Yılmaz, yazısında şu ifadeleri kullandı:
Yüzyılın… En büyük ve yıkıcı depremini yaşadığı. Çok geniş bölgeyi kapsayan en ağır depremlerle 10 ilimiz yıkıldı. O nedenle, 6 Şubat’tan beri deprem öncelikli gündem.
Dahası…
Bu süreçte fay hatları yeniden ekranlarda yer buldu, yapı güvenliği tartışmaları öne çıktı. Hepimizin dilinde de “Bu deprem milad olmalı” sözü var. Evet, bu deprem milad olmalı, ama acaba olur mu?
Anımsıyoruz da…
1999’daki Körfez Depremi sonrası bu korkuyu yaşamıştık. Evlerde deprem çantaları hazırlamıştık. Belediyeler semtlerin belli noktalarına içinde malzeme olan deprem dolapları yerleştirmişti.
“Geceleri çocuğumun boynuna düdük asıyorum, yatağının yanına şişe su bırakıyorum” deyip önlemini anlatan anneleri dinlerken de Körfez Depremi sonrası yapıp, kısa sürede unuttuklarımız aklımıza geliyor.
Belediyelerin deprem dolaplarını boşaltıp içindekileri çalanlar da bu toplumun içinde yaşıyor. Evlerdeki deprem çantalarını anımsayan bile kalmadı.
İşte…
Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman ve bölgedeki diğer kentleri yıkan depremi unutturmamak bunun için çok önemli.
Hepimiz biliyoruz ki…
Bir süre sonra anlatan bıkıyor, dinleyen sıkılıyor, “Üzüntümüzü yeniden yaşamayalım” denip konu değiştiriliyor. Çünkü insanın doğasında/fıtratında bu var.
Aslında…
Kentleri yerle bir eden büyük depremi unutturmamak ve milad olmasını sağlamak için yapılması gereken de belli: Göz önünde tutmak.
Onun yolunu da, Bursa’nın siyasetçisi olan eski Bakan Faruk Çelik gösterdi.
Dedi ki:
“Büyük bir deprem afetiyle karşı karşıya kaldık. Korkarım kısa süre sonra unutulacak. Yaşananlardan; sadece afeti yaşayan insanlarımız değil, bölgeye geleceklerin ve gelecek nesillerin de ibret alması gerekir.”
Önerisi şu:
“Bazı enkaz alanlarının mevcut haliyle bırakılması yerinde olur.”
Gerçekten de…
Yıkılan kentlerde ibret müzeleri gibi kalacak enkaz depremi unutturmaz.
Olay Gazetesi Yazarı Ahmet Emin Yılmaz’ın yazısının tamamı için tıklayın…