Açıkçası, bundan iki yıl önce, Büyükşehir Belediyesi’ndeki görev değişikliği sonrası kentimize kazandırılmış kamu su kaynağı ve markasının satışı tartışmaya açıldığında, kesinlikle karşı bir duruş içindeydik.

Dünyanın su savaşlarına hazırlandığı bir dönemde Muradiye markasıyla pazara giren şirketin, ‘zarar ediyor’ düşüncesiyle elden çıkarılma fikrinin masaya yatırılmasını doğru bulmayanlardandık.

Çünkü; bu marka için Bursalıların BUSKİ’ye ödedikleri su faturalarıyla elde edilen gelirle dev bir yatırım yapılmıştı.

Her ne kadar, o fabrika kredi kullanılarak yapılsa da, borç Bursalıların su faturası gelirleriyle ödeniyor.

Üstelik, ‘Ne gerek var, belediye bu işlerle uğraşır mı’, ‘Belediye şişe su satar mı’ diyenlerin aksine, İstanbul’daki Büyükşehir Belediyesi iştiraki Hamidiye Su markasının ulaştığı pazar payına ve ününe hayrandık.

Çok şükür ki, Muradiye Su’nun satış tartışmaları düşünce aşamasında son buldu.

Elbette şirketler zarar da edebilir. Buna kamuda ‘görev zararı’ deniyor.

Fakat, su gibi yaşamsal bir kaynağın pazarlanmasında, işletilmesinde zarar sorunu var ise, bunun ortadan kaldırılması, yönetimlerin gözden geçirilmesi, profesyonel ekiplerin işbaşına getirilmesi, şirketin popülizm etkisinden uzaklaştırılması gerekirdi.

Jeotermal AŞ. bünyesindeki Muradiye Su’da bunların görev değişimiyle birlikte kısmen yapıldığını görüyoruz. Değişim ve yenilenme profesyonelce devam etmeli.

Muradiye Su’nun artık 40 milyon lira ciroya ulaştığını öğrendik dün. Üstelik, 7 ülke ve yurtiçinde 26 ilde pazarlanmaya başlanmış.

Yeter mi?

Elbette yetmez.

Türkiye’nin en kaliteli su kaynağına sahip Bursa’nın kamu şirketinin bu markası bütün ülkede ve illerde pazarlanmalı. Büyükşehir Belediyesi önümüzdeki yıl 100 milyon liralık bir ciro hedefliyor.

Dün sabah Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın Muradiye Su’ya kardeş gelen Bursasu’yu tanıttığı toplantıyı izledik.

İhsan Aydın’ın yazısının tamamı için tıklayın…