“Yenidoğan çetesi”nin faaliyetlerinin ortaya çıkarılması amacıyla İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünde kurulan komisyonda görevli doktor Malik Türkay Esin, “Kemal Bey’e (Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu) çıktık, o zamanki İl Sağlık Müdürümüzdü. Dedik ki ‘Bizim yaptığımız denetimler bunlara sadece maddi cezalar getirir ama bu iş organize gözüküyor. Uygun görürseniz, bu işin emniyet ayağını da dahil edip telefon dinlemesiyle, kişi takibiyle, yer tespitiyle büyük bir operasyona dönüşmesi gerekiyor.’ Kemal Hoca, ‘Tamam, nereye kadar giderse gitsin, arkanızdayız.’ yanıtı verdi.” dedi.
İstanbul’da, 112 Acil Çağrı Merkezi’nde çalışan kişilerle ortak hareket ederek, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden olan ve haksız kazanç elde eden çetenin faaliyetlerinin ortaya çıkarılmasına ilişkin süreci, o dönem İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Özel Sağlık Kuruluşları Denetim Biriminde uzman olarak görev yapan, Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı doktor Malik Türkay Esin anlattı.
Esin, konuyla ilgili ilk olarak Mart 2023’te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) üzerinden gelen bir şikayet üzerine İl Sağlık Müdürlüğü bünyesinde soruşturma başlatıldığını söyledi.
Özel sağlık kuruluşlarının her yıl düzenli olarak çeşitli vesilelerle denetlendiğini, 2023’te de ocak ayından itibaren denetimlerin yapıldığını dile getiren Esin, “Bu denetimler sırasında yoğun bakımlarda birtakım eksiklikler gördüğümüzde örneğin ‘A hastasının ilacı düzgün yazılmamış, ötekinin kaydı tutulmamış, berikiyle ilgili bir şey olmuş.’ denildiğinde bunlara normal cezai işlemleri uyguladık. Ama aklımızda böyle kişilerin ölüm sebebi olacak, böyle bir organize yapı olacağı düşüncesi olmadığı için hep adli yönden, Sağlık Bakanlığı ile ilgili yasalar çerçevesinde bunlara yasal işlemler uyguladık. Ama kafamızın bir yerinde de bu hatanın, aksaklığın bu kadar sık olmayacağı, bunun araştırılması gerektiği düşüncesi vardı ve araştırıyorduk zaten. Ancak mart ayında gelen şikayet kafamızda bazı şeylerin şekillenmesine sebep oldu. O dönemde bir de bu gözle bakarak, ‘Evet, bu organize olabilir, o zaman isimleri araştıralım, bu aksaklık hep aynı isimlerde karşımıza çıkıyor.’ düşüncesi oluştu. ‘Evet, bu organize, bilinçli yapılan bir şey, böyle masum hata, eksik vesaire değil, bu organize bir işlem.’ diye şekillendi.” ifadesini kullandı.
Durumu, o dönemin İl Sağlık Müdürü, şimdiki Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’na aktardıklarını anlatan Esin, “O dönemde denetim bölümünden sorumlu uzman olduğum için şimdiki Sağlık Bakanı’mız Sayın Kemal Memişoğlu’na çıktık ve dedik ki ‘Efendim, böyle bir durum, şikayet vardı teyidi alınan. Bizim gördüğümüz tablo da bu işi doğruluyor. Bunun daha büyük bir çapı var. Uzmanlık gerektiren bir dal. Bununla ilgili komisyon kuralım. Komisyonda yenidoğan yoğun bakım da olsun.’ Kemal Hoca, ‘Sonuna kadar gidin.’ dedi.” diye konuştu.
“Kemal Hoca, ‘Tamam, nereye kadar giderse gitsin, arkanızdayız’ dedi”
Talimat üzerine bir komisyon kurulduğunu ve yapılan denetimlerde tablonun net olarak görüldüğünü anlatan Esin, Kemal Memişoğlu’nun desteğiyle sürecin ilerlediğini söyledi.
Esin, şöyle devam etti:
“Komisyon çalışmaları devam ederken orada bulduğumuz eksikler ve sıkıntılarla ilgili yasal işlemleri zaten başlattık ama bunun bir de adli yönü var. Örneğin bu organizasyonu gidip bir kurumu denetleyerek bulamazsınız. Bunun mesai sonrası görüşmeleri, kişilerin özel telefonlarının dinlenilmesi vesaire işlemler olacağı düşüncesiyle tekrar Kemal Bey’e çıktık, o zamanki İl Sağlık Müdürümüzdü. Dedik ki ‘Bizim yaptığımız denetimler bunlara sadece maddi cezalar getirir ama bu iş organize gözüküyor. Daha büyük ve sıkıntılı. Uygun görürseniz, bu işin emniyet ayağını da dahil edip, telefon dinlemesiyle, kişi takibiyle, yer tespitiyle büyük bir operasyona dönüşmesi gerekiyor.’ Kemal Hoca, ‘Tamam, nereye kadar giderse gitsin, arkanızdayız.’ yanıtını verdi.”
Durumun emniyete bildirilmesiyle özel bir ekibin kurulduğunu belirten Esin, zaman zaman yapılan dinlemeler neticesinde uzmanlık gerektiren konularda danışmanlık hizmeti verdiklerini söyledi.
Esin, durumun hassasiyeti nedeniyle duyulmaması için küçük bir ekiple çalıştıklarını belirterek, şunları ifade etti:
“Hatta bu arada şöyle bir işlemimiz de oldu. Örneğin emniyet bize şu bilgiyi geçiyordu; ‘Hocam bir hastanede şöyle bir sıkıntı var. Çocuğun zarar göreceği, gerekli ilacı vermedikleri konuşuluyor.’ denildiğinde, bize müdahil olmamız söyleniyordu. Biz aynı hastaneye sanki rutin bir şikayet varmış ya da rutin bir denetimmiş gibi ekibimizle gece ya da hafta sonu giderek, ‘Rutin denetim yapıyoruz, bu bebeğin ilacı nerede? Bu bebeğin değerleri doğru değil, yasal işlem.’ şeklinde müdahil oluyorduk ama gittiğimiz yoğun bakımlarda hiçbir zaman bu işin emniyet tarafından takip edildiğini ya da telefonda konuşmaları duyduğumuz konuyu gündeme getirmiyorduk. Sanki ailenin ya da müdürlüğün rutin şikayeti gibi işlemlerle en azından çocuğun zarar görmesini engelleyip, daha sonra emniyetin işini takip etmesini kolaylaştırma yoluna gittik.”
“Kemal Bey’in ‘Sonuna kadar gidin’ lafı çalışmamızı kolaylaştırdı”
Esin, sürekli özel hastanelere denetime gittiklerini, ancak denetimlerde üst amirin tutum ve tavrının önemli olduğunu dile getirdi.
“Yenidoğan çetesi” soruşturmasında dönemin İl Sağlık Müdürü Kemal Memişoğlu’nun yaklaşımına vurgu yapan Esin, “Kemal Bey, ‘Ben emniyet kısmında önünüze çıkacak engeli kaldıracağım, gece araba, izin, onay ne gerekiyorsa sabaha kadar olsa arayın, evrak getirin imzalayacağım.’ demese bu şekilde gidemezdik. Ya da bu iş bir yerden duyulur ve gerekli önlemi alırlardı. Çünkü karşıdaki grup böyle küçük, basit, bir hemşirenin, doktorun, sağlık memurunun tek başına yapacağı bir şey değil. Organize bir yapı olduğu için işin en kritik yanı arkanızda size destek olan iradedir. O önünüzü açıyorsa gitmesi daha kolaydır. O yüzden Kemal Bey’in orada ‘Sonuna kadar gidin.’ lafı çalışmamızı kolaylaştırdı.” ifadesini kullandı.
Esin, söz konusu çalışmada amaçlarının konunun duyulmaması, işin mümkün olduğunca çabuk bitirilmesi olduğunu belirterek, “Amaç, dar bir grupla, mümkün olduğunca çabuk bu işin bitmesiydi. Şu anda da istediğimiz aşamaya geldik. Bundan sonrası da devam edecek mi? Bence asıl sıkıntı bundan sonra. Bu kişilerin mahkeme ifadeleri, dinleme tapeleri… Belki de orada diyecekler ki ‘Tamam, biz yaptık ama Ahmet’ler de Mehmet’ler de yaptı’. Bu sefer iş o yana da dönecek. Yani bu işin mahkeme aşaması da ciddi bir önem taşımakta.” dedi.
Türkiye’de sağlık ordusunun yüz binlerce kişiden oluştuğunun altını çizen Esin, şunları kaydetti:
“Doktoru, hemşiresi, yoğun bakımcısı, cerrahı…. Bu olayla ilgili toplasanız, bu işe dahil olan kişi sayısı şu anda 50 civarında. Hadi bir bu kadar daha yakalanacak, olsun 60-70 kişi. Ama biz yüz binlerce kişilik bir sağlık ekibinden bahsediyoruz. Artı bu ekipler Türkiye’deki en üst eğitimi alıp, en çok eziyeti çekip, yıllarca işte ihtisas, yoğun bakım vesaire uğraşıp giden kişiler ve bu yüz binlerin içinden 50 kişinin tutuklandığı bir olaydan bahsediyoruz. Bu 50 kişinin yaptığı işi tutup da tüm sağlık camiasına mal edecek olursak ciddi hak yemiş, günaha girmiş oluruz. Burada mühim olan bunların çabuk bulunup ayıklanması, uzun yıllar daha büyük organizasyonlar haline gelmeden sağlık sistemince çabucak yakalanıp bertaraf edilmesi. Şu anda da yapılan iş bu.”
“Korku filmi seyrediyorsunuz”
İnsanoğlunun para için birtakım yolsuzluklar yapabildiğini ifade eden Esin, ama yaşanan bu olayın çok daha farklı bir durum olduğunu söyledi.
Esin, bebeğe bilerek, kasten böyle bir şeyin yapılmasının asla kabul edilemeyeceğini vurgulayarak sözlerini şöyle tamamladı:
“‘Kötü malzemeyi kullan hastalık kapsın, durumu kötü, şahıs ölmüş ama kuvözde beklet parasını alalım ya da boşver yatağı boşalt, bunu öldür’… Yani bunun insanlıkla, sağlıkçılıkla bağdaşır tarafı yok. O yüzden de bizi en çok yıpratan kısım o oldu. Geceleri gidip bu tapelerin çözülmesinde de bununla ilgili sorgularda da çalıştık. Ama bu bünyenizin kaldıracağı bir şey değil. Tamamen masum bir bebeği 5 bin lira, 10 bin lira için öldürmek insanlıkla açıklanacak bir şey değil. Biz bunları sağlıkçı olarak da doktor olarak da insan olarak da kabul etmiyoruz. Bir kişinin öldürülmesi emrinin telefonda dinlenilmesi, karşı tarafta da diyelim ki bir bayan olup, bir annenin bir bebek öldürmesi. Çünkü o sağlıkçılardan bayan olanların sonuçta bir annelik vasfı var. Bir bebeğin ölümünü kahkahayla… Bunun anlatılır tarafı yok. Korku filmi seyrediyorsunuz. Hiç sevmediğiniz bir korku filmi, kabus. Kurgu mu? Yani kurgu olsun, bu gerçek olmasın, ciddi olmasın, başka bir şey çıksın istiyorsunuz ama ne yazık ki değil. Bunları yaşadık.”