Seyit GÜNDOĞAN
Eğitim-İş Şube yönetimi, Bursa’nın eğitim sorunlarını kamuoyuyla paylaşmak ve çözüm önerilerini dile getirmek için düzenlediği basın toplatısında; okul ve derslik sayısındaki yetersizlikten, depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle yıkılan okullara, okulların güvenlik ve temizlik sorunlarından, öğrencilerin vakı ve cemaat elinde türlü kaldıkları baskı, şiddet ve istismara kadar birçok sorun gündeme getirildi.
Toplantıda konuşan Eğitim-İş Şube Başkanı Özkan Rona, Bursa’da eğitim alanındaki sorunların, çocukların ve gençlerin potansiyelini sınırladığını söyledi. Bursa’nın son 5 yıldaki eğitim altyapısı ile ilgili verilerin mantıksal dayanaktan yoksun olduğunu savunan Rona, “Kentimizde 2020 yılında 2 bin okul-kurum ve 19 bin 658 derslik varken, 2025 yılında okul sayısı sadece 3 artmışken 5 bin 510 derslik artışı nasıl sağlanmıştır bu mantıkla izahı zor bir durumdur. Son 5 yılda Bursa’nın artan nüfusuna bağlı olarak okul sayısında artış olmadığı ortadadır. Okul sayısı 2000 yılında 2 bin iken 2025 yılı Kasım ayı itibariyle 2 bin 3 olarak ilan edilmektedir. Bursa uzun yıllardır Türkiye’de en fazla derslik açığı olan iller sıralamasında üst sıralarda olmasına karşın derslik açığını kapatmak bir yana dursun, nüfus artış hızına bağlı olarak ortaya çıkan okul/derslik ihtiyacını dahi karşılayamamıştır. Bursa’nın nüfus artış hızına bağlı olarak okul ihtiyacının da aynı oranda artacağı bir gerçektir. Bu artış oranlarına göre okul yapılmış olsa bugün Bursa’da okul/derslik sayısı 2120 olmalıydı. Oysa ilan edilen okul/kurum sayısı 2003’tür. Yani Bursa artan nüfusuna göre 117 okul binası eksiğiyle yola devam etmektedir. Bu durum da kalabalık sınıflar, eğitim niteliğinde düşüş, istenmeyen türde okullara yerleşilmesi, okul terkleri ya da örgün eğitim dışına çıkma gibi sonuçları doğurmaktadır” diye konuştu.

DEPREME DAYANIKSIZ OKULLAR…
Deprem dayanıksızlığı nedeniyle yıkımına karar verilen bazı okul binalarının aradan geçen 5 yıla rağmen henüz yapılmadığını dikkat çeken Rona, “Kentimizde 2017’den başlayarak 2020 ve 2024 yıllarında toplam 50 okul binası deprem dayanıksızlığı nedeniyle tahliye edilmiştir. Bu binalardan bazıları kamu kaynaklarıyla, bazıları ise bağışçı desteği ile ayağa kaldırılmıştır. Ancak henüz yıkımına yeni başlanılan okul binaları mevcuttur. Depreme dayanıksızlık nedeniyle boşaltılan okullardan 14’ünün yıkım ihalesi 25 Eylül 2025 tarihinde yapılmıştır. Bu binaların inşa edilmesi en erken 2027 yılında gerçekleşebilecektir. Bursa’da 2015 yılında deprem dayanıksızlığı şüphesi ile deprem tahkikleri yapılan ve raporları oluşturulan okul sayısı 150’dir. Aradan geçen sürede 50’ye yakın okul bu raporlara dayanılarak boşaltılmıştır. Ancak bu raporlara rağmen eğitim-öğretime devam eden ve depreme karşı dayanıksız olan kaç okul binası vardır? Bursa’da depreme dayanıksız olduğu halde eğitim-öğretim faaliyetlerine devam edilen çok sayıda okul binası olduğu şüphesiyle on binlerce belki de yüzbinlerce öğrencinin, binlerce öğretmenin güvenliğinden endişe duyuyoruz. Eğitim-İş olarak, çocuklarımızın ve öğretmenlerimizin güvenliğinden emin olmak için, Bursa İl Milli eğitim Müdürlüğü’nün ‘kentimizde okullarımız depreme karşı güvenlidir, endişe etmeyiniz’ açıklamasını yapmaları için ya da ‘depreme dayanıksız olan tüm binaları boşalttık’ güvencesini vermeleri için tüm hukuki ve idari girişimlerimizi kararlılıkla sürdüreceğiz” diye konuştu.
“EĞİTİM YÖNETİLEMİYOR”
Okulların güvenlik, temizlik, altyapı durumu ve benzeri konular hakkında geçtiğimiz günlerde Bursa’da görev yapan 2 bin 187 öğretmen ile bir araştırma yaptıklarına dikkat çeken Rona, “Araştırmadan çıkan sonuca göre; okullarımızın yalnızca yüzde 11.7’si güvenlik görevlisi ile korunmaktadır. Temizlik ve hijyen çalışmalarının yeterli görüldüğü okulların oranı yalnızca yüzde 24.4’tür. Deprem güvenliği konusunda kendisini güvende hisseden öğretmenlerin oranı yalnızca yüzde 7.8’dir. Velilerin maddi katkısı olmadan ihtiyaçlarını karşılayabilecek okulların oranı ise yalnızca yüzde 5.7’dir. Spor salonu olan okul oranı yüzde 11.3’tür. Okulunda idari baskı hissetmeden görev yapan öğretmenlerin oranı ise yalnızca yüzde 30.7’dir. Bu sonuçlar bize Bursa’da eğitim yönetiminin büyük bir kriz içinde olduğunu göstermektedir. Bursa’da eğitim yönetilememekte, eğitim yöneticileri yalnızca günü geçirmektedir. Tüm bu sorunları çözüme kavuşturması gereken İl Milli Eğitim Müdürü Ahmet Alireisoğlu ise TÜGVA toplantılarında, AK Parti İl Başkanı’yla özel buluşmalarda görünmekte, ancak Bursa kamuoyu önüne çıkamamaktadır. Özetle, Bursa’da eğitim can çekişmektedir” ifadelerini kullandı.

‘15 yaşındaki çocuğa 50 yıl hapis’
Bursa’da akademik başarısı yüksek çocukların aileleri, çocuklarının eğitim geleceği için yüz binlerce lira kayıt parası, bağış, aidat adı altında ödemelere katlanırken; bu kaynağa sahip olmayan aileler için ise tarikat ve cemaat yurtlarının adres gösterildiğini ileri süren Eğitim-İş Şube Başkanı Özkan Rona, tarikat ve cemaatlerin toplumun yoksulluğunu adeta fırsata dönüştürdüğünü söyledi. Tarikat ve cemaatlerin, eğitimin en öncelikli ve ayrıcalıklı paydaşı durumuna getirildiğini savunan Rona, “Bursa’da da bu yapıların kontrol ettiği çocuk sayısı tam olarak bilinmiyor. Nitelikli eğitime ulaşamayan ve niteliğini yitirmiş eğitim kurumlarında aradığını bulamayan yoksul aileler ise çocuklarını bu denetimsiz yapılara terk etmek zorunda kalıyor. Çocuklar, bu yapıların elinde çeşitli baskı, şiddet ve istismara mazur kalıyor. Hatırlanacağı gibi, geçen yıl İsmailağa Cemaatine bağlı Uluçınar Derneği yurdunda kalan öğrenciler arasında yaşanan ve an az 5 çocuğun mağdur olduğu cinsel istismar vakasında yapılan yargılamada 15 yaşındaki bir çocuğa tam 50 yıl hapis cezası verilmiştir. Zekâ geriliği ve öğrenme güçlüğü olan, doktor raporuyla cinsel sapması tespit edilen, ailesinde ağır travmalar yaşayan; babasının, annesini en az 3 kez camdan aşağıya attığına tanık olan bir çocuk, tüm bu kirli düzenin günah keçisi ilan edilmiş ve halen tutuklu durumundadır. Bu vahim olay hakkında Eğitim-İş olarak suç duyurusunda bulunduk ancak savcılık asıl sorumluları görmezden gelerek, bize göre bir cemaati korumak adına tüm sorumluluğu bir çocuğa yüklemiştir. Çocuğu koruması gereken hukuk sistemi maalesef yine tarikat ve cemaati korumuştur” dedi.

Flipboard