Araştırma Görevlisi Dr. İsmail Burak Daban, “Zooplankton miktarının az olması denizanası aşırı üremesi ve küçük pelecik balık yavrularının az miktarda olması sistemde bir tehlikeye işarettir. Bu kesin müsilaj olacak anlamında gelmemektedir. Ancak denizanalarının aşırı üremesi ve ortamda zooplankton tüketecek balık yavrularının olmaması bir sonraki aşamada yoğun kirlilik yükü ile birlikte müsilajı ortaya çıkarabilir” dedi.
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), bu yıl Marmara Denizi’nde görülen yoğun müsilaj sonrası araştırma için çağrı yaptı. ÇOMÜ Deniz Bilimleri ve Teknoloji Fakültesi Avlama, İşleme Teknolojisi Bölümü’nün bu çağrı üzerine hazırladığı ‘Marmara Denizi’nde Müsilajın Pelajik ve Bentik Balıkların Erken Yaşam Evreleri Üzerine Etkisi’ projesi TÜBİTAK tarafından kabul edildi.
Araştırma Görevlisi Dr. İsmail Burak Daban öncülüğünde gerçekleştirilen projede, Prof. Dr. Ali İsmen, Prof. Dr. Ugur Altınağaç, Prof. Dr. Adnan Ayaz, Prof. Dr. Uğur Özekinci, Dr. Öğretim Üyesi Alkan Oztekin, Dr. Öğretim Üyesi Fikret Çakır, Araştırma Görevlisi Yusuf Şen, Araştırmacı Umut Tuncer, gemici Osman Odabası, bursiyer Oğuzhan Ayaz, G. Erman Uğur, Tekin Demirkiran ve B. Burkay Selçuk görev aldı. İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Ahsen Yüksek ise danışmanlık yaptı.
Bu ay başında başlayan, 9 ay sürecek olan proje kapsamında ekip, Marmara Denizi’nde 32 noktada balık yumurta larva araştırması ve 12 noktada ığrıp örneklemesiyle demersal juvenillerin (dip balıkları) araştırılmasını gerçekleştiriyor.
Tamamlanan çalışmanın ilk bölümünde Marmara Denizi’nde yoğun denizanası patlaması görüldü. Yavru dip balıklarında problem görülmezken, suyun üstünde yaşayan yavru hamsi, sardalya, çaça, istavrit gibi balıkların avlanma nedeniyle az miktarda olduğu belirlendi.
‘YOĞUN KİRLİLİK YÜKÜ İLE BİRLİKTE MÜSİLAJ ORTAYA ÇIKABİLİR’
Avlama, İşleme Teknolojisi Bölümü Araştırma Görevlisi Dr. İsmail Burak Daban, balıkların üreme sisteminin müsilajdan nasıl etkilendiğini, balık yumurtalarının döllenip döllenmediğini ve yumurtaların açılıp larva olup olmadığını ve larvaların yavru balık haline gelip gelemediklerini araştırdıklarını ifade etti. Dr. Daban, “Aralık ile mart ayları arasında Marmara Denizi’nde 32 noktada balık yumurta larva araştırması ve 12 noktada ığrıp örneklemesiyle dipteki yavru balıkların araştırmasını gerçekleştiriyoruz. Aralık ayının ilk çalışması tamamlandı. Marmara Denizi’nin tüm çevresindeki 12 istasyondaki gözlemlerimiz sonucunda dip balıklarının üremeyi başardığı ve yavru hale geldiğini görmekteyiz. Dolayısıyla müsilajdan çok fazla etkilenmediğini anlamaktayız. Ancak şu anda görülen tek sıkıntı suyun üstünde yaşayan yavru hamsi, sardalya, çaça, istavrit gibi balıklarda. Genel olarak baktığımızda Marmara Denizi’nde aralık ayında yoğun bir denizanası patlaması görülüyor. Denizanası patlaması, aşırı üremesi ve zooplankton miktarının da çok az görülmesi sistemde sağlıksızlığı işaret etmektedir. Sistemde zooplankton miktarının az olması denizanası aşırı üremesi ve küçük pelecik balık yavrularının yani hamsi, sardalya, çaça, istavrit gibi balık yavrularını az miktarda olması sistemde bir tehlikeye işarettir. Bu kesin müsilaj olacak anlamında gelmemektedir. Ancak denizanalarının aşırı üremesi ve ortamda zooplankton tüketecek balık yavrularının olmaması bir sonraki aşamada yoğun kirlilik yükü ile birlikte müsilajı ortaya çıkarabilir” dedi.
‘TEKRAR MÜSİLAJ OLUŞUR MU BUNU İZLEYECEĞİZ’
Araştırma Görevlisi Dr. İsmail Burak Daban, “Araştırma kapsamında 32 noktada gerçekleştirilen plankton çekimlerinde denizanası patlamasının ve dipte ölü olan müsilajın su dikey hareketleriyle birlikte İstanbul ile Tekirdağ-Şarköy arasında daha fazla karışarak yüzeye çıktığı, yeni bir müsilaj başlangıcı gibi görünmese de suyun pelajik kolonunda ölmüş, dibe çökmüş müsilajın havalandığı ve sağlıksız bir pelajik ortamın görüldüğü izlenmiştir. Bundan sonraki süreçte su sıcaklıklarının düşmesiyle birlikte tekrar müsilaj oluşur mu bunu izleyeceğiz. Ancak oluşsa bile çok fazla miktarda balıkların erken yaşam evrelerine etki göstermediği ön görülmektedir. Proje bitiminde bütün örneklerimizi alıp, kaç tane türün dağılım gösterdiğini, bolluk ve çeşitliliklerinin ne olduğu ortaya çıkarıldıktan sonra müsilaj olmayan dönemlerle karşılaştırılıp, daha net bir sonuca varılacaktır” diye konuştu.
DHA