Bursa’dan kilometrelerce uzakta görülmesi gereken şehir!

olay.com.tr Editörü Sercan Yavuz bugünkü köşesinde, Çankırı ziyaretinde gözlemlediklerini kaleme aldı.

Bursa’dan kilometrelerce uzakta görülmesi gereken şehir!

Yavuz, yazısında şu ifadeleri kullandı:

Geçtiğimiz günlerde aile dostlarımızın daveti üzerine Çankırı’yı ziyaret etme fırsatımız oldu.

Türkiye’nin batısından, yeşiliyle ünlü Bursa’dan yola çıktığınızda, yaklaşık 4-5 saatlik keyifli bir kara yolculuğunun sonunda ulaşıyorsunuz bu kadim şehre. İç Anadolu’nun kuzeybatısında yer alan, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, köklü bir geçmişe sahip olan bir yer Çankırı.

İlk bakışta tipik bir İç Anadolu şehri gibi görünse de içine girdikçe sizi sarıp sarmalayan bambaşka bir ruh taşıyor. Kalabalıktan uzak, mütevazı ama dolu dolu… Yaklaşık 200 bin kişilik nüfusuyla kültürünü, geleneklerini ve insan sıcaklığını kaybetmeden bugünlere ulaşmayı başarmış ender Anadolu şehirlerinden biri. Bursa gibi sanayisi yok belki ama tarım ve hayvancılıkta öne çıkan bir ilimiz.

***

Gezimizin ilk durağı, şehir merkezinden biraz uzaklıktaki Çankırı Tuz Mağarası oldu. Yaklaşık 5 bin yıldır tuz üretildiği bilinen dünyanın en eski ve en büyük tuz madenlerinden biriymiş. Bu mağarada sabırla oyulmuş tuz galerileri, içerideki tuzdan heykeller ve insanın içini ferahlatan keskin tuz kokusu… Sanki bambaşka bir dünyaya geçiş yapıyorsunuz. Mağara sadece bir doğa harikası değil; sağlık turizmi açısından da önemli bir merkez hâline gelmiş.

***

Oradan Çankırı Kalesi’ne yöneldik. Kale içindeki cam teras, tüm şehri kuş bakışı izlemek için harika bir nokta.

Aynı bölgede yer alan Emir Karatekin Türbesi ise ziyarete derinlik katan bir başka duraktı. Bu toprakları Türk yurdu yapan Selçuklu kumandanının mezarı başında sadece bir ecdada değil; tarihe, vefaya ve bir millete saygı duruşunda bulunuyorsunuz.

***

Sıradaki durak, sadeliğiyle insanın ruhuna dokunan Taş Mescit oldu. Selçuklu mimarisinin zarif çizgilerini taşıyan bu yapı, sadece bir mescit değil…

Zamanında bir şifahane, darülhadis ve hatta bir Mevlevihane olarak da hizmet vermiş. 1235 yılında inşa edilmiş olan bu taş yapı, sağlıkla bilgeliği aynı çatı altında birleştirmiş. İki ejder figürlü kabartma ise, eczacılığın sembolü olarak kabul ediliyor ve görenleri derinden etkiliyor.

Sercan Yavuz’un yazısının tamamı için tıklayın…

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X