‘Ekmeğimizi dostlarımızla paylaşırız’

Başbakan Yardımcısı Arınç, “Biz ekmeğimizi dostlarımızla paylaşmasını bilen bir milletin çocuklarıyız. Özellikle Rumeli, Balkanlar bizim tarihimizdir” dedi.

‘Ekmeğimizi dostlarımızla paylaşırız’

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Biz dostuz, arkadaşız, kardeşiz yerine göre ama bu sözler iyi bir ekonomi iş birliği için yeterli değil. Yatırımcı, sanayici ve iş adamı, istihdama katkı sağlayacak herkes, yatırım yapacağı ülkede hukuk güvenliği olup olmadığına, ikili anlaşmalarımız olup olmadığına, yerel siyasetin, ülke siyasetinin istikrarlı olup olmadığına, yapılacak yatırımların ne şekilde teşvik ve destek göreceğine bakar, bakar da bakar” dedi.

Arınç, Rumelili Yönetici Sanayici ve İşadamları Derneğince (RUMELİSİAD) Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen “3’üncü Uluslararası Balkan Ekonomi Zirvesi”nde yaptığı konuşmada, Türkiye ekonomisi özellikle son yıllarda başarılı bir mesafe alınca ve makroekonomik göstergelerde dünyada örnek gösterilen bir ülke haline gelince herkesin Türkiye ile ilişki kurmak istediğini söyledi.

Bu ilişkinin de sadece Türkiye’nin oralarda yatırım yapmasıyla kalmadığını, onların da Türkiye’de yatırım yapması hatta ortak yatırımlar düşünülmesinin de gündeme gelebildiğini ifade eden Arınç, sadece ekonomik yatırımları ve iş adamlarını desteklemekle kalmadıklarını, hükümeti temsilen o topraklarda bulunan farklı kuruluşlarla da o ülkelere yardım ve destekte bulunduklarını vurguladı. Arınç, bunlardan birinin Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) olduğunu, bu kuruluş marifetiyle sosyal amaçlı pek çok projeye de destek verdiklerini belirterek, bir diğerinin de Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı olduğunu, Moldova’da Gagavuz bölgesinde yaptıkları bir tarafa, 11-12 Balkan ülkesinde bugüne kadar pek çok eserleri meydana getirdiklerini anlattı. 

Türkiye’nin her konuda Kosova’dan başlayarak Sırbistan, Karadağ, Bosna Hersek, Bulgaristan, Makedonya ve diğer ülkelerle Türkiye hükümetinin yardımını, desteğini, sevgisini o topraklara da götürmek istediğini dile getiren Arınç, sadece hükümet bazında değil, özellikle Bursa’nın, başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere bütün belediyeleriyle Balkanlar’a, Rumeli’ye destek olmaya gittiğini hatırlattı.

“Ekmeğimizi dostlarımızla paylaşmasını bilen bir milletin çocuklarıyız”

Arınç, bazen restorasyonlara katkı sağladıklarını kimi zaman da oradaki insanlara felaket ve acı günlerinde yardımcı olmaya çalıştıklarını anlatarak, Bosna Hersek’te Saraybosna ve çevresinde aylar öncesinde yaşanan sel felaketinde yardıma koştuklarını, yardım malzemesi götüren 12-13 tırı da Bursa’dan uğurladıklarını anımsattı. 

“Biz ekmeğimizi dostlarımızla paylaşmasını bilen bir milletin çocuklarıyız. Özellikle Rumeli, Balkanlar bizim tarihimizdir. Oralara en ön planda koşmayı ve oralarda adeta bir vatan, yurt sevdası gibi bu çalışmaları yapmaya hepimiz sevdalıyız” ifadelerini kullanan Arınç, Türkiye olarak hükümetler arası ilişkilerde de iyi bir noktada olduklarını belirtti.

“Yeni Kaledonya, hala nerede olduğunu bilmiyorum”

Bursa’nın tek başına bir sanayi ve ihracat kenti olduğunda dikkati çeken Arınç, 2014’te Bursa’nın 13 milyar dolarlık ihracat yaptığını kaydetti.

Başbakan Yardımcısı Arınç, elindeki rakamların insana çok büyük güvence verdiğini ifade ederek, “184 ülkeye Bursa’dan ihracat yapıyoruz. Bu fevkalade güzel bir rakam ve bugüne kadar 12 milyar 749 milyon 752 bin dolarlık sadece 2014 yılında ihracat gerçekleştirdik. 184 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. Bir kısmının ismini belki yeni duyacaksınız, bir kısmının yerini haritada bile zor bulacaksınız ama ben çok gururlandım, bu ülkelere biz azdan başlayarak çoğa ihracat gerçekleştiriyoruz” diye konuştu. 

Bunların başında ilk sıraları Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere, İspanya ve diğerlerinin aldığını bildiren Arınç, Bursa’dan Balkanlar’da Bulgaristan’a 94 milyon, Sırbistan’a 37 milyon, Hırvatistan’a 27 milyon, Makedonya’ya 22 milyon, Kosova’ya 18 milyon, Bosna Hersek’e 15 milyon, Arnavutluk’a 12 milyon dolar ihracat gerçekleştirildiğini dile getirdi.

Arınç, bu ülkeler içinde aslında Türkiye’nin de envanteri içinde yer alan pek çok ülkeler olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti: 

“Güney Amerika’dan Şili’den bahsedebiliriz, bunun gibi Hong Kong’dan Malezya’dan, Singapur’dan bahsedebiliriz, Letonya’dan, Kongo’dan, Küba’dan Angola’dan bahsedebiliriz ama bir kısmını yeni duydum. Myanmar’ı duymuştuk ama oraya ihracat yaptığımızı duymamıştık, oraya bile Bursa’dan ihracat yapıyoruz. Ekvator’a, Etiyopya’ya, Zambiya’ya, Cibuti’ye, Nijer’e, Togo’ya, Somali’ye, Mali’ye, Dominik Cumhuriyeti’ne, Kosta Rika’ya 584 bin dolarlık ihracatımız var Bursa’dan. Gine’ye, Yeni Kaledonya, hala nerede olduğunu bilmiyorum. Lihtenştayn’ı biliyorum, küçücük bir prensliktir, oraya da 452 bin dolarlık ihracatımız var. Gabon, Panama, Sierra Leone, Paraguay, Lüksemburg maşallah, St. Pierre ve Miquelo 38 milyon dolarlık ihracatımız var ama ülke bizden haberdar Bursa’dan, biz ondan haberdar değiliz. Neresidir? Bunları da ayrıca bulmam lazım. Seyşel Adaları’nı duymuştum, oraya bile gönderiyoruz. Namibya, Honduras, Bhutan’a, Ruanda’ya, Brunei’ye, Burkina Faso’ya, St. Luice’ye ve diğerlerine ihracatımız var. Bursa, böyle güzel bir yer.”

“Dostluk tek başına yeterli değil”

Bursa’nın otomotiv ve tekstil olmak üzere birçok sektörde üretip dünya pazarlarına ürün sattığını anlatan Arınç, Balkanlar’da bazı yerlerde fabrikalar kurmaya, yatırımlar yapmaya başladıklarını, çok sayıda davete yetişmeye gayret ettiklerini söyledi. 

Arınç, bunun sadece Bursa’nın kendi içindeki dayanışmanın ürünü olduğunu, ayrıca kalkan her uçağın içerisinde kendi çapında da olsa iş yapmaya gayret eden insanların da bulunduğunu anlatarak, şunları kaydetti: 

“Yalnız burada şunu söylemek istiyorum; biz dostuz, arkadaşız, kardeşiz yerine göre ama bu sözler iyi bir ekonomi iş birliği için yeterli değil. Yatırımcı, sanayici ve iş adamı, istihdama katkı sağlayacak herkes, yatırım yapacağı ülkede hukuk güvenliği olup olmadığına, ikili anlaşmalarımız olup olmadığına, yerel siyasetin, ülke siyasetinin istikrarlı olup olmadığına, yapılacak yatırımların ne şekilde teşvik ve destek göreceğine bakar, bakar da bakar. Dostluk tek başına yeterli değil. Dostluğun karşılığı karşılıksız vermektir ama eğer bir yatırım düşünülüyorsa, sizdeki hukuki zeminlerin de çok güçlü olması lazım. Böyle olduğuna inanırım ama yatırımcı bunları mutlaka araştıracaktır. Bizim ticaret müşavirlerimiz, büyükelçiliklerimiz vardır, onlardan yani hangi teşvikler temin ediliyor, buradan elektrikten, arsadan gelir vergisi alıp almamaktan, onlara uzun vadeli yer temin etmekten tutunuz, bir de oradaki yargının, hukukun ve siyasetin, istikrarlı olup olmadığına da yatırımcı bakar. Parasını bağlayacağı bir yerden zarar etmek istemez insanlar. Uzun vadeli, pencereyi açıp baktığı zaman 10 sene, 20 sene sonrasını görmesi lazım. Görebiliyorsa emin olun dostluk gayretiyle bir yapacaksa, iki yapar ama bunları göremiyorsa, bir yapacaksa hiç yapmaz. Bunu Türkiye açısından da söyleyebilirim. Ülkelerinizle ilgili konuşmuş olmayayım. Sizden de Türkiye’ye kim gelirse gelsin yatırımcı olarak, Türkiye’deki istikrara, hukuk güvenliğine, ekonominin gidişatına bakacaktır.”

“Onlar ekonomiyi çok bilir, ben siyaseti biraz daha fazla bilirim”

Hükümette iki iş yaptıklarını belirten Arınç, şöyle konuştu: 

“Bir tanesinde ben görevliyim, Amerika’ya, İngiltere’ye, Fransa’ya, Almanya’ya gidiyorum, iş adamlarıyla toplantılar yapıyoruz. Onlar bana siyasi istikrar profili bakımından Türkiye’nin geleceğini soruyorlar. Ben onlara peşinen diyorum; ekonomiden çok anlamam, okurum, okuduğumu söylerim ama siyasetten biraz anlarım, siz bana o tarzdan sorun. Yani siz de zaten esas bunu merak ediyorsunuz. ‘Biz yatırım yapağız da cumhurbaşkanlığı seçimi ne olacak?’ Daha önce bunu soruyorlardı. ‘Bu hükümet kalıcı mı gidici mi? Bu çatışmalar, tartışmalar gerçek mi, sahici mi yoksa konjonktürel mi? Yani biz yapalım mı yatırımımızı? Paramızı buraya koyalım mı? Siz bana bunun siyasi istikrar noktasındaki görünümünü söyleyin’ diyorlardı. Ben söylüyordum, demek ki inanıyorlar, hala yatırım yapmaya devam ediyorlar ama Ali Babacan Bey, Mehmet Şimşek Beyler, benim gittiğim yerlere gidiyor, onlara da sordukları ‘Ekonomideki göstergeler kalıcı mıdır, yatırımların devam etmesi için teşvikler olacak mıdır, hangi sektörler daha karlıdır, finansa mı gidelim, yoksa otomotive mi gidelim, yoksa faktoring mi yapalım?’ Bütün bunları soruyorlar. Onlar da o işi çok iyi bilir. Onlar siyasette az bilir, ben çok bilirim, onlar ekonomiyi çok bilir, ben siyaseti biraz daha fazla bilirim. Birbirimizi tamamlıyoruz. Bu işler böyle gidiyor.”

“Birbiriyle ticaret yapan ülkeler birbirleriyle kavga etmez”

Arınç, her ülkenin bir diğeriyle iş birliği yapabilmesi için mutlaka aradaki ilişkinin çok iyi olması gerektiğini söyledi. 

Ülkeler arası siyaset, ekonomi, ticaret, kültürel ve turizm ilişkilerinin çok önemli olduğunu vurgulayan Arınç, “Birbiriyle ticaret yapan ülkeler birbirleriyle kavga etmez. Bu çok güzel bir şey. Düşmanlık; biz bunu istemiyoruz. Düşmanlık olmayacak, husumet olmayacak. Komşuluk münasebetlerimiz iyi olacak. Uzak ve yakın ilişkiler kurmanın yolu da ticaretimizi artırmaktan geçer” diye konuştu.

Arınç, Karma Ekonomik Kurulun başkanlığını yürüttüğü dönemde Malezya ile serbest ticaret anlaşması imzaladıklarını anlatarak, yıllardır bu ülkeyle müzakerelerin sürdürüldüğünü dile getirdi.

Bu ülkeye geçen yıl ocak ayında ziyarette bulunduklarını hatırlatan Arınç, şöyle devam etti:

“Sayın Başbakanımızla gittiğimizde karşı taraf, ‘Biz imzaladık ama siz hala imzalamadınız’ deyince mahcup olmuştuk. İmzalandı ve onaydan geçti. Halbuki Uzakdoğu’da Malezya bizim iyi bir ticari partnerimizdir. Şu anda İstanbul havaalanının, Sabiha Gökçen’in işletme hakkını da büyük bir sermaye koyarak aldılar. Devam da edecekler. Kuveyt’e, Katar’a gidiyorum, diğerlerine gidiyorum. Ellerinde para var, yatırım yapmak istiyorlar. Sermayeyi Avrupa’dan Amerika’dan çektiler, 2008’den bu yana. Güvenli liman arıyorlar. ‘Türkiye bunlardan birisiyse hangi alanda yapmalıyız?’ diyorlar. Katar’da mesela enteresan bir şey söylediler; ‘En az 20-30 bin dönüm bize arazi kiralayın, biz orada tarımsal gelişme içinde olalım çünkü bizim bu bölgelerin en büyük ihtiyacı budur.’ Bizde bu kadar büyük arazi kalmadı. Tarım işletmeleri vardı eskiden biliyorsunuz, bunların en büyüğü Ceylanpınar’dır. Onun dışında olan yerler de bazen parçalayarak, bazen bütünüyle kiraya verildi ama bütün işletmenin özellikle zirai işletmenin daha karlı, verim açısından daha yüksek olduğunu bütün dünya biliyor artık. Bizde ise arazi neredeyse 2-5 dönüme kadar ufalmıştır. Yeni bir kanun çıkardık, uygulayabilirsek bölünmenin ve küçülmenin önüne geçeceğiz; hem miras yoluyla hem satın alma hem izalei şuyuu ve diğerleriyle. Arazi ne kadar büyükse verimi o kadar artıyor. Bütün bunları ziraatin içinde de bilmemiz gerekiyor.”

“Helva yapmayı da biz iyi biliyoruz”

Bulgaristan’ın ve çevredeki diğer Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin Avrupa-Atlantik Kurumları ile bir arada olmasını istediklerini anlatan Arınç, bu ülkeleri NATO açısından desteklediklerini, AB bakımından da ilişki kurmalarını arzu ettiklerini belirtti. Arınç, şöyle konuştu:

“Kendimiz henüz müzakere eden bir ülkeyiz ama bu ülkelerin AB içinde şu veya bu şekilde yer almasının da mutlaka onlar için çok iyi olacağını düşünüyoruz. Elbette NATO’ya bazı ülkeler üye oldular. Bu konuda en büyük desteği biz verdik. Kosova’nın bağımsızlığını tanıyan ülkeyiz ve şüphesiz Makedonya’nın da Yunanistan ile olan arasındaki ihtilafında Makedonya’nın yanındayız. Bütün bunları şunun için söylüyorum; yani yağ var, şeker var, un var da helva yapıp yemesini bilmemiz lazım. Helva yapmayı da biz iyi biliyoruz. Onun için ekonomi bakanıysak, kamu yönetim bakanıysak, şüphesiz değerli bir milletvekiliysek, aramızdaki sözleşmeye dayalı konuları mutlaka hayata geçirmemiz lazım. Özellikle 3 anlaşmanın önemli olduğunu düşünüyorum; bunlar mümkün olabilirse serbest ticaret anlaşmasıdır, ikincisi çifte verginin önlenmesi anlaşmasıdır, sonuncusu da karşılıklı yatırımların desteklenmesi anlaşmasıdır. Bunlar bir altyapıdır. Bu altyapı üzerinde eminim ki sanayici de iş adamı da yatırımcı da yerel ortaklar dahi bulmak suretiyle mutlaka ülkelerinize gelecektir. Siz de bizlere geleceksiniz. Bunun gelişmiş ve gerçekleşmiş olmasını hepimiz şüphesi arzu ediyoruz.”

Türkiye’nin şu anda enflasyonla mücadelede çok iyi olduğunu, cari açığı azaltmaya gayret ettiklerini aktaran Arınç, ekonomik reformları takip ettiklerini ve bunları sürdürdüklerini dile getirdi.

Son olarak Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun 25 başlıkta dönüşüm programlarını açıklamaya başladığını anımsatan Arınç, bunların da ülkenin kalkınması, cari açığın azalması, israfın önlenmesi, insanların tasarrufa yönlenmesinde katkı sağlayacak konular olduğuna dikkati çekti.

“Türkiye ekonomisi güven veriyor”

Arınç, Türkiye’nin ekonomik büyümede AB üyesi ülkelerden daha iyi olduğunu söyledi.

Büyümede yüzde 4’ü, 5’i mutlaka bulacaklarını ifade eden Arınç, şunları kaydetti:

“Bu, eksilerde seyreden ‘avro bölgesi’ ülkelere göre Türkiye’nin halen büyüme trendinin devam ettiğini gösteriyor. Vergi gelirlerimiz iyidir. Merkez Bankası iyidir. Rezervler var. Kadınların iş gücüne katılımı, yurt içi tasarruf, turist sayısı… Hemen hemen, çok şükür turist sayısında Türkiye dünyada 6’ncı sırada. 35 milyona yaklaştık. 35 milyar dolarlık bir gelirimiz var ve diğer esnafa sübvansiyon, KOBİ’ler ve diğer konularla yatırımın artmasını, teşviklerin devam etmesini bütün gönlümüzle arzu ediyoruz. Türkiye’nin bölgesinin kalkınması konusunda da elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Türkiye ekonomisi güven veriyor ve inşallah bu güven devam edecek. Ekonomi emin ellerde. Dalgalara karşı, rüzgarlara karşı, özellikle geçtiğimiz günlerde Bursa’yı alt üst eden lodosa karşı ekonomimiz güvenli ellerde. Hiç endişe etmeyin, inşallah Allah’ın izniyle bu işi selametle tutmaya devam edeceğiz. Kimse ‘Türkiye ekonomisi nereye gidiyor acaba?’ diye düşünmesin. Önümüzdeki seçimleri de Allah’ın izniyle kazanacağız, istikrar devam edecek.”

Türkiye’nin yakaladığı istikrarı bozmak isteyenler olabileceğini dile getiren Arınç, burada sadece muhalefeti kastetmediğini anlattı. Arınç, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Muhalefet elbette dünyanın her yerinde mevcut iktidarları zayıflatmak ve onların yerine kendileri geçmek ister. Bu çok doğal bir taleptir ama bunun da demokratik ölçüler içinde olması lazım. Demokrasinin olmazsa olmaz kurallarına uygun olması lazım. Tahrip edici, yıkıcı, ‘Bunlar gitsin de Türkiye’ye ne olursa olsun’ mantığıyla hareket etmemek gerekiyor. Vatandaşımız bu konuda duyarlıdır. En doğru kararı verecektir ve onun kararına da biz her zaman saygılı olacağız ancak ekonomide 2008’den bu yana dünya yanıp kavruluyorken Türkiye’nin tek başına kendi öz sermayesi ve öz güveniyle ayakta durmasının bir sırrı vardır ki biz bu sırrın istikrarlı bir siyasetin istikrarlı bir ekonomiye dönüştüğünün farkındayız.”

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X