Mehmet Ali İnan yazdı; Eskimeyen koltuklar

Olay Medya İcra Kurulu Başkanı Mehmet Ali İnan, bu haftaki köşesinde Türkiye’de yaşanan bazı olayları yorumladı…

Mehmet Ali İnan yazdı; Eskimeyen koltuklar

İnan, yazısında şu ifadeleri kullandı:

Doğup, çocukluğumun geçtiği evimizde yerler kilimle kaplıydı. Oturmak için kilimin üzerine sırayla dizilmiş, içi yünlü yer minderleri vardı. Sırtımızı da içi hasır, yüzleri el dokuması halı yastıklarına yaslardık…

Taa ki, Almanya’da çalışanlar epey bir zaman sonra para biriktirip yıllık izinlerine geldiklerinde tek tük evlere girmeye başladı bildiğimiz koltuk.

Müthiş bir keyifti koltuklara oturmak.

Ellerini yandaki ahşap kolluklara koyup, arkaya yaslanmak. En çok ayaklar rahattı. Yerde otururken bir süre sonra ayaklar karıncalanıyordu.

Ne var ki, bu koltuklu odalar ancak misafir gelince açılır, sonra bir daha girilmezdi. Bu yüzden çoğu evin koltukları kullanılmadan eskimiştir.

Sanırım bize de o günlerden kaldı. Koltuğa karşı bir tutku, koltuk sevdası oluşmadı.

Ama bu güzel ülkenin muhteşem topraklarında öyle çok, öyle hırslı, öyle tutkulu koltuk sevdalıları çıktı ki… Dünyada benzeri pek yok gibi.

İki yıl önce, 6 Şubat günü 11 ili yıkan büyük felaketin yıldönümünde televizyon ekranında gördüğüm sıra sıra dizilmiş binlerce insan mezarı görüntüleri insanım diyen herkesin yüreğini yakmıştır.

Gördüklerim bana bu yazıyı yazdırdı.

O mezarlarda yatanların belki de bir kısmı, iyi organize olabilsek, hazırlıklarımız tamam olsa toprakta olmak yerine, aramızda olabilirdi.

17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden 25 yıl geçti. Elbet en büyük acılardan birini o felakette yaşamıştık. Öyle acı, öyle yürek yakıcı fotoğraflar vardı ki… Başta ülke yöneticileri, siyasi yönetici adayları ve yurttaşlar büyük bir ders çıkaracaktı…

Enkazların altından gelen insan çığlıkları hâlâ kulaklarımızda.

“Orda kimse var mı?

Sessizlik… Var. Ama yok kimse…

Yok olduk, aciz kaldık, sesimiz sese yetmedi.

“Artık yara saran bir ülke olmaktan çıkalım diyor yerbilimci Prof. Naci Görür: Eğer 1999 depreminden başlayıp, depremin etkisini azaltma önlemleri yapmaya başlasaydık bugün deprem riski olan yerleri dayanıklı kentler haline getirmiştik. Bu sözler ağız dolusu vah halimize dedirtiyor.

Deprem yalnızca bizim ülkemizde olmuyor. Japonya’da, Şili’de ve dünyanın başka yerlerinde de oluyor.

Ama deprem sabahı öyle sıra sıra binlerce mezar ne Japonya’da ne de Şili’de var.

Asıl insanın yüreğini yakan şey, son 25 yılda o kadar felaket ve doğal afetle karşı karşıya kalan ülkemizde, can kayıplarında kusuru, eksiği ve sorumluluğu olan hiç kimsenin olmaması.

Bir tek sorumlu istifa etmiş değil.

Hepsi koltuklarında oturuyor.

Dünyadan, çok uzakta olmayan, bize yakın bir ülkeden örnekle sürdüreyim yazımı.

Bunu bana hatırlatan olaysa, Hatay’da ölenleri anmak için yapılan yürüyüşün engellenmek istenmesidir.

Sırbistan’da 1 Kasım 2024 günü tren istasyonunda beton sundurmanın çökmesi sonucu 15 kişinin öldüğü bir kaza yaşandı.

Bu olayın ardından önce öğrenciler hükümete tepki gösterisi yaptı. Binlerce öğrenci Dur Sırbistan sloganıyla kazada yaşamını yitiren 15 kişi için 15 dakikalık saygı duruşunda bulundu. Birçok yerde trafik 15 dakika durduruldu.

Tepkiler İnşaat, Ulaşım ve Altyapı Bakanı ile Dış Ticaret Bakanı’nın istifasını getirdi. Çok geçmeden de başbakan istifasını verdi.

Gösterici öğrencilerin taleplerinden biri, Novi Sad tren istasyonunda gölgeliğin çökmesiyle ilgili tüm belgelerin yayımlanmasıydı.

Hükümet internet sitesinden 195 belge yayımlamış olmasına rağmen öğrenciler 800’den fazla dokümanın daha olduğunu ve hükümetin yayımladığı belgeler arasında finansal detayların yer almadığını söylüyorlar.

Belgrad Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Fakültesi yayımlanan belgeleri analiz etti ve kritik belgelerin eksik olduğunu kamuoyuna açıkladı.

Sırbistan’da kazanın yaşandığı saat olan 11.52’de yapıldı eylemler. Protestonun sembolü ise Kanlı eller oldu.

6 Şubat günü yaşanan depremde 54 bin insanımızı kaybettik. Elbet 54 bin dakika protesto yapmak kolay değil.

Ne var ki 54 dakika süreyle tüm yurtta bir protesto eylemi yapılmadı.

15 kişi nere 54 bin insan nere…

İlk yaptığımız iş… İnsanımızın hızla ve iyi niyetle yara sarmaya koşması. Su, ekmek, giyecek, çadır, battaniye taşımak oldu depremzedelere.

Yani, bu toprakların kaderi olmuş sanki, yara sarmaya koşmak.

Bu, başka yaraların açılmasına ne yazık ki engel olmuyor…

Ve ne yazık ki, bu felakette ihmali olan bir sorumlu kimse yok. Herkes, hiçbir şey olmamış gibi yerli yerinde…

En çok yıkımın olduğu Hatay’da uzun süredir Belediye Başkanlığı yapan kişi bile istifa etmedi.

Bırakın istifayı, Cumhuriyet Halk Partisi’nin yeni genel başkanı, anketlerde en yüksek tercihi alıyor diye, 31 Mart seçimlerinde partisinden yeniden aday gösterdi. Anketlerde birinci çıkan, seçimi kaybetti. Halk vermedi ona yeniden koltuğunu.

Diyeceğim o ki, siyasetçilerin ve sorumlu yöneticilerin koltukları hiç eskimiyor.

Binalar yıkıldı, insanlar öldü, hayatlar sona erdi. Yollar çatladı, hastaneler, havaalanları harap oldu.

Daha da acısı, insanların umutları da enkazın altında kaldı.

Ama koltuklar sağlam ve sahipli duruyor.

Olay Medya İcra Kurulu Başkanı Mehmet Ali İnan’ın yazısının tamamı için tıklayın…

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X