Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği (İGİAD) tarafından Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen “3. Türkiye İş Ahlakı Zirvesi”nde konuştu.
Oktay, “Kamuda İş Ahlakı” temasıyla bu yıl üçüncüsü düzenlenen zirvenin hayırlı olmasını diledi.
Zirvedeki konuşmalarda karamsarlık sezdiğini anlatan Oktay, “Sorunları görmek önemli ama daha da önemlisi çözümün bir parçası olmaktır, çözüme odaklanıyor olmak ve aydınlığı görüyor olmaktır, aydınlığın parçası olabilmektir. Hangi şartlarda olursa olsun, nerede olursa olsun, biz 15 Temmuz gecesinin zifiri karanlığında dahi zerre kadar ümitsizliğe kapılmadan, bu karanlıktan aydınlığa nasıl çıkarızın hesaplarını yapan bir toplumun bireyleriyiz. Açılıştaki karamsarlığı farklı görüyorum ama bu çerçevede bir karamsarlığı ben kabul etmiyorum, Türkiye’nin bunu hak etmediğini düşünüyorum.” dedi.
İGİAD’ın çalışma hayatında, iş ahlakının yaygınlaşması ve girişimciliğin desteklenmesi gibi alanlarda yaptığı faaliyetleri kıymetli bulduğunu belirten Oktay, söz konusu çalışmaların hak ve dayanışma eksenli bir iş hayatının inşasına katkı sağladığını söyledi.
Oktay, İGİAD’ın, çalışmaları ile bir taraftan ekonomiye artı değer katarken diğer taraftan Türkiye’yi ilgilendiren sosyal meselelerde inisiyatif alıp, gerçek bir sivil toplum hassasiyeti ortaya koyduğunu vurguladı.
Fuat Oktay, bu tür programlar neticesinde iş ahlakı konusunda toplumda daha yaygın bir farkındalık oluşacağına inandığını anlatarak, “İş dünyasının, uygulamalarında toplum tarafından genel kabul gören ahlaki normları referans alması erdemli bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, iş dünyası ve toplumun aynı ahlak düzleminde buluşmasına vesile olur.” dedi.
Oktay, sınırları kanunlar ile belirlenen kamu sektöründe iş ahlakına ilişkin düzenlemeler ve iyileştirmelerin diğer sektörlere oranla çok daha erken başladığına işaret etti.
“Geliştirdiğimiz kuralların ‘bana da’ uygulanıyor olduğunu kabul etmeliyiz”
Sadece kamudaki mevzuattan kaynaklanan düzenlemeler veya yapısal düzenlemelerin sonuca götürmesinin mümkün olmadığını anlatan Oktay, “Üniversitedeki akademisyenin, işveren veya işçi sendikalarındaki arkadaşlarımızın, sivil toplum örgütlerindeki arkadaşlarımızın, kamuda çalışanlarımızın tamamının buna destek vermediği bir ortamda tek yöne bir iyileşmenin sağlanması da yine mümkün değil. Biz bütüncül olarak yaklaşıyoruz aslında. Başta ben olmak üzere aynaya bakarak konuşuyor olmalıyız. Söylediğimiz ve söyleyeceğimiz şeyler, ürettiğimiz çözümlerin bir parçası mıyız? ‘Biz’ derken, ‘ben’ parçası mıyım? Ben bunu kabul ediyor muyum? Ben bunu uyguluyor muyum? Ceza yazacağız, ‘bana da mı canım’, ama biraz önce şikayet ediyorduk… ‘Bana da mı?’ Tabi ki bana da… Geliştirdiğimiz kuralların tamamının ‘bana da’ uygulanıyor olduğunu kabul ettiğimiz sürece iş ahlakında zirveye ulaşma noktasında çok ciddi bir adım atmış oluruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Emeğe saygı, alın terine hürmet ve işi hakkıyla yapmanın, parçası olduğumuz medeniyetin temeli olduğunu kaydeden Oktay, şöyle konuştu:
“Bizler, güzel ahlakıyla hepimize rehberlik eden, ‘Çalıştırdığınız kimsenin ücretini henüz alın teri kurumadan veriniz’ diyen Peygamberin ümmetiyiz. Ecdadımız hak eksenli bir iş hayatının oluşmasına değer vermiş, her dönem geçerliliğini koruyan kadim ilkeleri bizlere emanet etmiştir. Selçuklu ve Osmanlı döneminde ahilik teşkilatı gibi iftihar vesilesi oluşumlar, ahlak temelli bir iş hayatının oluşmasına önem vermiştir. Öyle bir medeniyet düşünün ki bin yıldır iş dünyasının vicdanına şu şekilde sesleniyor: ‘Haram yeme, yalan söyleme. Doğru, sabırlı ve dayanaklı ol. Büyüklerinden önce söze başlama. Kimseyi kandırma, kanaatkar ol, dünya malına tamah etme. Yanlış ölçme, eksik tartma. Kuvvetli ve üstün durumda iken affetmesini, hiddetli iken yumuşak davranmasını bil ve kendin muhtaç iken bile başkalarına verecek kadar cömert ol.’ Bizler bugün bu ahilik mirasına sahip çıkarak fütüvvet ilkelerini gelecek kuşaklara aktarmanın gayretini taşıyoruz. Geleceğimizi planlarken gücümüzü geçmişimizden alıyoruz. Toplum yararına iş yapmanın omuzlarımıza yüklediği vebalin bilinciyle kamudaki işleyiş ve hizmetlerin hem akla hem vicdana hitap etmesine önem veriyoruz.”
“Ehliyet, liyakat ve iş ahlakı, devlet işleyişimizi ayakta tutan taşıyıcı sütunlardır”
Devletle vatandaş arasında güvenin sağlamlaştırılmasının, ilke ve değerler çerçevesinde hareket eden bir kamu yönetimi sisteminin oluşturulması ile mümkün olacağını dile getiren Oktay, şunları kaydetti:
“Kamuda işe alım ve terfi süreçlerinin liyakate, bilgiye, beceriye ve başarıya dayanması büyük önem taşımaktadır. Kamu çalışanlarında liyakat, yalnızca teknik yeterliliği değil güvenilir olmak ve gönüllülüğü de kapsamaktadır. Bir ürünü kalite kontrol süreçlerinden geçirebilir, insan sağlığına ve çevreye uygun olduğuna dair bir etiket takabilirsiniz. Kamuda da sunulan hizmete gönül rahatlığıyla güven etiketi takabiliyor muyuz, mesele budur. Kamuda işler gönüllülük ve sevgiyle yapılırsa hizmetin muhatabı vatandaşımız da gönül rızası ve duası ile hizmetlerden faydalanacaktır. Kamu alanında millete hizmet etmenin, içinde gönüllülük de barındıran bir haslet olması bilinciyle her bir kamu çalışanı, milletin içinden gelerek ‘Allah razı olsun’ demesine talip olmalıdır. Bizim dinimiz, geleneğimiz, medeniyetimiz işi ehline vermeyi emreder. Peygamber Efendimiz, Mekke’yi fethettikten sonra Kabe’nin anahtarını o zamana kadar Kabe’nin bakımından sorumlu olan, gayrimüslim Osman bin Talha’nın uhdesine vermiştir. Ehliyet, liyakat ve iş ahlakı, devlet işleyişimizi ayakta tutan taşıyıcı sütunlardır. Her bir kamu personeli, Hazreti İsmail gibi dürüst, Hazreti Musa gibi ihlaslı, Hazreti Eyyub gibi sabırlı, Hazreti Davud gibi cömert, Hazreti Muhammed gibi merhametli, Hazreti Ebubekir gibi hamiyetli, Hazreti Ömer gibi adaletli, Hazreti Osman gibi hayalı ve Hazreti Ali gibi bilgili olma gayretinde olmalıdır.”
“İhanet çetesini devletten temizledik”
Ahlaktan, vicdandan ve kadim değerlerden yeterince istifade etmeyen hiçbir kamu çalışanının ortak geleceğe hizmet etmesinin mümkün olmayacağının altını çizen Oktay, “17-25 Aralık ve 15 Temmuz tecrübeleri bize bir gerçeği göstermiştir; kamu kurumları ve akademi dünyası gibi topluma temas eden yerlerde çalışan insan kaynağının, bilgi ve beceriyle beraber yerli ve milli bir anlayışa da sahip olması elzemdir.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, tüm ahlaki değerleri hiçe sayarak vesayetin açtığı çatlaklardan devlet kurumlarına sızan FETÖ’nün 15 Temmuz’da halkın tokadını yediğine dikkati çekerek, FETÖ’ye karşı başlatılan mücadele kapsamında ihanet çetesini devletten temizlediklerini ve temizlemeye de devam ettiklerine vurgu yaptı.
Oktay, “Altını çizerek ifade etmek isterim ki kendini devletin ve milletin menfaatlerinin üstünde gören hiçbir anlayışın, FETÖ, PKK gibi terör örgütü uzantılarının, kurum ve kuruluşlarımızda, üniversitelerimizde hakim olmalarına izin veremeyiz. Türkiye’de kamu düzenini altüst edecek şekilde, devletin bürokratik hiyerarşisi dışından talimat alan ya da güç zehirlenmesi yaşayarak kamuya talimat vermeye kalkan herhangi bir oluşuma müsaade etmeyiz, edemeyiz.” diye konuştu.
“Daha hesap verebilir kamu mali yönetimi ve denetimi tesis edilmiştir”
Oktay, kamuda iş ahlakının tesisi ve kamu sektörüne eşitlik, adalet, tarafsızlık, şeffaflık gibi olumlu özelliklerin hakim olması için gerekli adımları attıklarını, atmaya da devam ettiklerini belirterek, şunları söyledi:
“Kayırma, rüşvet, yolsuzluk, yetkinin kötüye kullanımı gibi olumsuz tutum ve davranışların dünden bugüne hep karşısında olduk. Yolsuzlukla mücadele ve hesap verebilirliği mümkün kılmak, reform ajandamızın en önemli unsurları arasında yer almıştır. Bu çerçevede ülkemiz, 2004 yılında, Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu’na üye olmuştur. 2016 yılında yolsuzlukla mücadele alanında, yeni bir ‘Strateji Belgesi ve Eylem Planı’ hazırlanmıştır. Çıkardığımız 5018 ve 6085 sayılı kanunlarla daha şeffaf, daha hesap verebilir kamu mali yönetimi ve denetimi tesis edilmiştir. Yolsuzlukla mücadele alanında toplumsal duyarlılığın artırılması ve etik değerlerin benimsenmesi amacıyla çalışmalarımız devam etmektedir. Bu anlamda diğer bir önemli adım da 2004 yılında Kamu Görevlileri Etik Kurulu’nun (KGEK) kurulmasıdır. Kurulun, kamunun vicdan mekanizması olarak yaptığı çalışmalar çok değerlidir. Bunun yanı sıra kurul, kamuda yolsuzluğun önlenmesi ve kamuda iş ahlakının güçlendirilmesine ilişkin Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi ile projeler yürütmektedir. Kurulun son zamanlardaki gündeminin ‘yerel yönetimlerde etik’ olduğunu biliyor ve bu sürecin çıktılarını da bizzat yakından takip ediyorum. Bir diğer adım ise Türkiye Kamu Denetçiliği Kurumu yani ombudsmanlık kurumunun kurulmasıdır. Kamu denetçiliği kurumu, yasama ve yürütmeden ayrı olarak, kamu kurumlarına yönelik vatandaş şikayetlerini inceleyerek, yöneticiler ile halkımız arasında arabuluculuk rolü üstlenmektedir. 2003 yılında çıkarılan ‘Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’ da kamu görevlerinin ifa edilmesinde idareyi vatandaşa yakınlaştırmak ve saydamlığı sağlamak açısından önemli bir etken olmuştur.”
“Devlet kendisinde bulunan belgelerin hiçbirini vatandaştan talep etmeyecek”
Kişilerin kendileriyle çelişen talep ve söylemler içerisinde bulunmaması gerektiğini ifade eden Oktay, şöyle devam etti:
“Bir tarafta kamuda çalışan fazla olduğu konusunda şikayetçi olacağız ama diğer taraftan kamuya alımların gerçekleşmesiyle alakalı başka bir baskı unsuru gerçekleştireceğiz. Toplum olarak ortak noktada buluşuyor olmamız gerekiyor. Doğruların hepimiz için doğru olmasını sağladığımız bir platformda buluşmamız gerekiyor. Kamu hizmetlerini bütün vatandaşlarımız için daha erişilebilir ve kolay kılmak amacıyla çağdaş kamu hizmeti anlayışı çerçevesinde e-devlet uygulamaları hayata geçmiştir. Bugün, 40 milyonu aşkın kullanıcı, 474 kurumun 3 bin 942 farklı hizmetinden ‘e-devlet’ üzerinden faydalanmaktadır. En geç bir yıla kadar tamamlanması planlanan proje kapsamında, vatandaşla devlet ilişkisi artık beyan esaslı bir hale gelecektir. Vatandaşlarımız hizmet almak için kapı kapı belge toplamak zorunda kalmayacaktır. Devlet vatandaşın beyanını esas alacak, vatandaş da devletin güvenine aynı duyarlılıkla karşılık verecektir. Bu ise devlet- vatandaş ilişkisinde güven ve dürüstlüğe dayanan, yeni bir iş ahlakı çerçevesinde toplumsal bir dönüşüm başlatacaktır.
Devlet kendisinde bulunan belgelerin hiçbirini vatandaştan talep etmeyecek, bunun çalışmalarını başlattık. Yoğun olarak bunun çalışmalarına odaklandık. Bu çalışmaların yüzde 90’a yakını tamamlanmış durumda. Kamunun sunduğu tüm hizmetlerin veri tabanlarını entegre ettiğinden, herhangi bir kapıda hizmeti almaya geldiğinde vatandaş, tek bir noktadan ve tek bir kişiden hizmetini alsın, bütün işlerini tamamlayıp ayrılsın istiyoruz.”
“Kalıcı istikrar sağlayan yeni bir hükümet sistemine geçilmiştir”
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne ilişkin de konuşan Fuat Oktay, sistemin devreye girmesiyle Türkiye’de tarihi bir değişim yaşandığını söyledi.
Oktay, şunları kaydetti:
“Zayıf koalisyon hükümetleri ve iktidar boşluğu oluşmasına izin vermeyecek, kalıcı istikrar sağlayan yeni bir hükümet sistemine geçilmiştir. Bu yeni ve köklü reform dalgası ile merkeziyetçi, vatandaşa kapalı, bürokratik hiyerarşik bir yönetim yapısı yerine; yerelin güçlendiği, etkin, katılımcı, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim yapısı hedeflemekteyiz. Biz her zaman şuna inanıyoruz; aslolan, bu millete hak ettiği hizmeti vermektir. Bütün mesele insanımıza hizmetkar olabilmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, yönetim kadrolarımız, karar alıcılarımız işte böyle bir sorumluluğu üzerinde taşıyor. Devletin düzenleyici gücü kamuda iş ahlakı ilkelerinin yaygınlaşması ve benimsenmesi açısından önemlidir. Ancak bu alanda sivil toplum kuruluşları ve medya gibi unsurların rolü de göz ardı edilemez. Kamuda iş ahlakı konusunu, toplumsal bir perspektifle ele alan daha fazla sayıda çalışmaya ve daha nitelikli bir bilgi ve eylem birikimine ihtiyaç bulunmaktadır. Daha çok sayıda sivil toplum kuruluşu, toplumda kamuda iş ahlakı konusunda farkındalık oluşturmaya yönelik çalışmalar yapmalı ve medya aygıtları, konunun takipçisi olmalıdır.”
Oktay, iş ahlakı ilkelerinin, kamuda sağlıklı şekilde işlediğinde ülkenin demokratik niteliğini yükselteceğine, hukukun üstünlüğünü pekiştireceğine ve halkın devlete olan güvenini arttıracağına inandığını sözlerine ekledi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay’a, konuşmasının ardından İGİAD Başkanı Ayhan Karahan tarafından tablo hediye edildi.