Irak ve Suriye tezkeresi kabul edildi

Meclis, Irak ve Suriye’ye asker gönderilmesine olanak sağlayan tezkereyi görüşmek üzere toplandı. Irak ve Suriye’ye sınır ötesi operasyon konusunda hükümete verilen yetkinin bir yıl daha uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi, TBMM Genel Kurulunda kab

Irak ve Suriye tezkeresi kabul edildi

Türkiye Büyük Millet Meclisi, hükümete Suriye ve Irak’a asker gönderme yetkisi veren tezkerenin uzatılmasını görüşmek üzere “olağanüstü” toplandı. 

Tezkere kabul edildi

Irak ve Suriye’ye sınır ötesi operasyon konusunda hükümete verilen yetkinin bir yıl daha uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi, TBMM Genel Kurulunda kabul edildi.

Meclis’te “tezkere” topamtısı

 

TBMM Başkanı İsmail Kahraman, yapılan elektronik yoklamada, toplantı yeter sayısına ulaşıldığını söyleyerek oturumu açtı.

 

Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, Irak ve Suriye tezkeresini görüşmek üzere olağanüstü toplanan TBMM Genel Kurulunda, hükümet adına konuşma yaptı.

 

Konuşmasına başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlere Allah’tan rahmet dileyerek başlayan Canikli, Türkiye’nin uzun zamandan beri tehlikeli, bölücü ve ayrılıkçı terör örgütleriyle mücadele ettiğini hatırlattı.

 

Milli Savunma Bakanı Canikli, son yıllarda Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı güvenlik tehdidinin boyutunun hem arttığını hem de küresel ölçeğe taşındığını vurguladı.

 

“Yeni devletçikler kurulmak istenmektedir”

 

Bugüne kadar Türkiye’nin verdiği mücadelede büyük bedeller ödediğini ve ödemeye devam ettiğini söyleyen Canikli, terör örgütlerinin ortaya koyduğu tehdidin başka bir boyuta taşındığını ifade ederek, şöyle devam etti:

 

“Bugün itibarıyla terör örgütlerinin Türkiye’ye yönelik saldırılarını sadece bölücü ve ayrılıkçılık gerekçelerle izah etmek mümkün değildir. Bugün, içinde bulunduğumuz coğrafyanın siyasi sınırları yeniden dizayn edilmeye çalışılmaktadır. Esasında proje, 1990’lı yılların başında hayata geçirilmeye başlanmıştı. Ülkemizin de içinde bulunduğu bu coğrafyada devletler küçültülmek, güçsüzleştirmek, etkisizleştirmek ve sürekli birbirleriyle kavga eden, aralarında derin ayrılıkların olduğu yeni devletçikler kurulmak istenmektedir. Bu şekilde coğrafya, dizayn etmeye çalışanlar tarafından çok daha kolay yönetilebilir hale gelecektir.”

 

Bölücü terör örgütünün ve onunla birlikte hareket edenlerin, tüm terör örgütlerinin, bu projenin realize edilmesi için birer taşerondan, paravandan ibaret olduğuna dikkati çeken Canikli, söz konusu projenin küresel ölçekli olduğunu dile getirdi.

 

“Yüzyıl öncesinin defterleri yeniden açılmıştır.” diyen Canikli, küresel senaristlerin bu projeyi 30 yıl öncesinde hayata geçirmeye çalıştıklarını belirtti.

 

“Terör örgütlerinin ağızlarına iki parmak bal sürülmüş”

 

Canikli, “Onlar açısından hedeflerinin bir hayli gerisinde bulunmaktadırlar. Bu oyunu bu açıdan Türkiye bozmuştur.” değerlendirmesinde bulundu.

 

Terör örgütlerinin, bu dönemde söz konusu projenin hızla sonuçlandırılması için her türlü desteği bazı ülkelerden ve çevrelerden gördüğünü bildiren Canikli, konuşmasını şöyle sürdürdü:

 

“Bu terör örgütlerinin ağızlarına iki parmak bal sürülmüş ve onlar da bu maşalık görevine, fonksiyonuna razı olmuşlardır. Bölücü terör örgütünün küresel desteğindeki artışla birlikte Türkiye’ye yönelik saldırılar da artmaktadır. Tehdidin kaynağı daha önce sadece ve büyük oranda Kuzey Irak’tan beslenmekteyken, bugün bu ölçeğin boyutu, büyüklüğü ve derinliği maalesef artmış ve şimdi Suriye’nin kuzeyi de bu tehdit unsurlarına ilave edilmiştir. PKK’nın Suriye yapılanması olan PYD/YPG terör örgütü, bugün Suriye sınırları boyunca siyasi bir oluşum peşindedir. Özellikle müttefikimiz Amerika Birleşik Devletleri’nin yoğun silah, mühimmat, araç-gereç, istihbarat ve her türlü lojistik desteğiyle bu bölgelerden Arap ve Türkmen nüfusu çıkartarak, onları topraklarından ederek bu emeline, yani Suriye’nin kuzeyinde, ülkemizin güneyinde etnik yapı üzerine kurulu, terör örgütü tarafından koordine edilecek ve yönetilecek bir siyasi oluşumu gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar.”

 

PYD/YPG’nin bölgeye yerleşmiş olan halkları oradan çıkararak işgalci bir anlayışla etnik yapı üzerine kurulu bir yapılanmanın önünü açmaya çalıştığını vurgulayan Canikli, Münbiç ve Rakka’nın da bunlara örnek olduğunu söyledi.

 

“Bu silahlar, bu yapı içerisinde er veya geç Türkiye’ye yöneltilecektir”

 

Canikli, Kerkük ve Telafer’de de söz konusu halkların koparılmaya çalışıldığını bildirerek, bu şekilde bir yapılanmaya ve çalışmaya müsaade edilmeyeceğini belirtti.

 

Mili Savunma Bakanı Canikli, şunları kaydetti:

 

“Maalesef müttefikimiz Amerika ve diğer ülkeler tarafından terör örgütlerine DEAŞ’la mücadele kılıfı altında, çerçevesinde inanılmaz yardım ve destekler yapılmaktadır. Bunların hepsini biliyoruz. Müttefiklerimiz tarafından verilen listelerde belirtilen silah, mühimmat ve teçhizatın çok daha büyük boyutta olanı bu terör örgütüne aktarılmaktadır. Bu silahlar, bu yapı içerisinde er veya geç Türkiye’ye yöneltilecektir. Bunu da biliyoruz, görüyoruz. Bu, olabilecek en kararlı şekilde muhataplarımıza, en üst seviyede her fırsatta ifade edilmektedir. Sadece bunların, muhataplarımıza, müttefiklerimize ifade edilmesi yetmez. Onunla bu sorunun çözülmesi kesinlikle söz konusu değil, mümkün değil. Türkiye, aktif olarak arazide bu yanlışları, işgalleri, tehditleri ortadan kaldıracak adımlar fiilen atmadığı sürece bu tehditlerin bertaraf edilmesi mümkün değildir. Bunu da biliyoruz, görüyoruz ve bu çerçevede gereğini yapıyoruz.”

 

Canikli, Türkiye’nin güneyinde bu şekilde bir siyasi oluşumun, orta ve uzun vadede hiçbir şekilde hayatta kalma şansı bulunmadığını ifade ederek, “Kısa vadede Türkiye böyle bir oluşuma müsaade etmeyecektir, edemez zaten.” diye konuştu.

 

Böyle bir oluşumun doğrudan  Türkiye Cumhuriyeti’nin devleti ve milleti ile kısa dönemde güvenliğini, birlik ve bütünlüğünü hedef aldığını belirten Canikli, “Uluslararası anlaşmalara aykırı, terör örgütü tarafından yönetilecek, kurulacak böyle bir devlet ya da oluşuma müsaade edemeyiz. Bu konuda her türlü tedbiri almak ve operasyonu yapmak uluslararası hukuktan doğan hakkımızdır. Bu haklarımızı kullanıyoruz ve kullanmaya devam edeceğiz.” dedi.

 

PYD ve YPG’nin PKK’nın Suriye uzantısı olduğunu yineleyen Canikli, aynı terörist havuzunu birlikte kullandıklarını, aynı yerden kumanda edildiklerini ve aralarında hiçbir fark bulunmadığını söyledi. Canikli, “Bütün hesabımızı ve kitabımızı bu gerçek üzerine kuruyoruz. Aksi halde sonuçlar yanıltıcı olur ve orada Türkiye’nin güvenliğini tehdit edecek, tehlikeye düşürecek çok ciddi oluşumlar ve sıkıntılar yaşanabilir.” ifadesini kullandı.

 

Müttefiklerin verdikleri silahların Türkiye’ye karşı kullanıldığı konusunda ellerinde çok ciddi, güçlü bilgiler ve emareler olduğuna işaret eden Canikli, bu bilgileri de bu silahları sağlayan ülkelerle paylaştıklarını bildirdi.

 

“Fırat Kalkanı Harekatı”

 

Hükümetin, TBMM’nin bir önceki tezkereyle verdiği yetkiyi kullandığını ve bu bağlamda Fırat Kalkanı Harekatı’nı gerçekleştirdiğini anımsatan Canikli, şöyle devam etti:

 

“Suriye’de DEAŞ terör örgütü hedeflerine yönelik olarak 24 Ağustos 2016’dan bugüne kadar hudut hattımıza mücavir bölgede 243 meskun mahal ve 2 bin 15 kilometrekare alan DEAŞ’ten temizlenmiştir. Eğer bu harekat yapılmasaydı, bu topraklar DEAŞ tarafından direnilmeksizin YPG ve PYD’ye teslim edilecekti, bırakılacaktı, terör örgütünün kontrolüne geçmiş olacaktı. Bugün hem Suriye’de hem Irak’ta bu şekildeki işbirliğinin bütün açık işaretlerini görüyoruz. Rakka’da da görüyoruz, başka yerlerde de görüyoruz. DEAŞ terör örgütü tek bir mermi sıkmadan bazı yerleri PYD, YPG terör örgütüne teslim etmektedir. Esasında her ikisinin de senaristlerinin dizaynını gerçekleştirmek için kurgulanmış paravan ve maşa oldukları, bu işbirliği sayesinde de çok açık bir şekilde görülmektedir.

 

Fırat Kalkanı operasyonu yapılmamış olsaydı hem bu topraklar DEAŞ tarafından YPG terör örgütüne teslim edilecekti hem de Türkiye birçok tehdide karşı daha açık ve korunaksız hale gelecekti.”

 

Canikli, temizlenen bu bölgeye bugün itibariyle Türkiye’den 55 bin Suriyeli’nin göç ettiğini ve yerleştiğini, yine Suriye’nin diğer bölgelerinden yaklaşık 150 bin Suriyeli’nin DEAŞ’tan temizlenen topraklara yerleştiğini söyledi. Canikli, “Eğer bu imkan sağlanmasaydı bu 150 bin Suriyeli de Türkiye sınırlarına dayanmış olacaktı. Bu anlamda, Türkiye yeni bir mülteci kriziyle karşı karşıya kalmış olacaktı.” değerlendirmesinde bulundu.

 

“Kalbine çıkarılamayacak bir hançer saplanmıştır”

 

Fırat Kalkanı operasyonunun önemine işaret eden Canikli, konuşmasına şöyle devam etti:

 

“En önemlisi TBMM’nin hükümetimize verdiği yetkiyle gerçekleştirilen Fırat Kalkanı operasyonuyla Türkiye’nin güneyinde oluşturulmak istenen terör örgütü kontrolündeki siyasi yapılaşmanın kalbine çıkarılamayacak, çıkarılmayacak bir hançer saplanmıştır. Güvenliğimizi tehdit eden bu riskler, halen aktiftir ve bu tezkere ile talep edilen yetkilere ihtiyaç vardır.”

 

Bölgede gerginliği ve Türkiye’ye yönelik güvenlik risklerini artıran yeni ve önemli bir gelişmenin de Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) aldığı referandum kararı olduğunun altını çizen Canikli, bunun çok tehlikeli sonuçları beraberinde getirebilecek bir adım olduğunu kaydetti.

 

Bunun bölgedeki fay hatlarının yeniden güçlü bir şekilde aktive olmasına neden olacağını, zincirleme reaksiyonlara yol açabilecek, böyle bir sorumsuz adımın bölgede önü alınamaz bir yangına neden olabileceğini ifade eden Canikli, “Zaten şu anda Suriye’de küresel güçler arasında zaman zaman çok tehlikeli yakınlaşmaların olduğunu biliyor ve görüyoruz. Öyle bir çalışma, böyle bir referandumdan sonra, bu tehlike çok daha görülür ve yakın hale gelebilecektir.” değerlendirmesinde bulundu.

 

“En büyük acıyı Kuzey Irak Kürt halkı çekecek”

 

Böyle bir referandumdan en büyük zarar ve acıyı da dost ve kardeş Kuzey Irak Kürt halkının çekeceğini vurgulayan Canikli, şunları kaydetti:

 

“Biz bugüne kadar her zaman oradaki kardeşlerimizin yanında olduk. Zulümlerden kaçarken her türlü desteği verdik. Kapılarımızı sonuna kadar açtık. Daha sonra da ekonomik, kültürel ve güvenlik anlamında her türlü desteği sağladık. Bugün orada barış ve huzur içerisinde Kürt kardeşlerimiz hayatlarını idame ettirebiliyorlarsa Türkiye’nin verdiği destek ve katkı sayesindedir. Bunun hiçbir şekilde unutulmaması gerekir.”

 

Yönetimin aldığı bu yanlış ve sorumsuz kararın bölgeyi  ve bölge halkını ateşe atacağını ifade eden Canikli, şahsi siyasi ikbal uğruna yangına adeta körükle gidildiğini söyledi.

 

Bu bölgede hiçbir yerde demografik, etnik, mezhepsel ve siyasi yapıda en ufak bir değişiklik yapılmaması gerektiğine işaret eden Canikli, “çok hassas ve kırılgan dengeler üzerine kurulu bir yapıda, bir tuğlanın dahi oynatılması ve yerinden çekilmesinin tüm dengeleri bozacağını, yeni kin, nefret, çatışma tohumlarının atılmasına neden olacağını, ne zaman biteceği tahmin edilemeyecek ve küresel ölçeğe taşınma ihtimali olan çatışmaları da beraberinde getireceğini” söyledi.

 

Canikli, “Hele siyasi sınırların değişmesi sonucunu doğuracak bir adım daha büyük tehlike ve tehditlerin önüne açabilecektir. Referandum bölgedeki çatışmaların boyutu ve taraflarını artıracak. Hatta küresel boyutlu  bir çatışma ortamına kapı aralayacaktır.” dedi.

 

Canikli, referandumun yapılması ve uygulanmasının ulusal güvenlik açısından da ciddi bir tehdit oluşturduğunu belirtti.

 

“Bir akıl tutulması”

 

İsrail hariç bütün dünyanın karşı çıktığı referandumun yapılmasını bir “akıl tutulması” olarak niteleyen Canikli, konuşmasını şöyle sürdürdü:

 

“Bölge halkı için tehlikeli bir maceradır. Böyle bir referandum bizim açımızdan her zaman yok hükmünde olacaktır ve hiçbir kıymeti harbiyesi bulunmayacaktır.

 

Bunun yanında Türkiye bu tehlikeyi ortadan kaldırmak için uluslararası hukukun ve uluslararası anlaşmaların verdiği hak ve sorumluluklarının gereğini yapacaktır. Bütün araç ve yöntemler masadadır. Gerekli tüm tedbirler alınmaktadır ve alınacaktır. Bütün bu araçların, yöntemlerin kullanılması konusunda da en ufak bir tereddüt ortaya çıkmayacaktır. Bu husus dünkü MGK ve Bakanlar Kurulu toplantılarının sonucunda en yüksek kararlılıkla ifade edilmiş ve kamuoyuyla paylaşılmıştır.”

 

Canikli, bölgede kalıcı güvenliğin ve istikrarın sağlanması için sorunların Irak Merkezi Hükümeti ile bölgesel yönetim arasında, Irak anayasası temelinde ve çerçevesinde çözülmesi dışında başka bir yol olmadığını söyledi.

 

Sorunun Irak anayasası temelinde, diyalogla çözülmesi için her türlü desteğe hazır olduklarını dile getiren Canikli, Türkiye’nin tehdit, tehlikeleri savuşturacak imkan ve kabiliyete sahip olduğuna dikkati çekti.

 

Özellikle son yıllarda savunma sanayisinin de önemli adımların atıldığını belirten Canikli, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

 

“Savunma sanayisinde atılan adımlar ve yerli üretim oranındaki büyük artışlar hareket kabiliyetimizi ve gücümüzü büyük oranda artırmıştır. Bu gelişme ile birlikte müttefiklerimizin bazı ürün ve parçalarla ilgili olarak örtülü ambargo uygulamaları bizi yolumuzdan alıkoymamaktadır. Sadece bazı savunma ürünlerinin geliştirilme sürecini geciktirmektedir. Türkiye bugün savunma alanında teknoloji geliştiren bir ülkedir. Bazı alanlarda, bazı ürünlerde dünyanın en iyileriyle yarışıyoruz. Silahlı İHA bunlardan sadece bir tanesidir. Bugün itibariyle savunma sanayisi yerli üretim oranı yüzde 65’in üzerine çıkmıştır. Özellikle füze ve roket sistemlerinde, akıllı mühimmat üretiminde, komuta kontrol ve haberleşme sistemleri başta olmak üzere Türkiye birçok alanda savunma sanayisinde çok önemli adımlar atmış ve gelişmeler kaydetmiştir.”

 

Savunma sanayisindeki gelişmeler 

 

Savunma sanayisinde yakalanan bu gelişme düzeyinin terörle mücadelede avantaj ve kolaylıklar sağladığını vurgulayan Canikli, savunma sanayisi alanında daha yapacak çok işin olduğunun altını çizdi. Canikli, geliştirilen ürünlerin ve etkinliğinin, terör örgütlerini ile onlara doğrudan veya dolaylı destek verenleri rahatsız ettiğini kaydetti.

 

İnsan hakları kılıfı altında teröre destek vermeye çalışılmasının kabul edilemez olduğunu belirten Canikli, “Korkunun ecele faydası yok. SİHA’larımızla ve diğer bütün ürünlerimizle, yerli ürünlerimizle silahlı ve silahsız tüm teröristlerin tepelerine binmeye devam edeceğiz.” diye konuştu.

 

Devletin birliği ve bölünmez bütünlüğünün asla tartışmaya açılamayacağına dikkati çeken Canikli, terörü haklı gösterecek hiçbir gerekçenin olamayacağını, devletin bütünlüğüne, milletin varlığına yönelecek saldırıların hiçbir zümre tarafından bir hak arayışı olarak nitelendirilemeyeceğini belirtti.

 

Canikli, “Teröre destek olanlar, teröristlere karşı net ve kararlı bir tutum sergileyemeyenler en büyük zararı ülkemizin ve geleceğimizin, çocuklarımızın aydınlık geleceğine verdiklerini hiç unutmasınlar.” dedi.

 

Bölgesinde ve dünyada etkin bir rol üstlenme hedefiyle aktif bir siyaset izleyen Türkiye’nin terörle mücadelesini her halükarda imkanlarıyla sürdüreceğini söyleyen Canikli, “Halen Türkiye’ye yönelik risk unsurları artarak devam ettiği için gerektiği takdirde bunların ortadan kaldırılması amacıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin de sınır ötesine gönderilmesi imkanı da sağlayacak olan tezkeremizin yüce Meclis tarafından kabul edilmesini talep ediyorum.” ifadelerini kullandı.

MHP’li Erkan Akçay: Türkiye’nin bekası için her şeyi göze alabileceğiz

 

MHP Grubu adına söz alan MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, tezkerenin, sadece terör örgütlerine karşı değil, terör örgütlerini destekleyen, onları besleyen, semirten ülkelere karşı da Türk milletinin gazi meclisten yüksek bir uyarısı olacağını belirtti.

 

“Yaşananlar gösteriyor ki Ortadoğu’da kendi göbeğimizi kendi elimizle kesmemiz gerekecek.” ifadesini kullanan Akçay, “Sevr hayalini gerçekleştirmek isteyenler Irak’ın kuzeyinde peşmerge başı Barzani ile yüz yıllık oyunu yeniden sahnelemektedir. Bu aslında yüz yıllık bir hesaplaşmadır. Bu tezkerenin en önemli yanı da budur.” değerlendirmesinde bulundu.

 

Bu tezkerenin, Türkiye’nin sadece güney sınırlarındaki tehlikeye değil, Türkiye düşmanı bütün güçlere karşı yüksek sesle bir karşı duruş olacağını belirten Akçay, “Gayrimeşru ve kabul edilemez bu korsan referandum iş işten geçmeden iptal edilmelidir.” diye konuştu.

 

“Türkmen varlığı hiçbir şekilde bastırılamaz”

 

Bu tezkereyle Ankara’dan Erbil’e “ateşle oynama, yanarsın” mesajının en güçlü şekilde verileceğini dile getiren Akçay, şunları kaydetti:

 

“Bu tezkere, Türk milletinin milli gücünü sonuna kadar kullanacağının kararlılık ifadesidir. Biz, bu tezkereyle, bir gece ansızın görünebileceğimiz hususunda şaka yapmadığımızı, oyun oynamadığımızı Türkiye’nin bekası için her şeyi göze alabileceğimizi kesin bir şekilde söylüyoruz.

 

Irak ve Suriye’de yaşayan Türkmen varlığı hiçbir şekilde oldu bittiye getirilerek bastırılamaz, horlanamaz, topraklarından yurtlarından sökülüp atılamaz. Soydaşlarımızın hayat alanlarına göz diken, referandum yoluyla daha önce başlattıkları etnik tasfiyenin çıtasını yükseltmeyi amaçlayanlar, Türk milletinin sabrını daha fazla zorlamaktan vazgeçmelidir. Bu provokasyon miadı dolmuş Barzani’nin hayrına olmayacaktır. Rüzgar eken fırtına biçecektir.

 

Irak ve Suriye’nin kuzeyinde gayri meşru ve düşmanca her hamleyi Türkiye korkusuzca kesmeli, sınırlarımız tüm imkanlarımız kullanılarak emniyete alınmalıdır. Artık başka yol kalmamıştır. Biz biliyoruz ki milli bekamıza yönelmiş tehditler odağında yok edilmezse, yurdumuzu savunma güçlükleri peyderpey karşımıza çıkacaktır. Ankara güvende olacaksa, Diyarbakır huzurlu kalacaksa; Kerkük’ün, Musul’un, Halep’in dirlik içinde olması tarih ve jeopolitiğin bize uyarısıdır.”

 

“Parmak sallayanların parmağını kırarız”

 

Akçay, Barzani’nin, Türkmen kentlerini de kapsayan korsan referandum hazırlığının sonuna kadar karşısında olduklarını vurgulayarak, bu referandumun “sinsi bir ön çalışma, karanlık bir öncü hamle” olduğunu söyledi.

 

Akçay, bu referandumun, Türkmenlerin, Türkiye’nin ve bölge ülkelerinin tamamen aleyhine olduğunu belirterek, korsan referandumun gayri meşru, kabul edilemez, vahim sonuçlara gebe bir girişim ve Türkiye’ye doğrudan bir tehdit olduğunu ifade etti.

 

Türkiye’nin uluslararası ve ikili anlaşmalardan doğan haklarının güçlü olduğunu dile getiren MHP Grup Başkanvekili Akçay, “Bu nedenledir ki Türkiye Cumhuriyeti devleti, bekasını yakından tehdit eden, egemenlik haklarını doğrudan hedef alan, varlık ve birliğini riske sokan her türlü eylem, hazırlık, kurgu, tertip, teşebbüs ve mütecaviz emellere karşı meşru müdafaa ve müdahale hakkını kullanmakla mükelleftir. Türkiye’ye hiçbir güç yön tayin edemez. Türkiye Cumhuriyeti’ne kimse parmak sallayamaz. Bize parmak sallayanların parmağını kırarız.” diye konuştu.

CHP’li Öztürk Yılmaz: Referandumdan sonra bağımlılığı açacak bir sürece giriyorsunuz

 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz, IKBY Başkanı Mesut Barzani’ye, “Sizin attığınız tek taraflı adım bölgeyi taşeronlaştırıyor. Siz bağımsızlığa gitmiyorsunuz, bu referandumdan sonra bağımlılığı açacak bir sürece giriyorsunuz.” diye seslenerek, Irak ve Suriye tezkeresine destek vereceklerini bildirdi.

AK Parti’li Volkan Bozkır: Henüz vakit geç değil

 

AK Parti adına, İstanbul Milletvekili Volkan Bozkır söz aldı. Bozkır’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

 

“Irak’ta kritik bir noktadayız. IKBY bu referandumu yaparsa Irak Anayasası’na aykırı hareket etmiş olacaktır. Türkiye Irak ile ilişkilere ve toprak bütünlüğüne her zaman önem vermiştir. Kerkük’te maalesef Irak bayrağının yanına Kürdistan bayrağının asılması kararı alınmıştır. Bu son derece yanlış olmuştur. Bunun kabul edilmesi mümkün değildir. Irak’ın etnik ve mezhepsel bir savaşa sürüklenmesi terör örgütlerini güçlendirmektedir. Irak’taki mozaik toprak bütünlüğü temelinde korunabilir. Türkiye her aşamada tutumunu ortaya koydu. IKBY’nin aldığı referandum kararı değerlendirilmi ve her türlü tedbir masaya yatırılmıştır. Referandumun olması halinde Türkiye’nin ne tür tedbir alacağı tüm boyutlarıyla değerlendirilmiştir. IKBY’ye son bir kez daha çağrıda bulunmayı görev biliyoruz. Bu referandumu iptal edin. Bu duygusallıkla götürülebilecek bir konu değildir. Henüz vakit geç değildir. Türkiye referandumun ertelenmesine de karşıdır. Doğru olan referandumun tamamen iptal edilmesidir. “

 

Sürpriz görüşme

 

TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan ve AK Parti Grup Başkanı Binali Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile Meclis’te bir araya geldi.

 

Irak ve Suriye tezkeresinin görüşüldüğü TBMM Genel Kuruluna verilen arada, birleşimi yöneten İsmail Kahraman ile Yıldırım, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli, Başkanlık Divanı’nın arkasındaki bölüme geçti.

 

TBMM Başkanı Kahraman ile liderler, burada bir süre sohbet etti ve çay içti.

 

Devlet Bahçeli, görüşmenin ardından kuliste gazetecilerin sorusu üzerine, “Meclis Başkanının çayını içtiklerini” söyledi.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X