Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi de olan Prof. Dr. Karlı, AA muhabirine, ayda en az 15 gün ve daha fazla baş ağrısı yaşayan ve bu durumu 3 ay süren kişiler için kronik migren teşhisi koyduklarını anlattı.
Karlı, kronik migrenin farkının, sıklığı, tedavisinin daha zor olması ve hastaya, topluma, sağlık sektörü ile ülkeye maliyetinin fazlalığı olduğunu dile getirdi.
Kronik migrenin depresyon, başka ağrılı tablolar, yaşam kalitesinin son derece düşük olması ve baş ağrısının en ufak bir uyaranla ortaya çıkması nedeniyle tedavisinin daha zor olduğunu vurgulayan Karlı, şöyle devam etti:
“Hastalar bize geldiğinde sıklıkla, kronik migrene eşlik eden aşırı ağrı kesici kullanımı oluyor. Ayda en az 10 gün ve daha fazla ağrı kesici kullanımı görüyoruz. Bunun şöyle bir etkisi var; baş ağrısını kötüleştiriyor, aynı zamanda migrenin tedavini zorlaştırıyor ve normal migrenin kronikleşmesini de kolaylaştırıyor. Ayrıca hastada bazı mide, bağırsak ve yemek borusu problemlerine de yol açabiliyor. Bu yüzden kronik migrene eşlik eden bir aşırı ağrı kesici kullanımı varsa öncelikle bunu bırakmamız gerekiyor. Ağrı kesici en fazla haftada bir ya da iki kere kullanılabilecek, ağrıyı o anda geçirebilecek bir yöntem. Halbuki biz migren ve kronik migrende ağrının gelmesini engelleyici, koruyucu tedaviyi tercih ediyoruz. Bu nedenle koruyucu tedaviyi hastalarımıza veriyoruz, ağrı ataklarının gelmesini engelliyoruz, arada da bir ağrısı olursa ağrı kesici kullanmasını tavsiye ediyoruz.”
Ağrı kesici yerine koruyucu tedavi
Prof. Dr. Necdet Karlı, kronik migrende tedavilerin son yıllarda botulinum toksini ve antikorlar sayesinde yapıldığını aktardı.
İş ve yaşam kalitesini, akademik başarıyı etkileyen kronik migren tedavi edilmediğinde hastaların sık sık hekime başvurduğunu bildiren Karlı, şunları kaydetti:
“Migrenin Türkiye ekonomisine maliyeti yıllık 4 milyar dolar. Başağrısı ve Ağrı Çalışmaları Derneği olarak bizim yaptığımız çalışmalarda bu maliyeti çok net görüyoruz. Yaptığımız çalışmalarda gördük ki Türkiye’de yaklaşık 13 milyon migrenli var. Her yıl 700-800 bin kişinin hastalığı kronik migrene dönüşüyor. Onun için esas amacımız daha kronik migrene dönüşmeden, migren epizodik ataklar halinde gelirken onu koruyucu tedaviyle engelleyebilmek. Hastalarımız ‘Migrenin tedavisi yok’ deyip, doktora, özellikle bir nöroloji hekimine başvurmaktan kaçınmamalı çünkü bizim yaptığımız tedavilerle atak sayılarını ayda 15-20 günden 5-10 güne indirebiliyoruz. Bu da hastaların yaşam kalitelerine ve ülkenin ekonomisine katkıda bulunabiliyor.
Migrenli biraz da kendi doktoru olacak. Ağrı ataklarını tetikleyen şeyler var; açlık, uykusuzluk, stres, sıkıntı, lodos ama şimdi yeni nesilde çok fazla parlak ışığa, ekrana maruz kalmak da migreni tetikleyen ajanlardan, etkenlerden biri. Eğer hastamız bu tetik faktörleri kendisi tespit ettiyse mutlaka bunlardan uzak durmalı. Hasta 3-4 saatte bir yemeğini yemeli, öğün atlamamalı, uykusuz kalmamalı, ekrana bakıyorsa da her 1,5 saatte bir yarım saat kadar ara vermeli ki migren atakları tetiklenmemeli. Bunun dışında, ağrı kesici kullanmamalı ve koruyucu tedavilere başvurmalısınız.”
AA