Kargaşa ve kaos çıkararak, gençleri, öğrencileri, yurttaşı sokağa dökerek Türkiye‘nin hızını kesmeye dönük çabalar var.
Dış destekli mihrakların, Boğaziçi Üniversitesi‘ndeki rektör ataması üzerinden yaşatılmak istenen kaosu ülke geneline yayma çabalarını üzülerek izliyoruz.
Önceki gün Bursa‘ya hizmet etmiş değerli bir dostla konuşurken, sözde Boğaziçi Üniversitesi‘ndeki rektör atamasına tekpi amaçlı başlatılmak istenen kalkışmayı değerlendirdi.
“Biz de üniveriste okuduk. Allah aşkına bir öğrencinin rektör ile ne işi olabilir ki? Bırakın rektörü, dekanla dahi işimiz olmazdı. Öğrencinin direkt kendisini ilgilendiren, örneğin; yemek tabildot vb. gibi haklarda iyileştirme için eylemi anlayabilirim. Laboratuvar, derslik ihtiyaçlarının, barınma koşullarının iyiletirilmesi taleplerini de anlarım ama rektör atamasına karşı çıkmalar iyi niyetten uzak, anlaşılır gibi talepler değil” dedi.
Siyasi otoritenin, halka direkt sandıkta hesap veren Cumhurbaşkanı’nın milyarlarca liralık bütçeye sahip üniveristelere bunu doğru yerlerde harcayacak yöneticiyi seçme hakkının son derece doğal olduğunu belirten dostumuz şöyle devam etti;
“Cumhurbaşkanı’nın üniversitelere verilen bütçelerin nerelerde kullanıldığını bilmesinin ve onu doğru yönetecek isimleri tercih etme hakkına sahip olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki, anayasa ve yasalar buna izin veriyor” diye konuştu.
Boğaziçi Üniveristesi‘nde yaşananları böyle değelendiriyor dostumuz.
Bir de, “Üniveristelerde rektörler seçimle gelsin” mavalını diline dolayanlara, “Üsküdar’da sabah oldu. Uyanda balığa gidelim” diyesi geliyor insanın.
Hiç inandırıcı gelmiyor bu çağrılar.
Birader, o halde bu isteğinizi Ahmet Necdet Sezer döneminde niye dışa vurmadınız.
Adam üniversitede birici seçileni değil sonuncu çıkanı rektör atarken niye susuyordunuz?
Kesinlikle doğru. Cumhurbașkanımızin yanindayız