Dünya Engelliler Günün’de duygu yüklü ama tokat gibi bir yazı

Bugün Dünya Engelliler Günü. Olay Gazetesi’nde okurlardan gelen, şikayet, öneri ve görüşlerin yayınlandığı Sözsizde’yi yöneten Günay Yumruktay bugün köşesini bu özel güne ayırdı.

Dünya Engelliler Günün’de duygu yüklü ama tokat gibi bir yazı

Köşesinde bir engellinin duygu yüklü ama tokat gibi satırlarına yer veren Yumruktay, “engelli olmak kimsenin tercihi değil. Sonuçta hepimiz birer engelli adayıyız” ifadesini kullandığı yazısını çarpıcı bir aforizmayla noktalıyor:
 

“Annelerin en büyük korkusu çocuklarının ölmesiymiş. Engelli annelerininki, çocuklarından önce ölmek!”

 

‘Evde geçen bir çocukluk, tek arkadaş oyuncaklar ve gözyaşları’

Bu sözler bir engellinin hatıratından… Bugün 3 Aralık… Birçoğumuz için bugünün çok da önemi yok. Bilmeyenler için söyleyelim; 3 Aralık Dünya Engelliler Günü…
 

Engellilik, doğuştan veya sonradan herhangi bir hastalık veya kaza sonucu bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yetilerini çeşitli derecelerle kaybetmiş, normal yaşamın gereklerine uyamama olarak tanımlanıyor.
 

Dolayısıyla, engelli olmak hiç kimsenin tercihi değil. Sonuçta, hepimiz birer engelli adayıyız. Bunu unutmayalım.
 

Dünya Engelliler Günü, adı üstünde dünyada bir gün. Ne olacak peki bugün?
 

Kurumlar, okullar, eğitim merkezleri günün anlam ve önemine dair konuşmalar yapacaklar. Çeşitli organizasyonlar yapılacak, yarışmalar, konserler, tiyatrolar, spor etkinlikleri vs.
 

Programlar, etkinlikler bitiyor, gün bitiyor, herkes gidiyor. Ve… Engelliler kendi dünyalarına dönüyor. Hayatta yaşadıklarıyla, sıkıntılarıyla, sorunlarıyla, duygularıyla başbaşa…
 

İnsanların onlara bakışları değişmiyor… Acımaklı, göz ucuyla süzmeler değişmiyor.
 

Günlük yaşamdaki zorlukları bitmiyor…
 

Toplu ulaşım araçlarını kullandıklarında, sokak ve caddelerde tekerlekli sandalye veya yakınlarıyla yolda giderken karşılaştıkları sorunlar bitmiyor…
 

Okulda, sınıfta, toplumdaki bakışlar bitmiyor ne yazık ki…
 

Engellilerin ihtiyacı olduğu kadar, eminim ki, bizlerin de, okuldaki çocuklarımızın da, eğitimcilerimizin de eğitilmeye ihtiyacımız var.
 

Onları anlamak, anlamaya çalışmak, onların acınacak insanlar olmadıklarını öğrenmemiz gerekiyor. İlkokul çağından itibaren farkındalık eğitimi almamız gerekiyor.
 

Engellilerin sosyal haklarının iyileştirilmesi, kendilerinin ve ailelerinin yaşam kalitesinin yükseltilmesi de kurumların yapması gereken şeyler değil mi?
 

Devletimizin bu konuda samimi bir şekilde gayretli olduğunu, uğraştığını, çeşitli çalışmalar yaptığını görüyor ve takdir ediyoruz tabii ki.
 

Ancak bunların yeterli olduğunu da düşünmüyoruz.
 

Düne göre iyiyiz. Ama daha iyi olmalıyız bu konuda devlet olarak.
 

“Çocukluğumdan beri her şey zordu, hele insanların bakışları… Bu ülkede engelli bir insan gören çocuklar hayret eder. “Anne, bu niye böyle?” diye sorarlar.
 

Ebeveynler ise korkunç cevaplar verir. “Annesinin lafını dinlememiş böyle olmuş” diyen de olur,
 

“Allah çarpmış” diyen de…
 

Her bir cevap hafızamda kazılı, silinmiyor…
 

Çocukların dalga geçmelerinden, bazı hayvanlara benzetmesinden hiç bahsetmiyorum bile…
 

Evde geçen bir çocukluk, tek arkadaş oyuncaklar…
 

Gözyaşları…
 

Bu sözler aslında her şeyin özü…
 

Saygılarımla.
 

İyi pazarlar.
 

 

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X