Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davanın iddianamesinde sanıklardan Mehmet Barıner’in FETÖ mensubu olduğu ve “Mustafa” kod adıyla faaliyet yürüttüğü belirtildi.
Barıner’in faaliyetlerini MİT’te İran masasında görev yaptığı dönemde de sürdürdüğüne yer verilen iddianamede, Barıner’in 1 Aralık 2016’da kamu görevinden ihraç edildiği bildirildi.
Barıner’in, Altaylı’nın damadı Metin Can Yılmaz ile üniversiteden tanıştıkları aktarılan iddianamede, Altaylı ve Yılmaz’ın, Barıner’i yurt dışına çıkarmaya çalıştıkları kaydedildi.
İddianamede, Barıner’in yurt dışına çıkarılmasıyla ABD’deki Halkbank davasını manipülatif şekilde etkilenmesinin amaçlandığına yer verildi.
Altaylı’ya “terör örgütü yöneticiliği” ve “siyasi ve askeri casusluk”, damadı ve eski bir MİT mensubuna “terör örgütü üyeliği” ve “siyasi ve askeri casusluk” suçlamaları yönetildi. Altaylı’nın 30 yıldan 42 yıl 6 aya kadar, Yılmaz ve Barıner’in ise 22 yıl 6’şar aydan 35’er yıla kadar hapisleri istendi.
Altaylı’nın FETÖ mensuplarının yurt dışına çıkarılması için damadının yanı sıra Türkiye ve Almanya vatandaşı Ali Serhat Ilıcak ile birlikte hareket ettiği aktarılan iddianamede Ilıcak’ın Muğla’da temas kurduğu Seda Chamatzoglou’nun ise “örgüt üyesi olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek örgüte yardım etmek” suçundan 1 yıl 6 aydan 4 yıla kadar hapsi talep edildi.
Çok sayıda dijital materyal ele geçti
İddianameye göre, şüpheli Enver Altaylı’nın konutunda yapılan aramada, “Hizmet Hareketinin Siyasete Yaklaşımı Üzerine Düşünceler” başlıklı 14 sayfalık slayt sunumunun da aralarında bulunduğu çok sayıda dijital materyalin yanı sıra FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’e kitaplar ele geçirildi.
İddianameye göre, Altaylı’dan ele geçen dijital materyalde, istihbarat ve istihbarata karşı koyma faaliyeti sayılabilecek bilgi ve raporlar, aralarında CIA görevlilerinin de bulunduğu bazı kişilerle irtibatını gösteren kayıtlar, Türkiye’de askeri darbe ortamı hazırlamak amaçlı faaliyet yürütülmesi gerektiğine dair rapor ve notlar, yurt dışındaki bazı kişilerle yapılan yazışmalar ve darbe girişiminin ardından örgütün izleyeceği stratejilere ilişkin raporlar yer aldı.
Altaylı’dan ele geçen cep telefonunda, üst düzey FETÖ/PDY mensupları tarafından kullanıldığı bilinen “Signal” isimli haberleşme uygulaması bulundu.
Enver Altaylı’nın telefon verileri üzerinde yapılan çalışmada, Mümtazer Türköne, İbrahim Faruk Bayındır, Salih Yaylacı, Erkam Tufan’ın da bulunduğu bazı kişilerle irtibatı tespit edildi.
Altaylı’nın bilgisayarından ele geçen, kendini anlattığı İngilizce metinde, “Enver Altaylı, Türk, Amerikan ve İsrail dostluğuna inanmaktadır; kanaatince bu tarafların çıkarları çatışmamakta ve Türkiye’nin jeopolitikası, Amerika ve İsrail ile iş birliğini zaruri kılmaktadır.” ifadesi yer aldı.
Bilgisayarda ele geçen raporlarda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan bazı ifadelerin yanı sıra Türkiye’nin mevcut askeri durumu hakkında bilgilere de yer verildi.
Türkiye’de askeri darbe gerçekleştirmenin ABD yönetimine bir seçenek olarak sunulduğu raporlarda, “Erdoğan kendisine en çok bu isimle hitap edilmesini seviyor. Arapça Re’s (baş) kökeninden gelen Reis; lider, daha doğrusu führer veya duçe anlamına geliyor.” ifadesi dikkati çekti.
İddianamede, bu ifadelerle Erdoğan’ı, Hitler ve Mussolini’ye benzeterek diktatör algısı oluşturulmaya çalışıldığı ifade edildi.
Bilgisayarda ele geçen ve Enver Altaylı tarafından hazırlandığı değerlendirilen bir mektupta sanığın FETÖ elebaşı Gülen’e “Muhterem Efendim” şeklinde hitap ettiği görüldü.
Mektubun devamında “Kötüler, peşin hükümlüler, art niyetliler elbette yalan ve iftiralarını devam ettireceklerdir.”, “Aydınlatılmış ve hizmet kervanına katılmış olacaktır.” ifadeleriyle, sonuç bölümündeki “Muhterem Efendim, lütfen bizi dualarınızdan mahrum bırakmayınız. Burada şu hususu tekrar ifade etmek isterim. Gönlümde zatıalilerinize karşı garazsız ve coşkun bir sevgi kaynaması var. Efendim ellerinizden öper huzurunuzda saygı ile eğilirim….” ifadeleri dikkati çekti.
Bilgisayarda ele geçen başka bir belgede ise Altaylı, Kaşif Kozinoğlu’nun MİT müsteşarı veya müsteşar yardımcısı olmaya çalıştığından, o da olmaz ise operasyon daire başkanı olmak için çaba harcadığından bahsettikten sonra “Eğer böyle bir şey olursa Allah memleketi, devleti, Fethullah hoca efendiyi, cemaatin önde gelenlerini korusun. Bu bir felaket olur.” ifadesini kullandı.
İddianameye göre, bilgisayarda ele geçen bir başka mektupta Altaylı, “Hizmet kervanınızda benim de payım olursa bu da Rabbimin bana bir büyük lütfu olacaktır.” diyerek Gülen ile birlikte hareket etme iradesini ortaya koydu.
Mektupta, “Zatıalilerinizin taraftarı oldukları iddia ve gerekçesi ile 20 MİT görevlisi son derece sıkı bir takibe alınmışlardır.” bilgisini veren Altaylı, “Başbakan, müsteşar nezdinde teşebbüste bulunarak, Kaşif Kozinoğlu’nun etkisiz hale getirilmesini ve bu 20 görevli hakkındaki izlemenin durdurulmasını temin edebilir. Ancak Başbakan’ın böyle bir inisiyatif kullanacağı kanaatinde değilim.” ifadesiyle örgüt elebaşı Gülen’den, Kozinoğlu’nun etkisiz hale getirilmesini istedi.
Altaylı, Gülen’e yönelik mektupta, dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’dan bahsederek, “Yeni Genelkurmay Başkanı’nın zatıalinize ve yapılan hizmetlere bakışı son derece menfidir.” ifadesini kullanması dikkati çekti.
Dış istihbaratla ilişkisi anlatıldı
İddianamede, Altaylı’nın çok sayıda CIA çalışanı ile irtibatının bulunduğu, bunlarla Türkiye’deki sosyal ve siyasal gelişme hakkında yazışmalar yaptığı, kritik gelişmelere ilişkin raporlar hazırladığı aktarıldı.
Altaylı’nın eski CIA çalışanı Duane Clarridge’in ile fotoğraflarının bulunduğu, söz konusu karenin 23 Şubat 2016’da çekildiği bildirildi.
Enver Altaylı’nın oluşturduğu bir mail içeriğine yer verilen iddianamede, “(Dear Mike, biz simdi Türkiye’de güvenilmez, çoğulcu demokratik sisteme, hukuk devletine ve hukukun üstünlüğüne düşman bir diktatör tarafından yönetiliyoruz) ile başlayarak muhatabına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı düşman ve diktatör olarak tanıtmakta olduğunun görüldüğü, metin içinde ülkemizde 15 Temmuz 2016’da yaşanan darbe teşebbüsün ardından gözaltına alınan veya tutuklanan örgüt üyelerinden ‘masum insanlar’ diye bahsettiği, tasfiye edilen darbeci askerlerden ‘milli ordu’ olarak bahsedildiği ve yok edildiğinin belirtildiği anlaşıldı.” ifadeleri kullanıldı.
Altaylı’nın cep telefonunda, “Dear Mr. General Flynn. I know that your time is…” kelimeleriyle başlayan 3 Ekim 2016’da oluşturulan e-posta taslağı bulunduğu anlatıldı.
Taslakta ABD başkanlık seçimlerinin bütün dünya için önemli olduğuna değinen Altaylı, şunları yazdı:
“Tüm kalbimle büyük bir zafer kazanmanızı diliyorum. İngilizcem pek iyi değil, mazur görün lütfen. Ben şu anda Frankfurt’tayım. Son zamanlarda basında büyük bir karalama kampanyasına maruz kalıyorum. Kısa süre önce bir kitap yayınlandı. Kitapta, Enver Altaylı’nın CIA ile iş birliği yaparak kanlı eylemlere imza attığı yazıyor. Her şeyi örgütleyenin Altaylı olduğu yazıyor. Bu yazarlar Rusların talimatıyla hareket ediyor. Moskova çok iyi biliyor ki bölgede ne yapmaya çalıştıklarını bilen birkaç kişiden biri benim. Putin’in bu politikasına karşı çalışacağımı biliyorsunuz. Bu yüzden de beni tasfiye etmek istiyorlar. Bir süre Belfast’te kalacağım. Türkiye’deki bu olumsuz gelişmeler sebebiyle görevime oradan devam edeceğim. Belfast, Washington ve Ankara’nın arasında. İyi bir lokasyon belirledim. Herhangi bir sorunuz olursa ya da benimle konuşmak isterseniz dilediğiniz zaman Skype üzerinden görüşebiliriz. En içten dileklerimle sevgiler.”
İddianamede, ByLock kullanıcıları Salih Yaylacı ile Yusuf Kenan Yarma’nın deşifre edilen yazışmalarına göre Altaylı’nın 2015’te ABD’ye gelerek firari örgüt yöneticisi Mustafa Özcan üzerinden elebaşı Gülen ile görüşmek istediği bilgisi yer aldı. Yazışmaların yapıldığı tarihte Altaylı’nın ABD’de bulunduğu, internet sağlayıcılarından konum bilgisinin ise Birleşmiş Millet Genel Merkezini gösterdiği aktarıldı.
FETÖ ile irtibatının uzun yıllar öncesine dayanan Altaylı’nın, Mustafa Özcan’ın talebi üzerine örgüt hakkındaki çalışmaları ile bilinen 2002’de suikasta kurban giden Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu ile örgütü konu alan Köstebek kitabına ilişkin görüştüğü kaydedildi.
Altaylı’nın, Silivri Cezaevinde tutuklu bulunduğu esnada hayatını kaybeden MİT görevlisi Kaşif Kozinoğlu’nun tasfiyesine yönelik raporlar hazırladığına dikkati çekilen iddianamede, şu değerlendirmeye yer verildi:
“MİT veyahut askeri üst düzey bürokrasi tarafından bilinebilecek konularla ilgili raporlar düzenleyebildiği ve etkili sonuçlar aldığı, yine yeri geldiğinde dünya kamuoyunu etkilemeye yönelik dezenformatif raporlar hazırladığı, bu uydurma raporlarda belirtilen söylemlerin gerek ülke içinde ve gerekse Türkiye Cumhuriyeti muhalifi ülkeler nezdinde ortak söyleme götürdüğünün açıkça görüldüğü, bu bağlamda ABD’de görülen dava (Halk Bank davası) için hazırlanan uydurma raporun da yine şüpheliden ele geçirilen dijital materyallerde ele geçirildiği, aynı konu ile ilgili olarak daha etkili sonuç alınacağı düşüncesiyle MİT İran masasında çalışmış şüpheli Mehmet Barıner’i istedikleri gibi kullanabilecekleri ve düzmece ifadelerle Türkiye’yi daha da sıkıştırmak amaçlı olarak ABD ülkesine kaçırmak üzere iken suçüstü yakalanmıştır. Şüphelinin FETÖ/PDY’nin amaçlarını bizatihi oluşturduğu ve bu amaçlar etrafından dünya kamuoyunu etkilemeye çalıştığı, ABD ülkesinde en üst düzeyde faaliyet yürüterek hazırladığı raporlar doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti aleyhine menfi kamuoyu oluşturmaya çalıştığı, FETÖ/PDY’nin amaçları çerçevesinde işlendiği şüphesiyle soruşturulan birtakım cinayetlerde adı geçen kişilerle yakın temasının bulunduğu, ürettiği raporlarda geçen jargonların ülke içinde operasyonel olarak kullanıldığı ve tıpkı 1970’li yıllarda olduğu gibi bir kargaşa ortamına hazırlık yapıldığı, Türkiye’de iç karışıklık oluşturulmasına yönelik görüş ve önerilerini ayrıntıları ile 15 Temmuz darbe girişiminden 4 ay önce raporlaştırdığı ve toplumu yönetime karşı ayaklandırmaya yönelik faaliyetleri ayrıntıları ile açıklamıştır.”
Altaylı’nın ifadesi
İddianamede ifadesine yer verilen Altaylı, 1958’de askeri okulu kazanarak eğitime başladığını, 1962 ve 1963’deki yıllarında Talat Aydemir’in darbe girişimlerinde de Kara Harp Okulunda eğitim gördüğünü anlattı.
Söz konusu darbe girişimleri nedeniyle okuldan ilişiğinin kesildiğini beyan eden Altaylı, bunun üzerine eğitimine Ankara Hukuk Fakültesinde devam ettiğini, 1968’de MİT’ten gelen davet üzerine de MİT adına çalışmaya başladığını dile getirdi.
Bir süre eğitim amaçlı Almanya’da yaşadığını, Sovyet Birliği’nin dağılma sürecinde de Özbekistan’da bulunduğunu aktaran Altaylı, FETÖ’nün yurt dışı yapılanması konusunda Azerbaycan ve Özbekistan’daki devlet yetkililerini uyardığını iddia etti.
FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Ankara’da bir yakınının evinde bulunduğunu anlatan Altaylı, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ve örgüte dair ise şu ifadeleri kullandı:
“Ben Fethullah Gülen’i hiç görmedim. Tanımam da. Ancak medyadan ve açık kaynak bilgilerinden örgütün elebaşı olduğunu okumuştum. Ben FETÖ’nün darbe girişimine kadar böyle bir şey yapabilecek kapasitede bir yapı olduğunu hiç düşünmedim. Ancak devlet içindeki bu tür yapılaşmaları ülkem için tehlikeli bulduğum için her zaman karşı oldum. Zaman zaman uyarılması gereken insanları da bu konuda uyardım. Yapının son derece tehlikeli bir yapı olduğu darbe girişimi ile ortaya çıkmıştır.”
AA