‘Savunma sanayinde dışa bağımlılığı ortadan kaldıracağız’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2023 yılında savunma sanayi alanında dışa bağımlılığımızı inşallah büyük oranda ortadan kaldırmayı planlıyoruz” dedi.

‘Savunma sanayinde dışa bağımlılığı ortadan kaldıracağız’

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gölbaşı’ndaki ASELSAN Radar ve Elektronik Harp Teknolojileri Merkezinin (ASELSAN Gölbaşı Yerleşkesi) açılış töreninde yaptığı konuşmada, “Artık eski Türkiye yok, şimdi yeni Türkiye var” mesajı verdi.

Buna rağmen Türkiye’yi engellemek için her yolun denendiğini dile getiren Erdoğan, engellemenin, geçmişte darbelerle muhtıralarla, bildirilerle yapıldığını, son yıllarda Gezi olaylarıyla Türkiye’nin durdurulmaya, geriletilmeye çalışıldığını ifade etti.

Oradan netice alınamayınca 17-25 Aralık darbe teşebbüsüyle aynı oyunun tekrarlandığını vurgulayan Erdoğan, sözlerini söyle sürdürdü:

“17-25 Aralık darbe teşebbüsünün hedef aldığı yerlere dikkat edin, ülkemizin gelişmesine, kalkınmasına, güçlenmesine katkı sağlayan tüm milli kurumlarımızın bu yapının saldırısına maruz kaldığını görürsünüz. Aynı çete kurduğu kumpas düzeniyle yıllarca ülkemizin tüm önemli kurumlarını ele geçirmeye, ele geçiremediklerini de çökertmeye çalıştı. Bu ülkenin Cumhurbaşkanından, Başbakanından Genelkurmay Başkanına, bakanlarına kadar herkesi dinleyip elde ettikleri bilgileri bir yerlere sızdırdılar. Türkiye bir kez daha küçük bir azınlığın çoğunluğa tahakkümü, vesayet düzeni kurması tehlikesiyle ne yazık ki karşı karşıya geldi. Hamdolsun, milletimizin desteğiyle, irfanıyla bu saldırılar amacına ulaşamadı.”

İçeride ve dışarıda bu yapının tüm unsurlarıyla kararlı bir şekilde mücadele ettiklerini anlatan Erdoğan, ülkenin hastalıklı yapıdan tamamen temizlenene kadar da mücadelelerinin süreceğini söyledi. Türkiye’nin dünyada sıcak çatışmaların en çok yaşandığı bölgede yer aldığını belirten Erdoğan, Libya’dan Suriye’ye, Irak’tan Yemen’e kadar tüm bölgenin ateş içinde olduğuna dikkati çekti.

Doğuda Ermenistan ve Gürcistan, kuzeyde Ukrayna’nın huzursuz bölgeler olduğunu dile getiren Erdoğan, Balkanların sakin olsa da her an sorun çıkma potansiyeli bulunan bir bölge olduğunu ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz çevremizi saran tüm bu sıkıntılar içinde ekonomik, sosyal, siyasal bakımdan elbette savunma alanında kendimizi güven altına almak zorundayız. Biz güven içinde olmazsak diğer kardeşlerimize de yardımcı olamayız” dedi.

“1990’ların başındaki Türkiye bugünkü Türkiye olsaydı katliamı yapamazlardı”

“Türkiye, sadece kendi topraklarından, kendi vatandaşlarından sorumlu bir ülke değildir” diyen Erdoğan, Türkiye’nin tarihi ve kültürel bakımdan sorumluluk alanının çok daha geniş ve büyük olduğunu söyledi.

“Bunun için kendi içimizde bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız” ifadesini kullanan Erdoğan, terör sorununun, Türkiye’nin uzun yıllarına ve 40 bin canına mal olduğunu dile getirdi.

Bu dönemde çevrede pek çok önemli hadise yaşandığını, Türkiye’nin kendi içine kapandığını, sorunlarına cevap arar hale düştüğünü dile getiren Erdoğan, “Kardeşlerimize yeterince el uzatamamış, yardımcı olamamıştık. Saraybosna’da 50’li yaşlardaki bir hanımefendinin orada görev yapan arkadaşlarımıza söylediği bir şey var, gerçekten çok çarpıcı, ibret verici. Diyor ki bu hanımefendi: ‘O zamanki, 1990’ların başındaki Türkiye eğer bugünkü Türkiye olsaydı bize bu katliamı yapamazlardı’. Mesele bu. Ben aynı durumun Karabağ meselesi için de Ortadoğu’daki pek çok hadise için de geçerli olduğuna inanıyorum” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün Suriye’de yaşananların gerisindeki sebeplerden biri de aslında Türkiye’nin bu gücünü, konumunu kırma gayesidir. Biz Suriye içindeki çatışmaları önleyemesek de mağdur duruma düşen tüm kardeşlerimize sahip çıkarak, kucağımızı açarak bu oyunu önemli ölçüde boşa çıkardık. Esed’e verilen desteğin de DEAŞ’ın ortaya çıkartılmasının da Irak’ta izlenen mezhepçi politikaların ısrarla desteklenmesinin de gerisinde görüldüğü gibi yatan amaçlardan biri işte budur” dedi.

“Asla savaş peşinde bir ülke olmadık”

Bugün binlerce kişinin Saddam tarafından kimyasal silahlarla acımasızca öldürüldüğü Halepçe katliamının 27. yılı olduğunu hatırlatan Erdoğan, “İnsanlık dün Halepçe’ye sessiz kalmıştı. Bugün aynı duyarsızlığı Halep konusunda yaşıyoruz. Kardeşlerinin acısını paylaşan, onlara kucağını açan hep Türkiye oldu” diye konuştu.

Halepçe katliamının ardından zulümden kaçan 500 bin Iraklı Kürt’e bugün olduğu gibi o zaman da Türkiye’nin kapılarını açtığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

“Halepçe’de katledilen binlerce kardeşimize de bugün Suriye’de zalim Esed yönetimi tarafından katledilen yüz binlerce kardeşimize de Allah’tan rahmet diliyorum. Türkiye olarak tüm bu gelişmeler karşısında diplomasinin imkanlarını sonunu kadar kullanarak mücadelemizi elbette yapıyoruz, yapacağız. Ama siyasi ve diplomatik gücümüzü askeri gücümüzle tahkim etmedikçe arzu ettiğimiz neticeyi alamayacağımızı da biliyoruz. Biz asla savaş peşinde bir ülke olmadık, olmayacağız. Bununla birlikte gerektiğinde her türlü mücadeleye sonuna kadar hazırlıklı olmak kararımızdan da asla vazgeçmeyeceğiz. En güçlü savunmanın en güçlü silahlarla yapılacağının bilinciyle savunma sanayinin her alanında dünyanın en iyisi olma mücadelemizi de sürdüreceğiz.”

“Hırsızlar bizi ev sahibi yaptı”

Askeri gücü tahkim etmenin dışarıdan hazır ürün almakla olmayacağını, bunun acı tecrübelerle yaşandığını belirten Erdoğan, savunma sanayinin kamudaki sorumluları ve özel sektördeki temsilcilerine seslenerek, şunları kaydetti:

“Mevcut projelerimizi süratle tamamlayalım. İşte 1974 Kıbrıs Harekatı’nda gördük, yanımızda olan, olması gerekenler bir anda bize bütün desteklerini kestiler mi? Kestiler. İyi ki kestiler. Onlar bize orada desteklerini kestiler ve susturma tekniklerini kullanmak suretiyle telsizlerimiz çalışamaz hale geldi. Ondan sonra geldik ASELSAN’ı kurduk. Atasözümüz var ya, ‘Hırsızlar bizi ev sahibi yaptı’, olay bu. Üretim aşamasına gelmiş olan ürünlerimizi süratle TSK’nın envanterine dahil edelim. Yeni projeleri süratle gündemimize alalım. Ar-ge faaliyetlerini, tasarım, prototip üretimi faaliyetlerini olabildiği kadar hızlandıralım. Bizim savunma sanayimizin ihtiyaçları için dışarıya verecek tek kuruşumuz olmamalı. Çünkü bu millet kendi refahından, çoluğundan, çocuğunun rızkından artırdığı kaynaklardan bu alanı besliyor, destekliyor. Savunma sanayi bütçemizi bu anlayışla değerlendiriyoruz. Yeni Türkiye, savunma sanayinde sadece kendi kendine yeten değil, tüm dostlarına, kardeşlerine de yardımcı olan, onların da ihtiyaçlarını karşılayan bir Türkiye olacaktır. Bu konuda cumhurbaşkanı olarak ben, hükümetimiz de sonuna kadar sizlerin yanınızdayız, bundan şüpheniz olmasın.”

Erdoğan, ASELSAN’ı başarıları ve projeleri için kutlayarak, “Ama yetmez. Bizim ASELSAN çapında daha çok pek çok savunma sanayi kuruluşuna ihtiyacımız var. Bu konuda özel sektörümüzün çok daha gayretli olması, adeta bir rekabet alanı oluşturmasının da gereğini savunuyorum. Diğer şirketlerimizden, üniversitelerimizden bu konuda çok daha fazla gayret bekliyorum” diye konuştu.

Çanakkale Savaşı’nda insan üstü bir mücadele ortaya koyan kahraman askerlerin “Bir daha Balkan yenilgisi utancı yaşamak istemediklerine” yönelik söylemlerini anımsatan Erdoğan, “Biz de bir daha uçak üretmek için kurduğumuz fabrikada masa üretmek zorunda kalma utancını yaşamak istemiyoruz. Bu ülke benzini olmadığı için yolda kalan arabaya bakıp otomobil fabrikası kurmaktan vazgeçme gafletine inşallah bir daha kapılmayacak” dedi.

41 kere maşallah

Erdoğan, merkezin ülkeye, millete hayırlı olmasını dileyerek bunun kazandırılmasında emeği geçenlere teşekkür etti. 

Türkiye’de ve dünyada kendi alanında devler liginde her geçen yıl daha da yükseğe çıkan ASELSAN’ın, başarılarıyla iftihar kaynağı olmaya devam ettiğini dile getiren Erdoğan, geçen yıl yeniden yapılanan ASELSAN’ın, Türkiye’nin 2023 hedefleri doğrultusunda daha güçlü bir işleyişe kavuştuğuna inandığını ifade etti.  

Bu yıl 40. kuruluş yıl dönümünü kutlayan ASELSAN’a “41 kere maşallah” diyen Erdoğan, ASELSAN’dan daha çok hizmet beklediklerini söyledi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, savunma sanayinin serüveninin, aslında Türkiye’nin de serüveni olduğunu belirterek, “Türkiye Cumhuriyeti Devletini gerçekten çok büyük, gerçekten kahramanlıkla, fedakarlıkla örülü bir mücadelenin sonunda kurduk. Bu mücadelenin ateşi 18 Martta Deniz Zaferinin, 24 Nisan’da kara savaşlarının yıl dönümünü idrak edeceğimiz Çanakkale’de yakılmıştır. Kurtuluş Savaşı ile bunu neticeye ulaştırıp, 200 yıllık hüsran dönemini geride bıraktık” diye konuştu. 

Cumhuriyeti kurduktan sonra geçmişten alınan derslerin de etkisiyle gerçekten çok ciddi değişimler, çok önemli çalışmalar başladığını anlatan Erdoğan, tren yollarından fabrikalara, eğitimde sağlığa ve savunma sanayine kadar her alanda Türkiye’yi dönemin gelişmiş ülkeleriyle aynı seviyeye çıkarma amacı taşıyan temeller atıldığını kaydetti. 

Vatansever Nuri Demirağ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin o dönemdeki demiryolu ağının büyük bölümünü, pek çok fabrikayı, havalimanını inşa eden vatansever Nuri Demirağ’ın aynı zamanda 1931’de İstanbul boğazına ilk köprüyü inşa etme teşebbüsünde bulunduğunu anlattı. 

Nuri Demirağ’ın, ordunun ihtiyacı uçakların alınabilmesi için bağışta bulunması talep edildiğinde, “Madem bu milletin tayyareye ihtiyacı var, o zaman ben bunun fabrikasını yapmaya talibim” dediğini aktaran Erdoğan, kendisinden uçak alınmak için bağış istenen Nuri Demirağ’ın, uçak fabrikası kurmak için kolları sıvadığını anlattı.

Erdoğan, Demirağ’ın, bugünkü Atatürk Havalimanının bulunduğu araziyi satın alarak, uçak pisti bakım onarım atölyesi inşa ettiğini, bugünkü Deniz Müzesinin bulunduğu yerde de üretim için bir atölye kurduğunu kaydetti. 

Demirağ’ın, bunlarla da yetinmediğini, pilotları yetiştirmek için havacılık okulu, buraya öğrenci yetiştirmek üzere de Divriği’de havacılık ortaokulu faaliyete geçirdiğini ifade eden Erdoğan, 1936’da tek motorlu ilk uçağı, 1938’de de çift motorlu 6 kişilik bir başka uçağın prototiplerini ürettiğini söyledi.

Nuri Demirağ’ın ayrıca Türk Hava Kurumu için planör, paraşüt gibi pek çok araç gerecin de üretimini yaptığını dile getiren Erdoğan, 1938’de Türk Hava Kurumu siparişi uçağın Eskişehir’de son testlerinin yapıldığını kaydetti. Bu test uçuşunda uçağın, çevredeki hayvanların piste girmemesi için açılan çukura düştüğünü dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti: 

“Burada ne uçağı yapanın ne uçağı kullananın ne de uçağın hiç bir kabahati yok. Buna rağmen uçak siparişi iptal ediliyor. Buna rağmen Nuri Demirağ vazgeçmiyor. Uçak üretimi çalışmalarına devam ediyor. 1941’de İstanbul’dan Divriği’ye kadar bizzat kendisi uçakla uçuyor. Ancak tüm mücadelesine, çabalarına rağmen Nuri Demirağ’ın uçak fabrikasına ülke içinden hiç bir sipariş olmadığı gibi, yurt dışına uçak satma izni de kendisine verilmiyor. Satış dolayısıyla üretim yapamayan bu fabrikanın kapısına 1950’de kilit vuruluyor. Fabrikada bulunan mevcut uçaklar da hurdacılara satılıyor. Pistin bulunduğu alan kamulaştırılıyor ve daha sonra buraya Atatürk Havalimanı kuruluyor.” 

THK’nın uçak üretme teşebbüsü

Türk Hava Kurumunun 1948’deki uçak üretme teşebbüsünü de anlatan Erdoğan, “uçan kanat” ismi verilen uçağın, bir başka uçağın arkasına bağlanarak deneme uçuşuna çıkarıldığını belirtti. 

Aradaki halatın kopması sonucu bu uçağın Çankaya’ya düştüğünü ifade eden Erdoğan, bu olay üzerine uçan kanatın da üretiminden vazgeçildiğini, bu uçak için kurulan fabrikada da çocuk karyolası, masa, dikiş kutusu imalatı yapıldığını söyledi. 

Hala kapı kapı dolaşıyoruz

Türkiye’nin o tarihten beri tüm uçaklarını yurt dışından satın aldığına işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

“Burada ne uçakların tasarımında ne üretiminde ne çalışmasında hiç bir temel sorun yok. Sadece her işin başlangıcında yaşanabilecek küçük aksaklıklar, eksikler, talihsizlikler var. Aynı şekilde tank üretimine teşebbüs etmişiz. 1943’te mühendislerimiz, ustalarımız tankın prototipini de üretiyorlar ama bu teşebbüsün de seri üretim için gerekli siparişin verilmemesi sebebiyle arkası gelmiyor. Aynı şekilde Devrim arabası meselesini bilmeyeniniz yoktur. Otomobil imal ediliyor. Benzini olmadığı için yolda kaldı diye üretimden vazgeçiliyor. Şimdi yıl oldu 2015. Biz hala yerli tasarım araba üretimi için kapı kapı dolaşıyoruz. O tarihlerde kaçırılan fırsatların, heba edilen imkanların, karşılıksız bırakılan emeklerin bedelini Türkiye çok uzun yıllar, çok ağır şekilde ödedi, hala da ödüyoruz. Bu millet, yıllar boyunca, alın teriyle, çok zor şartlarda çalışarak ortaya koyduğu birikimi yurt dışından aldığımız uçaklara, tanklara, gemilere otomobillere tahsis etmek zorunda kaldık. Üretmekte ürkek davrananlar ithal etmekte pek cesur çıktılar. Sıkıntı burada. Kendi girişimcisini, mühendisini, ustasını teşvik etmek için parmaklarını oynatmayanlar, yurt dışındaki firmaları, onların kadrolarını ihya ettiler.”

Dışa bağımlılık yüzde 80 idi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, her alanda olduğu gibi savunma sanayi alanında da 2002 yılının Türkiye için milat olduğunu söyledi. 

Başbakanlık görevini devraldığında Türkiye’nin savunma sanayindeki dışa bağımlılığının yüzde 80 düzeyinde olduğunu belirten Erdoğan, bu mesele eskiden beri yüreklerinde yara olduğu için savunma sanayi çalışmalarını bizzat kendi himayesine aldığını kaydetti. 

Erdoğan, bugün savunma sanayinin, binden fazla şirketin, araştırma kuruluşunun, üniversitelerin, KOBİ’lerin iştirakiyle ülkenin en önemli sektörlerinden biri haline geldiğini ifade etti.

Geçtiğimiz yıl bu alanda 5 milyar doları aşan üretim ve 1 milyar 647 milyon doları bulan ihracat gerçekleştirildiğini kaydeden Erdoğan, yılda 1 milyar dolar ARGE harcaması yapılan bu alanın, Türkiye’nin sanayi ve teknolojisinin amiral gemisi oma yolunda hızla ilerlediğini vurguladı. 

Erdoğan, “Tasarımdan teknolojisine kadar her safhasını kendimizin yürüttüğü projelerde elde edilen başarılar bize daha büyük hedefler için umut veriyor” dedi. 

Altay tankının seri üretimine yakında başlanacağını, ATAK helikopterinin üretimine başlandığını, ANKA insansız hava aracı projesi seri üretimi çalışmalarının sürdüğünü anlatan Erdoğan, Karayel ve Bayraktar insansız hava araçlarıyla bu alanda geniş bir yelpazede birikim sahibi olma yolunda ilerlendiğini kaydetti. 

Heybeliada ve Büyükada gemilerinin donanmaya teslim edildiğini, Burgazada’nın da inşasının devam ettiğini belirten Erdoğan, bugüne kadar yüze yakın askeri gemi ve karakol botunun üretildiğini ifade etti. 

HÜRKUŞ eğitim uçağının da seri üretime başlayacağını hatırlatan Erdoğan, kirpi zırhlı araçlar, tanksavar füzeler, güdümlü roketlerle, uydularla, milli piyade tüfeğiyle savunma sanayinin her alanında sevindirici gelişmelere şahit olunduğunu dile getirdi.

Bunlar bizim stratejik meselelerimizdir

Türkiye’nin artık 1930’lu yıllardan 2000’li yıllara kadar yaptığı yanlışları bir daha tekrarlamayacağını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti: 

“Devam eden projelerle, yatırımlarla birlikte 2023 yılında savunma sanayi alanında dışa bağımlılığımızı inşallah büyük oranda ortadan kaldırmayı planlıyoruz. Açık söylüyorum, tasarımından üretimine kadar içinde yer almadığımız hiçbir savunma sanayi ürününün hazır olarak alınıp kullanılmasına razı değiliz. Az önce içeride dolaşırken, genel müdürümüzden ‘yüzde 100 bizim imalatımızdır’ ifadesini duymak bizim gönlümüzü ferahlatıyor. Çünkü bunlar bizim stratejik meselelerimizdir. Eğer yüzde 100 imalatı gereğinde yapamazsak, eğer birilerine muhtaç olursak o ihtiyacı duyduğumuz anda dirseğini çevirdiklerinde biz orada duman oluruz. Şu anda bize bunu yapıyorlar da. Ama hangi başlıkta olduğunu açıklamayacağım. Bunlar güya dost ülkeler, beraber olduğumuz, güya dayanışma halinde olduğumuz, NATO’da beraber olduğumuz ülkeler. Ama bir kıskançlıktır, kalkıp vermiyorlar. Niye, güçlü bir Türkiye istemiyorlar, bunun için. Dünyanın en modern uçağı da bize teklif edilse mutlaka onun tasarısında üretiminde yer almalıyız. Bunun için de savunma sanayinde dünyadaki yüz şirket arasında iki değil en az 20 kuruluşumuz yer almalı. Kendi savaş, yolcu uçaklarını tasarlayan ve üreten, kendi uydularını tasarlayan ve üreten, bunları kendisi uzaya gönderen, kendi uçak gemisini tasarlayan ve üreten, kendi elektronik harp sistemlerini tasarlayan ve üreten bir Türkiye hedefliyoruz. Bu doğrultuda yapılan tüm çalışmaların sonuna kadar destekçisiyim, sonuna kadar arkasındayım. Hamdolsun, ülkemizin gücü ve imkanları, tüm bu çalışmaları destekleyecek, hayata geçmesini sağlayacak düzeye gelmiştir.”

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X