Suriyeliler kalıcı mı, gidici mi? (1. Bölüm)

Ülkelerini neden terk ettiler? Geride kimleri, neleri bıraktılar? Neden doğup büyüdükleri topraklarda kalıp savaşmadılar? Türkiye’de yaşama tutunmak kolay oldu mu? Yerleşmek için Bursa’yı seçenler ne diyor?

Suriyeliler kalıcı mı, gidici mi? (1. Bölüm)

Neden yanıbaşımızdaki İstanbul değil de Bursa? Burada hangi koşullarda yaşıyor, ne işler yapıyorlar? Çocuklar okullarda neler yaşıyor? 

Türkiye’nin ve Bursa’nın Suriyeli gerçeği Olay’da… 

olay.com.tr Yayın Yönetmeni Derya İzbul, Bursa’da yaşayan Suriyeliler’le görüştü. “Kalıcı mısınız, gidici mi?” diye sordu. Ve sadece bu sorunun değil Suriyeliler hakkında merak edilen pek çok sorunun yanıtına ulaştı. 

Bursa’da Suriyeliler’in yoğun olarak yaşadığı Çırpan Mahallesi ve Yavuz Selim Mahallesi’ni dolaştık, evlere, işyerlerine konuk olduk, sohbet ettik, sorular sorduk, onları anlamaya çalıştık.

Çırpan, Çarşamba bölgesini de içeren ve kent merkezinde yer alan bir mahalle. Bursalıların iyi bildiği gibi Çarşamba yoğun bir Suriyeli nüfusu ağırlıyor. Burada artık işyerlerinin tabelaları sadece Suriyeli müşterileri hedefliyor. İşyerlerinde, dükkanlarda yaşanan değişim tabelalarla sınırlı değil elbette. Bu işyerlerinin çoğunun sahibi ve çalışanları da Suriyeli. Yani kısaca özetlemek gerekirse Çarşamba artık Halep ya da Şam’ın bir semti gibi.

Yavuz Selim’de ise durum biraz daha farklı. Burada Suriyeli nüfusun yoğunluğunu hissetmek için evlere, apartmanlara girmeniz gerekiyor. Çünkü Yavuz Selim daha çok atölye ve imalathane tarzı işyerleriyle konutlardan oluşan bir semt. Konutların önemli bölümü Suriyeliler tarafından kiralanıyor.

Suriyeliler’in en yoğun olduğu iller
 

ŞEHİR

SAYI

İL NÜFUSU İLE KARŞILAŞTIRMA

İstanbul

560 bin 760

%3,73

Şanlıurfa*

469 bin 12

%23,62

Hatay*

438 bin 649

%27,85

Gaziantep*

404 bin 979

%20,19

Adana*

226 bin 994

%10,24

Mersin

206 bin 966

%11,54

Bursa

157 bin 965

%5,38

İzmir

139 bin 618

%3,26

Kilis*

125 bin 731

%92,23

Konya

100 bin 971

%4,63

* işaretli illerde Geçici Barınma Merkezi bulunuyor..
 

3 kişi gelmişlerdi şimdi aile 5 kişi

Abdülsamee Madaratı Yavuz Selim Mahallesi’nde ev kiralayan Suriyeliler’den biri. 34 Yaşında, mesleği berberlik. Halep’de bir berber dükkanı varmış. Halep’in büyük bir şehir olduğunu, Bursa’ya benzediğini anlatıyor. En çok neyi benziyordu sorusunu, “orası da bir sanayi şehriydi, fabrikalar vardı, herkes iş güç sahibiydi” diye yanıtlıyor.
 

Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği rakamlarına göre, Suriye’de iç savaşın başladığı 2011 yılından bugüne yaklaşık 12 buçuk milyon insan evlerini, yaşadıkları bölgeleri terk etti. Bu insanların yarısı ülke içinde kalırken diğer yarısı Suriye dışına çıktı. Ve Suriye dışına çıkanların büyük bölümü için adres Türkiye oldu.

madarati-ailesi.jpg

Abdülsamee’nin dükkanı bizim tarihi çarşıların bulunduğu bölge gibi “Halep Kalesi”ne yakın eski şehir merkezindeymiş. “Şükür burada da rızkımı çıkarıyorum ama orada işlerim çok iyiydi” diyor. Peki şimdi neden Bursa’da, doğup büyüdüğü ve 30 yaşına kadar yaşadığı Halep’i neden terketmiş, ardında kimleri bırakmış? Bu soruları şöyle yanıtlıyor:

Savaş başlayınca Halep güvensiz bir yer haline geldi. Esad güçleriyle muhalifler sürekli çatışıyordu. Evde otururken yanıbaşımıza sık sık ya Esad’ın ya da muhaliflerin attığı havan mermileri düşüyordu. Elektrikler kesiliyor, sular günlerce akmıyordu. Hastanelerden, eczanelerden ilaç temin edemiyorduk. Annemin kalp, şeker ve kolestrol ilaçlarını bulamıyorduk. Biz 14 kardeşiz. Ben en küçükleriyim. Savaş nedeniyle Suriye’de seferberlik vardı. Eğer Türkiye’ye kaçmasak abim Abdülkafi ve beni askere alacaklardı. Yani ya Esad’ın ya da muhaliflerin safında savaşmak zorundaydık. Savaş demek ölmek demek. Oysa bizim bakmak zorunda olduğumuz çocuklarımız ailelerimiz var.

Abdülsamee Madaratı ve ailesi şimdi güven içinde yaşıyor. Annesine buradan ilaç ve para gönderebiliyor. Eşi Nahle ile Türkiye’ye geldiklerinde bir çocukları varmış. Aradan geçen dört yılda aile büyümüş 5 yaşındaki Ömer’in iki kardeşi daha var artık; Mustafa ve Azize. Biri 4 diğeri 2 yaşında. Abdülsamee berberlik yaparak ailesinin çocuklarının geçimini sağladığı gibi Suriye’de kalan yakınlarına da destek olmaya çalışıyor.

Çok özlese de Suriye’ye dönmeyi düşünmüyor. Çünkü döndüğü zaman tutuklanmaktan korkuyor. Zaten daha en az 10 yıl ülkesinde şartların normale döneceğine inanmıyor. Çocuklarını burada büyütmek istiyor ve büyüdüklerinde Ömer’i bir din alimi, Mustafa’yı doktor olarak görmek istiyor. Kızı Azize’nin ise İslami değerleri, örf ve adetlerini unutmadan okumasını, öğretmen, doktor veya hemşire olmasını arzu ediyor.

omer---mustafa.jpg

Abdülsamee Madaratı’nın evindeki konukluğumu bir gözlemi aktarmadan kapatmayayım. Tıpkı bizim evlerimizde olduğunu gibi bu evde de konukseverlikle karşılanıyoruz. Söyleşi boyunca çaylar, kahveler ikram ediliyor. Azize uykuda ama Ömer ve Mustafa ortalıkta koşuşturup duruyor. Mustafa’nın meraklı parmakları söyleşi boyunca sık sık fotoğraf makinamın üzerinde keşif gezisine çıkıyor. Yanımızda bir kaç komşu var. Abdülsamee’nin eşi Nahle ise hiç ortalıkta görünmüyor. Mutfaktan dışarı adım atmıyor. Söyleşinin sonunda bir aile fotoğrafı çekmek istediğimde Abdülsamee önce sadece çocuklarla kendisini çekmemi istiyor. Ama ailenin annesini de bu fotoğraf karesinde görmek istediğimi söyleyince ve biraz da ısrar edince fazla direnmiyor. Evin içindeki diğer erkekler kapının önüne, sokağa çıkıyor ve mutfaktaki Nahle de salona geliyor. Anlıyorum ki burası muhafazakar bir ev.

mustafa-004.jpg

Suriyeli çocuk olmak da zor

Madaratı’ların evinde Abdülsamee’nin yeğeni Mustafa ile de konuşma fırsatı buluyorum. Büyüklerinin aksine Mustafa Türkçe biliyor. Çok akıcı değil ama aksansız ve düzgün cümlelerle 11 yaşında olduğunu ve 4. sınıfa gittiğini söylüyor. Aksanı yok çünkü Türkçe’yi okulda ve bulunduğu sosyal ortamda öğreniyor.

Okuldaki en iyi arkadaşı Yiğit’miş. Yiğit ona derslerinde özellikle Türkçe’de yardım ediyormuş. Ama bundan sonra söyledikleri pek iç açıcı değil. Başka Türk arkadaşı olmadığını anlatıyor, diğer çocukların kendisini sevmediğini düşünüyor. Okulda dışlandığını hissediyor. Büyüyünce hoca olmak istiyor. “Ne hocası” diye sorunca onun da amcasının oğlu Ömer gibi cami hocası olmak istediğini öğreniyorum.

Üniversite mezunu Usame sağlık sektöründe iş arıyor

Usame El Zeyn, Halep Tıp Teknik Fakültesi Tıbbi Bilimler Anestezi ve Yoğun Bakım Bölümü’nden geçen yıl mezun olmuş. Üniversite öğrencisi olduğu için askerliği tecilli. Yani askere alınmak gibi bir durum onun için şimdilik söz konusu değil. Ama, “eğer kalsaydım orada bir geleceğim olmayacaktı” diyor.

usame.jpg

Annesi ve abisi daha önce gelmiş, şimdi Usame de onların yanında yaşıyor.

Usame üniversite mezunusun sağlık sektöründe çalışabileceğin bir mesleğin var, neden orada geleceğinin olmadığını düşünüyorsun?” sorusuna mezhep penceresinden bir yanıtı var:

Suriye’de kalsam devlet bana bir görev verirdi. Ama beni büyük ihtimalle şiilerin, hizbullahçıların yanına atarlardı. Ben sunni olduğum için devamlı aşağılama ve hakarete maruz kalırdım.

Suriye’de mezhep ayrımcılığı bu boyuttaysa yani sunniler kendilerini sosyal yaşamda tehdit altında hissediyorsa bugüne kadar nasıl yaşadılar peki? Mesela Usame nasıl üniversite eğitimi gördü?

Okulda sunni olmamdan ötürü bir sıkıntı yaşamadım. Zaten savaştan önce öyle bir sıkıntımız yoktu. Kimse kimsenin mezhebini umursamaz herkes uyum içinde yaşardı. Ne olduysa savaştan sonra oldu. Suriyeliler arasında mezhep çatışmaları başladı. Ben bu bölünmenin dış güçler tarafından kışkırtıldığını düşünüyorum. Çünkü Suriye gelişiyordu. Bu gelişmeyi önlemek istediler. Dış güçlerden kastım ABD ve İsrail. Ama tüm olumsuzlukların bir gün sona ereceğini umut ediyorum ve bu dönemin Allahın doğru kullarını tespit ettiği bir süreç olduğuna inanıyorum.

Usame şimdi Türkiye’de iş arıyor. Halep Üniversitesi’nden aldığı diplomasını ve belgelerini Sağlık Bakanlığı’na göndermiş, yanıt bekliyor. Ancak Türkçe bilmediği için biraz umutsuz. “Belki Suriyeliler’e hizmet veren bir özel hastane bana iş verir” diyor. İş bulduktan sonra da Halep’te yaşayan ve eczacı olan nişanlısını Türkiye’ye getirip evlenmek istiyor.

Biz devletimizi beynimizden komple silmedik şartlar oluşursa tabii ki dönmek isteriz” diye konuşan Usame El Zeyn yakın gelecekte ülkesinde işlerin düzeleceğine ise inanmıyor ve bu konudaki düşüncelerini şu sözlerle aktarıyor:

Orada evlerimiz, tarlalarımız var, dönmeyi kendi ülkemizde yaşamayı isteriz ama Esad’a ve onun yönettiği devlete güvenmiyoruz. Babalarımızın, dedelerimizin yaşadıkları ortada. Hama’da insanları katlettiler. Bize siz müslüman kardeşlerdensiniz diye zulüm ettiler. Biz Esad’a nasıl güvenelim. Aynı şeylerin yaşanmayacağı ne malum?
 

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, Türkiye’de 11 Ekim 2018 tarihi itibariyle 3 milyon 585 bin 738 Suriyeli’nin yaşadığını açıkladı. Bu büyük kitlenin 1 milyon 945 bin 951’i erkek, 1 milyon 639 bin 787’si ise kadın. Türkiye’de yaşayan Suriyeliler’in yarısına yakını ise 0-18 yaş aralığında. 

Suç işleyen Suriyeliler ile aynı kefeye konmak istemiyorlar

Yavuz Selim Mahallesi’nde yaşayan Faysal Haddad ise genç bir iş insanı. Mesleğinin terzilik olduğunu söylüyor. Suriye’de fabrikada çalışıyormuş, Bursa’ya gelince yine aynı işi yapmaya devam etmiş. Birkaç ay önce dayı oğluyla birlikte küçük bir konfeksiyon atölyesi açmışlar. Şimdi yanlarında 6-7 kişi çalışıyormuş. “İşlerimiz iyi çok şükür bizi ve çalışanlarımızı geçindiriyor” diyor. Bu arada çalışanları da Suriyeli. Bunun nedenini, “Türkçemiz iyi değil o yüzden kendi dilimizi bilen işçi çalıştırıyoruz” diye açıklıyor.

faysal.jpg

Ama onlara iş veren müşterilerin Türkçe konuştuğunu hatırlatıyorum, o da müşterileriyle bir şekilde anlaştıklarını ve temiz iş yaptıkları için tercih edildiklerini anlatıyor.

Faysal, Türkiye’yi çocukluğundan beri sevdiğini, Osmanlı İmparatorluğu’nun 450 yıl Suriye topraklarında kaldığını bu yüzden örf ve adetlerimizin birbirine benzediğini söylüyor.

İşten, geçimden yana bir sıkıntısı yok. Ama Türkiye’de olay çıkartan, yerli halkla, devletle başı derde giren Suriyeliler’le aynı kefeye konmaktan rahatsız. “Beş parmağın beşi bir değildir, her toplumun içinde çürükler bulunur, hepimizi böyle zannetmeyin” diyor.

“Suriyeliler kalıcı mı, gidici mi?” röportajı yarın devam edecek…

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X