HSK’den yapılan açıklamada, Anayasa’nın 138’inci maddesindeki tanıma uygun olarak bağımsız ve tarafsız bir şekilde görev ifa eden Türk hakim ve savcılarının birinci önceliğinin, Anayasa’ya, kanunlara, dosyadaki maddi gerçeğe ve hukuka uygun elde edilmiş delillere göre hüküm vermek olduğu belirtildi.
Açıklamada, Türk hakim ve savcılarının, millet olmanın, bir arada huzur içinde yaşamanın bir gereği olarak, farklılıklara saygı duyma, birbirine anlayışla yaklaşma ve herkese eşit davranma bilinciyle, dil, din, mezhep, ırk, etnik köken, cinsiyet, siyasi düşünce, sosyal ve ekonomik durum, hemşehricilik, yaşam biçimi, dış görünüş, medeni hal gibi sebeplerin ayrımcılığa neden olmaması için toplumun her ferdinin göstermesi gereken duyarlılığın üstünde bir farkındalığa sahip oldukları vurgulandı.
Adil, hızlı, etkin ve güvenilir bir yargı sistemi için hakim ve savcılar kadar toplumun da sorumluluklarının bulunduğuna vurgu yapılan açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Giyim, kuşam, yaşam biçimi, etnik kimlik gibi çoğaltılabilecek nedenlerle hakim ve savcıların tarafsızlığına gölge düşürecek açıklamalar, 100 yaşına girmeye hazırlanan Cumhuriyetimize ve demokrasi kazanımlarına ters düşecek, birlik olma, beraber olma ve millet olma şiarımıza uygun olmayacaktır.
Hakim ve savcı olabilmek için gerekli şartlar, Anayasa ve yasalarımızda açıkça belirtilmiştir. Yasal mevzuat dışında başka sınırlamalar aramak, Anayasamızda ve evrensel hukukta güvence altına alınan temel hak ve hürriyetler anlayışı ve hukuk devleti ilkesiyle de asla bağdaşmayacaktır. Zor şartlarda üstün bir fedakarlıkla görevlerini yerine getiren Türk hakim ve savcılarını yaşam biçimleri, giyim kuşamları, inançları gibi çağ dışı anlayışla tartışmaya açmanın, yargı sistemimize, adalete, ülkeye ve millete hiçbir katkı sunmayacağı unutulmamalıdır.”
AA