‘Faizler ve enflasyonda düşük rakamları temenni ediyoruz’

Kalkınma Bakanı Yılmaz, “Faizler ve enflasyon konusunda daha düşük rakamlara gitmeyi temenni ediyoruz. Merkez Bankamızın kararı olumlu ancak inşallah daha da iyi yerleri görmüş oluruz” dedi.

‘Faizler ve enflasyonda düşük rakamları temenni ediyoruz’

Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, “Bölgesel Rekabet Edebilirliğin Geliştirilmesi Projesi” ve “Bölgesel Yatırım Ortamı Değerlendirmesi Projesi”nin açılış toplantısının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. 

Yılmaz, dört eski bakanın Yüce Divan’a gönderilmeme kararına ve oy dağılımına ilişkin değerlendirmelerinin sorulması üzerine, böyle durumlarda gizli oylama yapıldığını ve grup kararı alınmadığını hatırlattı.

Tek tek, her bir milletvekilinin verdiği karar ile oluşmuş bir iradenin söz konusu olduğunu dile getiren Yılmaz, “O irade de dört bakanımızın Yüce Divana gitmemesi yönünde bir irade. Meclisimizin kararının herkes tarafından böyle görülmesi ve saygı duyulması gerekiyor. Meclisimiz uzun tartışmalardan ve çalışmalardan sonra böyle bir karar vermiş durumda. Hayırlı olsun” şeklinde konuştu. 

Merkez Bankasının faiz indirimi kararına ilişkin soru üzerine Yılmaz, iktidara geldiklerinde faiz oranlarının yüzde 60’ların üzerinde olduğunu, enflasyonun da yüzde 30’lar civarında olduğunu belirtti. 

Yılmaz, geçen 12 yıl içerisinde her iki konu da da tek haneli rakamlara ulaşıldığına dikkati çekerek, bunu daha da ileriye taşımak istediklerini söyledi. 

Türkiye’nin çok önemli mesafe katettiğini ancak daha alacağı yol olduğunu belirten Yılmaz, şunları kaydetti:

“Faizler ve enflasyon konusunda da daha düşük rakamlara doğru gitmeyi temenni ediyoruz. Merkez Bankamızın son aldığı karar olumlu yönde bir karar, ancak inşallah gelecekte daha da iyi yerleri görmüş oluruz. Bağımsız bir şekilde Merkez Bankamız kararlarını veriyor. Ancak bütün dünyada olduğu gibi bizde de Merkez Bankası kararları tabu kararlar değil, tartışılmaz kararlar değil, Merkez Bankamızın kararları da şüphesiz ki her türlü tartışmaya açık. Ama sonuçta bütün bu tartışmalar ışığında Merkez Bankamız adımlar atıyor, önümüzdeki dönemlerde inşallah daha yeni adımlar atıldığını da görürüz. Bizim genel arzumuz faizlerin de enflasyonun da daha düşük rakamlara inmesi. Son dönemde bu anlamda önemli bir gelişme oldu. Geçen yıl beklediğimizden de daha düşük bir enflasyon oranı gerçekleşti son aylarda. Petrol fiyatlarının düşmesi bu anlamda önemli bir fırsat oluşturuyor. 

Tabii ki bunlar Türkiye’nin kalıcı reformlarını ikame eden fırsatlar değil, onları da yapmaya kararlıyız. Bir taraftan da bu Türkiye için önemli bir avantaj. Petrol fiyatlarındaki düşüş enerjide dışa bağımlı bir ülke olarak Türkiye’nin enflasyon görünümünü perspektifini iyileştiren bir hadise, bunun da faizlere daha fazla yansımasını bekliyoruz.”

“Türkiye son 12 yılda birinci atılım dönemini tamamladı”

Kalkınma Bakanı Yılmaz, AB ile Türkiye arasında mali işbirliği programlarının son derece önemli olduğunu söyledi.

Cevdet Yılmaz, 2002 yılında satınalma gücü paritesine göre kişi başına gelirin AB ortalamasına oranının yüzde 35 civarında olduğunu dile getirerek, gelinen noktada bu rakamın yüzde 55’e kadar çıktığını, bunun önemli bir yakınsama olduğunu belirtti. Bunun yeterli olmadığına ve daha ileriye taşımak gerektiğine dikkati çeken Yılmaz, genel kalkınma politikalarına bakıldığında iki önemli hedefi aynı anda gerçekleştirmek gerektiğini kaydetti.

Bunlardan birincisinin “yakınsama” olduğunun altını çizen Yılmaz, Türkiye’nin gelişmiş ülkelerle arasındaki farklılığı kapatmanın önemini vurguladı. Yılmaz, bunu yaparken Türkiye’nin kendi içindeki dengesizliği de gidermek durumunda olduğunu ifade ederek, “Bir taraftan hızlı bir şekilde büyüyerek, dünya ölçeğinde daha rekabetçi bir yapı oluşturarak gelişmiş ülkelerle aramızdaki farkı kapatırken, diğer taraftan da Türkiye’nin gelişmiş ve daha az gelişmiş bölgeleri arasındaki farkı kapatmak durumundayız. Bu bizim temel hedefimizdir” diye konuştu.

Kalkınma kavramını, hükümetlerinin “kapsayıcı kalkınma” olarak ele aldıklarının altını çizen Yılmaz, “Kapsayıcı kalkınma anlayışımızın özünü şu oluşturuyor, kalkınma sürecine herkesi ve bütün bölgelerimizi dahil etmek, bunun nimetlerinden de herkesi ve bütün bölgelerimizi yararlandırmak” dedi.

Yılmaz, Türkiye’nin iddialı hedefleri olan bir ülke olduğunu, 2023 vizyonunun bulunduğunu belirterek, dar coğrafyalar ve toplumsal kesimlerinden bunun başarılamayacağını, tüm toplum kesimini harekete geçirmek gerektiğini belirtti. 

Amaçlarının daha önce kalkınma süreçlerine dahil olmamış bütün kesimleri bu sürece dahil etmek olduğunu dile getiren Yılmaz, politikalarının en önemli unsurlarından birinin bu olduğunu söyledi. 

Yılmaz, Türkiye’nin son 12 yılda elde ettiği başarılarının ülkeyi çok kritik bir noktaya getirdiğine işaret ederek, şöyle konuştu:

“Bu başarılarımızla tatmin olup yeni adımlar atmama gibi bir duruma düşmememiz lazım. Bütün politikalarımızı biz bu anlayışla hazırlıyoruz. Önümüzdeki süreci Türkiye’nin ikinci atılım dönemi olarak görüyoruz. Türkiye son 12 yılda birinci atılım dönemini tamamladı. Çok önemli adımlar attı, makro istikrarını sağladı, siyasi istikrarını sağladı, sağlam bir bankacılık yapısı oluşturdu, mali dengelerini çok güçlü bir şekilde kurdu. Bunlar çok iyi ama yeterli değil. Gerçek anlamda 2023 hedeflerine ulaşması, ileri ülkeler arasında yerini alabilmesi için Türkiye’nin ikinci bir atılım yapması gerekiyor. Bu da geçmiş kazanımlarımızı koruyarak bu temel üzerinde yeni reformlar yapmamıza bağlı. Makro istikrarını sağlamış bir ülke olarak mikro reformları başarmak durumundayız. Bölgesel ve sektörel anlamda yeni adımlar atmak durumundayız. İşte bu adımlarımızı da Onuncu Kalkınma Planımızda özetlemiş durumundayız.”

Türkiye’nin değişim ve dönüşüm sürecini devam ettireceğine dikkati çeken Yılmaz, aynı hususun bölgesel politikalar için de geçerli olduğunu vurguladı. 

Yılmaz, son 12 yılda Türkiye’nin izlediği bölgesel politikanın “yeni bölgesel politika” olarak değerlendirilebileceğini belirterek, önceki politikaların daha ziyade gelişmiş bölgelerden az gelişmiş bölgelere kaynak aktarımına dayanan bir politika olduğunu, yeni politikanın ise eski amaçları korumakla birlikte daha farklı çerçeveye oturduğunu bildirdi.

Yeni bölgesel politikanın bir taraftan dengesizlikleri gidermeyi, diğer taraftan da bütün bölgelerin rekabet gücünü artırmayı hedeflediğini ifade eden Yılmaz, “Bu yeni bir bakış açısı, az gelişmiş dediğimiz bölgelere bir yük olarak değil, bir varlık olarak bakan bir bakış açısı” dedi.

Yılmaz, yeni bölgesel politikanın bütün bölgeleri hedef aldığına dikkati çekerek, bu politikanın içsel dinamikleri ön plana çıkardığını söyledi.

Bir bölgenin kalkınması ve gelişmesinin sadece kamu faaliyetleri ve yatırımları ile mümkün olmadığını dile getiren Yılmaz, bunların çok önemli ancak yeterli olmadığını, özel sektör dinamiklerinin de harekete geçirilmesi gerektiğini kaydetti.

“Un, yağ hazır, şimdi helva yapmamız lazım”

Yılmaz, Türkiye genelinde toplam yatırımların yüzde 80’ine yakınını özel sektörün oluşturduğuna işaret ederek, özel sektör yatırımlarını bölgesel düzeyde de cezbetmek gerektiğinin altını çizdi. Özel sektörü yeni bölgesel politika ile cezbedeceklerini belirten Yılmaz, ulusal, yerel ve bölgesel düzeyde stratejilerinin bulunduğunu anlattı.

Cevdet Yılmaz, kalkınma ajanslarının ve bölge kalkınma idarelerinin eylem planlarını hazırladığına dikkati çekerek,  “Un hazır, yağ hazır, her şey hazır, şimdi bunlardan helva yapmamız gerekiyor, sonuç üretmemiz gerekiyor” dedi. 

Bu anlamda bugün başlayan iki projenin de çok anlamlı olduğunu dile getiren Yılmaz, son 12 yıldaki başarılarını ileriye dönük olarak daha üst noktalara taşımaya gayret edeceklerini belirtti.

Yılmaz, halen bölgeler arasında rakamsal farklılıkların olduğuna dikkati çekerek, “2001 yılında en gelişmiş dediğimiz bölgemiz ile en az gelişmiş bölgemiz arasındaki gelişmişlik farkı yurt içi hasıla itibariyle 5,6 kat gibi bir fark var. 2011 itibariyle gayri safi katma değer cinsinden baktığımızda bu farkın 3,9 kata kadar düştüğünü görüyoruz. Ama halen bu farklılığın yüksek olduğunu görmemiz lazım” diye konuştu.

Kalkınma Bakanı Yılmaz, 26 bölgede kurumsal yapısını belli bir noktaya getirmiş kalkınma ajansı olduğunu ifade ederek, “Sadece kalkınma ajansları kanalı ile bugüne kadar 7 bin 243  projeye destek sağladık. 1,9 milyar liralık bir kaynağı kullandık. Bunların içinden 4 bin 147’si özel sektör projeleri ve sadece özel sektöre 1 milyar liraya yakın kaynak aktarmış durumundayız” dedi.

Yılmaz, 81 ilde yatırım destek ofisleri kurduklarını, bugüne kadar 70 bin yatırımcıya danışmanlık hizmeti verdiklerini belirterek, önümüzdeki dönemde bunları daha da güçlendirmek gerektiğini ifade etti.

Önümüzdeki dönemde bir taraftan çözüm sürecini tamamlamış bir ülke olarak bir taraftan da bölgesel politika araçlarını çok daha güçlendirmiş bir ülke olarak Türkiye’nin bölgesel potansiyellerini hızlı bir şekilde harekete geçireceğini göreceklerini vurgulayan Yılmaz, toplantı konusu olan iki projenin bu anlamda çok stratejik olduğunu bildirdi. Yılmaz, “Bölgesel Yatırım Ortamı Değerlendirmesi Projesi”ni Dünya Bankası ile, “Bölgesel Rekabet Edebilirliğin Geliştirilmesi Projesi”ni de OECD ile birlikte yürüteceklerini, bunun bir metadoloji deneyimi de kazandıracağını kaydetti.

Sektörel politikaların dikey politikalar olduğunu, bölgelere çok yansımadığını ifade eden Yılmaz, “Biz sektörel politikalara mekansal bir boyut katmak istiyoruz” dedi. 

Yılmaz, Dünya Bankası ve OECD ile ilk defa bir sözleşme imzaladıklarını ifade ederek, bunun getirdiği zorlukları deneyimlediklerini bildirdi.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X