Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Alman Süddeutsche Zeitung gazetesine verdiği mülakatta Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti, Türkiye AB-Almanya ilişkileri ve mülteci konularında değerlendirmelerde bulundu.
Kaşıkçı cinayetinde bir çok kesimin Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın sorumlu tuttuğunu vurgulayan Mevlüt Çavuşoğlu, ABD Başkanı Donald Trump’ın konuya ilişkin yorumunun hatırlatılması üzerine, ”Trump’ın neden böyle dediğini bilemiyorum. Amerikalıların bizim bilmediğimiz başka delilleri olup olmadığını da bilmiyorum. Bir ‘belki’ bizim için yeterli değil, emin olmalıyız. Daha çok sorular mevcut. Yerelde kimler yardım etti, ceset nerede? Suudi yetkililer bizden bilgi istiyorlar ancak bize bilgi vermiyorlar. Yerel işbirlikçilerin robot resimlerini göndermek istediler. Neden robot resim? Suudiler isimleri biliyorlar zaten.” ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, Selman’ın Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te düzenlenecek G20 Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşme talebi olduğunu belirterek, ”Kendisi Erdoğan’a telefonda Buenos Aires’te görüşme imkanını sordu. Erdoğan’ın cevabı ‘bakarız’ oldu. Şu an için Veliaht Prens ile görüşmemek için bir neden yok.” değerlendirmesinde bulundu.
Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülme anında kaydedilen ses kayıtlarını dinlediğini dile getiren Çavuşoğlu, ”Gizli servisler kaynaklarını açıklamıyorlar. Ancak ben bunları dinledim. Kaşıkçı 7 dakika içinde öldürülüyor. Bu kasıtlı bir cinayettir. Geri dönmeye ikna edemedikleri için öldürme kararını vermediler. Adli tıp uzmanının nasıl talimat verdiği duyuluyor. Vücudu parçalarken müzik dinlemeliymiş. Bunu keyifle yaptığı anlaşılıyor. O insanları parçalamayı seviyor. Bu iğrenç. dedi.
Kaşıkçı’nın neden Türkiye’de öldürüldüğüne ilişkin soruya, Çavuşoğlu, Kaşıkçı’nın ihtiyacı olan belgeyi almak için gittiği konsolosluğun Suudi toprakları sayılması nedeniyle kimsenin onlara bir şey yapamayacaklarının düşünüldüğünü kaydetti.
Türkiye AB ilişkileri
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Avrupa Birliği’nin (AB) Genişlemeden Sorumlu Komiseri Johannes Hahn ve Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini’nin Ankara’yı ziyaret etmelerini, Türkiye’nin AB üyelik sürecinde yeniden bir başlangıç olarak görülemeyeceğini ifade ederek, ”Ancak bunun, son dört veya beş yıl içinde AB temsilcileriyle en iyi ve en verimli üst düzey toplantı olduğunu söyleyebilirim.” dedi.
Mogherini ve Hahn ile olan görüşmesinde karşılıklı eleştirilerin olduğuna dikkati çeken Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
”Ama bu normal. Sonuçta sadece birbirimize iltifat etmek için toplanmıyoruz. Ben de bir kaç soru sordum. Sivil toplum kuruluşlarının görevi topluma hizmet etmektir. Ancak, sivil toplum örgütleri demokratik yollarla seçilmiş bir hükümeti devirmeye çalışmakla ilgiliyse, yargı müdahale etmek durumunda kalır.”
“Gezi olaylarında Avrupalılar bize ders vermeye çalıştı”
Gezi protestolarına değinen Çavuşoğlu, bu protestoların barışçıl olmadığını, içinde vandalizm bulunduğunu bildirdi.
Mevlüt Çavuşoğlu Fransa’daki protestolarda güvenlik güçlerinin müdahalesine dikkati çekerek, ”Fransa’ya bakın kendi protestocularına nasıl muamele ediyor. Bu AB için hiç bir bakımdan kabul edilemez ama hiç bir şey söylemiyorlar. Ancak geçmişte Gezi olaylarında Avrupalılar bize ders vermeye çalıştılar. ” dedi.
Türkiye’de tutuklu bulunan Osman Kavala’nın ve diğerlerinin barışçıl protesto yaptıkları iddiasını kabul etmeyen Çavuşoğlu, Kavala ve diğerlerinin şiddeti organize ettiklerini vurguladı.
Çavuşoğlu Kavala hakkında iddianamenin hazır olmamasının hatırlatılması üzerine, ”Bırakın da yargı işini yapsın. Ama bir konuda size hak veriyorum; iddianame bir an önce ortaya konulmalı. Gözaltı süresi kısaltılmalı. Bunun için şu anda çalışıyoruz. Adalet Bakanlığı aralık ortasında bir reform paketini tanıtacak.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin amacının AB’ye tam üye olarak girmek olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, ”Eğer AB bunu istemiyorsa bize bunu söylemeli. 2016 yılında mülteci anlaşması imzaladık. AB o zaman 3 milyar avro ödemeyi ve içinde yargı ve güvenliğin de bulunduğu 5 fasıl açmayı taahhüt etti. Ancak kısa süre sonra komisyon yeni fasıl açılmamasına karar verdi. Bu anlaşmaya aykırı.” eleştirisinde bulundu.
Almanya Dışişleri Bakanlığının Türkiye’deki bazı gazetecilerin siyasi tutuklu olduğunu ifade etmesini yanlış bulduklarını vurgulayan Çavuşoğlu, bu konunun yargının alanına girdiğini hatırlattı.
Çavuşoğlu, Almanya’ya verilen iade talebi listesinde Can Dündar’ın isminin olup olmadığının sorulması üzerine Can Dündar’ın casusluk nedeniyle Türkiye’de 5 yıl hapis cezası aldığını, bunun Almanya’da da ağır bir suç olduğunu ancak Türkiye’ye karşı olanların Almanya’da bir kahraman haline geldiğini belirtti.
Can Dündar meselesindeki görüş ayrılığına değinen Çavuşoğlu ”İşte sorun olan bu. Almanlar ve Avrupalılar her zaman bize bağımsız yargının ne olduğu konusunda ders vermeye çalışıyorlar. Aynı zamanda Türk adaletine nasıl karar vermesi gerektiği konusunda talimat vermeye çalışıyorlar. Bu çok yanlış” dedi.
“Merkel’e büyük saygım var”
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) liderliği için aday olmayacağını açıklayan Almanya Başbakanı Angela Merkel’e çok büyük saygısının olduğunu belirterek, ”Mülteci krizindeki zor zamanda Almanya ve Avrupa için çok önemli karar verici bir rolü vardı. Bizimle olan ilişkilerde de öyle. Söyledikleri ya da yaptıkları her zaman bizim hoşumuza gitmese de… Türkiye’de şimdi iki kez seçilme sınırı var bu da çok demokratik. Erdoğan da sonsuza kadar durmayacak.” değerlendirmesinde bulundu.
Ankara-Berlin ilişkilerinin artık çok daha iyi ve gerçekçi olduğuna dikkati çeken Çavuşoğlu, Almanya’nın, Türkiye’nin önemli bir partner olduğunu anladığını kaydetti.
Çavuşoğlu, geçmiş dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bazı söylemleri nedeniyle ilişkilerin farklı olmasının hatırlatılması üzerine, ”Eğer birileri Erdoğan’ı diktatör olarak niteliyorsa bu da büyük bir sorun. Kimse bir çok seçim kazanmış birisini diktatör olarak niteleyemez. Erdoğan Türkiye’yi reforme etti. Türkiye bir çok travmalar darbe teşebbüsü de dahil atlattı. Bunun AB ülkesinde olduğunu düşünün.” diye konuştu.
“AİHM kararını uygulamayan bir çok AB ülkesi var”
Mevlüt Çavuşoğlu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Selahattin Demirtaş ile ilgili aldığı kararın hatırlatılması üzerine de şunları kaydetti:
”Birincisi AİHM Demirtaş hakkında daha önce farklı karar almıştı ikincisi ise bana göre bu siyasi bir karar. Yargı böyle bir şey yapmamalı. AİHM’de Büyük Daire’ye (temyiz) gideceğiz. Üçüncüsü AİHM kararlarını uygulamayan bir çok AB ülkesi var. Yunanistan’daki Türk azınlığın AİHM kararına rağmen dernek isimlerinde Türk ismi kullanamaması örneğin. Atina bunu 10 yıldır uygulamıyor. Kimse Yunanistan’a baskı yapıyor mu?”
Burada esas konunun siyasetin aksine hukuk ve yasa olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, Demirtaş’ın doğrudan örgüte üyeliği bulunmasa dahi terör örgütü PKK’yı desteklediğini gizlemediğini bildirdi.
Mevlüt Çavuşoğlu, çözüm süreci döneminde yürütülen görüşmelere ilişkin ise bunun sonuç olarak işe yaramadığını ve gelecekte de işe yarayacak gibi olmadığını söyledi.
Çavuşoğlu sürecin suistimal edildiğine dikkati çekerek, ”Teröristlerce suistimal edildi. Onlar sadece dağlardaki değil kentlerdeki temsillerini artırmak istediler. Silah bırakmaktan kaçındılar ve çok sayıda masumu öldürdüler.” diye konuştu.
“Amerikalılar YPG ile işbirliği yapıyorlar”
Mevlüt Çavuşoğlu, ABD’nin, terör örgütü PKK’nın üstü düzey isimlerinin başları için para ödülü koyduğunun hatırlatılması üzerine, ”Evet ama Suriye’de Amerikalılar, PKK’nın bir parçası olduğunu kabul etmelerine rağmen YPG ile iş birliği yapıyorlar. Avrupa da bunu biliyor. Bunlar çifte standart. YPG’nin kontrol ettiği bölgelerden aynı ideolojiyi paylaşmayan 400 bin Kürt uzaklaştırıldı. Bunların çoğu Türkiye’de ve geri dönemiyorlar.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de bulunan Suriyeli mültecilerin Suriye’de kendilerini güvende hissetmeleri durumunda geri dönebileceklerine işaret eden Çavuşoğlu, ”Bunu ayrıca Hahn ve Mogherini ile de görüştük. AB’nin, siyasi anlaşma olmadan yeniden inşaya destek vermek istememesini anlıyorum. Ancak geri dönenlerin temel ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamalıyız, su, elektrik, sağlık hizmetleri, okullar… Onları geri dönmeleri için zorlayamayız. Bu yasalara ve insanlığa karşı olurdu.” değerlendirmesinde bulundu.