Hakim ve savcıların maaşlarına 1.155 lira zam

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, hakim ve savcıların maaşlarında 1.155 lira artış yapılacağını bildirdi.

Hakim ve savcıların maaşlarına 1.155 lira zam
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, ilk derece mahkemelerindeki tüm hakim ve savcılar ile Yargıtay ve Danıştay üyelerinin maaşlarında bin 155 lira artış yapılacağını, böylece, mesleğe yeni başlayan hakimlerin maaşının 3 bin 986 liradan 5 bin 141 liraya çıkacağını bildirdi.
 
Bozdağ, Ankara Hakimevi’nde düzenlediği basın toplantısında, hakim ve savcıların özlük haklarına ilişkin çalışma hakkında bilgi verdi.
 
Hazırlanan yasa taslağını yarın Parlamento’ya sunacaklarını belirten Bozdağ, Ekim ayı içerisinde Genel Kurul görüşmelerinin büyük ihtimalle tamamlanmış olacağını söyledi.
 
Teklif içerisinde hakim ve savcıların maaşlarında önemli ölçüde iyileştirme yapacaklarını dile getiren Bozdağ, “İlk derece mahkemelerinde görev yapan hakim ve savcılar ile Yargıtay ve Danıştay üyelerinin maaşlarında bin 155 lira tutarında seyyanen artış öngörülmektedir. Bu maaşı yüksek olanlara biraz az, maaşı düşük olanlara oran itibariyle daha yüksek yansıyacaktır. Mesleğe yeni başlayan hakim ve savcılar şu anda 3 bin 986 lira maaş alıyorlar. Bunlar 5 bin 141 Türk lirası maaşa çıkacaktır” dedi.
 
Hakim ve savcılara verilen bazı disiplin cezaları içi af, bazıları için yeniden inceleme imkanı getirileceğini anlatan Bozdağ, “14 Şubat 2005 tarihi ile 01 Eylül 2013 tarihleri arasında işlenen eylemler sebebiyle uyarma, aylıktan kesme, kınama ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezaları için af getirilmekte. Derece yükselmesinin durdurulması ve yer değiştirme için de HSYK Genel Kuruluna kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 60 gün içinde yeni bir başvuru imkanı tanınmaktadır” diye konuştu.
 
Bozdağ, meslekten ihraç için yargı yoluna başvuru imkanı getirildiğinden bu cezanın kanun kapsamı dışında tutulduğunu kaydetti.
 
Savcıların asliye ceza mahkemelerindeki duruşmalara çıkmamasına ilişkin de bir adım attıklarını belirten Bozdağ, bu konudaki talepleri dikkate alarak 1 Eylül 2019 tarihine kadar cumhuriyet savcılarının soruşturmaları daha etkin yürütmesi ve istinaf mahkemelerine kaynak sağlanabilmesi amacıyla asliye ceza mahkemelerindeki duruşmalara çıkmamasını öngören bir düzenlemeye teklifte yer vereceklerini bildirdi.
 
İdari yargı hakim ve savcılarının hukuk fakültelerine sınavsız girebilmelerine imkan tanınacağını da anlatan Bozdağ, “Buna göre idari yargıda görev yapan hakim ve savcılar ile Danıştay üyelerinden hukuk fakültesi mezunu olmayanlara sınavsız olarak hukuk fakültelerine kayıt yaptırmanın yolu açılmaktadır” dedi.
 
Bozdağ, daha önce meslekte 10 yılını dolduranların bu düzenlemeden yararlanmasını öngördüklerini ancak Danıştay Başkanı ve hakimlerden gelen talepler üzerine bunu 5 yıla indirdiklerini bildirdi.
 
Bekir Bozdağ, hakim ve savcıların uygun şartlarda silah satın alabilmeleri konusunun da kanuni dayanağa kavuşturulacağını söyledi.
 
Daha önce idari bir tasarruf olarak bu imkanın sağlandığını anımsatan Bozdağ, bu adımı yasal güvenceye kavuşturacaklarını kaydetti.
 
Yargıtay tetkik hakimlerinin kürsüdeki görevlerine dönebilmelerinin kolaylaştırılacağını aktaran Bozdağ, şu anda ancak 10 yıl tetkik hakimi olarak görev yapanların kürsüye dönebildiğini, öngörülen düzenlemede 2 yıl görev yapanların HSYK’ya müracaatla kürsüye dönebileceğini belirtti.
 
Adalet Akademisi Kanunu ve Noterlik kanununda da bazı teknik düzenlemelerin teklif içerisinde yar alacağını anlatan Bozdağ, hakim ve savcı olarak görev yapan personele iyileştirme öngörüldüğünü söyledi. Bozdağ, bir soru üzerine, teklifin HSYK seçimi için bir yatırım olduğu eleştirilerinin “kara propaganda olduğunu” kaydetti.
 
‘Yargı Türkiye Cumhuriyeti’nin yargısıdır, Fethullah Gülen’in değil’
 
Yaklaşan HSYK seçimlerine ilişkin bir soru üzerine Bozdağ, bu seçimi önemsediklerini söyledi.
 
“Hiçbir hukuk devleti kendi içinde göre yapan kamu görevlilerinin Anayasa ve yasalar dışında başka yerlere göre hareket etmesini görmezden gelemez” diyen Bozdağ, Anayasa ve idari düzenlemelerin çok açık olduğunu, resmi makamlar dışında başka yerlerden emir alan ve ona göre işlem tesis edenleri görevde tutmanın hem göreve, hem devlete ihanet anlamına geleceğini ifade etti.
 
Bir yere bağımlı hareket edenlere yönelik, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına sahip çıkarak, yasal gerekler neyse onun yapılması gerektiğini dile getiren Bozdağ, “Yargı bağımsızlığı denince genelde yürütme ve yasamaya karşı yargının bağımsızlığı dile getiriliyor. Bir de sayısı şu veya bu, belli bir ideolojik, hegomonik yapıya karşı da yargı bağımsız olmalı” ifadesini kullandı.
 
Yargıtay Başkanı Ali Alkan’ın adli yıl açılış törenindeki konuşmasını eleştiren Bozdağ, 29 sayfalık konuşmanın 2 sayfası dışında yasama ve yürütmeye karşı polemiklerle dolu olduğunu söyledi.
 
Paralel yapıyla ilgili konular gündemdeyken, Alkan’ın sanki hiç yokmuş gibi bu konuya değinmediğini ifade eden Bozdağ, görmezlikten, duymazlıktan gelinerek bu konunun yok olmayacağını kaydetti.
 
Herkesin bu noktada üzerine düşeni yapması, bağımsızlık ve tarafsızlık üzerinde durması gerektiğini vurgulayan Bozdağ, şöyle devam etti:
 
“Bu yargı Türkiye Cumhuriyeti’nin yargısıdır, Fethullah Gülen’in değildir. Olmasına asla müsaade etmeyiz. Türkiye bir hukuk devleti, anayasal ve yasal düzeni var. Bu düzen içinde hakim ve savcılar sadece anayasaya, yasaya, hukuki vicdani kanaate uygun işlem yapmak durumundadır. Bunun dışında hukuk devleti yok edilmiş demektir. Milletin yönetimini emanet ettiği bir hükümet olarak böyle bir duruma seyirci kalmamız beklenemez. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının üzerine düşen tüm gölgelerle hukuk içerisinde mücadelemizi sürdüreceğiz. Bir cemaatin, bir tarikatın, bir etnik grubun, mezhebin, partinin yargısı olmasına izin vermeyeceğiz. Yargının başka yerlerle irtibatlı gösterilmesine sebep olanlarla ilgili gerekenler yapılacaktır.”
 
Yargının üzerindeki bu gölgenin, Anayasa ve yasalar değiştirilerek kaldırılamayacağını ifade eden Bozdağ, bunun fiilen ortadan kalkmasının ancak hakim ve savcıların kararlarıyla mümkün olabileceğinin altını çizdi.
 
Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını tesis etme konusundaki mücadelede, yargı görev yapanların önemine işaret eden Bozdağ, ” Hakim ve savcıların kahir ekseriyetinin Türk yargısının Fethullah Gülen’in yargısı,hakim ve savcıların Fethullah Gülen’in hakim ve savcıları gibi algılanmasına, isimlendirilmesine asla müsaade etmeyeceklerine inanıyorum. Bu, HSYK seçimlerindehakim ve savcıların kendi üzerilerinde oluşturulan bu gölgeden kurtulacaklarına ve bu seçimi öyle değerlendireceklerine inandığımı ifade etmek isterim” değerlendirmesinde bulundu.
 
Yargıda 14 bin civarında hakim ve savcının büyük özveriyle çalıştığını ancak içlerinde az da olsa belli bir grubun belli yerlere mensubiyetle hareket ettiğinden şüphesi olmadığını dile getiren Bozdağ, yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını tehdit eden en büyük konunun bu olduğunu belirtti.
 
Bozdağ, “Hükümetin gitmesini sağlamak için yargı üzerinden mücadele yapıldığını bütün Türkiye görüyor. Bunların hiçbirisine izin vermeyeceğimizi bir kez daha ifade etmek isterim” dedi.
 
Yürütmenin yargıya müdahalesinin bulunmadığını, başka bazı çevrelerin müdahale ettiğini dile getiren Bozdağ, “Paralel yapı, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını yok ediyor. Dün başkaları yapıyordu, bugün başkaları yapıyor, yarın belki başkaları yapacak. Ama hukuk devletine inanıyorsak, kim yaparsa yapsın yargı içerisine müdahaleye karşı hep birlikte durmamız lazım” diye konuştu.
 
‘Seçim usulünü değiştirmemiz gerektiğine inanıyorum’
 
HSYK’nın yapısıyla ilgili yeni bir model arayışında olup olmadıklarına ilişkin soru üzerine Bozdağ, HSYK’nın oluşumuna ilişkin usulün 2010’da değiştiğini hatırlattı.
 
O dönemde belli anlayışların egemen olduğu bir durum bulunduğunu belirten Bozdağ, “Yargı kimsenin arka bahçesi olmamalı, milletin yargısı olmalı diyerek adım attık. Ancak 4 yıllık uygulamayı görünce uygulamanın hedefine ulaşmadığını gördük. Çünkü hedefimiz yargının bağımsız, tarafsız, milletin yargısı olmasıydı. Geldiğimiz nokta bunu başaramadığımızı gösteriyor. Bakan olduktan sonra gördüğüm manzaradan çok rahatsızım. Seçim usulü değişmediği sürece yargının siyasallaşmasını önleyemeyiz. Seçim usulünü mutlaka değiştirmemiz gerektiğine inanıyorum. Seçim usulü yargının siyasallaşmasına, gruplaşmalara zemin oluşturuyor” diye konuştu.
 
HSYK Kanunu Parlamento’da görüşüldüğü sırada Başbakanın talimatıyla muhalefet partilerini ziyaret ettiğini ve HSYK yapısı ile seçim usulünün değiştirilmesi teklifinde bulunduğunu anlatan Bozdağ, HSYK’nın siyasi rekabetin konusu olmaması gerektiğini ancak muhalefet partilerinin hukuk devletini koruma eksenli hareket etmediklerini söyledi.
 
HSYK’nın bu seçim usulüyle yoluna devam etmesi durumunda tartışmaların bitmeyeceğini ifade eden Bozdağ, “Buradan çağrı yapıyorum, gelin el birliğiyle yeni anayasayı yapalım, eğer yeni anayasa yapamıyorsak hiç olmazsa Türkiye için son derece önemli olan yargıya ilişkin kısımda partiler üstü anlayışla meseleyi ele alıp beraber maddeyi oluşturup, beraber yazalım, bir çözüm bulalım. Türkiye bu adımı atacaktır. Bugün konjonktür gereği belki muhalefet yanaşmıyor olabilir ama ben bu adımı kısa süre içerisinde Türkiye’nin atacağına, muhalefetin de bu noktaya geleceğine yürekten inanıyorum” diye konuştu.
 
Dosyaların sadece mahkemelerde görüşülüp karara bağlandığı bir Türkiye’nin hep beraber inşa edilmesi gerektiğini vurgulayan Bozdağ, “HSYK’ya ilişkin anayasa değişikliğinin Türkiye için olmazsa olmaz olduğuna inanıyorum. Bunu mutlaka yapmamız lazım. Belki bu seçime yetişmez ama HSYK seçiminden sonra, 2015 seçiminden önce bunu yapabiliriz. AK Parti olarak daha önce ifade ettik, aynı noktada duruyoruz” ifadesini kullandı.
 
Bozdağ, siyasi partilerin hukuk devletini ön planda tutarak hareket etmeleri gerektiğini dile getirerek, bu düzenlemenin beraberce müzakere edilmesi, oluşturulmasını önerdiklerini söyledi.
 
Bütün partilerin uzlaşma komisyonunda çalıştıklarını ve ellerinde yeteri kadar veri bulunduğunu belirten Bozdağ, “Partiye dönük fayda maliyet analizi yerine Türkiye’nin hukuk devleti anlayışına dönük fayda maliyet analizi yaparak, bunun Türkiye için elzem olduğuna inanarak, bir masanın etrafına oturduğumuzda inanıyorum ki 1 saat içinde ortak bir metni çok rahatlıkla çıkarabiliriz” dedi.
 
‘Benim bilgim yok laflarına inanmıyorum’
 
Yargıtay Başkanı Alkan’ın “Yargıtay’ın imamı” iddialarını kastederek, tek bir delil gelmediği yönündeki sözleri ile Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, “imzasız yazıları dikkate almadığı” açıklamalarının hatırlatılması üzerine Bozdağ, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay diğer yerlerde hakim ve savcılarla ilgili iddiaların gazetelerde yer aldığını söyledi.
 
Bozdağ, “Benim bilgim yok laflarına inanmıyorum. Herkes kimin ne olduğunu en az benim kadar çok iyi biliyor. Bilgi yok diyemez, çünkü herkes birbirini tanıyor gayet iyi biliyor. İşleyişi bizden daha iyi biliyorlar. Öyle olduğuna inanıyorum” dedi.
 
Anayasa Mahkemesinde raportörlük yapmış bir akademisyenin konuyla ilgili rapor vermesi, bunu gazetede yazmasının ardından görevine son verildiğini anlatan Bozdağ, “Paralel yapının kim aleyhine konuşursa ertesi gün gönderiyorlar. Bu kişileri gönderirken belge var mıydı” diye sordu.
 
Ceza yargılamalarında delil gerektiğini ancak idari bir tutum için gözlemlerin yeterli olacağını kaydeden Bozdağ, “Gazetelerde yazan bilgi sayılmıyor. Soruşturmalara konu olan şey bilgi sayılmıyor. Televizyonlarda haber olan şey bilgi sayılmıyor. Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı’nın konuşmaları bilgi sayılmıyor. Peki kimin söylediği bilgi sayılır? Belli ki bunu diyenler bu bilgilere itibar etmiyor” dedi.
 
Bozdağ, “Yargıtay üyelerinden bazılarının HSYK seçimleri için Anadolu’yu gezdiğini biliyoruz. Anayasa Mahkemesinde kimin ne yaptığını herkes biliyor. O yüzden bunlarla hepimizin yüzleşmesi lazım. Gözlerimizi kapadığımızda bunlar yok olmuyor” ifadesini kullandı.
 
İddiaların ciddiye alınıp araştırılması gerektiğini vurgulayan Bozdağ, “Ona göre ben, çıkar derdim ki, ‘iddialarınızı ciddiye aldım. Bunlara ilişkin araştırma yaptırdım. Raporlara yansıyan böyle bir şey yok. Herkes burada işini iyi yapıyor’ der öyle konuşurdum. Ama şimdi herhangi bir inceleme yapmadan bir iddia var. İşin başında bunu reddediyor. Bunun anlamı şu, ‘Ben bu konuyla yüzleşmek istemiyorum.’ ama Türkiye bu konuyla yüzleşecektir” görüşünü aktardı.
 
‘Ulusal güvenlik bakımından ciddi tehdit’
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Obama ile görüşmesinde Fethullah Gülen’in iadesi konusunun gündeme gelmesine ilişkin bir soru üzerine Bozdağ, paralel yapının ulusal güvenlik bakımından ciddi tehdit oluşturmaya başladığını belirtti.
 
Adana’da MİT tırlarının durdurulması, Dışişleri Bakanlığındaki dinleme olayını anımsatan Bozdağ, konunun ülkenin güvenliğini tehdit eden boyutlarda olduğunun altını çizdi.
 
Bozdağ, şöyle konuştu:
 
“Sayın Cumhurbaşkanımızın, Türkiye’nin başı olarak Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden böyle bir konuyu Obama ile görüşmesi gayet doğaldır. Obama da Amerika’nın güvenliğini tehdit eden bir konu olduğu zaman Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşüyor, hükümetle görüşülüyor. Onlar da kendi ülkeleri için tehlike gördükleri konularda Türkiye’den yardım istiyorlar. Bu uluslararası hukukun gereğidir. Türkiye de bu açıdan ülkesi için bir güvenlik sorunu gördüğü konuda Sayın Obama’dan yardım istemiştir. Bu konuda MİT ile CIA’in ortak bir çalışması ve zannedersem orada bir bilgi alışverişi olacaktır.”
 
‘Bize ulaşan kırmızı bülten kararı yok’
 
Adli yardımlaşma sözleşmeleri çerçevesinde Gülen ile ilgili dosya gönderilip gönderilmediği yönündeki sorusuyu da cavaplandıran Bozdağ, “Şu anda Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Amerika’nın başkanıyla bu konuyu birinci derece, ağızdan konuşuyor. Bu çok önemli bir konu. Bununla ilgili bilgi ve belge paylaşımının iki ülke yetkilileri arasında yapılacağı söyleniyor. Onu hep beraber göreceğiz” dedi.
 
Kırmızı bülten çıkarılmasına ilişkin kararı mahkemelerin alabileceğini ve kararın Adalet Bakanlığına geleceğini anlatan Bozdağ, şu ana kadar kendilerine ulaşan mahkeme kararı bulunmadığını, bakanlık olarak da mahkemelere talimat verme yetkilerinin olmadığını söyledi.
 
Bir başka soru üzerine HSYK 3. Dairesinin inceleme kararlarıyla ilgili tutumunu eleştiren Bozdağ, bazı dosyaların öne alındığını, bazı dosyaların sürüncemede bırakıldığını söyledi.
 
Zekeriya Öz ile ilgili dosyalara ilişkin karar alınmadığını ve bu nedenle dosyanın önüne gelmediğini belirten Bozdağ, Avrupa’da veya ABD’de Başbakanı, Başkanı sosyal medyadan tehdit eden bir savcının görevine devam edemeyeceğini ifade etti.
 
Bir başka soru üzerine, İstinaf mahkemeleriyle ilgili Kasım ayında hakim atamalarının yapacaklarını bildiren Bozdağ, “Bin 500 civarında hakim ve savcı ile bu işe başlıyoruz” dedi.
 
Bekir Bozdağ, ihtiyaç olması durumunda Yargıtay’dan istinaf mahkemelerine resen üye gönderme durumunu da gündemlerinde tuttuklarını belirtti.
 
Gezi Parkı odaklı eylemlerde gözaltına alınan “Çarşı” grubu üyelerine yönelik soruşturmaya ilişkin bir soru üzerine Bozdağ, devam eden bir soruşturmayla ilgili değerlendirme yapmayı doğru bulmadığını söyledi.
 
Hakim ve savcılara yönelik iyileştirmelerin, HSYK seçimine yönelik, seçim yatırımı olduğu yönündeki eleştirilerin hatırlatılması üzerine de Bozdağ, bunun tamamen bir kara propaganda olduğunu ifade ederek, “Bunu, tam bağımlı bağımsız adaylar var, onların çevresi yapıyor. Bir de YARSAV mı cemaatsav mı bilemedim ama onlar bunu dile getiriyorlar. Ben hakim ve savcılarımızın tamamına yakınının onlara katıldığına ihtimal vermem” diye konuştu.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X