Merkez Bankası’ndan enflasyon açıklaması

TCMB PPK toplantı özetinde, “Talep koşullarındaki ılımlı görünüme rağmen enflasyon ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyeler, fiyatlama davranışları üzerinde risk oluşturmaya devam etmektedir.” ifadesi yer aldı.

Merkez Bankası’ndan enflasyon açıklaması

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) toplantı özetinde, talep koşullarındaki ılımlı görünüme rağmen enflasyon ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyelerin, fiyatlama davranışları üzerinde risk oluşturmaya devam ettiği belirtildi.

Kurulun 7 Haziran toplantısına ilişkin yayımlanan özette, mayıs ayında tüketici fiyatlarının yüzde 1,62 oranında arttığı, yıllık enflasyonun da 1,30 puan yükselerek yüzde 12,15 olduğu hatırlatıldı.

Özette, bu dönemde enflasyondaki yükselişin alt gruplar geneline yayıldığının gözlendiği belirtilerek, “Üretici fiyatları kaynaklı maliyet baskıları bir önceki aya kıyasla önemli ölçüde artarak güçlü seyrini korumuştur. Bu gelişmelerle çekirdek göstergelerin yıllık enflasyonları artmış, ana eğilimleri yüksek seyretmeye devam etmiştir.” denildi. 

“İşlenmiş gıda yıllık enflasyonu düşüşünü sürdürüyor”

Mayısta gıda ve alkolsüz içecekler grubunda yıllık enflasyonun 2,19 puan artarak yüzde 11 seviyesine yükseldiği hatırlatılan özette, gıda grubu yıllık enflasyonundaki artışın, işlenmemiş gıdadan kaynaklanmış olduğu, işlenmiş gıda yıllık enflasyonunun ise düşüşünü sürdürdüğü kaydedildi.

Mevsimsellikten arındırılmış işlenmemiş gıda fiyatlarında belirgin bir artışın gözlendiği, özellikle sebze, patates, beyaz ve kırmızı et ile yumurta gibi bazı kalemlerdeki fiyat artışlarının dikkat çektiği vurgulanan özette, “İlk çeyrek genelinde yüksek seyreden işlenmiş gıda fiyat artışları Nisan ayından sonra bu dönemde de yavaşlamaya devam etmiş; grup yıllık enflasyonu yüzde 13,42 seviyesine gerilemiştir.” denildi.

Enerji grubunda fiyatların mayıs ayında yüzde 1,74 arttığı, grup yıllık enflasyonunun da 3,18 puan yükselerek yüzde 15,17’ye ulaştığı belirtilen özette, şunlar kaydedildi:

“Bu gelişmede döviz kuru gelişmeleri ve petrol fiyatlarının seyrine ek olarak geçen yılın aynı dönemindeki düşük baz etkisi belirleyici olmuştur. Akaryakıt ürünlerinde yapılan vergi düzenlemesine (maktu özel tüketim vergi tutarlarının uluslararası petrol fiyatları veya döviz kurlarına bağlı olarak yurt içi rafineri çıkış fiyatlarında meydana gelecek değişimler kapsamında yeniden belirlenmesi) bağlı olarak, haziran ayında enerji grubunda fiyat artışlarının yavaşlaması, ancak grup yıllık enflasyonunun yükselişini sürdürmesi beklenmektedir.”

“Enflasyondaki yükselişte temelde maliyet yönlü gelişmeler etkili olmaktadır”

Özette, mayıs ayında hizmet grubu fiyatlarının yüzde 1,17 yükseldiği, grup yıllık enflasyonunun ise 0,25 puan artarak yüzde 9,52 olduğu bildirildi. Grup yıllık enflasyonundaki yükselişte ulaştırma ve lokanta-otel grubunun öne çıktığı belirtilen özette, “Ulaştırma hizmetleri enflasyonundaki artışta kara yolu ile yolcu taşımacılığı fiyatları belirleyici olurken, lokanta-otel grubunda gerek yemek hizmetleri gerekse konaklama hizmetleri enflasyonunda artış kaydedilmiştir. Bu gruplarda, döviz kuru, petrol fiyatı ve gıda fiyatları kaynaklı maliyet baskılarının yanı sıra turizmdeki olumlu görünüme bağlı talep yönlü etkiler de hissedilmiştir.” ifadeleri kullanıldı.

Temel mal grubu yıllık enflasyonunun 0,52 puan artarak yüzde 15,98’e ulaştığı kaydedilen özette, bu dönemde yıllık enflasyonun giyim grubunda bir miktar gerilediği, diğer alt gruplarda ise yükseldiği aktarıldı.

Özette, “Dayanıklı mal grubunda bir süredir devam eden güçlü fiyat artışları mayıs ayında da sürmüş, bu artışta otomobil ve beyaz eşya fiyatları öne çıkmıştır. Diğer temel mallar grubundaki fiyat artışında ise döviz kuru etkilerine bağlı olarak, konut bakım-onarım malzemeleri ile ev temizlik ürünleri gibi ithal bileşeni yüksek kalemler öne çıkmıştır. Özetle, Türk lirasındaki birikimli değer kayıpları mayıs ayında temel mal grubu enflasyonundaki yükselişin ana belirleyicisi olmuştur.” değerlendirmelerine yer verildi.

Haziran ayında baz etkisi ve maliyet yönlü unsurların yıllık enflasyon üzerinde yükseltici etkilerinin devam etmesinin beklendiği, bunun yanı sıra öncü göstergelerin işlenmemiş gıdanın bazı alt kalemlerinde mevsimsel normallerin oldukça üzerinde fiyat artışları gözlenebileceğine işaret ettiği belirtilen özette, büyük ölçüde geçici nitelik taşıdığı değerlendirilen bu hareketin yakından takip edildiği vurgulandı.

Özette, “Sonuç olarak, enflasyondaki yükselişte temelde maliyet yönlü gelişmeler etkili olmaktadır. Bununla birlikte, fiyat artışlarının alt kalemler bazında genele yayılan bir nitelik gösterdiği dikkat çekmektedir. Talep koşullarındaki ılımlı görünüme rağmen enflasyon ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyeler fiyatlama davranışları üzerinde risk oluşturmaya devam etmektedir.” denildi. 

Enerji fiyatları ve altın ithalatında gözlenen yükseliş 

PPK özetinde, bu yılın ilk çeyreğine ilişkin verilerin, iktisadi faaliyetin gücünü koruduğuna işaret ettiği belirtilerek, şu görüşlere yer verildi:

“Sanayi üretiminin dönemlik artış hızında önceki çeyreklere göre ivme kaybı gözlense de, yıllık artış oranı yüzde 9,8 ile yüksek bir oranda gerçekleşmiştir. Bu dönemde inşaat faaliyetine ara girdi sağlayan sektörler ile turizm bağlantısı güçlü faaliyet kolları sanayi üretimini desteklemiştir. Veriler, sanayi dışındaki sektörlerde de faaliyetin ılımlı bir seyir izlediğine işaret etmektedir. Yılın ilk çeyreğinde dönemlik büyümenin sürükleyicisinin yurt içi talep olduğu görülmektedir. İlk çeyrekte özel tüketimin artmaya devam ettiği, yatırımlardaki artışın ise kamu kesiminin de desteğiyle ağırlıklı olarak inşaat sektörü kaynaklı olduğu değerlendirilmektedir. Altın ithalatındaki artış eğiliminin sürmesine rağmen altın hariç mal ihracatı ve turizm gelirlerinde gözlenen güçlü seyirle net ihracatın dönemlik büyümeye pozitif katkı yapacağı tahmin edilmektedir.

Son dönemde açıklanan veriler, iktisadi faaliyette dengelenme eğilimine işaret etmektedir. Yılın ikinci çeyreğine ilişkin verilere göre dış talep gücünü korumaktadır. Küresel büyüme görünümündeki olumlu seyirle birlikte dış talepteki artışın ve dış piyasalarda pazar çeşitlendirme esnekliğinin ihracat üzerindeki olumlu etkisi sürmektedir.

Kurul, turizm ve taşımacılık gelirlerindeki toparlanmanın oldukça güçlü seyrettiğini ve bu görünüm altında net ihracatın dönemlik büyümeye ikinci çeyrekte de olumlu katkı sağlayacağını not etmiştir.

Önümüzdeki dönemde mal ve hizmet ihracatının büyümeye güçlü desteğinin süreceği ve yurt içi talepteki dengelenmeyle beraber cari işlemler açığındaki artış eğiliminin duracağı öngörülmektedir. Bununla birlikte, enerji fiyatlarında ve altın ithalatında gözlenen yükseliş cari işlemler dengesindeki iyileşmeyi geciktirmektedir.”

“Yurt içi talepteki yavaşlamanın ılımlı bir şekilde gerçekleşeceği öngörülmektedir”

Özette, ikinci çeyrekte iç talebin daha ılımlı seyrettiği aktarılarak, anket verilerinin tüketici güveninde ve özellikle iç piyasaya yönelik üretim yapan firmaların sipariş eğilimlerinde zayıflamaya işaret ettiği vurgulandı.

Mevcut görünümün, iktisadi faaliyetin kademeli olarak ana eğilimine yakınsayacağı yönündeki geçmiş öngörülerle uyumlu bir biçimde iç talep kaynaklı yavaşlama sinyalleri içerdiği bildirilen özette, “Yakın dönemde finansal piyasalarda yükselen oynaklık ve belirsizlik algılamaları, Türk lirasındaki değer kaybı ve finansman maliyetlerindeki artışlar yatırımlar kanalıyla yurt içi talebi sınırlayabilecektir.

Buna karşılık, destekleyici mali tedbirlerin etkisiyle yurt içi talepteki yavaşlamanın ılımlı bir şekilde gerçekleşeceği öngörülmektedir.” ifadeleri kullanıldı.

İlk çeyrekte, iktisadi faaliyetin gücünü korumasıyla birlikte istihdam artışları ve işsizlik oranlarındaki düşüşün sürdüğü, öncü göstergelerin, önümüzdeki dönemde iktisadi faaliyetteki dengelenmeyle birlikte iş gücü piyasasında süregelen iyileşmenin hız kesebileceğine işaret ettiği belirtilen özette, son dönemde açıklanan verilerin iktisadi faaliyetin ilk çeyrekte gücünü koruduğuna, ikinci çeyrekte ise yurt içi talepteki dengelenmeyle birlikte ana eğilimine yöneldiğine işaret ettiği kaydedildi.

“Sıkı duruş kararlılıkla sürdürülecektir”

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) toplantı özetinde, Merkez Bankası’nın, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki bütün araçları kullanmaya devam edeceği belirtilerek, “Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruş kararlılıkla sürdürülecektir.

Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler yakından izlenerek ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabilecektir.” denildi. 

Kurulun 7 Haziran’da gerçekleştirdiği toplantıya ilişkin yayımlanan özette, küresel ekonomiye ilişkin verilerin, büyümenin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde istikrar kazandığını ve gücünü korumaya devam ettiğini gösterdiği kaydedildi. 

Yılın ilk çeyreğine ilişkin verilerin küresel büyümenin bir önceki çeyreğe kıyasla hızlanmış olduğuna işaret ederken, yıl sonuna ilişkin görünümün olumlu seyrini koruduğu, buna paralel olarak yükselen emtia fiyatları ve enerji fiyatlarına karşın tüketici ve çekirdek enflasyon oranlarının küresel ölçekte ılımlı seyretmeye devam ettiği belirtilen özette, şu değerlendirmelere yer verildi: 

“Önümüzdeki dönemde küresel büyüme görünümü üzerinde aşağı yönlü risklerin daha belirgin olduğu değerlendirilmektedir.

Küresel büyüme görünümünü aşağı çekebilecek başlıca risk unsurları, jeopolitik gelişmeler ve dış ticarette artan korumacılık söylemleridir. ABD’nin demir-çelik ve alüminyum ithalatına getirdiği ek gümrük tarifesinin Avrupa Birliği ülkeleri için de uygulanacağını açıklaması ve politik belirsizlikler, Avrupa Birliği bölgesinde yılın ilk çeyreğinde yavaşlayan iktisadi faaliyet üzerindeki aşağı yönlü riskleri canlı tutmaktadır.

ABD’de yasalaşan vergi reformunun ABD ve dış ticaret ortaklarının büyümelerini olumlu etkileme potansiyeli ise küresel büyümeye dair yukarı yönlü temel risk olarak görülmektedir.

ABD’nin mart ayında demir-çelik ve alüminyum ithalatına ek gümrük tarifesi uygulayacağını açıklamasının ardından haziran ayı başında söz konusu tarifenin uygulanacağı ülkeler kapsamını genişletmesi dış ticarette korumacılığın küresel ölçekte artma olasılığını yükseltmiştir.

Nitekim söz konusu politikaya taraf olan ülkeler, ticarette korumacılığın artmasına yol açacak karşı adımları gündeme getirmektedir. Bu politikaların küresel büyüme üzerindeki olası negatif etkileri, taraf olan diğer ülkelerin tepkilerinin şekline ve boyutuna bağlı olarak değişebilecektir.

Küresel enflasyona dair riskler değerlendirildiğinde, jeopolitik gelişmeler ile dış ticaret politikalarına dair belirsizliklerin, başta enerji ve metal olmak üzere emtia fiyatları üzerinde yukarı yönlü risk oluşturabileceği görülmektedir.

Ayrıca, gelişmiş ülkelerde düşen işsizlik oranlarına paralel olarak ücretlerin mevcut eğilimlere kıyasla daha hızlı bir şekilde artma olasılığı da enflasyonu artırabilecek en önemli risk unsurudur.”

Yakın dönemde gelişmiş ülkelerde finansal koşulların sıkılaştığı, güçlü talep koşulları ve emtia fiyatlarındaki yükselişe bağlı olarak enflasyonun hızlanması ihtimalinin bu ülkelerin para politikalarında öngörülenden hızlı bir sıkılaşma sürecini tetikleyebilecek bir risk oluşturduğu vurgulanan özette, ABD Merkez Bankası’nın (Fed), 2018’in geri kalanında 3 faiz artışı yapma olasılığına bağlı olarak nisan ayı ortalarından itibaren ABD tahvil getirilerinin arttığı, değerlenme eğilimine giren ABD dolarının da etkisiyle yakın dönemde küresel finansal piyasalarda dalgalanmalar meydana geldiği, gelişmekte olan ülkelere yönelik risk algısının bozulduğu, döviz kurlarında değer kaybı ve oynaklık artışının yanı sıra portföy akımlarında zayıflama gözlendiği kaydedildi.

Gelişmiş ülke para politikalarına ilişkin belirsizlikler ve jeopolitik gelişmeler

Özette, küresel finansal piyasalardaki dalgalanmanın yurt içi finansal koşullar üzerinde sıkılaştırıcı etkileri olduğu, bu doğrultuda, risk priminde artış, portföy akımlarında düşüş, Türk lirasında değer kaybı ve oynaklık artışı, piyasa ve kredi faizlerinde ise artış gözlendiği belirtildi. 

Jeopolitik gelişmelerin yanı sıra enflasyon ve cari açık gibi makro göstergelerdeki görünümün, Türkiye’nin küresel dalgalanmalara olan hassasiyetini artırdığına işaret edilen özette, şu görüşlere yer verildi: 

“Risk primindeki yükseliş ve portföy akımlarındaki azalışa bağlı olarak Türk lirası diğer gelişmekte olan ülkelerin para birimlerine kıyasla daha fazla değer kaybetmiş ve daha dalgalı bir seyir izlemiştir.

Kredi piyasasına bakıldığında, 2017 yılında uygulanan KGF desteğinin kredileri ivmelendirici etkisinin büyük ölçüde ortadan kalktığı, ticari kredilerin yanı sıra başta konut olmak üzere bireysel kredilerde de dengelenme olduğu görülmektedir.

Bu görünüm altında, gerek yurt dışı gerekse yurt içi gelişmeler önümüzdeki dönemde finansal koşulların sıkı olmaya devam edeceğine işaret etmektedir.

2018 yılının ilk çeyreğinde güçlü seyreden iktisadi faaliyetin, ikinci çeyrekte ana eğilimine yakınsamaya başladığı görülmektedir. Gelişmiş ülke para politikalarına ilişkin belirsizlikler ve jeopolitik gelişmeler iktisadi faaliyet açısından aşağı yönlü riskleri canlı tutmaktadır.

Yakın dönemde finansal piyasalarda gözlenen oynaklık ve artan belirsizlik algılamaları, özellikle yatırım harcamaları kanalıyla iç talep ve büyüme görünümü üzerinde aşağı yönlü risk oluşturmaktadır.

Para politikasında sıkılaştırılan duruşun finansal oynaklıkları azaltarak büyüme üzerindeki aşağı yönlü riskleri sınırlayacağı tahmin edilmektedir. Diğer taraftan, turizmde güçlü bir şekilde devam eden toparlanmanın, olumlu küresel büyüme görünümünün ve reel kurun destekleyici seyrinin büyüme kompozisyonu ile cari dengeye olumlu katkısının sürmesi beklenmektedir.

Kurul, para politikasındaki sıkılaşma adımlarına ek olarak makro politika koordinasyonunun güçlendirilmesinin, ekonomideki dengelenmenin ılımlı bir şekilde gerçekleşmesi açısından önemine vurgu yapmıştır.”

“Enflasyonun yüksek seviyeleri, fiyatlama davranışlarına ilişkin riskleri canlı tutmakta”

Enflasyonun yüksek seviyeleri ve enflasyon beklentilerindeki artışın, fiyatlama davranışlarına ilişkin riskleri canlı tuttuğu belirtilen özette, toplam talep koşullarının enflasyon üzerindeki etkisinin kademeli olarak zayıflamaya devam edeceği öngörüsünün korunmakla birlikte, son dönemde Türk lirasındaki değer kaybıyla oldukça belirginleşen maliyet yönlü baskılar ve bunun olası ikincil etkilerinin enflasyon görünümünü olumsuz etkilediği vurgulandı. 

Özette, devamla şunlar kaydedildi: 

“Yayılım endeksleri, ekonomik birimlerin fiyat artırma eğiliminin oldukça güçlendiğine işaret etmektedir. Enflasyonun ana eğilimine dair göstergelerin katılık sergilemesi ve çekirdek enflasyon seviyelerinin yüksek seyretmesinin fiyatlama davranışı üzerinde risk oluşturmaya devam ettiği, bunlara ilave olarak yakın dönemde başta petrol olmak üzere ithalat fiyatlarının yükselmesinin de söz konusu riskleri artırdığı değerlendirilmektedir.

Bu doğrultuda Merkez Bankası, piyasalarda gözlemlenen sağlıksız fiyat oluşumları ve aşırı oynaklıkların enflasyon görünümü üzerindeki etkilerini gözeterek, 23 Mayıs tarihli ara toplantıdan bugüne, oynaklık dönemlerinde piyasanın ihtiyacı olan likiditeyi zamanında, kontrollü ve etkili bir şekilde sağlamak amacıyla döviz piyasalarına yönelik bazı düzenlemeler yapmıştır.

Bu çerçevede, 24 Mayıs 2018 tarihli duyuru ile 2018 yılının ikinci çeyreğine ilişkin Türk Lirası uzlaşmalı vadeli döviz satım ihale takvimi güncellenmiş; yapılan değişiklik ile söz konusu ihaleler yoluyla oluşacak vadeli döviz satım pozisyon tutarı 7,1 milyar ABD dolarından 8 milyar ABD dolarına yükseltilmiştir.

Ayrıca, 2018 yılı boyunca vadeli döviz satım pozisyon tutarının ulaşabileceği üst sınır 10 milyar ABD doları olarak belirlenmiştir. Buna ilaveten, 25 Mayıs 2018 tarihli duyuru ile ihracat ve döviz kazandırıcı hizmetler reeskont kredilerinin sabit kur üzerinden Türk lirası olarak yapılabilmesine olanak tanınmıştır.

Kurul, ayrıca, 28 Mayıs 2018 tarihinde para politikası operasyonel çerçevesine ilişkin sadeleşme sürecinin tamamlanmasına karar verildiğini duyurmuştur.

Buna göre, bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı Merkez Bankası politika faizi olmuş; bu oran, duyuru tarihinde geç likidite penceresi işlemlerinde uygulanan Merkez Bankası borç verme faizine eşitlenmiştir. Ayrıca, Merkez Bankası gecelik vadede borçlanma ve borç verme oranları bir hafta vadeli repo ihale faiz oranına kıyasla eksi/artı 150 baz puanlık bir marj ile belirlenmeye başlanmıştır.

Böylelikle, gecelik borçlanma ve borç verme oranları bir hafta vadeli repo ihale faizi etrafında simetrik bir koridor oluşturacak ve piyasa faizlerinin haftalık repo ihale faizinden belirgin ölçüde sapmasının önüne geçilecektir. Yeni operasyonel çerçevenin uygulanmasına 1 Haziran 2018 tarihinden itibaren başlanmıştır.

Yeni çerçeve ile birlikte para politikasının öngörülebilirliğinin artacağı ve aktarım mekanizmasının güçleneceği değerlendirilmektedir.

Kurul, 23 Mayıs 2018 tarihli ara toplantıda verilen güçlü politika tepkisi ve operasyonel çerçevede yapılan sadeleştirme ile yurt içi finansal piyasalardaki oynaklığı kısmen sınırlamıştır. Bununla birlikte, enflasyon ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyeler fiyatlama davranışları üzerinde risk oluşturmaya devam etmektedir.

Bu çerçevede kurul, fiyat istikrarını desteklemek amacıyla haziran ayında parasal sıkılaştırmanın güçlendirilmesine karar vermiş, politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 16,5’ten yüzde 17,75’e yükseltmiştir.”

“Para politikasındaki sıkı duruş kararlılıkla sürdürülecek”

PPK özetinde, Merkez Bankası’nın fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki bütün araçları kullanmaya devam edeceği, enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruşun kararlılıkla sürdürüleceği, enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmelerin yakından izlenerek ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabileceği belirtildi.

Özette, para ve maliye politikaları arasında kuvvetlendirilen eş güdümün bir yansıması olarak kamu maliyesinin enflasyonla mücadeleye verdiği desteğin arttığının değerlendirilmekte olduğu, söz konusu politika eş güdümünün sürekli ve sistematik bir yapıya dönüştürülmesi yönünde yürütülmekte olan ortak çabaların 2018 yılında da enflasyonla mücadeleye katkıda bulunacağının beklendiği kaydedildi. 

Maliye politikasına ve vergi düzenlemelerine ilişkin gelişmelerin enflasyon görünümüne etkileri bakımından yakından takip edildiği belirtilen özette, para politikası duruşu oluşturulurken, mali disiplinin korunacağı ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlar ile vergilerde öngörülmeyen bir artış gerçekleşmeyeceğinin varsayıldığı, maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşunun da güncellenmesinin söz konusu olabileceği vurgulandı.

Son yıllarda mali disiplinin sürdürülmesinin Türkiye ekonomisinin olumsuz dış şoklara karşı duyarlılığını azaltan temel unsurlardan biri olduğu vurgulanan özette, “Mali disiplinin sağlamış olduğu alan kullanılarak yakın dönemde dengeleyici maliye politikası uygulanabilmiştir.

Döngü karşıtı maliye politikası uygulama kapasitesini güçlendirecek yapısal tedbirler, maliye ve para politikası eş güdümüne katkıda bulunarak makroekonomik istikrarı destekleyecektir. Bunun yanı sıra enflasyondaki katılık ve oynaklıkları azaltacak yapısal adımlara devam edilmesi fiyat istikrarına ve toplumsal refaha olumlu katkıda bulunacaktır.” ifadeleri kullanıldı.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X