Cumhuriyet gazetesi davasında ara karar

Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarları hakkında, “PKK/KCK, FETÖ/PDY ve DHKP/C’ye müzahir oldukları” iddiasına ilişkin görülen davada, Akın Atalay ve Ahmet Şık’ın da aralarında bulunduğu tutuklu 6 sanığın tahliye talepleri reddedildi.

Cumhuriyet gazetesi davasında ara karar

Gazeteciler Can Dündar, Ahmet Şık, Kadri Gürsel ve Musa Kart’ın da sanıkları arasında bulunduğu Cumhuriyet Gazetesi’nin yönetici ve yazarlarına yönelik açılan 20 sanıklı davanın 6. duruşması sona erdi.

 

İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, akşam 19.00’dan 21.30’a kadar Avukatların tahliye taleplerini aldı. Yaklaşık 2 saatlik aranın ardından saat 23.30’da ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanıklar Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Ahmet Şık, Ahmet Kemal Aydoğdu ve Yusuf Emre İper’in tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.

 

Öte yandan, üye hakimlerden biri sanıklardan Kadri Gürsel’in tahliye edilmesi yönünde görüş bildirdiği de salonda mahkeme heyeti tarafından açıklandı. Duruşma 25 Eylül 2017 tarihinde Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’nda saat 15.30’da yapılması da kararlaştırıldı.

DURUŞMA

 

İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısındaki binada görülen duruşmaya tutuklu sanıklar Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Yayın Danışmanı Kadri Gürsel, muhabir Ahmet Şık, gazete çalışanı Yusuf Emre İper ve Ahmet Kemal Aydoğdu katıldı. 

Musa Kart ve Bülent Utku’nun da aralarında bulunduğu 12 tutuksuz sanık da duruşmada hazır bulundu.

İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu’nun da aralarında bulunduğu 130 avukat da savunma yapmak için salonda yerlerini aldı.

Bu arada, davayı takip etmek CHP Genel Başkan Yardımcısı Yasemin Öney Cankurtaran, CHP Grup Başkan Vekili Engin Altay ile çok sayıda CHP’li milletvekili, ilçe başkanı, partililer ve bazı vatandaşlar da Silivri’ye geldi.

YOĞUN GÜVENLİK ÖNLEMİ

Duruşmanın görüldüğü binanın önünde jandarma ekipleri ve timleri tarafından güvenlik önlemi alındı. Duruşma salonuna girişte de üst araması yapıldı.

Ayrıca, bazı yabancı medya mensuplarının da davayı takip etmek için geldiği görüldü.

HAKİMDEN FOTOĞRAF VE GÖRÜNTÜ UYARISI

Mahkeme Heyeti Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ, duruşmaya başlamadan önce katılımcıları uyararak fotoğraf ve görüntü çekiminin yasak olduğunu, herkesin bu kurala uymasını gerektiğini söyledi.

Duruşmada, kara kalem çalışması yapacak kişiler için de hukuki bir yasağın bulunmadığına dikkati çeken Dağ, çizim yapacak kişilerin izleyiciler tarafında bulunması gerektiğini ifade etti.

İPER: TELEFONUMDA BYLOCK YOK

Duruşmada Cumhuriyet gazetesi çalışanı tutuklu sanık Yusuf Emre İper savunma yaptı.

İper, hakkındaki FETÖ’nün şifreli haberleşme programı ByLock’u kullandığı iddiasını reddetti.

İper ayrıca, Cumhuriyet gazetesi çalışanlarına yönelik hazırlanan iddianamede isminin kodlanarak yazıldığını görünce tutuklanacağını düşünmediğini ifade etti.

ByLock’u kullanmadığını tekrarlayan İper, “Telefonumda böyle bir programın olmadığına kesin eminim. Layıkıyla yapılan incelemeden sonra her şeyin ortaya çıkacağına inanıyorum. ByLock programını kullanmış ve bunu silmiş olsaydım telefonumda kesin bir izi olurdu. MİT’in ByLock Teknik Raporundan net bir biçimde anlaşılacağı üzere benim telefonumda böyle bir program yoktur, haliyle içerik de yoktur” ifadelerini kullandı.

TWEET’LERLE İLGİLİ AÇIKLAMA

“Aktif sosyal medya kullanıcısı değilim” diyen İper, sosyal medyayı az kullandığını, takipçi sayısından ise bunun anlaşılacağını söyledi.

Yazdığı sözlerin somut olaylara yönelik olduğunu öne süren İper, şöyle devam etti: 

“Yazmış olduğum ‘elbise DAR BEğenmedi’ tweetimde ‘DAR’ ve ‘BE’ hecesini büyük yazarak oluşturmuş olduğum DARBE kelimesini 15 Temmuz darbesi ile ilişkilendirmek tam bir zorlamadır. Buradaki amaç seçilmiş kişi olan Sayın Davutoğlu’nun Pelikan dosyası ile medyada konu olan AKP başkanlığından alınma sürecine yapılmış bir göndermedir. İddianameye konu olan ikinci tweettim ise 15 Temmuz’daki darbe girişiminin yaşandığı gece yazdığım durum tespitleridir. Tweetlerde asla birilerini övmek, onlardan yana olmak, destek vermek, bu durumdan sevinçli olmak gibi anlamlar çıkmaz.

“BENDEN FETÖ’CÜ ÇIKMAZ”

FETÖ üyesi herhangi bir kişiyle irtibatının bulunmadığını ileri süren İper, “Terörle mücadele kapsamında benim hiçbir FETÖ üyesiyle irtibatlı olmadığım ortaya çıkarılmıştır. Sonuç olarak benden FETÖ’cü çıkmaz. Hayat tarzım onlarla asla birleşmez. Nedense bu haksız muameleyle karşılaşanlar hep bizleriz. Beni sorgusuz sualsiz bir yıl içeride tutmanızı FETÖ’den 1 gün tutmanıza tercih ederim” diye konuştu. 

Yusuf Emre İper’in ardından tanıkların ifadelerinin alınmasına başlandı.

Sırasıyla salona alınan tanıklara, gazetenin işleyişi, haber çalışmaları, personel istihdamı ve Cumhuriyet Vakfının gazete üzerindeki etkisine yönelik sorular yöneltildi.

YILDIZ: GAZETENİN ÇİZGİSİ DEĞİŞTİ DEMEDİM

İlk söz hakkı verilen tanık İbrahim Yıldız’a bir gazeteciye verdiği röportajı hatırlatılarak, “Gazete kötü yönetildi, batırıldı” sözü hatırlatıldı. 

Yıldız, böyle bir cümle kurmadığını belirterek, “Sanıyorum bana sorulan bir soruya verdiğim yanıt üzerine röportajı yapan gazeteci arkadaşın yaptığı yorumdur. Cumhuriyet, eski gazete olmasına rağmen iyi bir mali yapıya ulaşamamıştır. Vakıf döneminde de böyleydi” değerlendirmesinde bulundu.

Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ da Yıldız’ın söylediği iddia edilen, “Cumhuriyetin çizgisinin değiştiği sözünüzden ne anlamalıyız?” cümlesini okuyarak Yıldız’a neyi kastettiği sordu. 

İbrahim Yıldız ise böyle bir cümle kurmadığını söyledi.

KÜÇÜKKAYA: CAN DÜNDAR EKİBİYLE GELDİ

Söz alan tanık Aykut Küçükkaya da gazetenin eski genel yayın yönetmeni Can Dündar’ın kendi güvendiği ekiple çalıştığını, bunun gazetecilik açısından normal bir durum olduğunu söyledi. 

Mahkeme Başkanı Dağ, “İlhan Tanır, Can Dündar ile mi geldi?” sorusuna Küçükkaya, “Evet. İlhan daha önce Cumhuriyet’te değildi. Genel yayın yönetmenini vakıf atar, Genel Yayın Yönetmeni kendi ekibiyle çalışmak ister. Dündar da kendi güvendiği ve eskiden beri tanıdığı ekibiyle geldi, 1,5 yıl boyunca gazeteyi yönetti” diye konuştu.

KIRAÇ: VAKIF BÜYÜK SORUNLAR İÇİNDE

Duruşmada, iş adamı ve Cumhuriyet Vakfı eski üyesi İnan Kıraç da dinlendi.

Kıraç, “Cumhuriyet Vakfının içindeki 11 üyenin tümünün gazete içinden olması vakfı dışarı karşı zora sokuyordu. Bunun 9’a indirilmesi, 4’ünün gazeteden seçilmesi, isteniyordu. Fakat toplantılarda bir başarı elde edemedim” dedi.

“Oyumu saymadılar” diyen Kıraç, “Alev Coşkun ve Şevket Tokuş, yapılan seçim sonunda vakıftan çıkarıldılar. Ben de o tarihte istifa ederek vakıftan ayrıldım. Şunu belirteyim, ifademde ‘Cumhuriyet okurdum ama artık Cumhuriyet gazetesini okumuyorum ve yayın politikasını da doğru bulmuyorum’ derken, bunun terör örgütleriyle temas edilmesini kastetmedim. Temastan anlatmak istediğim, terör örgütüyle temas değildir. Kastım, gazetenin İlhan Selçuk ve Uğur Mumcu’nun yolundan kademe kademe ayrılmasıdır. Öyle zannediyorum ki vakıf büyük sorunlar içindedir.”

Daha sonra tanıklar Nevzat Tüfekçioğlu, Miyase İlknur, Nail İnal, Şükran Soner ve Mustafa Pamukoğlu da dinlendi.

SAVCI: TUTUKLULUK HALİ DEVAM ETSİN

Mahkeme heyeti, tanıkların dinlenmesinin ardından duruşmaya ara verdi.

Cumhuriyet savcısı aranın ardından mütalaasını açıkladı. Savcı, sanıkların tutukluluk halinin devamını istedi.

İLK DURUŞMADA YEDİ TAHLİYE

24 Temmuz’da ilk duruşması görülen davada Güray Öz, Hakan Kara, Musa Kart, Turhan Günay, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör ve Önder Çelik tahliye edilmişti.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, bir kısım Cumhuriyet gazetesi yöneticileri ve vakıf yönetim kurulu üyelerine yönelik Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) irtibatı iddiasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, tutuklanan İper’in dosyası bu dava dosyasıyla birleştirilmişti.

Mahkeme, bir önceki ara kararında duruşmanın Silivri’de görülmesini kararlaştırmıştı.

İDDİANAMEDEN

Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarları hakkında “PKK/KCK, FETÖ/PDY ve DHKP/C’ye müzahir oldukları” gerekçesiyle Savcı Yasemin Baba tarafından iddianame hazırlanmıştı.

İddianamede, 1924’te Atatürk’ün talimatıyla kurulan gazetenin son üç yıllık dönemde özellikle 15 Temmuz darbe teşebbüsüne uzanan süreç ve sonrasında yayın politikası, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu’nda yaşanan değişiklikler ile eş zamanlı olarak 90 yıllık geçmişinin ve kuruluş felsefesinin tam aksi yönde değişime uğradığı ileri sürüldü. 

“Cumhuriyet gazetesine FETÖ tarafından özellikle 2013 yılından itibaren adeta el konulduğu” kaydedilen iddianamede, “Şüpheli Can Dündar’ın gazetenin başına geçmesi ile birlikte gazetenin, amaç ve hedeflerinin dışına çıkarak farklı bir yörüngeye oturduğu belirlenmişti” denildi.

Gazete bu dönemde adeta FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DHKP/C terör örgütlerinin savunucusu ve kollayıcısı olduğu belirtilen iddianamede, “Basın özgürlüğü ve evrensel hukukun sağladığı ağır eleştiri içeren haber ve yorum yapma hakkının çok ötesinde geçmiş, kayıt dışı illegal siyasete zemin hazırlayarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı asimetrik savaş yöntemleriyle hedef tahtası haline getirmek üzere yoğun bir algı operasyonu başlatmıştır” ifadelerine yer verildi. 

FETÖ’nün daha önce manipülatif amaçlarla Taraf gazetesini kullandığı anlatılan iddianamede, MİT TIR’ları ve benzeri haberinin yayınlanması için ise Cumhuriyet gazetesi’nin seçildiği iddiasına yer verildi.

Gazetenin internet trolü “fuatavni”nin dedikodularını filtre edip doğrulatmadan sürmanşetlere taşıdığı, gazetenin yazarlarından sanık Hikmet Çetinkaya’nın FETÖ’nün güdümündeki Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ile temas kurduğu, sanık Akın Atalay’ın gazete yönetimine geçmesi ile de Atatürkçü yönetici ve yazarların tasfiye edildiği öne sürüldü.

İddianamede bazı sanıkların ise FETÖ’nün gizli haberleşme ağı olan Bylock kullanıcısı kişilerle çok sayıda bağlantı kurdukları da ifade edildi.

İSTENEN CEZALAR

274 sayfalık iddianamede Can Dündar, Mehmet Murat Sabuncu, Mehmet Kadri Gürsel, Aydın Engin, Bülent Yener ve Günseli Özaltay’ın “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” suçundan ayrı ayrı 7,5 yıl 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.

Akın Atalay, Mehmet Orhan Erinç ve Önder Çelik’in “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 11,5 yıldan 43 yıla kadar hapis cezası talep edildi.

İddianamede Bülent Utku, Hacı Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör, Hikmet Aslan Çetinkaya’nın “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 9,5 yıldan 29 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması öngörüldü.

İddianamede; şüpheliler Güray Tekinöz ve Turhan Günay’ın “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 8,5 yıldan 22 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.

Ahmet Şık’ın ise “PKK ve DHKP/C” silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etmek” suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edildi.

İddianamede Twitter’daki “jeansbiri” hesabının sahibi Ahmet Kemal Aydoğdu’nun “silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak” suçundan 15 yıldan 22,5 yıla, firari şüpheli İlhan Tanır’ın “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapsi istendi.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X