‘Sondaj makinesi alamadım’

Ermenek’te 18 kişinin yaşamını yitirdiği kömür ocağının sahibi Uyar, “Ekonomik durumum elvermediği için sondaj makinesi alamadım. Olay öncesi ocakta suyun aktığını bilmiyorum” dedi.

‘Sondaj makinesi alamadım’

Ermenek ilçesindeki kömür ocağında 18 işçinin yaşamını yitirdiği maden faciasıyla ilgili davanın duruşmasında iddianame okunuyor.

Ermenek Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, iddianameyi dönüşümlü olarak iki kişi okuyor. 

Tutuklu yargılanan maden ocağının sahibi Uyar, iddianamede yer alan savunmasında, yapılan çalışmalar sırasında ocağa bir kez su geldiğini teknik personelden öğrendiğini, diğerinden haberinin olmadığını, personelin suyu boşaltarak çalışmaya devam ettiğini belirtti.

Çalışma sırasında eski maden ocağına rastlandığı ve sonradan kapatıldığını görmediğini, duymadığını öne süren Uyar, “Maden üstünde sondaj yapıldı ancak maden içerisinde kontrol sondajı yapılması gerektiğini bilmiyordum. Ekonomik durumum elvermediği için sondaj makinesi alamadım. Olay öncesi ocakta suyun aktığını ya da kömürün ıslak olduğunu, kayma meydana geldiğini, bu nedenle tahkimat yapılamadığını bilmiyorum” ifadelerini kullandı.

“Oğlum bana ‘baba sen katil misin?’ diye soruyor”

Daimi nezaretçi maden mühendisi Yavuz Özsoy da iddianamede yer alan savunmasında, şirkette çalışmaya başladıktan sonra 2010 yılının ikinci ya da üçüncü ayında çalışma yapılan yerde sızıntı görünce su olabileceği düşüncesiyle işçileri çıkardığını bildirdi.

Sondaj yaparak ocaktan ayrıldığını, üç saat sonra girdiğinde suyun dolduğunu tespit ettiğini anlatan Özsoy, şunları kaydetti:

“Suyunu çekerek içeri girdim. Buranın Azim Uyar’ın diye bilinen, baca çalışmasının olduğu alanı tespit ettim. Orayı kapattım. Bunun dışında 2011 yılının sonlarında kömürden sızıntı gelmeye başlayınca sondaj yaptım ve suyu boşalttım. Boşalttıktan sonra araştırdığımda yine aynı şekilde Azim Uyar’ın yapmış olduğu bacaya vardık. Olay ihmalkarlıktan kaynaklanmaktadır. Bu saha bana teslim edilirken ruhsatta gösterilen alanın içini belirten imalat haritası da ekli bir şekilde verilmiş olsaydı ya da çalışma sırasında bu harita elimizde bulunsaydı bu olay meydana gelmeyebilirdi. Sondaj makinesi olsa bile bu olay olacaktı. Çünkü elimizdeki verilere göre eski ocak içerisinde çalıştığımızı bilmiyorduk. Bu olaydan dolayı üzüntü içerisindeyim. Oğlum bana ‘baba sen katil misin?’ diye soruyor. Ben katil değilim. Ruhsatı verirken imalat haritaları vermeyen ya da bu çalışma esnasında 5 yıllık süre içerisinde bu haritaları temin etmeyen kişiler sorumludur. 2012’de çıkarılan haritada da eski ocaklar gözükmemekteydi.”

Kazadan kurtulanların ifadesi

Kazadan kurtulan işçilerden Mesut Öner iddianamedeki ifadesinde, ocaktan dışarıya çıkınca ısrarla orada bulunan arkadaşlarına kazanın çok büyük çaplı olduğunu, acilen yardım istemeleri gerektiğini söylediğini belirtti.

Ancak ocakta puantör olarak çalıştığını zannettiği kişinin kendilerine, ‘sakın hiç kimseye haber vermeyin, bekleyin. Ben önce Saffet Uyar’ı arayacağım, ondan sonra bakarız’ dediğini öne süren Öner, “Ocaktan çıkışımla ilk ambulansın olay yerine geliş anına kadar 45-50 dakika geçti. Olay çok büyümesin, resmi kurumlara intikal edip başları ağrımasın diye olayı çok geç haber verdiklerini zannediyorum. Zaten içeride işçiler mahsur kalmasaydı, zannediyorum haber dahi vermezlerdi” iddiasında bulundu. 

Madende pasacı olarak çalışan tanık Abdülazim Yaman da ifadesinde, 112 Acil Servis aranmak istendiğinde puantör olarak çalışan Mustafa A’nın, “Durun şu anda aramayın, önce ben ağalarla bir görüşeyim, daha sonra bakarız” dediğini ve kimsenin aramasına müsaade etmediğini öne sürdü.

Maden ocağında çavuş olarak çalışan tanık Mustafa Elibol ise müfettişler ocağı denetlemeye geleceklerinde talimatla galerinin giriş kısmını tahta çakıp üstünü çamurla sıvayarak barajladığını kaydetti.

“Ocağın büyüklüğünü anlamasınlar diye…”

Ocağın belli kısımlarının kapatılarak, müfettişlerin gezmesinin engellendiğini iddia eden Elibol, “Her denetim döneminde işçilerin bir kısmı ücretsiz izne gönderiliyordu. Bundaki amaç, müfettişlerin işçi sayısını görerek ocağın büyüklüğünü anlamamalarıydı” ifadelerini kullandı.

Ocakta usta olarak çalışan tanık Abdullah Deveci, ifadesinde, çalıştığı bölgede, “sürekli kayma ve nemli kömür olduğu” uyarısıyla, matkabın ucundaki nemden ileride su olup olmadığını anlamasının istendiğini belirtti.

Deveci, şunları kaydetti:

“Şef Recep bana ‘ne olursa olsun, bu bacaya devam edeceğimizi, bunun formülünün, çözümünün olduğunu, bacanın sürekli kaymanın olduğu sol tarafına önce bağ atmamı, sonra buraya domuz damı yapmamı, bu sayede kaymayı engelleyeceğimizi’ söyledi. (Müfettişlerin talimatı üzerine) Şef Recep ve mühendisler Nuray ve Cemile haritada dördüncü baraj olarak işaretli kısma çamurdan bir duvar örmemi ve duvarın ortasına bir su tahliye vanası monte etmemi söylediler. Duvarı örünce mühendis Cemile bana ‘Bu iş sadece bir formalite. Bu şekilde birkaç fotoğraf çekip müfettişlere göndereceğim’ dedi. Fotoğrafları çekti ve aynı anda bana ‘duvarı tekrar açmamı, burayı eski haline getirmemi söyledi.”

İddianamede, tutuklu yargılanan Ali Kurt’un teknik nezaretçi defterini, Naci Özsoy’un ise barutçu defterini olaydan sonra doldurduğu bilgisine yer verildi.

İddianamede Özsoy’un, “Defterin kazadan sonra bizden isteneceğini tahmin ettiğimden dolayı ‘defter son güne kadar doldurulmuş görünsün, başımız ağrımasın’ düşüncesiyle geriye dönük olarak doldurdum ve ilgili şahısların adına imzaları attım” ifadeleri yer aldı.

Oğlu Hüseyin Gültekin (28) ile damadı Tezcan Gökçe’yi kazada kaybeden Hasan Gültekin (60), ifadeler okunduğu sırada bazı kişilerin yalan söylediğini öne sürerek, “Onlar yalan söylüyor. Sabahtan bu yana koyun gibi dinliyoruz. Niye benim sorularıma cevap vermiyorsunuz” diyerek tepki gösterdi.

Gültekin, duruşma salonundan çıkarıldı.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X