul müdürünün kendisine tahsis edilen lojmanı ana sınıfına dönüştürdüğü okulda 18 öğrenci eğitim görüyor. Yeni okul binasının da bulunduğu 400 dönümlük arazide diğer okullar gibi sandalyeler ve tahta yer almıyor, tavanı gökyüzü, zemini topraktan oluşan bir açık hava sınıfı bulunuyor. Ders işlenen tahta yerini kimi zaman bir ağaç gövdesine, kimi zaman da ağaç kütüklerinin altında gizlenen karınca yuvalarına bırakıyor. Öğrenciler bu sınıfta yaşıtlarının aksine istedikleri yere de oturabiliyor, bellerinde bağlı bulunan matlarla istedikleri an oturdukları yeri seçebiliyor.
‘EKOFOBİK ÇOCUKLAR İSTEMİYORUZ”
Bizim farkımız, özgürlüğümüz’ sözleriyle eğitim anlayışlarını özetleyen okul öncesi öğretmeni Çilem Kolak, ‘Açık havada öğrenmeyi savunan bir okuluz. Burada birlikte çok düzel koordineli şekilde eğitim veriyoruz. Çocuklar bundan faydalanıyor. Dilerim tüm çocuklar açık havada öğrenmeye devam eder. Açık havayla tanışır. Hepsi doğayı, canlıları seven çocuklar olarak yetişir. Biz ekofobik olan çocukları istemiyoruz. Doğasever çocuklar bekliyoruz. Çünkü çocuklar bizim geleceğimiz. Onları burada mutlu yetiştirmek, yeni öğretim yöntemleriyle yetiştirmek çok çok önemli ve bu okul bunu sağlıyor’ dedi.
‘ÇATISI GÖKYÜZÜ, SINIFIMIZ YERYÜZÜ’
Öğrencilerinin günün büyük bölümünü doğada hayvanlarla oynayarak, toprakla uğraşarak değerlendirdiğini belirten Kolak, ‘Burası çatısı gökyüzü, sınıfımız yeryüzü. Her gün 2-3 saat çocuklarla dışarıdayız. Her şeyi doğada yapıyoruz. Doğada matematik yapıyoruz, doğada sanat etkinliği yapıyoruz, doğada serbest oyun oynuyoruz. Çok fazla hareket ediyoruz burada. Koşmak serbest, kirlenmek serbest, her şey serbest. Doğada çığlık atmak serbest. Yasaklarımız yok. Tek yasaklarımız, belirli riskler var. Orada da öğretmen rehber oluyor ve çocukları gözlemliyor. Gerekli durumlarda uyarılarda bulunuyoruz’ diye konuştu.
MATEMATİĞİ ÖRÜMCEKLERİN BACAKLARIYLA ÖĞRENİYORLAR
Öğrencilerinin ağaç devrilmelerine karşı, lodoslu havalar haricinde her gün doğayla iç içe olduğunu söyleyen Kolak, ‘Mevsime göre hareket ediyoruz. Yanlış hava yok, yanlış kıyafet seçimi var. İçi polarsız tulumlarımızı giyiyoruz, botlarımızı giyiyoruz, matlarımızı alıyoruz ve aşırı lodos haricinde her hava koşulunda dışarı çıkıyoruz. Lodosta da ağaçların devrilme riski olduğu için böyle bir önlemimiz var ama kar, yağmur hiçbir şey bizi engellemiyor. Özellikle karlı, yağmurlu havalar bizim öğrenmemiz için daha iyi ortamlar sağlıyor. Daha farklı canlıları gözlemleyebiliyoruz, doğayı gözlemleyebiliyoruz. Mevsimleri ağaçlardan öğreniyoruz. Yaprak mı döktüler, çiçek mi açtılar, her şeyi doğadan gözleyip öğrenebiliyoruz. Bütün okul öncesinin kazanımlarını doğada çocuklara tek tek verebiliyoruz. Hiçbir şeyi sınıfta uygulamamıza gerek yok. Ki yeni yaklaşımlara ve değişen sisteme de ayak uydurulursa bütün okulların doğada olması gerekecek. Birçok ülke bunu zaten yapıyor. Bursa Uludağ Üniversitesi de öğretmenlere bu konuda eğitim desteği veriyor’ diye konuştu.Mevsimleri ağaçlardan öğrenen çocukların, sayı saymayı öğrenmek için de abaküs yerine örümceklerin bacaklarından faydalandığını belirten Kolak, ‘Bizim 1’den 20’ye kadar ritmik sayma gibi bir kavramımız var. Bunu nasıl yapacağız. Sınıfta bir etkinlikle oyuncakla saydırırken, doğada karınca yuvalarını saydırıyoruz. Örümcek görüyoruz, kaç ayağı olduğunu soruyoruz. Bu soru onlara matematiği öğretiyor zaten. Dalları topluyorlar, kaç tane dal topladınız diye soruyoruz, yani biz rehber oluyoruz. Sadece onlara bazı sorularla öğrenmeyi teşvik ediyoruz. Öğrenme doğada kendiliğinden gelişen bir şey. Ben sadece rehberim’ ifadelerini kullandı.
TEMEL YAŞAM EĞİTİMLERİ VERİLİYOR
6 haftalık eğitimin ardından çevreye zarar vermeden ateş yakmayı da öğrenen çocuklar, yarışma parkurunu anımsatan okul bahçesinde, doğa ve hayvanlarla iç içe bir şekilde ve temel yaşam eğitimlerini almış bir şekilde eğitim hayatlarına adım atıyor. Kolak, çocukların ince motor kaslarını ve büyük kaslarını da doğanın kendilerine sunduğu sonsuz malzemelerle geliştirdiğini belirterek şunları söyledi’Ateş yakma için 6 hafta gibi bir eğitim sürecimiz var. Sadece 6 hafta boyunca çocuklara çemberin dışından saat yönünün tersine ilerlediğimizi, ateşe yaklaşırken diz çöktüğümüzü, saçlarımızı toparlamamız gerektiğini, ateşi nasıl söndürürüz, neden söndürmeliyiz, bunları öğretiyoruz. Mesela zeminde ateş yakmıyoruz. Çünkü zeminde ateş yakmak yerin 2 metre kadar altındaki tüm toprak mikrobiyolojisini bozmak demek. Biz çocuklara bunları da öğretiyoruz. Ateşin altına ona göre taşlar döşüyoruz, ona göre zemin hazırlıyoruz. Zamanla her şeyi kavramış oluyorlar. Biz hazır oyun hamurları kullanmıyoruz, çamur kullanıyoruz. İnce motor kaslarımızı bu şekilde geliştiriyoruz. Çocuklarla plastikle tırmanma merdiveni yapmıyoruz. Kütüklerin üzerinde tırmanarak büyük kaslarını geliştiriyorlar. Sanat etkinliklerimizde yaprakları, bitkileri, meyvelerini kullanarak boya yapıyoruz. Kağıt kullanarak atık çıkararak değil de doğadaki kuşları, hayvanları gözleyerek öğretiyoruz. Biz açık havada öğreniyoruz.’
DHA