Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Nilüfer Belediyesi öncülüğünde devam eden kazılarda ortaya çıkarılan buluntulara göre, yaklaşık 2 bin 600 yıl önce yaşamın başladığı Uluabat Gölü’nün kıyısında yer alan Gölyazı, eşsiz doğal güzelliğiyle ilgi görüyor.
Japon Seyahat Acentaları Birliği (JATA) tarafından “Avrupa’nın en güzel 30 kasabası” arasında gösterilen, yağışların fazla olduğu dönemlerde göl suyunun yükselip evlerin önüne kadar gelmesi dolayısıyla “Küçük Venedik” olarak nitelendirilen yarımada üzerine kurulu mahalle, yılın her döneminde ziyaretçi çekse de en fazla yoğunluk ilkbahar ve yaz aylarında oluşuyor.
Evlerinin çatılarında bazı yabani kuşların, leyleklerin görüldüğü, kıyısında gölde yakalanan sazan ve turna gibi taze balıkların, sokaklarında kadınların kendi yaptığı ekmek, erişte, reçel gibi ürünlerin satıldığı, Erguvan ağaçlarıyla renklenen Gölyazı’ya gelenler, gölde balıkçı ve saltanat kayıklarıyla gezinti yapabiliyor.
Rum evleri, yaklaşık 750 yıllık Ağalan Çınar’ı, Arnavut kaldırımlı dar sokakları, tarihi kalıntılarıyla fotoğraf, doğa ve tarih tutkunlarının son yıllarda uğrak yeri haline gelen, “Türkiye’de gezilebilecek yerler” listelerinde mutlaka yer alan Gölyazı, özellikle hafta sonları İstanbul, yaz aylarında ise yurt dışından gelen ziyaretçilerle adeta dolup taşıyor.