‘Silah bırakmak lafla olmaz’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Terör örgütünün silah bıraktığını açıklaması ülkemizde demokrasinin, hukukun, huzurun tesisini sağlayacak önemli bir eşik olacaktır. Bu sadece lafla olmaz” dedi.

‘Silah bırakmak lafla olmaz’

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yükseköğretim Kurulunu (YÖK) ziyaret ederek, Başkan Yekta Saraç ile görüştü. Erdoğan, görüşmenin ardından YÖK üyeleriyle ülke genelindeki devlet ve vakıf üniversitelerinin rektörlerine hitap etti.

YÖK’e yaptığı ziyaretin bir ilk olduğuna dikkati çeken Erdoğan, “12 yıllık başbakanlık döneminde maalesef böyle bir ziyaret olmadı. Şu anda böyle bir ziyaret ilk defa gerçekleşiyor, bundan dolayı ayrıca bir heyecanım, duygusallığım da var” diye konuştu. 

Türkiye’nin, dünyanın bilinen en eski üniversitelerine ev sahipliği yapan topraklarda bulunduğunu, bu toprakların daima ilmin, bilginin, araştırmanın, eğitimin merkezi olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim medeniyetimizde, kültürümüzde, tarihimizde her düzeydeki eğitim kurumlarına büyük önem verilmiştir. Buhara’dan, Horasan’dan Semerkant’a, Endülüs’ten Kurtuba’ya kadar dönemlerinin dünyadaki en önemli bilim, sanat, eğitim merkezi olan nice şehirlerimiz vardır. Selçuklular’da Konya, Osmanlılar’da İstanbul dönemlerinin parlayan yıldızları olmuştur. Kayseri’den Bursa’ya, Erzurum’dan Manisa’ya kadar pek çok şehrimizi önemli eğitim ve bilim merkezleri olarak ön plana çıkmışlardır” ifadelerini kullandı.

“Üniversite eğitimi konusunda hiçbir engel bırakmamaya çalışıyoruz”

Bugün Türkiye’deki 176 üniversitede 1,5 milyon öğrencinin eğitim-öğretim gördüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Açtığımız yurtlarla, verdiğimiz burs ve kredilerle, akademisyenlere sağladığımız destekle üniversite eğitimi konusunda hiçbir engel bırakmamaya çalışıyoruz” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Peki biz bu kadar kısa süre içinde niçin bu kadar üniversite kurduk, öğrenci sayısını artırdık? Hatırlarsanız, göreve gelmeden önce talep eden öğrencilerle üniversiteye yerleştirilen öğrenci oranı yüzde 9’du, ama şimdi hamdolsun yüzde 46. Şu anda yüzde 46, böyle bir konuma gelmiş bulunuyoruz. Bu üniversitelerin sayısının 176’ya ulaşması sebebiyle yapılan eleştirilerin hepsini biliyorum. Bizim politikamızın gerisinde çok önemli bir sebep var. Bilindiği gibi Türkiye’de uzun yıllar eğitim-öğretim sisteminin en önemli problemi ortaöğretimden, yükseköğretime geçişteki tıkanıklık olmuştur. Dershaneler başta olmak üzere eğitim sistemimizin sancılı pek çok uygulaması bu tıkanıklığın ürünü olarak ortaya çıkmış ve kök salmıştır.”

Üniversite sayısını artırarak, taleple arz arasındaki dengeyi kurarak bu tıkanıklığı büyük ölçüde ortadan kaldırdıklarını dile getiren Erdoğan, “Aaşağıdan yukarıya doğru artarak devam eden yükseköğretime geçiş baskısı sürdüğü müddetçe üniversitelerdeki diğer sorunların üzerine kararlılıkla gitme imkanı bulamayacağımızı biliyorduk. Bugün artık yüzde 81’i aşan okullaşma oranıyla üniversite eğitimi ülkenin en büyük şehirlerinden en ücra köşesindeki köylerinde yaşayanlara kadar hiçbir gencimiz için ulaşılmaz bir imkan değildir” diye konuştu.

Erdoğan, Türkiye’de üniversite eğitiminde nicelik, kapasite sorununun tamamıyla geride kaldığını belirterek, “Tüm üniversitelerimizin fiziki ihtiyaçlarını karşılama, bina, araç gerek, öğretim elemanı, idari personel sorunlarını çözme konusundaki çalışmalarımızı hep birlikte devam ettirmek zorundayız. Bu konudaki kritik eşiği aştığımıza, esas meseleyi çözdüğümüze inanıyorum, artık bir taban, zemin oluştu” ifadesini kullandı. 

“O kötü günler hala acı bir hatıra olarak hafızalarımızdaki yerini koruyor” 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, rektörlerle buluşmasını bir aile toplantısı olarak gördüğünü ve özeleştiride bulunmak istediğini belirterek, Türkiye’deki üniversitelerin adının uzun yıllar bilimle, araştırmayla, eğitimle değil kavgayla, kamplaşmayla, yasaklarla anıldığını söyledi.

Bu dönemleri öğrencilik yıllarında kendisinin de yaşadığına işaret eden Erdoğan, “Türkiye 27 Mayıs’ta, 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta, darbecileri teşvik eden, darbecilere yol gösteren, onlara meşruiyet sağlama çabası içine giren üniversite hocaları gördü. 27 Mayıs’ta kamyonla taşınan öğrenci cesetlerinden bahsederek, kamuoyunu galeyana getiren üniversite rektörleri olduğunu biliyoruz, bunlar belgelerde kayıtlı. 28 Şubat’ta brifinglerde boy göstererek, gösterilerde pankart taşıyarak, unvanlarına adeta ihanet eden hocaları ibretle izledik, bunlar da var. Düşünebiliyor musunuz? Bu ülkede başörtülü öğrencileri okula sokmamak için üniversite, fakülte kapılarında nöbet bekleyen hocaların varlığına şahit olduk. Çünkü benim çocuklarım aynı akıbete uğradı. Öğrecilerin bu yüzden yaka, paça dışarı atıldığı, ikna odalarında, psikolojik baskıya maruz bırakıldığı dönemleri yaşadık” değerlendirmesinde bulundu.

“Milletimizin üniversitelerden beklentileriyle üniversitelerin işleyişi arasındaki makasın çok açıldığı o kötü günler hala acı bir hatıra olarak hafızalarımızdaki yerini koruyor” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

“Biz, demokrasi, insan hakları ve özgürlük temelindeki reformlarımızla üniversiteleri bu tür tartışmaların dışına çıkarmanın çabası içinde olduk. Üniversitelerdeki hocalarımızı kimlikleriyle, şahsiyetleriyle, birikimleriyle, milletimizin gözündeki yerleriyle çelişecek işlerin içinde olmaktan kurtardığımıza inanıyorum. Bu konuda üzerimize ne düşüyorsa bundan sonra da onu yapmanın gayreti içinde olacağımızı özellikle ifade etmek isterim. Biz, kendi yanımızda olacak değil hakkın, hakikatin, ilmin safında, hikmetin safında yer alacak profesörler, doçentler, araştırma görevlileri istiyoruz, bunun için çalışıyoruz. 

Türkiye’nin kargaşanın, kavganın, terörün hakim olduğu üniversite kampüslerine değil, araştırmanın, öğrenmenin, hikmetin hakim olduğu eğitim ocaklarına çok ama çok ihtiyacı var. Üniversitelerde elinde taş olan, molotof olan, sopa olan değil kitap olan, bilgisayar olan, T cetveli olan öğrenciler görmek istiyoruz. Bunu yakalamamız lazım.”

Yol, baraj ve tünel yaptırmamak için değil bunları kendisi tasarlamak, inşaasına katkıda bulunmak için yöneticilerin karşısına dikilen öğrenciler görmek istediğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

“İstiyorum ki bizim öğrencilerimiz icabında bir eserin mimari, estetik anlayışına katkı versin. Bunun için kafa yorsun. O kendi ruh dünyasındaki, gönül dünyasındaki estetik anlayışını oraya yansıtsın. Bu ülkenin Başbakanlığına, bakanlıklarına orayı tahrip etmek için değil orada Türkiye’nin geleceğini müzakere etmek, görüşlerini, tekliflerini ifade etmek için yürüyen öğrenciler görmek istiyoruz. Bu konuda geçmişe göre çok önemli mesafe katettiğimiz kanaatindeyim. İnşallah zaman zaman şahit olduğumuz birtakım ufak tefek meseleler de kısa sürede ortadan kalkacak, arzu ettiğimiz üniversite ortamına kavuşacağız.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından, toplantının basına kapalı bölümünde rektörlerle bir süre görüştü.

”Üniversitelerimizi marka haline dönüştürmeliyiz”

Erdoğan, üniversitelerden önemli beklentileri olduğunu belirterek, her üniversitenin, en azından bir alanda, sadece Türkiye’nin değil tüm bölgenin hatta dünyanın en iyilerinden biri haline gelmesini istedi.

Bu konuda YÖK’ün, ÜAK ve rektörlerle bir araya gelerek hangi üniversitenin bu noktada olduğunu, hangi alanda başı çekebileceğini, hangi alanda uluslararası platformda temsil noktasına ulaşabileceğini belirleyebileceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

”Tarım denildiğinde, dünyada tarımın ilk kez yapıldığı, ilk üniversitenin kurulduğu Şanlıurfa akla gelmeli, Harran Üniversitesi akla gelmeli. Harran Üniversitesi bu alanda sıyrılmalı, örnek olmalı. Bu konuda gerek YÖK, gerekse bizler devlet olarak bu tür destekleri vermeliyiz. Petrolde, Batman ülkemizdeki sıyrılmış, sivrilmiş olan şehrimizdir. Aynı şekilde denizcilikte Trabzon KTÜ. Demirçelik denildiğinde akla gelen neresi, Karabük. Savunma sanayisinde Kırıkkale, gıda deyince Kırklareli, Trakya’yı kastediyorum, tekstilde Denizli. Bunlar birer örnek. İlla buralar olacak diye bir şey yok. Farklı üniversitelerimiz de bu konuda değerlendirilebilir.”

Ortadoğu’nun Batı’daki oryantalistlerden değil Diyarbakır’daki, Gaziantep’teki, Hatay’daki üniversitelerin çalışmalarından takip edilmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, ”Kafkasya denilince Kars’taki, Erzurum’daki üniversitelerimizin uzmanlıkları ön plana çıkmalı. Akdeniz uygarlıkları, turizm Antalya’da. Kadim Anadolu uygarlıkları Çorum’dan, Eskişehir’den. Osmanlı tarihi Bursa’dan, Selçuklu tarihi Konya’dan sorulmalı. Kürdoloji ile ilgili araştırmaların adresi, Paris değil Mardin olmalı. Sosyal bilimlerde, fen bilimlerinde, mühendislik bilimlerinde, her alanda bu şekilde üniversitelerimizi marka haline dönüştürmeliyiz diye düşünüyorum” dedi.

Bunun için de kalite ve nitelik konularında yoğunlaşılması gerektiğini belirten Erdoğan, ”Üniversite öğretim elemanları ve eğitim, öğretimle ilgili kriterleri belirleyen Yükseköğretim Kurumunun yapılan işlerin kalitesi konusunda da gayret içinde olması lazım. Bu doğrultuda yürütülen çalışmaların bir an önce sonuçlandırılarak üniversitelerimizdeki kalite sorununun çözümü yolunda süratle mesafe katedilmesini özellikle sizlerden istirham ediyorum” diye konuştu. 

Sancılı süreçlerden geçerek bugünlere gelen yükseköğretim sisteminin bu sorunu da aşacağına inancını dile getiren Erdoğan, Türkiye’nin imkanlarının buna her zamankinden daha müsait olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”YÖK’ün öncülüğünde oluşturulacak ve kalite konusunda yoğunlaşacak bir yapının bu doğrultuda atılacak önemli bir adım olacağını düşünüyorum. Buralarda hiç endişem doğrusu yok ve buna güveniyorum. Sizlerin gayreti ve azmiyle bu konuda ülke olarak kısa sürede önemli mesafe katedeceğimize inanıyorum” diye konuştu.

”Işık tutacak üniversiteler”

Türkiye’nin 2023 hedefleri konusunda üniversitelere çok önemli görevler düştüğünü belirten Erdoğan, ”Siyasetçisiyle, bürokratıyla, üniversite hocalarıyla, özel sektörüyle, ilgili tüm taraflarıyla el ele vererek ülkemizi, 2023 hedeflerine ulaştırmak mecburiyetindeyiz” dedi.

Türkiye’nin muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma konusunda Cumhuriyet’in kuruluşundan beri önüne çıkan bu en büyük fırsatın kaçırılmaması gerektiğine vurgu yapan Erdoğan, emek yoğun üretim ve ihracattan, bilgi yoğun üretim ve ihracat sürecine giden yolun anahtarının üniversiteler olduğunu söyledi.

Erdoğan, üniversitelerin araştırmalarıyla, raporlarıyla, analizleriyle yaşanılan dönüşüm sürecine rehberlik edeceğini, ışık tutacağını kaydetti. 

 

Başbakanlığı döneminde özellikle araştırma geliştirmeye ciddi destek verilmesi gerektiğini söylediğini anımsatan Erdoğan, bu konuda milli bütçenin yüzde 3’üne ulaşılması gerektiğini vurguladı.

İlk hedefin yüzde 2 olarak belirlendiğini, bu konudaki çalışmaların başladığını, henüz bu orana ulaşılamadığını anlatan Erdoğan, öğrenci ve öğretim üyelerinin projelerine destek vermeye her zaman hazır olduklarını bildirdi.

”Bu nasıl sevgi”

Erdoğan, 2023 hedeflerine ulaşma konusunda, çözülmesi gereken sorunlar, aşılması gereken engeller olduğunun bilindiğini, bunların bir tanesinin de Çözüm Süreci olduğunu söyleyerek, şöyle konuştu:

”Geçmişte milyonlarca vatandaşımızın mağduriyetine yol açan ihmalleri, eksikleri gidermek için geçtiğimiz 12 yılda gerçekten çok büyük çalışmaların bu alanda yapıldığı ülkemizde ciddi mesafeler aldığımıza inanıyorum. Bugün artık ne temel hak ve hürriyetler konusunda ne altyapı yatırımlarında şikayet etmeyi gerektirecek önemli meseleler kalmadığına inanıyorum.”

İktidar olduklarında Türkiye’de 26 havalimanı bulunduğuna, şu anda bu sayının 52’ye ulaştığına işaret eden Erdoğan, ”En uzak noktadan bir havalimanın şöyle aracınızla atlayıp gitmeye kalkarsanız 45 dakika. Bu noktaya geldik. Bu tabi ciddi manada bu ülkenin nedenli çağdaş, modern bir ülke haline gelmekte olduğunu gösteriyor. 52’de kalacak mı bu, hayır” dedi.

Halen devam eden havalimanı yatırımlarının olduğunu belirten Erdoğan, Hakkari’de havalimanı inşaatının terör sebebiyle şu ana kadar bir yıl ertelendiğini anımsattı.

Teröre rağmen bu havalimanının biteceğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

”Çünkü biz Kürt vatandaşlarımızın da, Kürt kardeşlerimizin de buna layık olduğuna inanıyoruz. Ama onları sevdiklerini iddia edenler o tür yatırımları maalesef engellemenin gayreti içerisindeler. Bu nasıl sevgi? Bir taraftan diyeceksiniz ki, ‘Biz Kürtlerin temsilcisiyiz’, öbür taraftan Kürt vatandaşıma yönelik bir hizmetin, bir havalimanının yapımını engelleyeceksin. Bunların ne kadar samimiyetsiz olduğu zaten buralarda ortaya çıkıyor. Yol yapacaksın, yapılan yolların inşaatındaki iş makineleri yakılacak. Öbür tarafta yatırım yapacak işadamı ama orada fabrikasının temelini atıyor, konstrüksiyonlarla yükselmeye başlıyor, bakıyorsunuz gelip oralar bombalanıyor. Orada da işsizlik meydana geliyor. Nasıl sevgi bu? Böyle bir çelişkiyle iç içeyiz, karşı karşıyayız. Ama bunlar aşılacak, ben buna inanıyorum. Bu böyle devam etmez. Yeter ki biz cesur, kararlı olalım, ‘Bu ülke bizim, 77 milyon, 78 milyon bu insanlar bizim’ diyelim, herhangi bir ayrıma, ayrımcılığa fırsat vermeden hepsini kucaklayalım ve bu işi Allah’ın izniyle bitirelim.”

“Silah bırakmak lafla olmaz”

Erdoğan, çözüm sürecine ilişkin, “Terör örgütünün silah bıraktığını açıklaması ülkemizde demokrasinin, hukukun, huzurun, güvenin, istikrarın tesisini sağlayacak önemli bir eşik olacaktır. Bu sadece lafla olmaz. Temenni ederim ki, bu son gelişmelerde sözde kalmaz, uygulamaya geçilir. Devlet, Hükümet ve tüm kurumlarıyla bu konuda üzerine düşenleri titizlikle metanetle yerine getirmiştir, getirmeye devam ediyor.” şeklinde konuştu.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X