Cavit Çağlar ile dobra dobra

Bu hafta Pazar Söyleşisi’nin konuğu Cavit Çağlar…

Cavit Çağlar ile dobra dobra

FOTOĞRAFLAR: Aykut GÜNGÖR

Türkiye’nin ilk haber kanalı NTV’nin kurucusu olduğu için, Türkiye’nin en büyük şehir gazetesine, en yaygın televizyon kanallarından, en çok dinlenen radyo istasyonlarından ve en çok takip edilen magazin dergilerinden birine sahip olduğundan dolayı medya patronu…

 

3 dönem devlet bakanlığı ve uzun yıllar milletvekilliği yaptığı için siyasetçi…

 

Şirketlerinde 10 binlerce kişiyi çalıştırmış Türkiye’nin en tanınmış sanayicilerinden biri olduğu için işadamı.

 

Ve Bursaspor’un efsane başkanlarından biri olduğu için de iyi bir spor adamıdır Cavit Çağlar…

 

Hal böyle olunca, Cavit Çağlar’a spordan siyasete, işadamlığından medya patronluğuna varıncaya kadar, çok sayıda konuyla ilgili soru yönelttim.

 

Çağlar, gazetecilik deyimiyle kontra sorularım da dahil olmak üzere tüm sorularımı içtenlikle yanıtladı.

 

Yaklaşık 18 yıldır röportaj vermeyen Çağlar, bu söyleşiyle suskunluğunu bozmuş oldu.

 

Gazetecilik yaşamımda çok sayıda tanınmış iş adamı, siyasetçi, bürokrat ve ünlü isimle söyleşi yaptım ancak Çağlar’la gerçekleştirdiğim bu söyleşi, meslek yaşamımın en heyecanlı işiydi. Yani diğer röportajlar bir yana Çağlar’ınki bir yana…

 

Çağlar’a merak edilen tüm soruları yönelttim.

 

Bazı konularla ilgili ilk kez konuştuğu ve sarsıcı yanıtlar verdiği için su gibi aktı söyleşi.

 

Bu söyleşide 12 yaşlarında Manisa Akhisar’da benzinlikte ekmek parasını çıkaran yoksul Cavit Çağlar’ın, dişiyle tırnağıyla kazıyıp Türkiye’nin en önemli işadamı olmasının öyküsünü okuyacaksınız.

 

Ve elbette 29’uncu yılını kutlayan Olay Medya’nın kuruluşu, medyaya yönelik eleştiriler, Çağlar’ın Bursasporluluğu ve siyaset yılları da yine bu söyleşide olacak.

 

Sıfırdan zirveye Çağlar’ın öyküsü

 

Öncelikle Cavit Çağlar kimdir?

 

Cavit Çağlar 1946’da Yunanistan’ın Gümilcine kasabasında doğmuş. 4 yaşındayken ailesinin Akhisar’a göç etmesiyle ata yurduna dönmüş. Yani aile Balkanlar’dan geliyor ülkeye. Osmanlı zamanında Karaman’dan oraya gitmişler. Balkanlar’daki Türklerin büyük bölümü oraya taşınmışlar. Birkaç yüzyıl kalmışlar ve hâlâ orada olan insanlarımız var. Ve biz de Manisa Akhisar’a gelmişiz. İlk, orta, lise tahsilim Akhisar’da geçti. 1961 yılında babamı kaybettik ve ondan sonra İstanbul’a geldik. İstanbul’da tekstilin ve iş âleminin kalbi olan Mahmutpaşa, Sultanhamam’a geldim. Burada Musevilerin yanında uzun yıllar çalıştım, sonra askerliğimi yaptım, askerden sonra da Bursa’ya yerleştik. Bursa’da iş hayatına atıldım. Ve hayatımda hep bana koruyucu olan Şükrü Şankaya’yla ortaklığımız başladı. Böylece süratle ticarette büyüme dönemine girdik, sanayiye geçtik ve bu arada Bursaspor genel kaptanlığının ardından Bursaspor külüp başkanlığı yaptım. 1984 yılında kanser oldum ve ABD’de büyük bir bağırsak ameliyatı geçirdim. Çok şükür atlattım ve aşağı yukarı 31 yıldır hiç hastalık görmedim. 1987 yılında Olay gazetesini kurmamla birlikte Parlamento’ya geçtik. 3 dönem Parlamento’da milletvekilliği, 49, 51 ve 52’nci Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri döneminde bakanlık görevinde bulundum. Süleyman Demirel’in cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte siyaseti yapmama sözümü tuttum ve politikayı bıraktım. Ondan sonra Bursa’ya geliyorum, bu arada fabrikalarımız büyüyor. Sifaş, Polylen, Nergis, Yeşim ve Aksoylar olmak üzere tüm şirketlerimizde bir ara çalışan sayımız 27 bin kişiye ulaşıyor. Bursa’nın değil Türkiye’nin en büyük sanayi gruplarından biri oluyoruz. Daha sonra bir banka, grubumuza katılıyor. Banka olayı o günün şartlarında grupta sıkıntı yaratıyor. Çünkü şartlar bugünkü gibi değildi, faizler yüzde 24, 25’lerdeydi dolar bazında. Bunun altından çıkılamıyor ve sıkıntılar doğuyor. Grup bankadan oluyor, diğer şirketlerde küçülmeye gidiyor ve bugünlere geliyoruz.

 

TAŞI SIKIP SUYUNU ÇIKARIRIM

Sizin de ifade ettiğiniz gibi varlıklı bir aileden gelmiyorsunuz. Yani ticarete sıfırdan başladınız ve Türkiye’nin en varlıklı ailelerinden biri olmayı başardınız. Bu başarınızın sırrı nedir? Bir de benzincide çalıştığınız anlatılır. Doğru mu?

 

Tabii doğru. Ben 1955’te ortaokula yeni geçmişim, Akhisar’da benzincide çalıştım. Öğlene kadar okula gidiyordum, öğleden sonra da benzincide çalışıyordum. Benzin pompasıyla benzin dolduruyordum, arabaların camlarını silip araba yıkıyordum, böylece aile bütçesine katkı yapıyordum. Benim taşı sıkıp suyunu çıkaran bir yaradılışım var. Daima aileme ekonomik yönden faydalı olmaya çalıştım. Benim başarımın altında pes etmeyi bilmeyen bir adam olmam yatar, benim lügatimde, yorulmak, yılmak, pes etmek yoktur. Bir de inanmadığım, başaramayacağım bir işe girmem, haddimi bilirim. Ama bir işe girmişsem önünde sonunda muhakkak başarılı olurum. Tekstilde, sanayide Türkiye’nin bir numarası olduk bir dönem. Tekstil konusunu iyi bildiğimi söyleyebilirim. Parmaklarımla kumaşın kaç gram olduğunu ve hangi iplikten dokunduğunu bilirim. Dokuma tezgâhına baktığım zaman o makinede arıza olup olmadığını gözlemleyebilirim. İşimi iyi bilir ve işimi de severim. Bende mesai sınırı olmadı, zaman kavramım da yoktur. Kendimi bildim bileli en fazla 4-5 saat uyurum. 5 saatten fazla uyuyamam.

 

Hep mi böyleydi?

 

14-15 yaşından bu yana böyleydi. 5 saat uyku çok büyük bir zaman.

 

5 saatten fazla uyumayı zaman kaybı olarak mı görüyorsunuz?

 

Bir gün hayattan göç edeceğiz. O zaman devamlı uyuyacağız. Kendimi öyle alıştırdım. 24 saatin 17 saatini hep ayakta geçirmeyi prensip edindim ve bunu da kendimi bildim bileli uyguluyorum.

 

BANKACILIK HATAYA DÖNÜŞTÜ

 

Cavit Çağlar sanayiden çekiliyor mu? Artık hizmet sektörüne mi yoğunlaştınız?

 

Sanayiden çekildik ve fabrikalarımızın çoğunu kapattık. Ama ne kadar çekildik desek de faliyetteki tesislerimizde 8 ile 10 bin kişi çalışıyor. Bir anda kopamıyorsunuz. Bizi de mutlu eden sanayici yönümüz. Mesela fabrikalarımızdaki kreşlerimizde binin üzerinde çocuk var. Bunlar mutluluk veriyor insana. Annesi 40 günlükken işyerine getiriyor, 6 yaşından sonra okula götürüyor. Anne hem çalışıyor hem de çocuğuna gelip süt emziriyor. Çok güzel bir şey bu. Biz de bundan vazgeçemiyoruz. Ama maalesef hükümetler sanayiye destek olmuyor. Türkiye’de tekrar sanayiyi özendirilmeli. Çünkü Türk sanayicisi ihracatı öğrendi. Bugün sanayicilerimizin dünyada gidemeyeceği ülke yok. Sanayicilerin artık lisan sorunu da yok. Teknolojinin, iletişimin gelişmesiyle Türkiye çok büyük aşama kaydetti ve sanayici de buna ayak uydurdu. Ama iktidarlar buna ayak uyduramadı. Destek olmaları lazım. Sanayicinin cebine para koymasın ama rakipleriyle mücadele edebilecek avantajları sağlamaları lazım.

 

Geriye dönüp baktığınızda iş yaşamında yanlışlarınız oldu mu?

 

Babamın çok güzel bir sözü vardı, ‘çıraklığını yapmadığın işin patronluğuna soyunma’ diye. Banka olayı yanlış oldu, çünkü bilmediğimiz bir işti. Ve şartlar kötü gelişti. Ben siyasete girmiştim, devleti yönetiyorduk ve devlet bankalarından kredi alma olanaklarımız kalmamıştı, zaten olamazdı da. Rakiplerimizin bankaları vardı, onlar bize imkân vermiyordu. Biz kendi bankamızı alarak, işlerimizi büyüteceğimizi zannettik. Faizlerin yüksek olması, mudilere kazandırdı. Ancak biz hiç zarar vermedik. Biz aldığımızın çok üstünde ödeme yaptık. Hatamız bankaydı. Aslında hata değil de hataya dönüştü. Çünkü Koç’un, Sabancı’nın ve büyük grupların tümünün bankası var ama biz zamanlamayı iyi ayarlayamadık belki de.

 

PES ETMEDİM ETMEM DE

 

İş yaşamınızda çok zor günler geçirdiniz ve çok badireler atlattınız. Sizinle aynı süreçleri geçiren işadamlarından bazıları çok zor durumlara düşerken, siz nasıl ayakta duruyorsunuz?

 

Pes etmek gibi bir huyum yok. Ancak nefesiniz kesildiğinde pes edeceksiniz. Nefes aldığınız sürece mücadeleye devam. Ve yaptığınız mücadele doğruysa, içinde hile, hurda yoksa kaybetmezsiniz. Beni en çok mutlu eden kamuoyundaki reytingimin çok yüksek olmasıdır. Gördüğüm sevgi, saygı çok önemli. Yıllar oldu bakanlığı bırakalı. Ben Türkiye’nin her yerini geziyorum, her yerinde büyük bir itibar ve saygı görüyorum. Devlette 3 dönem bakanlık yaptık. Tek kör kuruşun hesabı sorulamadı bizden. Kendi işimizle ilgili yargılandık. 500 küsur davaya girdim, hepsinden beraat ettim, hepsinden! 9 ay 15 gün hapis yattım beraat ettim, şimdi alacaklıyım. Onlar geride kaldı. Demek ki zor günler çekilmesi gerekiyordu. Ailemle birlikte, sevenlerimle birlikte o günleri aştık. Cezaevinden çıktığım zaman 100 bin kişi karşıladı beni. Bursa’dan Gemlik’e kadar yollar kapandı çift yönlü. Bunu parayla pulla sağlayamazsınız, sevgiyle oluyor. Ben bu şehre hizmet ettim. Bursa’nın taşında, toprağında emeğim vardır. Yalnız işveren olarak değil, siyasetçi olarak da… Bursaspor’da en uzun görev yapan yöneticiyim ben. 5 yıl başkanlık, 7-8 yıl da genel kaptanlık yapmışım. Şükrü Bey (Şankaya) başkanlık yapmış, Kadir Dayım başkanlık yapmış. 52 yıllık Bursaspor tarihinin aşağı yukarı hepsinde biz varız. Bursaspor’un en eski üyelerindenim. Yani Bursa’yla özdeşleştik biz.

 

BURSA’YA EN SON ESERİM OLACAK

 

TMSF ile ilişkileriniz ne durumda? TMSF ile borçlarınıza dönük bir protokol imzalamıştınız. O protokol hayata geçti mi?

 

Protokol devam ediyor. TMSF ile ilgili hiçbir sorun yok. Her türlü teminat TMSF ‘ye verilmiştir. Az bir bakiye üzerinde hesaplaşmamız kalmıştır. O da Sifaş ve Polylen’in olduğu yerde bir projemiz hayata geçecek. O hayata geçince her şey yoluna girecek. Ayrıca Yeşilşehir’de 5 bin konut bitti ve 20 bin kişi yaşıyor orada. Orada Türkiye’nin en güzel şehri kuruldu. Ve o bölgede 20 bin kişinin yaşayacağı arazimizi de TMSF’ye devrettik. Yani sorun yok, her türlü teminat verildi TMSF’ye. Biraz gecikti ama en kısa zamanda Sifaş ve Polylen’in olduğu yere muazzam bir konsept kurulacak. Benim de Bursa’ya Allah ömür verirse en son eserlerimden biri olacak. Bursa’ya çağ atlatacak müthiş bir iş merkezi, rezidansı, hastanesi, camisi, her şeyin içinde olacağı büyük bir kompleks yapacağız. Bunun planları, her şeyi hazırlandı. İddialıyız. Ben her zaman iddialıyımdır. Benim Bursa’ya, Bursalılara büyük bir hizmetimdir bu. Bursa’nın en büyük sorunu trafik. Burada 10 bin araçlık bir otopark olacak. Yani bunu düşünebilmek bile ayrı bir heyecan. Türk mimarlar ABD konseptinde bir projeyi hazırladı. Tahmin ediyorum, yeni hükümet kurulduktan sonra bu konuda TOKİ ile birlikte hayata geçireceğiz projeyi. Bizim artık TMSF ile hiçbir sorunumuz yok. İlişkiler de iyi. Aşağı yukarı da 800 milyon dolara yakın para ödemişiz. Bizim böyle bir borcumuz yoktu ama şartlar öyle gelişti, faizleriyle filan rakam büyüdü. Ama bugün hiçbir sorun yok.

 

Neden yıllarca yaşadığınız Bursa’dan ayrılıp İstanbul’a taşındınız?

 

İstanbul’a gitmemizin ana nedenlerinden biri, İstanbul sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en güzel ve en önemli kentlerinden biri olmasıdır. Artık Bursa’da benim yapabileceğim bir şey kalmadı. Ama Bursalılığım devam ediyor. 10-15 günde bir Bursa’dan geçip, 2, 3 gün kalıyorum. İstanbul’da kızım evli. Orda daha rahat hissediyorum kendimi. Çünkü Bursa’da fazla yapacağım bir şey kalmadı. Ancak Bursa’da arkadaşlarım, dostlarım ve yıllarca bana oy veren Bursalılar var. Şu anda yeni arayışlar içinde olduğum için İstanbul bana daha rahat geliyor.

 

Bir döneme damga vurmuş etkin siyasetçi

 

Cavit Çağlar’ın medya patronluğu ve işadamlığı yönünün yanı sıra, bir de siyasetçi kimliği vardı. Devlet bakanlığı gibi önemli görevlerde bulundunuz. Bir dönem Türkiye’nin iki numaralı ismiydiniz. Aktif siyaset yıllarını özlüyor musunuz?

 

Hayır. Bana, her siyasi partiden zaman zaman teklifler gelir, ama ben yıllar önce siyaset yapmayacağımı söylemiştim. Herkesin bir devri var, siyaseti özlemiyorum. Ben yaptım bu işi Bursa’ya ve Bursalılara yaptığım hizmetler ortada. O kadar büyük hizmetler yaptım ki. Siyasi partilerin beyannamelerine bakıyorum. Biri asgari ücreti çıkaracağım diyor, diğeri başka başka bir vaat veriyor. Ben demek ki çok şeyler yapmışım. Otobanı ben başlattım daha yeni geliyor. Hafif raylı sistemin kredisini ben buldum. Uludağ Üniversitesi’nde ben ve arkadaşlarım vardır. Bizim dönemimizde Bursa’da sadece 10-15 tane köyde telefon vardı 700 köye telefon getirttik. 6 ay içinde dağ yöresinin tümüne elektrik getirttik. Her iktidarın bir şey yapması lazım. O yüzden Recep Altepe örneğini verdim. Çok güzel işler yapıyor. Şimdi böyle bir ismi alkışlamamak elde mi?

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başarısını takdir ediyorum

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile son olarak iftarda bir araya gelmiştiniz. Zaman zaman da temasınız olduğu söyleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilişkileriniz ve onunla igili düşünceleriniz nedir?

 

Sayın Cumhurbaşkanı benim çok eski bir tanıdığım. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan tanıyorum kendisini ve dostluğumuz olan bir siyasetçidir. Kendisi 13 yıldır iktidarda olan ve halkın büyük desteğini alan partinin de başbakanlığını yaptı. Çok güzel de işler yaptı. Siyasette rakibiniz de olacak seven de sevmeyen de. Sayın Cumhurbaşkanı, ülke meseleleriyle, elinden geldiğince mücadele ediyor. Ülkenin cumhurbaşkanına saygı duyarım. Çünkü ben siyasetçi değil, vatandaşım. Eskiden olduğu gibi bir siyasi partiye mensup olsa idim, o siyasi partinin görüşünü verirdim ama bugün bir vatandaşım ve sadece bir oyum var. Ben Cumhurbaşkanı’nın, belediye başkanlığından cumhurbaşkanlığına çıkışını takdir ediyorum. Büyük bir mücadeleyle halkın yüzde 52 desteğiyle geldi, halkın reyi ile gelen her siyasetçiye saygım büyüktür.

 

RECEP ALTEPE’Yİ BEN DEĞİL BURSA DESTEKLİYOR

 

Gazetenizde AK Partili belediyelere yönelik olumsuz haberlere ve eleştirel yazılara pek rastlanmıyor. Buna katılıyor musunuz?

 

Az önce söyledim, bir Bursalı olarak, eski bir siyasetçi olarak Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’yi kutluyor ve çok başarılı buluyorum. Dur, durak bilmiyor. Zaten, partisinden daha fazla rey aldı. Onu ben değil, Bursalılar destekliyor. Olay Medya da yaptıklarını veriyor. Yani, olmayan birşeyi vermiyorsunuz ki. Her Bursalı gibi ben de Altepe’yi beğeniyorum.

Gazete de hizmetleri halka tanıtıldığı için mutluluk duyarım.

 

Medyaya yönelik planlamanız var mı? Mesela, Olay Medya büyüyecek mi, yoksa ekonomik şartlar gereği daha temkinli bir politika mı izleyeceksiniz?

 

Önce Türkiye’nin önündeki seçimleri bir görelim. Tek başına mı iktidar olacak, koalisyon mu olacak, yoksa yeni bir seçim mi olacak? Dereyi görmeden paçaları sıvama diye bir tabir, tam da buna göre. Seçimden sonra medyada ne yapacağımıza bakarız. İstanbul’a mı taşırız, yoksa yerel kalmaya devam mı ederiz? Ne yapacağımıza karar vermek için daha vakitimiz var. 2 Kasım’ı bir görelim. 

 

Olay’dan NTV’ye bir medya patronu

 

29 yıl önce neden bir medya kurma ihtiyacı hissettiniz? Olay Medya’nın kuruluş hikâyesini anlatır mısınız?

 

Ben o dönemde Bursapor’da başkanlık yapmışım siyasete de yavaş yavaş ısınıyorum. 1987’de mebus olmuşum. Olay Medya’yı kurmadan kısa süre önce seçimler var ve halkın medyasını kurmayı düşündüm. O felsefe hâlâ geçerli bugün. Olay, Bursalıların malı oldu. Arkadan, radyo ve televizyonu kurdum. Daha sonra Türkiye’ye NTV’yi hediye ettim. Nergis TV’dir o. Ama o televizyon kanalından vazgeçmek zorunda kaldık. Çünkü başımıza banka hadisesi gelince satmak zorunda kaldık. Ama şu anda Türkiye’nin en iyi televizyon kanallarından biri olan NTV’y gördüğüm zaman Nergis TV olarak bakarım. Orada çalışan arkadaşlarımın yüzde 90’ı benimle beraber çalışan arkadaşlar. Ve onlarla beraber olduğum için, böyle bir televizyon kanalı kurduğum için gurur duyarım. Yalnız, ben siyasi yaşamım boyunca Olay Medya’yı kendime hiçbir zaman kullanmadığımı belirtmek isterim. Nasıl dini siyasete alet etmek doğru değilse, kendi medyanızı da siyasete alet ederseniz ancak siz kendiniz okursunuz. Halk da benimsemez. Ama halk Olay’ı benimsedi. Bak şimdi sen Olay’da çalışıyorsun, geçen gün yazını da okudum, diyorsun ki bizim için burası ayrı bir dünya.. Evet burada çalışan tüm arkadaşlar özgürdür. Ben hiç kimseye siyasi fikrin nedir diye sormam. Ama bir ilkem var, ben o işin çok acısını çektiğim için kimseye iftira atılmaz, tam aksine bizim medyada, menfaat gözetilmez. Olay yazarlarına kimse yemek ısmarlayamaz, bizim yemeğimizi yerler. Sizi ağırlarlarsa, sizin de onu ağırlamanız lazım. Ve biz bunlara çok dikkat ettik. Bursalıların gündemini, yansıttık hep. Mesela Demirtaş’ta bir kömürlü termik santral kurulmaya çalışılıyor. Ben sanayici olarak oradaki arkadaşların daha iyi enerji almalarını düşünebilirim. Ama burda önemli olan toplumun menfaatidir, oradaki işadamlarının değil. Bakın Volkswagen’de çevreyle ilgili bir sorun çıktı dünya ayağa kalktı, belki de çok büyük mali sıkıntılara girecekler. Demirtaş’taki sanayiciler benim arkadaşlarım ve onlarla bir meselem yok. Benim burda hiçbir çıkarım da yok. Ancak o bölgede önemli olan halkın çıkarıdır. İşte Olay Medya’nın da gücü burada, halkın yanında olmasında ve halkın sesini yansıtmasında. Ve şimdi termik santrala mahkemeden durdurma çıkmış. Demek ki doğru yapmışız. Ben bunları da takip etmem. Ben gelişmeleri sizden okuyorum. Bak sen kaç yıldır burdasın, benim medyayı kullandığımı ve kullandırttığımı gördün mü

 

OLAY BİR TUTKUDUR

 

29 yıl önce OLAY Medya’yı kurduğunuz zaman, gazetenin bu kadar tirajı olacağını ve televizyonun bu kadar çok seyredileceğini öngörüyor muydunuz?

 

Tabii. İlk çıktığımızda hedef 5 bin gazeteydi. Ben abonelik sistemine karşıyım. Gelip herkes, 50 kuruş, 75 kuruş verip alacak bu gazeteyi. Bu düşüncemiz tuttu. Bugün Olay gazetesi 15-20 bin satıyor. İstanbul gazetelerinin tümüne yakın satıyoruz. İstanbul gazetelerinin isimleri büyük ama sizin tirajınıza ulaşamıyorlar. Bursa’daki gazetelere de, turunun turunu bindirmişiz. Bu işte halkın gazetesi olmaktan kaynaklanıyor. Olay, halkın ve Bursalıların gazetesidir. Bu medyayı kurduğum için gururluyum ve keyifliyim.

 

Medyadan çekilmeyi düşündüğünüz günler oldu mu?

 

Olmadı. Ama hiç belli olmaz bakarsın bir gün gelir, dersiniz ki bu işi yapmayayım ve yapmazsınız. 28 yıl geçmiş, çocuğum gibidir Olay. Yarın ne olacağını bilemem. Çünkü her geçen gün medyaları devam ettirmek ekonomik olarak çok zorlaşıyor. Çünkü internet, gazeteleri sıkıntıya sokacak. Biz de bunun tedbirlerini aldık, internet sayfamızı kuvvetlendiriyoruz. Ama televizyonların da bir müddet sıkıntıya düşeceğini öngörüyorum… Maliyetler çok pahalı. Uzun yıllar destekledim medyayı ama son 8-10 yıldır medya kendi kendini kurtarıyor ve burada çalışan emekçiler, emeğinin hakkını çalışarak alıyor. İnşallah sıkıntı geçirmeden devam ederiz.

 

Diğer medyalarda rastlanmayacak bir şekilde Olay Medya personeli uzun yıllar bu şirkette çalışıyorlar. Bir bakıma, medyanız kamu kurumunu andırıyor. Bu durumu nasıl izah ediyorsunuz?

 

Çünkü sahibi siz çalışanlarsınız. Buradaki hadise, takım oyunudur. Bu formayı giyen ayrılmaz. Bu medyada menfaat ve işbitiricilik aranmaz. Olay çalışanları evini ve işini düşünür. Kimse, kimseye karışmaz. Şadece şu haberi gözden geçir, habere bir de şu açıdan bak gibi uyarılar yapılır. Sabah ve akşam toplantılarınız var. Gazete hazırlanırken 20-25 kişinin elinden geçiyor. Olay ayrı bir tutkudur.

 

TAKIM OYUNU OYNARIZ

 

Olay Medya’da kaç kişi çalışıyor. Güçlü bir isim hafızanızın olduğunu biliyoruz. Herkesin ismini biliyor musunuz?

 

270 kişi çalışıyor, 30’dan fazla da dışarıdaki insandan iş alıyoruz. Toplam 300 civarında çalışanı var. Bizim rakiplerimizde de 70-80, 100 civarında kişi çalıyor. Bizim kalitemiz de buradan geliyor. Kalite iyi elemanların yan yana gelmesiyle oluyor. Bizim medyaya, ayak uydurmayan duramıyor, azıcık zıplamaya kalkan gider. Çünkü bünye barındırmaz. Çalışanların neredeyse tümünün adını bilirim.

 

KİMSEYLE HASIM OLMAYIZ

 

Köşe yazarlarının yazdıklarına sinirlendiğiniz oluyor mu? Ayrıca, yazarların yazdıklarından şikâyet alıyor musunuz? Bu durum karşısında tutumunuz ne oluyor?

 

Şikâyet alıyorum, şikayetleri de size iletiyorum. Ayrıca kendi yorumumu da söylüyorum size. Burada umumiyetle yazarlara karışmamaya gayret gösteriyorum. Biz burada taraf değiliz. Bir de hadiseleri iyi yönden görmeye çalışın derim. Bazı yazarların kavgalarını hiç sevmiyorum.

 

Tam ben de bu noktaya geliyordum. Köşe yazarlarınız neden yorum yapmıyor? Yazarlarınız, köşelerinde muhabir gibi haber yazıyorlar. Oysa bir köşe yazarını, muhabirden ayıran en büyük fark, yorum yapmasıdır. Bu durum, yazarlarınızın eleştirilmesine yol açıyor. Yazarlarınızın, muhabir gibi çalışması sizin tercihiniz mi?

 

Bazı tepkileri ve eleştirileri alacaksınız. Bakın, biz kimseye hasım olmayacağız, bir siyasi partinin yayın organı olmayacağız. Siyasi partilere sempatiniz olabilir. Ama onu işinize yansıtamazsınız. Ben hiçbir arkadaşımın hangi siyasi partiye oy attığını sormam. Benim ilkem, sadece dürüst ve doğru haberciliktir. Çünkü, ben bu konuda çok darbe yedim, çok aleyhimde yazıldı, ne oklar saplandı bana.

 

YANDAŞ DEĞİLİZ AMA HÜKÜMETİN HİZMETLERİNİ DE GÖRÜRÜZ

 

Olay Medya, televizyonu ve gazetesiyle birlikte iktidara yakın yayın yapmakla eleştiriliyor. Yandaş medya eleştirilerine ne diyorsunuz?

 

lBiz yandaş medya olamayız. Ama hükümetin iyi yaptığı şeyleri de görmezden gelemezsiniz. Ayrıca gazeteyi ben değil, siz yapıyorsunuz. 20-25 kişi var bir masa etrafında karar veriyor. Benim size tek söylediğim şey, doğru ve dürüstçe yazmanızdır. Sayın Cumhurbaşkanı’nın en çok kızdığı şey, söylediklerinin çarptırılması? Bizde öyle şeyler olmaz. Benim de size söylediğim, ne konuşuyorlarsa onu vermenizdir. Bu AK Parti taraftarlığı değil. Ama burda bir hükümet var, hükümetin yaptıkları da koyulacak tabii.

 

Neden gazetenin manşetlerinde çoğu zaman Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın demeçleri var?

 

Türkiye’yi yöneten bir hükümet ve cumhurbaşkanı var. İcraat da yapıyorlar. Muhalefet de muhalefet yapıyor. Herkes, konumuna göre yer buluyor. Biri Türkiye’yi yönetiyor. Sayın Cumhurbaşkanı da aktif bir insan. Siz de öyle görüp, ona göre sayfalarda değerlendiriyorsunuz. Bence doğru yapılıyor. Yanlış olsa, ben yanlış yapıyorsunuz derdim.

 

OLAY çalışanları çocuğum gibidir

 

En zor günlerinizde bile, medya çalışanlarına zam yaptığınız söyleniyor. Ayrıca, yine bu zor günlerinizde kaliteden de ödün vermemeye çalıştığınız belirtiliyor. Bunun nedeni medyanıza verdiğiniz önem mi?

 

Ben bir kere Olay çalışanlarını kendi çocuklarım gibi seviyorum. Çalışan herkese, elimizdeki imkânlar neyi gerektiriyorsa onu yaparız. Parayı kazanmaya çalışırız. Bursa halkı gazetemizi almaz, reklam da vermezse maaşları veremeyiz. Ben cebimden hiç para vermiyorum ve bu yüzden Bursa halkına şükran borçluyum. Burada hiç kimseye bunu yazın, bunu yazmayın demem. Ama benim ilkelerim var, kimseye hakaret etmeyeceğiz, yalan haber yazmayacağız. Cinayet ve intihar haberleri az girer bizde. Amacımız her şeyi tozpembe göstermek değil ama halkı da karamsarlığa itmemek lazım. Zaman zaman, ‘şunu da ne kadar övdünüz, bunu da ne kadar desteklediniz’ diye eleştiriler alıyorum. İlgisi yok. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın icraatlarını vermeyecek miyiz? Benim sizden istediğim tek şey, yorum yapmamanız. Sayın Cumhurbaşkanı ne söylemişse, Başbakan ne söylemişse yorum katmadan veriliyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’yi çok parlattığımız söyleniyor. Doğrudur, çünkü hak ediyor. Altepe, 4 yıl Osmangazi’de iki dönemden bu yana da Büyükşehir’de hizmetleri katlamış Bursa’da. Böyle bir adamın desteklenmesinden gurur duyarım. Benim bir menfaatim yok ki ondan. Amacımız, iyi yaptıkları şeyleri Bursalıların görmesini sağlamak. Kötü yapıyorsa, onu da gösteriyorsunuz. Mesela bir gün su basmıştı Bursa’yı biliyorsun. UNESCO Dünya Mirası Kentleri arasına girmiş Bursa’ya yakışmıyor diye haber yaptınız. Bugün Osmangazi Belediyesi çalışıyor, haberlerini yapıyorsunuz, Yıldırım Belediyesi çok ilerme gösteriyor, haberleri veriliyor, Nilüfer’de Mustafa Bozbey, aynı şekilde onun haberleri de veriliyor. Yani iyinin arkasında, kötünün de karşısında bir medya var. Bizim ilkemiz budur. DYP’de siyaset yaptığım günlerde, hiçbir zaman, partimin övgüsünü yaptırmadım medyamda. Bugün de hiçbir siyasi partinin övgüsünü yaptırmam. Benim hiçbir siyasi partiye üyeliğim yok. Oyum sandıkta belli olur. O da Allah ile benim aramda, hizmete oy veririm.

 

Gazeteyi ne kadar sıklıkla takip ediyorsunuz, aynı şekilde Olay TV, Olay Trend, Olay FM ve Bursa’da Yaşam dergilerini takip ediyor musunuz?

 

Geceleyin gazetenin manşeti gelir bana. Sabahleyin de ofisimde internet sayfasında yazarların tümünü okurum. Ama bunun dışında da sabah 7 ile 9 arası Türkiye’deki 20-22 gazeteyi okurum. Bursa’da olduğum zaman Olay, ilk okuduğum gazetelerden biridir. İstanbul’da da her gün öğleden sonra gazetem elime geçer.

 

Bursaspor’un efsane başkanı

 

Bursaspor’da iz bırakan başkanlardan birisiniz. Bursaspor’u ve futbolu yakından takip ediyor musunuz? Bursaspor’un bugünkü durumunu nasıl görüyorsunuz?

 

Şimdi Recep Başkan geçen sene başarılı bir sezon geçirdi Şenol Hoca’yla ve 4 futbolcusu Fenerbahçe’ye bir futbolcusu da İspanya’ya gitti. Demek ki çok başarılı olmuşlar. Bu sene de 17 yeni futbolcu aldılar. Bunların kan uyuşmazlığı, dil uyuşmazlığı ve milliyet uyuşmazlığı var. Ben inanıyorum ki Bursaspor çok başarılı olacak. Recep Başkan da iyi gidiyor ve başarılı olacak.

 

FENERLİ DEĞİL BURSASPORLUYUM

 

Her Bursaspor kongresine sizin müdahil olduğunuz konuşulur. Bu iddia doğru mu?

 

Eee olsun o kadar. En eski üyelerden biriyim. Bursaspor’da en çok görev yapan başkanım. Bir de sosyal çevrem çok geniş, sevenlerim çok. Ben de Bursapor’u çok seviyorum. Bir ağabeyleri olarak fikrimi sordukları zaman söylerim. Hadise bu kadar da basit. Bana Fenerbahçeli derler. Bursaspor kurulmadan önce Fenerbahçeliydim ama Bursaspor kurulduktan sonra tek kulubüm Bursaspor oldu. Fenerbahçe yabancı bir takımla oynuyorsa, tutarım. Ama mesela Bursaspor, Fenerbahçe’yle oynuyor Bursaspor’u tutarım. Ben Bursa’da büyüdüm, ekmeğimi bu şehirde kazandım, Allah gecinden versin kabrim de yine Bursa’da olacak. Yani bu şehirle özdeşleştik.

 

Her kongre arifesinde Bursaspor başkanlığına aday olacağınız gündeme gelir. Böyle bir düşünceniz var mı?

 

Olmaz. Ben o işi yaptım. Siyaset de yaptık geride kaldı, Bursaspor başkanlığı da yaptık geride kaldı. Ancak Bursaspor başkan bulamaz, siyasette de adam kalmaz, bize ihtiyaç duyulursa yaparız. Ancak inşallah bize hiç ihtiyaç kalmaz.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X