‘Sultan külliyeleri’ UNESCO ile dünyaca tanındı

UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne 2014 yılında alınan “Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu” miras alanı içindeki Orhangazi, Hüdavendigar, Yıldırım, Yeşil ve Muradiye külliyeleri dünyanın dört bir yanından ziyaretçiyi ağırlıyor.

‘Sultan külliyeleri’ UNESCO ile dünyaca tanındı

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünce (UNESCO) Dünya Mirası Listesi’ne 2014 yılında alınan “Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu” miras alanı içindeki Orhangazi, Hüdavendigar, Yıldırım, Yeşil ve Muradiye külliyeleri dünyanın dört bir yanından ziyaretçiyi ağırlıyor.

Bursa’nın 1326 yılında Osmanlı tarafından fethedilmesinin ardından sultanların inşa ettirdiği külliyeler, kentin simgeleri arasında yer alıyor.

İçinde cami, imaret, hamam ve medrese gibi kamusal binaların bulunduğu, bölümlerinin birçoğu günümüze kadar ayakta kalan, bazıları da aslına uygun restore edilen külliyeler, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Geçen yıl 3 milyon kişinin ziyaret ettiği Bursa’da, sultan külliyeleri turistlerin uğrak mekanları arasında yer alıyor.

UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne 2014 yılında alınan “Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu” miras alanı, Orhangazi Külliyesi ve çevresini içine alan Hanlar Bölgesi, Hüdavendigar (I. Murad) Külliyesi, Yıldırım (I. Bayezid) Külliyesi, Yeşil (I. Mehmed) Külliye, Muradiye (II. Murad) Külliyesi ve Cumalıkızık olmak üzere altı bileşenden oluşuyor.

Söz konusu bileşenler arasında yer alan, Orhan Bey tarafından yapımına 1339 yılında başlanan ve bir yılda tamamlanan Orhangazi Külliyesi, cami, medrese, mektep, imaret hamam ve Emir Han yapılarından meydana geliyor.

Bursa surlarının dışındaki yerleşim alanlarının ilki konumunda bulunan külliyede sultan türbesi yer almıyor. Bu özelliğiyle diğer külliyelerden farklılık gösteren Orhangazi Külliyesi’nin dışındaki Tophane Meydanı’nda Orhan Gazi ve Osman Gazi türbeleri bulunuyor. 

Hüdavendigar Külliyesi

Hüdavendigar Külliyesi olarak adlandırılan 1363-1366 yılları arasında Bursa Ovası’nı yüksekten gören bir alana yapılan Sultan I. Murad Külliyesi, medrese, cami, çeşme, imaret, hamam ve türbeden oluşuyor. 

İçinde 2 katlı Hüdavendigar Camisi bulunan külliyede cami dışında imaret olarak yapılan ve halen Hüdavendigar Kültür Merkezi olarak bilinen bir bina yer alıyor.

Sultan Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılan türbede ise pirinç parmaklıklarla çevrelenmiş Sultan 1. Murad’ın sandukası bulunuyor.

Yıldırım Külliyesi 

Sultan Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılan 1390 yılında inşa ettirilen Külliye, Osmanlı’nın mimarlık ve yapı alanındaki tekniğini de ön plana çıkarıyor.

Cami, medrese, imaret, hastane, ahır, mektep, mutfak, hamam ve türbeden oluşan külliyede, zamanla tahribata uğrayan bölümlerin ayağa kaldırılması için restorasyon çalışmaları devam ediyor.

Külliye içinde bulunan Yıldırım Beyazıt Türbesi, revaklı Osmanlı türbelerinin ilki olarak bilinirken türbenin içinde Yıldırım Bayezid ve oğlu İsa Çelebi’nin sandukası bulunuyor.

Külliyedeki Osmanlı’nın ilk hastanesi darüşşifa ise 2001 yılında aslına uygun restore edildikten sonra günümüzde göz hastanesi olarak hizmet vermeye devam ediyor. Külliyede ayrıca dispanser olarak kullanılan 20 odalı bir medrese yer alıyor.

Yeşil Külliye

20180730_2_31689249_36035820-(copy).jpg

Osmanlı padişahlarının beşincisi, Osmanlı Devletinin de ikinci kurucusu Çelebi Mehmed’in inşa ettirdiği ve tarihi vesikalarda İmaret-i Sultan, İmaret-i Sultan Çelebi Mehmed Han gibi isimlerle anılan külliye, cami, medrese, imaret, türbe, hamam ve hanlardan oluşuyor. 

Bulunduğu semte de adını veren külliyeye, cami ve türbedeki çinilerinden dolayı “Yeşil Külliye” deniliyor. 

Yıldırım Bayezid’in ölümünden sonra 11 yıl süren Fetret Devri’nin sona ermesiyle yapımına başlanan Osmanlı Devleti’nin yeniden şahlanışını simgeler nitelikteki külliye, Osmanlı mimari eserleri arasında en zengin süslemelere sahip yapılardan oluşuyor.

Külliye, tüm ihtişamıyla adeta Osmanlı’nın yeniden ve daha güçlü bir şekilde doğuşunun ispatı olarak görülüyor. 

Külliye “yeşil” adını, literatüre “üretilmesi imkansız seramik” olarak geçen mavi, yeşil ve turkuaz renkli İznik çinilerinden alıyor.

Şehrin ortasında ve ovaya hakim bir tepe üzerinde inşa ettirilen külliye bünyesinde yer alan, planı ve çini süslemeleriyle Tebriz’deki Gök Mescit’e benzeyen Yeşil Cami, diğer yapılar gibi şehrin silüetinde önemli bir yer tutuyor. 

Muradiye Külliyesi

20180730_2_31689249_36035823-(copy).jpg

Osmanlı’nın ilk başkenti Bursa’da, hanedana ait en büyük türbe topluluğunun yer aldığı Muradiye Külliyesi, ölüm ile yaşamın, rüya ile hakikatin, hüzün ile huzurun bir arada hissedildiği nadide yerlerden biri olarak ziyaretçilerde farklı etkiler bırakıyor.

Bulunduğu semte de adını veren Muradiye Külliyesi, Bursa’da Osmanlı sultanları tarafından yaptırılan son külliye olarak varlığını koruyor. 

Osmanlı Devleti’nin 6’ncı padişahı Sultan II. Murad tarafından 1425-1426 yıllarında yaptırılan külliye, cami, medrese, hamam, darüşşifa ve türbeden oluşuyor. 

Fatih Sultan Mehmed, II. Bayezid ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde yapıldığı bilinen türbelerin de eklenmesiyle 12 türbenin yer aldığı külliyede, hanedana mensup 40 kişinin mezarı bulunuyor. 

Ahmet Hamdi Tanpınar, “Muradiye sabrın acı meyvesi” diye nitelendiriyor…

Osmanlı ruhunun sadeliğiyle zarafetini aynı anda gösteren Muradiye Külliyesi’nde son yapılan restorasyonla 550 yıllık tarih ve medeniyetin izleri ortaya çıkarıldı. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Muradiye sabrın acı meyvesi” diye nitelendirdiği Muradiye Külliyesi, 2014 yılında Dünya Miras Listesi’ne alınmasının ardından dünyanın birçok ülkesinden gelen turistlerin uğrak yerleri arasında bulunuyor.

Bursa UNESCO Alan Başkanı Prof. Dr. Neslihan Dostoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye’nin çok değerli bir coğrafyada yer aldığını, birçok kültürel varlığa ev sahipliği yaptığını söyledi.

İstanbul Kültür Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı da olan Dostoğlu, ülkedeki potansiyelin yüksek olmasına rağmen UNESCO Dünya Miras Listesi’ndeki alan sayısının az olduğunu vurguladı.

Dostoğlu, 2014 yılında UNESCO’ya başvuru için dosya hazırlarken Bursa’nın üstün evrensel değerini ortaya koymaya çalıştıklarını ifade ederek, şunları kaydetti:

“Bursa’nın üstün evrensel değeri de Osmanlı’nın ilk başkent olduğu süreçle paraleldi. Dünyanın hiçbir yerinde o dönemde görülmeyen bir şekilde Bursa’nın kentsel gelişimi gerçekleşiyor. İstanbul başkent olana kadar Bursa’da 5 sultan var. Her sultan kendi adıyla anılan bir külliyeyi Bursa’nın her tarafından görülebilen noktalarına inşa ettiriyor. Bu külliyelerin etrafında da mahalleler oluşuyor.”

Bursa’nın külliyeler konusunda kendisinden sonra başkent olan kentlere de örnek olduğunu ifade eden Dostoğlu, “Edirne ve İstanbul’da da külliyeler oluşturuldu. Külliyenin amacı aslında kamusal odak noktası. İçinde cami, imaret, hamam ve medrese gibi kamusal binalar var. Bu binaların etrafında da bir mahalle oluşturuluyor.” diye konuştu.

Dostoğlu, Bursa’da UNESCO farkındalığını anlatmak için eğitim programları düzenlediklerini dile getirerek, şöyle devam etti:

“Bir kentteki eser UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girdikten sonra o eser artık dünyanın mirası haline geliyor. UNESCO’ya girdikten sonra bu eserlerin korunması garanti altına alınıyor. Dünyada duyuruluyor, kitaplarda, ortamlarda Bursa’nın adı geçiyor. Öncelikle kültür turizmi anlamında değer kazanıyor. Kültür turizmi de diğer turizm türlerini tetikliyor. Bundan dolayı Bursa’ya gelecek turist sayısında büyük bir artış bekleniyordu ve bu da gerçekleşti. Bursalılar da böyle bir kentte yaşamanın gururunu yaşıyor.”

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X