İnan, yazısında şu ifadeleri kullandı:
“Ortadoğu insanı her şeye üzülür,
ama hiçbir şey yapmaz.”
Amin Maalouf
İran…
Keşke “uranyum zenginleştirme” projesi yerine, halkını nasıl zenginleştiririm projesi yapsaydı.
Sanırım dünyanın en mutlu insanlarının yaşadığı ülkelerden biri olurdu.
Köklü bir tarihi var. Ta Pers İmparatorluğu’na dayanıyor. Ki ondan öncesi de var. Hemen hemen ülke sınırları pek değişmemiş İran’ın.
Ancak bu yazının konusu İran’ın tarihi değil.
Bildiğiniz gibi geçen hafta Cuma gününün ilk saatlerinde İsrail, İran’ı vurdu…
Bu vurdu sözcüğü ortaya çıkan durumu anlatmak için yeterli değil… İsrail, eliyle işaretlemiş gibi İran’ın Genelkurmay Başkanı başta olmak üzere yirmiye yakın bilim insanı ile Devrim Muhafızları Komutanı ve diğer üst rütbeli askeri personelini kaldıkları yerde vurdu…
Bu kadarı da olmaz diyebilirsiniz.
Ama bunun olacağı çok belliydi.
Daha geçen yıl, 31 Temmuz 2024’te, Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniye’yi başkent Tahran’da kaldığı evde öldürdü.
Bu saldırı bile başlı başına bir meydan okumaydı.
Gelgelelim, Molla rejiminin bundan daha önemli işleri vardı.
Çok serttiler güvenlik güçleri.
Çok da dikkatli.
Gözlerinden kaçmıyordu, üniversiteli kızların başörtüsünden saçlarının ne kadarının kapalı, ne kadarının dışarıda kaldığını anında görebiliyorlardı.
Çarşıda, pazarda kadınların giyimleri tesettüre uygun mu değil mi, en önemli görevleriydi. Uygun görmediklerini anında yakalıyorlar, ağır cezalar veriyorlardı.
Çoğuna ağır işkenceler yapıldığına dair haberler dünya basınına da yansıdı.
Keşke “kadınların saçlarına, giyimlerine” gösterdikleri dikkati, biraz olsun ülkenin güvenliği için gösterselerdi.
Böyle kolayca, kuş gibi avlanmazlardı.
Çok büyük bir itibar kaybı yaşadı.
Daha da önemli bir durum var.
Başını örtmedi diye gördüğü işkence sonucu ölen Mahsa Amin’i hiç kimse unutmadı. Tüm dünya kadınlarının bayrağı oldu… Küçük kızların başına gelecekleri endişesine karşı büyük bir tepki ve eylemdi.
Asıl bu olayda yaşamıştı itibar kaybını…
Devrim Muhafızlarının sözde rejimi korumaktı asli görevleri. 1979’da İmam Humeyni şahı devirip, İran İslam Cumhuriyeti olarak ülkeyi yeniden şekillendirdi. Mevcut İran ordusunda Şah’ın kalıntıları olabilir gerekçesiyle ayıklama yapıp, kendini güvende tutmak için Devrim Muhafızlarını kurdu.
Devrim Muhafızlarının görevi rejimi korumak olmasına karşın, bu görev gitgide sadece mollaları korumaya dönüştü.
Molla rejimi, ülkede liyakati bir kenara itti. Varsa yoksa tek kriter sadakatti.
İşin ehli olmayan insanların yönettiği kurumlar gitgide zayıfladı. İşlevlerini yitirdiler.
Ülkeyi ayakta tutan, hayati kurumlarıdır. Bu kurumların içinden aklı, bilgiyi kısacası liyakati çıkarırsanız kurum anlamını yitirir.
Bu elbet bir günde olmaz.
İran’ın bugünkü güçsüzlüğünün temeli 1979’da atıldı.
Molla rejimi komşu ülkelerle de dayanışma içerisinde olma yoluna gitmedi. Hatta bazı ülkelerin içlerindeki kimi gruplarla işbirliği yaparak rejimini onlara aktarma ideolojisi ile hareket etti.
Bu yüzden bugün bu kadar yalnız.
Dünya ülkelerinin çoğu İsrail’e karşı öfkeli ve tepkili… Eğer bu saldırı İsrail dışında başka bir ülke tarafından yapılsaydı, bugün İsrail’e karşı gösterilen tepkinin yarısı bile olmazdı.
Molla rejimi, ABD ve İsrail’i İran’ın düşmanı ilan etmişti. ABD’yi büyük şeytan İsrail’i de küçük şeytan olarak adlandırdı.
Büyük şeytan, saldırıdan iki gün önce bölgedeki vatandaşlarının hızla bulundukları yeri terk etmeleri duyurusunu yaptı.
Üstelik küçük şeytan dediği İsrail ile gerginlik hat safhadaydı.
İranlı yöneticiler İsrail’in blöf yaptığını sanarak, kendi vatandaşlarına ve dünya ülkelerine karşı propaganda yaptığı kanaatine varmışlar.
Dahası İsrail, ilk kez saldırmıyordu İran’a.
Her saldırıda İran’ın önemli bir insanını öldürdüğünü gördük.
Böyle saldırılar sonrası büyük kalabalıklarla protesto mitingleri düzenlendi ülke genelinde. ABD ve İsrail kınandı. Kin ve nefret içerikli söylemler içeren büyük laflar edildi her seferinde.
Ülkede sanata, edebiyata, basına, sinemaya sansür uygulanarak olan bitenleri İran halkının öğrenmesi engelleniyor. İnternete bile kısıtlama, kimi zaman yasak getirildiği de oluyor muhalif seslerin yayılmaması için.
Buraya kadar yazdıklarımdan İsrail’i onaylıyorum fikri çıkmasın. Asla böyle bir düşüncem yok. Aklım erdiğinden beri ABD başta olmak üzere İsrail’in politikalarına hep karşı oldum.
İran, karşı karşıya kaldığı bu büyük saldırıdan sonra “İntikam Bayrağını çektim” dedi.
“İntikam” bayrakla alınmıyor ki!..
İran yönetiminin, kendi rejimini başka ülkelere yayma çabasının ne kadar beyhude bir uğraş olduğu ortaya çıktı.
Şimdi kendi rejimini koruyup koruyamayacağı dünya kamuoyu gündeminde tartışılıyor.
Gözleri, akılları kadınların saçlarından, giyiminden başka bir şey görmüyor anlaşılan.
Çünkü İsrail’e bu kez de yeterli karşılığı veremeyecekler gibi görünüyor.
Olay Medya İcra Kurulu Başkanı Mehmet Ali İnan’ın yazısının tamamı için tıklayın…