İstanbul’daki afetin nedeni ‘süper hücre’

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Adil Tek, İstanbul’a saat 12.00’ye kadar metrekare başına 91 kilogram yağış düştüğünü, bu yağış değerinin son 106 yılın en yüksek 3. yaz yağış değeri

İstanbul’daki afetin nedeni ‘süper hücre’

Tek, yazılı açıklamasında İstanbul’daki yoğun yağışa, Kuzey’den gelen serin hava ve yüksek deniz suyu sıcaklıklarının birleşmesiyle oluşan “süper hücre” olarak adlandırılan yapıların neden olduğunu belirtti.

Söz konusu yağışın çok sık rastlanan bir yağış biçimi olmadığına dikkati çeken Tek, açıklamasına şöyle devam etti:

“18 Temmuz sabahı saat 12.00’ye dek metrekare başına 91 kilogram yağış düştü, bu yağış değeri son 106 yılın en yüksek 3. yaz yağış değeri oldu. Bu da son yıllarda görülen iklim değişikliğine bağlı yağış düzensizliklerine eklenen bir ekstrem olarak kayıtlara geçti. Bu yağış, çok sık rastladığımız bir yağış biçimi değil. Kuzey’den gelen serin hava ve yüksek deniz suyu sıcaklıkları birleşince ‘süper hücre’ dediğimiz yapılar oluşuyor ve bu da bugün yaşadığımız türden şiddetli yağışlara neden oluyor.”

Kandilli olarak önceki tahminlerinde de Marmara Bölgesi ve Karadeniz Bölgesi’nde hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin altında seyredeceğini öngördüklerini ancak 18 Temmuz 2017’de yaşanan türde bir yağışı ilerleyen günlerde beklemediklerini aktaran Tek, temmuz ayındaki sıcaklık değişimleri için şu bilgileri verdi:

“Temmuzun ikinci yarısı için Marmara ve Batı Karadeniz’de yağışların mevsim normalleri ve üzerinde, sıcaklıkların ise bu bölgelerde mevsim normalleri ve altında geçeceği beklenmektedir. Ağustos ayı içinde bu bölgelerdeki aynı durum değişmemektedir. Yurdun diğer diğer bölgelerinde mevsim normalleri değerler temmuz ikinci yarısı ve ağustos genelinde devam edecek gözüküyor. Yaptığımız son uzun vade mevsimsel iklim öngörülerine göre, sonbaharda Kuzey bölgelerde sıcaklıklar mevsim normalleri ve altı değerlerde seyrederken, yağışlar da normallerin altına düşüyor. Bu şu demek; kurak ve kuru soğuk bir sonbahar bizleri bekliyor. Yine aynı bölgeler için kış ayları tahminleri mevsim normallerinde gözüküyor.”

Tek, hava olaylarındaki ekstrem değişikliklerin enerji kullanımındaki artışla bağlantılı olduğunu, atmosferdeki sera gazları, kirleticiler ve diğerlerinin artmasının birbirini tetikleyen önemli bir zincir oluşturduğunu belirterek, “Bu zincirin halkalarını sıraya koyarsak, enerji talebi fosil yakıt kullanımının artışına, fosil yakıt kullanımı sera etkisine, sera etkisi sıcaklığın artmasına sebebiyet vermekte. Sıcaklığın artışı, buzulların erimesi, buharlaşmanın artması ve hidrolojik çevrimdeki suyun miktarının artışı ile birlikte döngünün hızlanması demektir.” değerlendirmesinde bulundu.

Bu durumun düzensiz ve aşırı yağışlara yol açtığına dikkati çeken Adil Tek, şunları kaydetti:

 

“Ayrıca sıcaklık artışı yerküre üzerinde homojen olmayan sıcak hava dalgalarına yol açarken, atmosferik gazların moleküler hızlarını arttırarak kuvvetli rüzgar ve fırtınalara neden olur. Sonuç olarak tüm bunlar çeşitli meteoroloji haritalarında net bir biçimde gözlenir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizdeki kayıtlar da sıcaklıkların yükselme trendinde olduğunu gösteriyor. Önümüzdeki kısa (onlu, yirmili yıllar) ve uzun döneme (ellili, yüzlü yıllar) ait yapılan kestirimlerde sıcaklıklardaki artışın devam edeceği öngörülmekte. Bu durum ülkemiz ve dünyanın iklim değişikliğinden gittikçe daha çok etkileneceğini gösteriyor.”

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X