Hüseyin Teşar (80), eşi Emine (78) ve 5 çocuğuyla ilkel şartlarda yaşıyor. Burada dünyaya geldiğini ve 80 yıldır ayrılmadığını belirten Hüseyin Taşer, akrabası da olan Emine Taşer ile evliliğinden 10 çocuklarının dünyaya geldiğini söyledi. 5 çocuğundan 30 yıldır haber alamadığı anlatan Taşer, diğer 5 çocuğunun ise yanlarından hiçbir zaman ayrılmadığını kaydetti. Teşar ailesinde hiçbir fert, okula gitmezken, çocukların, iletişim kuramadıkları için konuşma yetilerini kaybedip, kendi aralarında geliştirdikleri işaret diliyle anlaşabildiği gözlendi.
Tunceli- Bingöl ve Erzincan sınırlarının kesiştiği noktadaki 2 bin 500 rakımlı Hoşan Dağı, Aleviler için kutsal sayılan dağ olarak biliniyor. Dağdaki mağaraya benzer yapıyı ev olarak kullanılan Teşar ailesi, 80 yıldır yaşamlarını kabile gibi burada sürdürüyor. Ailenin reisi Hüseyin Teşar, yaşadığı mağara gibi evin, dedelerinin döneminden kendilerine kaldığını ve 300 yıldır burada yaşamın sürdüğünü belirterek, mekanlarını terk etmemekte kararlı olduklarını söyledi. Bölgede gezi yapan Tuncelili dağcılar İsmail Ateş ve Haydar Çetinkaya’nın, Teşar ailesinin 2 bin 500 rakımlı dağda yaşadığını fark edip, gördüklerini gazetecilerle paylaşması üzerine ailenin varlığı ortaya çıktı. Gazeteciler, Erzincan’ın Tercan ilçesine bağlı Konarlı köyündeki Hoşan Dağı’nda yaşayan Teşar ailesiyle görüşebilmek için dağcılarla çıktıkları yolculukta 3 saat araçla gidip, 2 saat de yürüdü.
5 ÇOCUĞUNDAN 30 YILDIR HABER ALAMIYOR
Gazetecileri karşısında görünce şaşıran Hüseyin Teşar, görüşmeyi ikna sonucu kabul ederken, burada neden yaşadığını anlattı. Teşar, dedelerinin de burada yaşamış olması ve Hoşan Dağı’nın Aleviler için kutsal olması nedeniyle yaşamlarını burada sürdürdüklerini söyledi. Hüseyin Teşar, 50 yıl önce Emine Taşar ile yaşadığı mağarada dünyaevine girdiğini anlattı. Teşar; 10 çocuğunun olduğunu, küçük yaşlardaki Sezgin, Dogan, Mülkinaz, Cevahir, Yazgül adlı 5 çocuğunun 30 yıl önce hatırlamadığı kişilerce alındığını ve kendilerinden bir daha haber alamadığını söyledi. Eşi Emine, çocukları Ayten (30), Hüsniye (32), Sis Ali (28), Metin (35) ve Zeynep (37) ile birlikte burada yaşadığını anlatan Hüseyin Teşar, çocuklarının okula gitmediğini, teknolojinin ne olduğunu bilmediklerini anlattı.
‘BUGÜNE KADAR DEVLETLE HİÇ GÖRÜŞMEDİK’
Yaşadıkları 2 bin 500 rakımlı Hoşan Dağı’nda geçimlerini sadece besledikleri hayvanlarla sağladıklarını dile getiren Teşar, “Biz şimdiye kadar hiçbir devlet yetkilisiyle ne konuştuk ne görüştük. Bu ev dedemizden bize kalmış 300 yıllık bir ev. Yaşadığımız ev artık özelliğini yitirmiş, yıkılmaya yüz tutmuş, taşlar artık birbirinin üzerinde duramaz hale gelmiş. Devlet bize bir ev yapsın burada. Biz yıllardır ilkel şekilde yaşıyoruz. Suyumuzu dışarıdan taşıyarak, getiriyoruz; yolumuz yok, elektrik yok. Televizyon nedir, bilmeyiz; hiçbir şeyimiz yok. Buzdolabı yok. Yakın köylere arada da olsa belki uğruyoruz. Bakıyoruz; herkesin evi çatısı, suyu, eve gelmiş, elektrik var, televizyon var. Bizde hiçbir şey yok. Çocuklarım okuma- yazma bilmiyorlar. Türkçe konuşmayı öğrenemediler. 5 çocuğum 30 yıl önce birileri tarafından götürüldü. Hiç birinden haber alamıyorum; öldüler mi, yaşıyorlar m?” dedi.
İHTİYAÇLARINI PARAYLA GİDERMİYORLAR
Teşar ailesinin fertleri, yıllarca yaşadıkları Hoşan Dağı’nda parayla alışveriş yapmadıklarını, ihtiyaçlarını mağara evlerinde besledikleri keçi, koyun, tavuk gibi hayvanları komşu köylere götürüp, değiş- tokuş yöntemiyle karşıladıklarını söyledi. Teknolojiden tamamen uzak olan aile fertleri, Türkiye’de yaşanan olaylardan haberdar olmazken, 15 Temmuz darbe girişiminden de haberlerinin olmadığını söyledi. Evde yaşayan çocuklar, Türkiye’de iktidarın ve cumhurbaşkanının kim olduğunu bilmezken, toz ve çamur içinde yaşayan ailenin en büyük kızı Zeynep, ekmek yapmayı öğrendiği için evin ekmek ihtiyacını kurduğu sacın üzerinde karşılıyor. Yemek yapmayı bilmeyen aile fertleri; soğan, patates, yağ ve çökelek dışında hiçbir gıda almazken, zaman zaman besledikleri hayvanları keserek, et yediklerini belirtti.
KÖYDE GÖRDÜĞÜ GÜNEŞ PANELİNİ EVE YERLEŞTİRDİ
Evde teknolojik alet olarak ise yalnızca güneş enerjisi paneli bulunuyor. Ailenin Türkçe bilen tek çocuğu Metin Teşar, 10 kilometre uzaklıktaki Konarlı köyünde gördüğü güneş enerjisi panelinin ne işe yaradığını köylülere sorup, öğrendiğini bunun üzerine köy sakinlerinden de yardım alarak, kendi evlerine bunu kurduklarını anlattı. Düşük kapasiteli bu sistemle evlerinin 2 odasını kısmen aydınlatan aile fertleri, enerjiyi sadece 6 ay kullanabildiklerini söyledi.
SEÇİMLERDE OY KULLANMADILAR
Devletin varlığından haberdar olmayan Teşar ailesinin fertleri, bugüne kadar seçimlerde oy kullanmadıklarını, hiçbir nüfus sayımına da dahil olmadıklarını dile getirdi. Okuryazar olmayan Teşar ailesi üyeleri, ilk kez yabancı olarak kendilerini haber yapmaya gelen gazetecileri gördüklerini söyledi. Evlerine gelen gazetecileri fark eden 3 kızın da korkudan saklandıkları görüldü.
‘HAYVAN DIŞINDA BAŞKA CANLI GÖRMÜYORUZ’
Ailesinin yaşadığı ilkel hayatı anlatan Metin Teşar, hayvanlar dışında başka canlı görmediklerini belirterek, devletin kendilerini artık görmesi gerektiğini söyledi. Teşar, “Biz burada çok zor şartlarda yaşıyoruz. Biz burada sadece hayvanlarımız ile birlikte yaşıyoruz, başka canlı göremiyoruz bile. Bu şartlarda yaşamak çok zor. Vicdanı olan, bize bir el atsın, bize bir yardım etsin. Bu şartlarda yaşamak artık çok zor. Artık yaşamaya gücümüz yok. Dayanma gücümüz kalmadı. Ne olur bize birileri yardım etsin” dedi.
‘2 BİN 500 RAKIMLI DAĞDA YAŞAM OLABİLECEĞİNE İHTİMAL VEREMEDİK’
Teşar ailesini düzenledikleri dağ gezisinde keşfettiklerini anlatan dağcı İsmail Ateş, 2 bin 500 rakımlı dağda yaşamın çok zor olacağı düşüncesiyle ilk önce mağara gibi evde kimsenin olmadığını düşündüklerini söyledi. Teşar ailesini görünce şaşırdıklarını anlatan Ateş, “Tunceli ve Türkiye’nin her yerinde dağcılık faaliyeti yapıyoruz. Arkadaşım Haydar Çetinkaya ile birlikte Hoşan Dağı’na tırmanış yaparken, buradan tesadüfen geçtik. Evi görünce burada yaşamanın olabileceğine ihtimal vermedik. Çünkü en yakın yerleşim birimi kilometrelerce uzakta ve bu rakımda 2 bin 500 rakımda insanların yaşayacağına ihtimal vermedik. Tırmanış sonrası eve geldik, insanları gördük. Bizi gördükleri gibi kaçtılar. Zazaca konuşarak, aile ile irtibat kurduk. Yaşam şartlarını görünce çok etkilendik. Çok ilkel koşullarda yaşıyorlar. Hiç insan yüzü görmemişler. Adeta mağara devrinde yaşıyorlar. Birilerinin bu aileye destek olması gerekiyordu. Gazeteci arkadaşlarla görüşüp, bu durumun duyurulmasını, birilerinin bu insanlara yardım etmesini sağlamak için bir çaba içine girdik. Türkiye’nin hiçbir yerinde bu rakımda insan yaşayamaz” diye konuştu.