Şehit Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunun kimlik bilgileri ile MİT mensuplarının faaliyetlerinin ifşa edilmesine ilişkin yürütülen soruşturma sonucunda hazırlanan ve mahkemece kabul edilen 6’sı tutuklu, 1’i firari 8 sanık hakkındaki iddianamede, “Sanıklar tarafından MİT’in yurt dışı görev ve faaliyetlerine ilişkin hususlar ile devletin gizli kalması gereken bilgileri ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun ilgili hükümlerine rağmen şehit MİT mensuplarının kimlik bilgileri, fotoğrafları ve cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının görüntüleri bir plan dahilinde, sistematik ve koordineli biçimde Twitter isimli sosyal medya hesapları ile bir kısım gazete ve internet siteleri üzerinden ifşa edilmiştir.” ifadeleri yer aldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca MİT Başkanlığının suç duyurusu üzerine başlatılan MİT mensuplarının ve faaliyetlerinin ifşa edilmesine yönelik soruşturma sonunda, 6’sı tutuklu, 1’i firari 8 şüpheli hakkında hazırlanan ve mahkemece kabul edilen 50 sayfalık iddianamenin detayları ortaya çıktı.
Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığının görev ve faaliyetlerine ilişkin konular ile devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklama konusunda uzun zamandır FETÖ/PDY (Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması) başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal ve uluslararası yararlarını hedef alan bir kısım odaklar tarafından karşı istihbarat faaliyetleri yürütüldüğü belirtilen iddianamede, FETÖ/PDY tarafından 7 Şubat 2012 tarihinde MİT Başkanlığı yöneticilerine yönelik kamuoyunda “7 Şubat MİT Krizi” olarak bilinen kurgusal bir operasyon düzenlenerek MİT Başkanlığının terör örgütü PKK ile ilişkilendirilmeye çalışıldığı, yine 1-19 Ocak 2014 tarihlerinde Hatay ve Adana’da MİT Başkanlığına ait yardım tırları durdurulup aranarak MİT’in terör örgütlerine yardım ettiği kurgusu oluşturulmaya çalışıldığı anlatıldı.
İddianamede, her iki konuya ilişkin yürütülen soruşturmalarda, şüphelilerin FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü mensubu oldukları ve kapsamlı bir plan dahilinde MİT Başkanlığının devlet sırrı niteliğindeki faaliyetlerini takip ederek casusluk kastıyla hareket ettiklerinin belirlendiği ve sorumlular hakkında kamu davaları açıldığı anımsatıldı.
Bununla birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal ve uluslararası yararları kapsamında yurt dışı istihbarat faaliyeti yürüten MİT mensuplarının deşifre edilmesi eylemini gerçekleştiren şüpheliler hakkında yürütülen bu soruşturmaya konu iddianamede, olay anlatımı, MİT Başkanlığının suç duyurusu, soruşturma sürecinde yürütülen dezenformasyon faaliyetleri, hukuki değerlendirme ve şüphelilerin eylemleri başlıkları altında ayrıntılara yer verildi.
Libya kararı
Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) Libya’da görev almasına ilişkin TBMM’nin 2 Ocak 2020 tarihli kararına ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’ndaki Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığının görevlerine işaret edilen iddianamede, MİT Başkanlığının devletin güvenliği için yurt içi ve yurt dışında istihbarat toplama ve faaliyette bulunmaya kanunlarla yetkili kılındığı ve ilgili kanunlar uyarınca faaliyetlerini gizli olarak yürüttüğü, kanunlar kapsamında Libya’da faaliyet yürüten MİT Başkanlığının faaliyetleri ve Şubat 2020 tarihinde şehit düşen teşkilat mensuplarının kimlik bilgilerinin ilgili kanun maddeleri uyarınca yetkili merciler tarafından kamuoyuna açıklanmayarak gizli tutulduğu vurgulandı.
İddianamede, sanıklar tarafından, MİT’in yurt dışı görev ve faaliyetlerine ilişkin hususlar ile devletin gizli kalması gereken bilgileri ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun ilgili hükümlerine rağmen, şehit MİT mensuplarının kimlik bilgileri, fotoğrafları ve cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının görüntülerinin bir plan dahilinde, sistematik ve koordineli biçimde sosyal medya hesapları ile bazı gazete ve internet siteleri üzerinden ifşa edildiği anlatıldı.
“İlk ifşa eden Murat Ağırel”
Sanıklardan Yeni Çağ gazetesi yazarı Murat Ağırel’in MİT mensubu şehitlerin fotoğrafları ve kimlik bilgilerini paylaşarak ifşa ettiği aktarılan iddianamede, şüpheli tarafından 22 Şubat 2020 tarihinde MİT mensuplarının kimlik bilgileri, fotoğrafları, mesleki konum ve unvanları ile birlikte ilk defa deşifre edildiği suça konu paylaşımdan önce Libya’da askerlerin şehit olduğuna dair haberlerin sosyal medyada dolaşıma girdiği, şüpheli tarafından yapılan ifşadan birkaç gün önce şehitlerin MİT mensubu olduğu bilinmeksizin ve beyan edilmeksizin bir kısım paylaşımların yapıldığının tespit edildiği ancak söz konusu paylaşımların hiçbirinde şehitlerin MİT mensubu olduğuna yönelik bir ibare veya ima bulunmadığı ve TSK mensubu olduklarının belirtildiği kaydedildi.
Ağırel’in 22 Şubat’taki ifşa eyleminde MİT mensubu şehitlerin fotoğrafları ve kimlik bilgileri ile birlikte, bilerek ve isteyerek “case officer meslek memuru” teknik ifadesini MİT mensuplarının yurt dışı faaliyetlerini deşifre etmek kastıyla kullandığı vurgulanan iddianamede, bu şekilde şehitlerin MİT mensubu olduklarının ve yürütülen MİT faaliyetinde şehit düştüklerinin ilk olarak Ağırel tarafından sosyal medyada ifşa edildiği, paylaşımda “case officer” vurgusu yapılarak şehitlerin Libya’da yürüttükleri görevler yabancı istihbarat birimlerince de anlaşılacak şekilde bilgi verildiği belirtildi.
Hakkında birden çok dosya ve bu dosyadan yakalama kararı bulunan Birgün Gazetesi yazarı firari sanık Erk Acarer’in de 22 Şubat tarihinde 3 kez sosyal medyadan paylaştığı mesajlarda şehitlerin MİT Başkanlığındaki görevi boyunca yürüttüğü faaliyetleri ve şehitlerin yürüttüğü faaliyetlerde birlikte görev aldığı diğer MİT mensuplarının faaliyetlerini ifşa etme kastıyla hareket ettiğine dikkat çekilen iddianamede, bu paylaşımların akabinde 23 ve 24 Şubat tarihlerinde, sanıklardan Mehmet Ferhat Çelik’in genel yayın yönetmeni, Aydın Keser’in ise sorumlu yazı işleri müdürü olduğu Yeni Yaşam isimli günlük gazete ve aynı gazetenin internet sitesinde yayınlanan haber içeriklerinde MİT mensuplarının fotoğraflarının ve kimlik bilgilerinin paylaşılıp deşifre edilerek, ilk defa yazılı basında yayımlandığı bildirildi.
Özdağ hakkında fezleke
Soruşturma dosyasına celbedilen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 27. dönem Milletvekili Ümit Özdağ hakkında düzenlenen 9 Mart 2020 tarihli fezleke içeriğine göre, Özdağ’ın 26 Şubat 2020 tarihli basın açıklamasına da yer verilen iddianamede, fezlekeyle Özdağ hakkında 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun 27/2 ve 5237 Sayılı TCK’nin 53/1-2 maddeleri gereğince soruşturma yapılabilmesi için anayasanın 83. maddesine istinaden dokunulmazlığının kaldırılması talebinde bulunulduğu anımsatıldı.
OdaTV
Bu paylaşım ve açıklamalarının ardından 3 Mart 2020 tarihinde Oda Tv isimli internet sitesinde şüphelilerden Hülya Kılınç imzası ile “Sessiz Sedasız ve Törensiz Defnedilen Libya Şehidi MİT Mensubunun Cenaze Görüntülerine Oda Tv Ulaştı, Siyah Çelenkte Bakın Ne Yazıyor” başlığıyla yayımlanan yazıda, şehit edilen MİT mensubunun MİT Başkanlığındaki görev süresi, görev yeri, yaşı, memleketi ve ailesine ilişkin detaylı bilgilere yer verildiği, ayrıca şehit MİT mensubunun geçmiş döneme ait fotoğraflarının, cenaze töreninde ve defnedildiği şehitlikte diğer MİT mensuplarının da bulunduğu gizlice çekilmiş görüntülerin yayımlandığı anlatılan iddianamede, İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 4 Mart 2020 tarihli kararı ile suça konu haberin yer aldığı url adresine erişimin engellenmesi kararı alındığı hatırlatıldı.
İddianamede, şehit MİT mensubunun cenaze törenine ait fotoğraflara bakıldığında, belirli bir mesafeden gizlice kayda alındığının görüldüğü belirtilerek, fotoğraflarda cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının da açıkça deşifre edildiği, fotoğraflar yayınlanmak suretiyle MİT’in görev ve faaliyetleri kapsamında devletin gizli kalması gereken bilgilerinin açıklandığı vurgulandı.
Bununla birlikte, haber içeriğinde toplam 7 fotoğraf yayımlanmasına rağmen cenaze törenine ait 2 görüntünün üzerine “ODATV.COM” ibaresi eklendiğinin görüldüğü anlatılan iddianamede, “Bu da söz konusu görüntülerin yalnızca Oda Tv isimli internet sitesi tarafından temin edilerek yayımlandığını, başka bir yerde yayımlanması durumunda ilk yayımlayıcı olan Oda Tv isimli internet sitesinden alındığının belli olmasını vurgulamak amacıyla yapıldığını göstermektedir. Cenaze töreninde gizlice çekildiği tespit edilen fotoğraflardaki diğer MİT mensuplarının görüntülerinin, MİT’in görev ve faaliyetleri kapsamında devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklama, yayımlama, yayma ve MİT mensuplarını açık kimlik, görev ve unvanlarıyla birlikte ifşa etme kastıyla yayınlandığı açıktır.” denildi.
Görüntüler sanık Ekinci’den temin edilmiş
Sanık Hülya Kılınç’ın, cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği görüntüleri sanık Eren Ekinci’den temin ettiğinin belirlendiği, Akhisar Belediyesi basın biriminde sözleşmeli memur olarak çalışan sanık Ekinci’nin Akhisar Belediye Başkanı ile MİT mensubunun cenaze törenine katıldığı, törende cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği fotoğrafları çektiği anlatılan iddianamede, “MİT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu haberin yayınlanmasından bir gün önce 2 Mart 2020 tarihinde söz konusu fotoğrafları temin etmek maksadıyla törenin gerçekleştirildiği Akhisar İlçesi’ne giden şüpheli Hülya Kılınç’ın, fotoğrafları çeken şüpheli Eren Ekinci’yi saat 14.13’te arayarak 51 saniye görüştüğü, aynı gün saat 19.27’de tekrar arayarak 693 saniye (11 dakika 33 saniye) görüştüğü, şüpheli Eren Ekinci’den cenaze törenine ilişkin bilgileri aldığı ve şüpheli Eren Ekinci’nin törende çektiği merhumla birlikte cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının deşifre edildiği fotoğrafları Whatsapp isimli haberleşme programı üzerinden şüpheli Hülya Kılınç’a gönderdiği, bu görüntülerin 3 Mart 2020 tarihinde Oda Tv isimli internet sitesinde yayınlandığı anlaşılmıştır.” ifadesine yer verildi.
Oda Tv isimli internet sitesinin genel yayın yönetmeninin sanık Barış Pehlivan olduğu, haberin bu sanığın bilgisi ve talimatı doğrultusunda yayımlandığı, internet sitesinin sorumlu haber müdürlüğü görevini ise sanık Barış Terkoğlu’nun yaptığı belirtilen iddianamede, bu sanıkların ifadesine de yer verildi.
İddianamede, sanık Barış Terkoğlu’nun ifadesinde, “Sitenin 24 saat aktif olması sebebiyle 7/24 esasıyla girilen her haberi kontrol etme şansının olmadığını, yasa gereği yayımlanan haberlerden sorumlu olduğunu bildiğini, ancak haberin kim tarafından onaylanarak yayına verildiğine dair cevap vermek istemediğini” beyan ettiği, sanık Barış Pehlivan’ın ise “Genel yayın yönetmeni olduğu sitede yer alan haberin yayımlanması talimatının kendisi tarafından verildiğini, haber içeriğinde talimatı doğrultusunda düzenlemeler yapıldığını ve bu nedenle de bahsi geçen haber yönünden içerik sağlayıcı konumunda kendisinin olduğunu” anlattığı kaydedildi.
Soruşturmaya konu haberi hazırlayan sanık Hülya Kılınç’ın ise “Bahsi geçen haberi kendisinin hazırladığını, haberle ilgili olarak şüpheli Barış Pehlivan ile irtibat kurduğunu, bu haberin yayımlanması ile ilgili olarak haber içeriğini şüpheli Barış Pehlivan’a ilettiğini ve onun da haberi yayınladığını” ifade ettiği anlatılan iddianamede, MİT mensuplarının deşifre edildiği fotoğrafları çeken ve sanık Hülya Kılınç’a gönderen sanık Eren Ekinci’nin de beyanları yer aldı.
İddianamede, Ekinci’nin “Akhisar Belediyesi basın biriminde çalıştığını, cenaze törenine belediye başkanıyla birlikte katıldığını, törende görevi gereği fotoğraflar çektiğini, fakat şehidin ailesinin konunun hassas olduğunu beyan etmesi üzerine başka fotoğraf çekmeyerek yayınlamadığını, cenazeden yaklaşık 10 gün sonra şüpheli Hülya Kılınç’ın kendisini arayarak şehit cenazesine ilişkin elinde fotoğraf olup olmadığını sorduğunu, bunun üzerine Hülya Kılınç’a Whatsapp üzerinden 2 fotoğraf gönderdiğini, gönderdiği fotoğraflardan tabut taşınırken çekilen fotoğrafın haberde yayınlandığını, diğerinin yayınlanmadığını, şehidin MİT mensubu olduğunu bilmediğini, Hülya Kılınç’ın da kendisine şehidin MİT mensubu olduğunu söylemediğini, bilseydi fotoğrafları göndermeyeceğini” beyan ettiği belirtildi.
İddianamede, sanık Hülya Kılınç’ın ifadesinde “cenaze töreninin yapıldığı mahalleye gittiğinde şehidin MİT mensubu olduğunu bilmediğini, bunu birkaç gün sonra medyadan öğrendiğini” söylediği ancak, sanığın mahalleye gidip görüştüğü muhtarın savcılıkça tanık sıfatıyla alınan ifadesinde “Hülya Kılınç’ın mahalleye gelip kendisiyle görüştüğünde şehidin MİT mensubu olduğunu söylediğini, cenazeye herhangi bir çelenk gelip gelmediğini ve cenazede çekilmiş fotoğraf olup olmadığını sorduğunu” anlattığına dikkat çekildi.
“Zaten ifşa olmuş” savunmaları
Şüphelilerin “soruşturmaya konu haberin zaten ifşa olmuş bir bilginin haberleştirilmesinden öteye gitmediği” yönündeki savunmalarına ilişkin de iddianamede şunlar kaydedildi:
“Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklamak maksadıyla MİT mensuplarının deşifre edildiği suça konu paylaşımlarda ve aynı amaçla yayımlanan haberlerde yer alan bilgiler ve fotoğraflar, daha önceden ifşa olmuş bilgiler değildir. Oda Tv’de yayımlanan MİT mensuplarının deşifre edildiği soruşturmaya konu haberde de şehit MİT mensubunun cenaze töreninden gizlice çekilen görüntüler elde edilerek ilk defa ‘ODATV.COM’ baskısıyla yayımlanmış, MİT mensubu şehidin kimlik bilgileri, ailevi bilgileri ve MİT Başkanlığındaki görevine ilişkin bilgilerle birlikte cenazeye katılan diğer MİT mensuplarının görüntülerine yer verildiği tespit edilmiştir.
Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığının 4 Mart 2020 tarihli suç duyurusu yazısında da ‘mezkur haberde paylaşılan cenaze görüntülerinde merhum dışında başka MİT personelinin de fotoğraflarına yer verilerek deşifrelerine yol açıldığı’ belirtilmiştir. Şüphelilerin eylemleri zaten ifşa olmuş bilgilerin tekrar paylaşılmasından ibaret sıradan bir eylem olmayıp, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığının faaliyetlerinin ve MİT mensuplarının bir plan dahilinde koordineli şekilde deşifre edilmesi, MİT’in görev ve faaliyetleri kapsamında devletin gizli kalması gereken bilgilerinin açıklanması, yayınlanması, yayılması ve MİT mensuplarının açık kimlik, görev ve unvanlarıyla birlikte ifşa edilerek MİT mensuplarının hem kişisel hem de ailelerinin can güvenliklerinin tehlikeye atılması eylemidir.”
Bununla birlikte 2937 sayılı yasanın 27/3 maddesinde, birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki bilgi ve belgelerin yayımlanması, yayılması veya açıklanmasının suç olarak düzenlendiği, MİT Başkanlığının görev ve yetkilerinden doğan faaliyetlerine ve bu faaliyetler kapsamında görev alan personeline ilişkin bilgilerin yayımlanması, yayılması veya açıklanmasının birinci ve ikinci fıkrada belirtilen hükümlerden farklı bir suç olarak tanımlandığı belirtilen iddianamede, nitekim 17 Nisan 2014 tarihli ve 6532 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’a yönelik açılan iptal davasına karşı Anayasa Mahkemesinin verdiği karar içeriğinde de “Aynı maddenin dava konusu üçüncü fıkrasında ise denilmek suretiyle bu husus ayrıca bir başlık altında incelenmiş olup ifşa edilmiş olsa dahi Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığının görev ve yetkilerinden doğan faaliyetlerine ve bu faaliyetler kapsamında görev alan personellerine ilişkin bilgilerin yayımlanması, yayılması veya açıklanmasının ayrıca bir suç olarak düzenlenmesinin anayasaya aykırı olmadığına” karar verildiği anımsatıldı.