NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, 16 Nisan’da Türkiye’ye gerçekleştireceği resmi ziyaret öncesinde Brüksel’deki NATO karargahında AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Ziyaret kapsamında görüşülecek olan Zeytin Dalı Harekatı, terörle mücadele, Suriye, Doğu Guta gibi birçok kritik konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Stoltenberg, Türkiye’nin NATO için değerli ve stratejik öneme sahip bir müttefik olduğunu vurguladı.
AA’nın NATO Genel Sekreteri’ne yönelttiği sorular ve Stoltenberg’in cevapları şöyle:
“Ziyaretin temel amacı Brüksel Zirvesi’ne hazırlık”
Sayın Genel Sekreter, en son Türkiye ziyaretinizi Eylül 2016’da, başarısız darbe girişiminin hemen ardından gerçekleştirmiştiniz. Bu defaki ziyaretinizin amacı nedir? Resmi temaslarınız ve Türk yetkililere vermek istediğiniz temel mesaj ne olacaktır?
Türkiye ziyaretimin temel amacı temmuz ayında Brüksel’de düzenlenecek NATO Zirvesi’ne hazırlık yapmak. 2014 yılında göreve başladığımdan bu yana Türkiye’ye birçok ziyaret düzenledim. Ziyaretimde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli’yle görüşeceğim.
Türkiye, birçok nedenden dolayı çok değerli ve kilit bir müttefik olduğu için Ankara ziyaretimi sabırsızlıkla bekliyorum. Türkiye başta stratejik konumu olmak üzere pek çok nedenle önemli bir müttefik. Dolayısıyla NATO’nun daha zorlu bir güvenlik ortamına nasıl adapte olacağı konusu gibi birçok önemli hususu ele alacağımız zirveye hazırlık için Türk liderlerle istişareler yürütmek büyük önem taşıyor.
Aynı zamanda Irak’ta NATO’nun bir eğitim misyonu başlatması yönünde planlama çalışması içindeyiz. Bu çerçevede Iraklı askerlere eğitim vereceğiz, askeri akademi ve okullar inşa edeceğiz. Böylelikle Iraklılara kendi ülkelerini istikrara kavuşturma imkanı ve terörle mücadele konularında destek sağlayacağız. Bu, Türkiye dahil tüm müttefikler için önemli.
Irak’taki eğitim misyonunda Türkiye özel bir rol üstlenecek mi?
Türkiye bu konuya çok destek veriyor. Tabii ki Türkiye misyonun hazırlık çalışmalarının ve karar alma mekanizmasının bir parçası. Daha önce de bu konuyu Türk yetkililerle konuştum. Türkiye’nin tam olarak nasıl bir rol üstleneceğini söylemek için henüz erken. Ancak Türkiye’nin eğitim faaliyetlerine katkıda bulunacağını umuyorum.
“Tüm müttefiklere Türkiye’ye daha fazla destek sağlama çağrısında bulunuyorum”
Terörle mücadelede NATO’nun Türkiye’ye gerekli desteği vermediği Türk kamuoyundaki hakim kanaat. NATO bu konuda neler yapıyor? İttifakın Türkiye’ye sağladığı katma değer nedir?
Biz dayanışma içinde hareket eden 29 müttefikten oluşan bir ittifakız. Birbirimize destek veriyoruz ve NATO da Türkiye’yle dayanışma içinde. Türkiye NATO için önemli ancak NATO da Türkiye için önemli. İttifak, “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” ilkesine dayanıyor.
Türkiye’ye destek veriyoruz. Bazı güvence tedbirlerimiz mevcut. Örneğin Türkiye’nin hava sahasını korumak için ülkeye füze bataryaları konuşlandırdık. İtalya ve İspanya’nın Türkiye’de Patriot ve SAMP-T bataryaları bulunuyor. Aynı zamanda erken uyarı ve gözlem uçakları (AWACS) Türk hava sahasında keşif uçuşları yapıyor. Diğer yandan Doğu Akdeniz’deki deniz kuvvetleri varlığımızı da artırdık. Altyapı, tatbikatlar ve İzmir’de konuşlu NATO Kara Komutanlığı (LANDCOM) gibi diğer bazı unsurlarla da Türkiye’ye destek veriyoruz.
Türkiye’de ciddi bir NATO mevcudiyeti var ancak tüm müttefiklere Türkiye’ye daha fazla destek sağlama çağrısında bulunuyorum.
NATO Türkiye’ye aynı zamanda siyasi destek de veriyor. Çünkü hiçbir NATO müttefiki Türkiye kadar terör saldırılarına maruz kalmamıştır. Türkiye aynı zamanda 2016 yılında başarısız bir darbe girişimi de yaşamıştır. NATO Türkiye’deki demokratik kurumları hedef alan bu darbe girişimini derhal kınamıştır.
“Türkiye DEAŞ’la mücadelede kilit rol oynuyor”
Peki, Türkiye’nin NATO’ya katkısı nedir?
Türkiye ortak güvenlik ve savunmamıza birçok farklı şekilde katkı sağlıyor. Türkiye’nin Afganistan ve Kosova gibi farklı NATO misyon ve operasyonlarına katkısından dolayı minnettarız.
Öte yandan, Türkiye’nin Irak ve Suriye sınırlarına yakın yerlerde sağladığı altyapı, terör örgütü DEAŞ’la mücadelede kilit rol oynamıştır. Türkiye, NATO müttefiklerinin ve DEAŞ’a karşı Uluslararası Koalisyon’un çabalarına büyük katkı sağlamış ve çok önemli bir rol üstlenmiştir.
“Türkiye’nin Zeytin Dalı Operasyonu kapsamındaki şeffaflığını memnuniyetle karşılıyoruz”
NATO’nun Zeytin Dalı Harekatı’na yönelik yaklaşımı nedir?
NATO, DEAŞ’a karşı Uluslararası Koalisyon’un bir üyesi, AWACS’larla destek sağlıyoruz ancak Kuzey Suriye’de sahada mevcudiyetimiz bulunmuyor. Bazı NATO müttefikleri ise sahada. Kuzey Suriye ve Afrin civarında bazı temel sınamaların bulunduğunu kabul ediyoruz. NATO, ittifakın iki üyesi Türkiye ve ABD için doğrudan diyalog imkanı sağlayan bir platform görevi üstlendi. NATO sahada olmadığı için Afrin ve civarında sahada olan müttefikler arasında diyaloğu teşvik etmeye devam ediyor.
Türkiye’nin meşru güvenlik kaygıları olduğunu kabul ediyoruz ve bunların orantılı ve ölçülü bir şekilde giderilmesini bekliyoruz. Müttefikler arasında en fazla terör saldırısına maruz kalan Türkiye’nin bu tehditleri bertaraf etmesi gerektiğini anlıyoruz.
Diğer yandan, Türkiye’nin Zeytin Dalı Harekatı kapsamında benimsediği şeffaf tutumu da memnuniyetle karşılıyoruz. Türkiye, operasyonun askeri boyutu ve insani yardımlar konusunda NATO’yu birçok kez bilgilendirdi.
“Tüm NATO müttefikleri Suriye operasyonuna destek verdi”
Kuzey Atlantik Konseyi dün Brüksel’deki NATO karargahında Suriye’ye yapılan hava saldırısını görüşmek üzere toplandı. Bu toplantının amacı neydi ve Suriye’ye yapılan bu askeri operasyonun gerekçesi nedir?
ABD, Fransa ve İngiltere, Suriye’de gerçekleştirdikleri ortak askeri harekat hakkında müttefikleri bilgilendirdiler. Üçlü, elde ettikleri bilgilerin, Duma’daki sivillere yapılan korkunç kimyasal silah saldırısının sorumlusunun Suriye rejimi olduğunu gösterdiğini vurguladı. Müttefikler, askeri harekatın Suriye rejiminin kimyasal silah üretimi ve kullanımına olanak veren tesisleriyle sınırlı olduğunu açıkça belirttiler.
Tüm NATO müttefikleri bu operasyona tam destek verdiklerini ve güç kullanımından başka uygulanabilir bir alternatifin kalmadığını ifade ettiler. NATO olarak Suriye rejiminin birçok kez kimyasal silah kullanmasını güçlü bir şekilde kınıyoruz. Hava harekatı uluslararası camianın kimyasal silah kullanımına seyirci kalmayacağına ve müsamaha göstermeyeceğini açıkça göstermiştir. NATO her defasında Suriye’nin kimyasal silah kullanımını uluslararası norm ve antlaşmaları açıkça ihlal ettiği için kınamış ve sorumluların hesap vermeleri için çağırıda bulunmuştur. İttifak gelişmeleri çok yakından takip etmektedir.
“S-400 tedariki ulusal bir karardır”
Sayın Genel Sekreter, Suriye’deki savaşın şiddetinin artmasıyla Türkiye de sınırlarında artan gerginliğe karşı savunma kapasitesini geliştirmeye yöneldi. Gerginliğin arttığı bu dönemde, NATO müttefiklerinin Türkiye’ye gerekli askeri silahları sağlama konusunda isteksiz davranmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce müttefiklerin bu tutumu Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi temin etme kararını etkilemiş midir?
Askeri teçhizat ve yetenek satın alma ve satma kararı ulusal bir karardır. Yani bu NATO tarafından değil, müttefikler tarafından alınan egemen bir karardır. Türkiye’nin iki NATO müttefiki İtalya ve Fransa’yla, EUROSAM konsorsiyumu kapsamında füze ve hava savunma sistemleri geliştirmeye yönelik kararını memnuniyetle karşılıyorum. Bu ümit vadeden gelişme NATO müttefikleri arasındaki entegrasyonu da güçlendirecektir.
Öte yandan, Türkiye ve ABD arasında Patriot bataryalarının alımına ilişkin görüşmelerin devam ettiğine yönelik bilgiler de mevcut. Yani, NATO müttefikleri ve Türkiye arasında değişik tipte hava ve füze savunma sistemlerinin alımı hakkında görüşmeler de var.
“NATO-AB iş birliği AB üyesi olmayan ülkelere karşı yeni engeller getirmemeli”
Avrupa Birliği (AB) gerek Yapılandırılmış Daimi İş Birliği (PESCO) gerek askeri hareketlilik gibi girişimlerle Avrupa savunmasını güçlendirme alanında önemli adımlar atıyor. Siz de farklı açıklamalarınızda bu alanda NATO ve AB arasında iş birliği yürütülmesi için birçok imkan bulunduğuna dikkati çektiniz. Bu çerçevede Türkiye de dahil olmak üzere AB üyesi olmayan müttefikler birtakım ayrımcılıklarla karşılaşabilir mi? Bu sorunun üstesinden nasıl gelinebilir? Bu durum NATO-AB iş birliğini nasıl etkiler?
AB’nin savunma alanındaki çabalarını memnuniyetle karşılıyorum bunun NATO’yu ve ittifak içindeki Avrupa ayağını güçlendireceğini düşünüyorum. Ancak aynı zamanda bunun şeffaf ve mümkün olduğunca AB üyesi olmayan NATO müttefiklerini de kapsayacak şekilde yapılması gerektiğinin altını birçok kez çizdim. Savunma iş birliği kapsamında geliştirilen yeteneklerin NATO ve operasyonlarının kullanımına da açık olması gerekiyor.
Avrupalı liderler atılan bu adımların NATO’ya alternatif teşkil etmediğini açık bir şekilde belirttiler. Tüm bunların Türkiye gibi AB üyesi olmayan müttefiklere karşı yeni engeller getirilmeden yapılması büyük önem taşıyor. İngiltere’nin AB’den ayrılmasının (Brexit) ardından, NATO’nun savunma harcamalarının yüzde 80’inin AB üyesi olmayan müttefiklerden geleceğini ise unutmamak gerekiyor. Bu müttefikler olmadan etkili bir Avrupa savunmasının mümkün olamayacağı açıktır. Kuzeyde Norveç, güneyde Türkiye ve batıda İngiltere, Kanada ve ABD gibi ülkeler var. Dolayısıyla daha güçlü bir AB savunmasının NATO’ya alternatif olamayacağı da çok açık.
“Ege’deki gerginlik Türkiye ve Yunanistan arasında çözülmeli”
Ege Denizi’nde Türkiye ve Yunanistan arasında gerginlik artıyor. Yunanistan’ın NATO’nun bu çerçevede daha aktif bir rol üstlenmesini resmen istediğine yönelik haberler var. NATO’nun iki müttefik arasında artan gerginliğe ilişkin tutumu nedir?
Türkiye ve Yunanistan, 1952 yılında üye olduklarından beri çok değerli iki NATO üyesi olarak ön plana çıkıyor. İkisi de ortak güvenliğimize katkı sağlıyor. Aralarında baş gösteren bazı anlaşmazlıkların iyi ilişkiler çerçevesinde çözülmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu çerçevede iki ülke başbakanının son olarak telefon görüşmelerinde sorunların diyalogla çözülmesi hususunda mutabık kaldıklarını öğrenmekten mutlu oldum.
Yani NATO bu çerçevede bir rol üstlenmeyi öngörmüyor, değil mi?
Hayır, bu NATO’yu ilgilendiren bir konu değil. Bunun Türkiye ve Yunanistan arasında çözülmesi gerektiğini düşünüyorum.
“Rusya’yla diyalog kolay değil ama önemli”
Rusya’yla ilişkilere gelecek olursak, NATO eski Rus ajanı Sergey Skripal’in zehirlenmesine 7 Rus diplomatın akreditasyonunu iptal ederek ve yanıt bekleyen 3 akreditasyonu reddederek cevap verdi. NATO bu konuda yeni bir adım atmayı düşünüyor mu?
Salisbury saldırısına bu cevabı verdik ve bunun orantılı ve uygun bir cevap olduğu görüşündeyiz. Aynı zamanda NATO’daki Rus diplomat sayısının üst sınırını 30’dan 20’ye çektik. Bu aşamada yeni bir plan yok. Ancak gelişmeleri takip etmeye devam edeceğiz ve ona göre değerlendirmelerimizi yapacağız.
NATO’nun Rusya’yla ilişkilerde benimsediği, diyalog ve caydırıcılık arasında denge gözeten iki kulvarlı bir tutumu var. Sizce yakın dönemdeki gelişmeler bu dengeyi sarstı mı?
Rusya’yla diyalog kolay değil ancak bu yüzden de bir o kadar önemli. Özellikle gerginliğin arttığı dönemlerde. Rusya bizim komşumuz ve hiçbir yere gitmiyor. Bu nedenle NATO Rusya’yla anlamlı bir diyaloğun muhafaza edilmesine açıktır.
“NATO’nun kapısı açık”
NATO açık kapı politikası yürütüyor. Gürcistan, Bosna Hersek, Ukrayna ve Makedonya NATO üyesi olmak isteyen ülkeler arasında yer alıyor. NATO’ya yakın zamanda yeni bir üyenin katılmasını bekleyebilir miyiz?
NATO’nun kapısı açık. Bunun en iyi kanıtı ise Karadağ’ın geçen sene NATO’ya katılması oldu. Eski Yugoslav Cumhuriyeti Makedonya, Bosna Hersek ve Gürcistan’la çalışmaya devam ediyoruz. Üye olmak isteyen üç ülkeye de destek sağlayarak bu ülkelerin Avro-Atlantik hedeflerine yaklaşmalarına yardımcı oluyoruz. Net bir karar açıklamak için ise henüz erken.